Günahların Fert ve Toplum Üzerindeki Etkileri

Resulullah’tan (sav) günahların en büyüğüne dair gelen rivayetlerde farklı sıralama ve farklı isimler zikredilmiştir. Çünkü günahların büyüklüğü; bazen şahıs, ortam ve zamana göre değişebilmektedir. Büyüklük küçüklük açısından farklılık arz eden günahlar dünyevî ve uhrevî sonuçları itibariyle de farklılık arz etmektedirler. Hatta tövbe şekli dahi günahlara göre değişmektedir. Mesela hakkı gizleyen veya hakla batılı karıştıran ulemanın tövbeleri ancak açıklayıp hatalarını telafi ettikten sonra, kul hakkını çiğneyen birisinin tövbesi de ancak söz konusu hakkı iade ettikten sonra gerçekleşir.
Her iyi amelin bir mükafatı olduğu gibi günahların da dünyevî ve uhrevî cezaları vardır. Bu cezaları şer’i ve kaderî olmak üzere iki kısma ayırmak mümkündür. İlginçtir ki İslamda insanın tabiatı gereği meyledeceği zina, hırsızlık gibi suçlara çok ağır had cezaları belirlenirken, tiksinti duyulan, çoğunlukla meyledilmeyen domuz, kan ve ölü etinin yenilmesi gibi haramlarda had belirlenmemiştir.
Şeri cezalar uygulandığında kaderî cezalar[1] ya kalkar ya da hafifler. Genellikle her iki cezanın uygulanması birden gerçekleşmez. Ancak günahlar şer’i cezalara rağmen yaygınlaştığında şer’i ve kaderî ceza aynı anda gerçekleşebilir. Şer’i cezalar tamamen iptal edildiğinde ise kaderî cezalar devreye girer ve sadece faillerle sınırlı kalmaz umumu etkiler. Dolayısıyla “Suçun şahsiliği esastır” kuralı sadece şerî kanunlarda geçerlidir. Kader cihetiyle umumun cezalandırılması mümkündür. Günahlar gizli olduğunda sadece sahibine zarar verir. Ancak ortaya çıkıp da toplum buna ses çıkarmadığında günaha iştirak etmiş olacakları için kader cihetiyle cezalandırılabilirler. Şer’i kanunlara göre ise birisine “sen niye kötülüğe sessiz kaldın” diye ceza verilemeyeceği bilinen bir gerçektir. Ancak kader cihetiyle bunda bir mahzur yoktur. Günahlara karşı çıktıkları halde güçleri yetmeyen müminler ise dünyada gelen belalarda ortak olsalar da ahirette mücrimlerden ayrıştırılacaklardır.
Günahlar mutlaka cezayı gerektirir. Fakat insanlar, tıpkı baygın ve sarhoşların ancak akılları başına gelince bazı şeyleri fark etmeleri gibi cehaletlerinden dolayı bunu fark etmeyebilirler. Yoksa ateşte yanma, suda boğma, zehirde insan sağlığını bozma özelliğinin olması gibi günahlarda da cezayı doğurma özelliği vardır. Ancak bu cezalar her zaman günahın akabinde gelmeyebilir bazen kısa veya uzun bir süre sonra da gelebilirler.
Günahların kaderî yönden cezalandırılması çoğumuzun farkına varmadığı önemli bir mevzudur. Mesela çocuklarımızdaki dik başlılık, kalplerimizdeki merhametsizlik, ilim ve feraset eksikliği, kazançlarımızdaki bereketsizlik, günahlara karşı duyarsızlık, tembellik, korkaklık vb. birçok sıkıntının acaba hangi günahın cezası olduğu üzerinde çoğunlukla düşünmeyiz. Peygamber efendimizden (sav) gelen rivayetlere bakıldığında günahlar gerek dünyada gerekse ahirette karşılıksız kalmamaktadır. Bu konuda çok sayıda ayet ve hadis mevcuttur. Ancak biz konu hakkındaki detayları ilgili eserlere havale ediyoruz.[2]
Bu hadislere baktığımızda günahların genellikle “el cezâu min cinsi'l-amel/ ceza amel cinsindendir” kuralı gereği cezalandırıldığını fark etmekteyiz. Mesela dünyevî sonuçlar açısından; zekâtı hak sahiplerinden men etmenin cezası olarak gökyüzünün yağmurundan mahrum kalma, fuhşun yaygınlaşmasından dolayı önceden görülmediği için ilacı dahi bilinmeyen hastalıkların ortaya çıkması, ölçü ve tartıda noksanlık yapılmasından dolayı kıtlık ve geçim sıkıntısının ortaya çıkması, idarecilerin Allah’ın kitabıyla hükmetmemelerinden dolayı dahilî fitnelerin ortaya çıkması vb.[3] Abdullah b. Mesud’tan gelen bir rivayete göre bir toplumda zina ve faiz açıkça işlendiğinde Allah onların helakine izin verir.
Yaşadığımız olaylarla günahlar arasında irtibat kurabilmek için her günahın farklı cezayla cezalandırıldığını göz önünde bulundurmak gerekir. Bu yüzden Kumeyl duasında Hz. Ali (ra) farklı günahlardan dolayı bağışlanma dilemiştir. Bunlar; ismet perdesini yırtan, bedbahtlıklara yol açan, nimetleri değiştiren, belaların inişine sebep olan ve duaların icabetine engel olan günahlardır.
Yine her günahın farklı biçimde sonuçlarının olduğuna örnek olarak; “Allah’ı unutan ve bu yüzden de Allah’ın kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın.”[4] ayeti verilebilir. Buna göre Allah’ı unutma günahının cezası Allah’ın insana kendisini unutturmasıdır.
Bazı günahların cezası sadece işleyenle sınırlı kalmaz. Bu yüzden Kur’ân’da şöyle buyurulmuştur. “Sadece içinizden zulmedenlere dokunmakla kalmayacak olan bir fitneden sakının ve bilin ki Allah’ın cezası şiddetlidir.”[5] Bu ayetin öncelikli mesajı Bedir ashabına olduğu halde uyarı oldukça ürkütücüdür. Hasan-ı Basrî’nin şöyle dediği nakledilmiştir: “Bu âyet; Ali, Ammar, Talha ve Zübeyr (r. anhum) hakkında inmiş olup, fitne ile özellikle Cemel savaşının yapıldığı gün kastedilmiştir.” Süddî’ye göre ayet: “Cemel savaşında birbiriyle savaşan Bedir gazileri hakkında nâzil olmuştur.” Yine Zübeyir b. Avam (ra) Hz. Peygamber (sav) ile birlikte yürürken Ali (ra) çıkagelmiş. Zübeyr Ali’ye tebessüm edince Hz. Muhammed (sav) şöyle bir soru sormuş: “Ali’ye karşı sevgin nasıl? O da: “Anam-babam sana feda olsun ey Allah’ın Resûlü! Onu anne babamı sevdiğim kadar; hatta daha fazla seviyorum!” diye cevap vermiştir. Peygamber (sav) de şöyle buyurmuş: “Öldürmek için onun üzerine yürüdüğünde nasıl olacak bakalım sevgin?”[6] Demek ki bazı ameller tabiat kanunlarında olduğu gibi kimin yaptığına, kimlerin zarar gördüğüne bakmadan umuma sirayet edecek büyük fitnelerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Burada umumî fitnelere sebep olan amellere örnek olması açısından iki rivayeti zikretmek istiyoruz. Hz. Ebû Bekir (ra) şöyle demiştir: Ey insanlar! Sizler: “Ey iman edenler! Kendinize bakın! Siz doğru yolda olduğunuz müddetçe sapıtan kimse size bir zarar veremez. Dönüşünüz Allah’adır. O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir."[7] ayetini okuyorsunuz (ancak yanlış anlıyorsunuz). Oysa ben Resûlullah’ın (sav): “Eğer insanlar zalimi görüp de onun zulmüne engel olmazlarsa, Allah’ın kendi katından umumî bir azap göndermesi yakındır.” Şeklinde buyurduğunu işittim.[8]
Duaların icabetine engel olan amele örnek olması için Huzeyfe b. Yemân’dan (ra) gelen hadisi de burada zikretmekte fayda vardır: “Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki; ya iyiliği emreder kötülükten nehiy edersiniz ya da Allah yakında sizin üzerinize öyle bir bela gönderir ki sonra da iyileriniz Allah'a dua ederler de duaları kabul edilmez.” Bu hadisteki “dua ederler de dualarına icabet edilmez” kısmı şöyle de anlaşılabilir. Kimse onları dinlemez, itaatten menolunurlar. Nitekim insanlardan korktuğu için iyiliği emretmekten ve kötülüğü nehiy etmekten korkanlar çocuklarından veya hizmetçilerinden bir şey istedikleri zaman onun hakkına riayet etmezler.[9]
Günahlar için şu sonuçlar da sayılabilir: İlmi götürür, rızkın ve ömrün bereketini yok eder, günahları alışkanlık haline getirir, irade zayıflığına sebep olur, feraset eksikliğine sebep olur vs.
Bu yazımızda daha çok günahların görünen dünyevî cezalarının olduğuna dikkat çekmeye çalıştık. Uhrevî olarak da her günahın çeşidine göre cezası vardır. Cezalandırma amelin benzeriyle yapılmaktadır. Mesela dünyada iken Allah’ın ayetlerine alakasız kalanlar ceza olarak kör bir şekilde haşr olunacaklardır. (Veysel Çelik - Hürseda Haber)
[1] Kaderî cezalarla kalp katılığı, fitneler, savaşlar, hastalıklar, doğada gerçekleşen afetler vb. kastedilmektedir.
[2] Hadis eserlerinin kitabu fiten bölümleri, İbnu’l-Kayyım el-Cevzi’nin, ed-Dâ ve’d-Devâ adlı eseri.
[3] İbnu Mace, Fiten, 4259.
[4] Haşr, 59/19.
[5] Enfâl, 8/25.
[6] Zemahşerî, el-Keşşâf, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları Çevirisi, II, 1114.
[7] Mâide, 5/105.
[8] Taberî, el-Câmiu’l-Beyân, VIIII, 53.
[9] İbnu’l-Kayyım, ed-Dâ ve’d-Devâ, s. 120.