Kapsamlı savaş denklemi ve İran’ın ikilemi
"Savaşa girerek ortaya konacak caydırıcılığın Lübnan’a ve Gazze’ye yönelik kapsamlı savaşı bitirme ve bölgesel savaşı önleme ihtimali var; ancak savaştan kaçınarak sergilenecek zayıflığın Direniş Ekseni’nin yok edilmesinden başka sunacağı ihtimal yok."
Kapsamlı savaş, Lübnan iç cephesinin kırılganlığı ve bölgesel şartların olumsuzluğu dolayısıyla İran'ın ve Hizbullah’ın bir yıldır çekindiği bir şeydi. Zira Lübnan’a yönelik bir kapsamlı savaş bölgesel savaşı kaçınılmaz kılabilirdi.
Bölgesel savaş İran’ın dahil olmasını kaçınılmaz kılacak bir savaş olacağı için Tahran da bölgesel savaştan kaçınmış ve son bir yılda Direniş Ekseni bileşenlerinin yıpratma savaşında destek cephesi rolüyle yetinmişti.
Zira bölge ülkelerinin büyük çoğunluğu İsrail’e destek cephesi rolü üstlenmişti ve Direniş Ekseni’nin bölgede yapayalnız olduğu geçen bir yıllık süreçte açıkça görülmüştü.
İsrail rejimi, 27 Eylül’de Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ı hedef alarak Lübnan’a kapsamlı savaş ilan etmiş oldu.
Dolayısıyla 27 Eylül sonrasında hem Hizbullah’ın hem de İran’ın kaçındığı kapsamlı savaş artık İsrail tarafından onlara dayatılan bir gerçeklik haline geldi.
Yeni gerçeklik ve pozisyonlar
Hizbullah, bir yıl boyunca İsrail ve Batılı müttefiklerinin 1701 sayılı BM kararını öne sürerek Litani Nehri’nin kuzeyine çekilme ve Gazze’ye destek cephesi rolünü bırakma teklifini reddetmiş; böylece kapsamlı savaş ihtimaline hazır olduğunu ilan etmişti.
Dolayısıyla 27 Eylül sonrası itibariyle başlamış olan kapsamlı savaş denklemi, Hizbullah’ın yeni bir pozisyon belirlemesini gerektirmiyor.
Hizbullah’ın bu yeni aşamada yapması gereken şey son bir ayda kaybettiği liderlik ve komuta kademesini yenilemek ve şimdiye kadar sınırlı tuttuğu savaşı artık Şehit Nasrullah’ın dediği gibi “sınırsız ve kuralsız” bir savaşa dönüştürmekten ibaret.
Ancak 27 Eylül sonrası başlayan Lübnan’a yönelik kapsamlı savaş denklemi İran’ı yeni bir pozisyon belirlemeye zorluyor.
İran bu yeni denklemde şu iki pozisyondan birini tercih etmek zorunda.
1- Lübnan’daki savaş artık bir yıpratma savaşı olmaktan çıkıp kapsamlı bir savaşa dönüşmüş olmasına rağmen İran destek cephesi pozisyonunu sürdürmeye devam eder.
2- İsrail’i tüm savaşlardan çekilmeye zorlamak için destek cephesi rolünü bitirerek doğrudan savaşa girer.
İran hükümetinin ikilemi
Reformcu siyasi grupların belirleyici olduğu İran hükümeti, Hamas Lideri İsmail Heniye’nin Tahran’da şehit edilmesinden sonra bile birinci seçeneği tercih eden bir davranış sergiledi.
Devrim Lideri Ayetullah Hamenei, İsmail Heniye’nin Tahran’da şehit edilmesi sonrasında “İsrail’in ağır bir cezaya çarptırılmasını” istedi.[1]
Ancak yeni cumhurbaşkanı seçilen Mesud Pizişkiyan’ın dış politika kurmayları, önce yeni hükümetin kurulmasını ve güvenoyu almasını sonra da Amerika’nın başlattığı ateşkes sürecini gerekçe göstererek “ağır ceza”yı erteledi.
İranlı reformcu milletvekillerinden Ali Mutahhari, “Tüm dünyanın beklemesine rağmen İran’ın Şehit İsmail Heniye’ye yapılan suikasta cevap vermeyi geciktirmesi, Siyonist rejime Seyyid Hasan Nasrullah’a da suikast yapma cesaretli verdi. Biz, peş peşe mesajlar göndererek bir hafta içinde ateşkes sağlayacağız diyen Amerika’ya kandık.”[2] dedi.
Cumhurbaşkanı Pizişkiyan da dün geceki bakanlar kurulu toplantısında Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’a yapılan suikasta işaret etti ve şunları söyledi:
“Bu cinayet, bu katil rejimin hiçbir uluslararası kurala ve sınıra bağlı kalmadığını ispat etti. Amerikalı ve Avrupalı liderlerin İran’ın Şehit Heniye suikastına cevap vermemesi karşılığında ateşkes yapma vaatleri tamamen yalandı” dedi.[3] Böylece Ali Mutahhari’nin açıklamasının doğruluğunu teyit etmiş oldu.
Halbuki İran hükümet yetkililerinin Amerikalıların ateşkes vaadiyle cevabı geciktirmeye çalıştığı günlerde Devrim Lideri Ayetullah Hamenei, “savaşta geri adım atmak ilahi gazaba neden olur”[4] diyerek yöneticilere açık mesaj vermişti.
İran hükümeti, 31 Temmuz’daki İsmail Heniye suikastından 27 Eylül’deki Seyyid Hasan Nasrullah suikastına kadar kapsamlı savaşı tetikleyecek davranışlardan kaçınmak ve bölge ülkeleriyle birlikte blok oluşturmak gerektiği tezini savunmuştu.
İsrail’in Hizbullah’a yönelik son saldırıların büyüklüğü ve bölge ülkelerinin bundan duyduğu memnuniyeti gizlememesi, İran hükümetine kapsamlı savaş konusunda da ikilem yaşatıyor.
Birinci görüşe göre evet İsrail, 27 Eylül itibariyle Lübnan’a kapsamlı bir savaş başlatmış oldu; ancak bu savaşın bölgesel savaşa dönüşmemesi için İran savaşa girmemeli ve yıpratma savaşı denklemindeki destek cephesi rolünü sürdürmelidir.
Çünkü bölge ülkeleri Gazze’deki soykırıma rağmen İsrail rejimi ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini hala sürdürüyor ve İsrail’in Şehit Nasrullah’a yaptığı suikastı dahi kınamayarak İran’a bölgesel bir savaşta yapayalnız kalacağının mesajını veriyor.
İkinci görüşü savunanlar ise General Kasım Süleymani suikastı sonrasında caydırıcı bir cevap verilmemesinin Amerika ve İsrail’i sonraki tüm suikastlar konusunda cesaretlendirdiğini belirtiyor.
Şartlar ve sonuç her ne olursa olsun mutlaka şiddetli ve caydırıcı cevaplar verilmesi gerektiğini söylüyor.
Sonuç
İran’ın Lübnan’da başlayan kapsamlı savaş konusundaki pozisyonun ne olacağı şimdilik belirsiz.
İsrail’e çok ağır bir cevap vermesi halinde Lübnan’da başlayan kapsamlı savaş, Amerika’nın ve Avrupa ülkelerinin de müdahalesiyle İran’a yönelik bir bölgesel savaşa dönüşebilir.
Böylesi bir savaşta da bölge ülkelerinin son bir yıldır yaptıkları gibi Direniş Ekseni’nin değil, İsrail ve Batılı müttefiklerinin yanında duracakları açık.
Ancak İran’ın şu an savaştan kaçınması, bu sonucu değiştirmeyecek; aksine zayıflık göstereceği için daha da hızlandıracak.
Şu an Amerika ile savaşı Irak’ta, İsrail’le savaşı ise Lübnan’da karşılama imkanına sahip olan İran, geri adım atarsa, bundan sonraki tüm savaşları kendi sınırında kabul etmek zorunda kalacak.
İran’ın savaştan kaçınmakla önleyemeyeceği bu sonucu değiştirebilmesi sadece bölgesel savaşı göze aldığını gösterecek şekilde pozisyon alması ile mümkün gözüküyor.
Bu yeni pozisyon ile ortaya konacak caydırıcılığın Lübnan’a ve Gazze’ye yönelik savaşları bitirme ve bölgesel savaşı önleme ihtimali var; ancak savaştan kaçınarak sergilenecek zayıflığın Direniş Ekseni’nin yok edilmesinden başka sunacağı ihtimal yok. (YDH)
NOT: Alıntı makaleler Hürseda Haber'in yayın politikasını yansıtmayabilir.
[1] Euronews, 31 Temmuz 2024, Hamas lideri Haniye'nin öldürülmesinin ardından İran'dan İsrail'e sert uyarı
[2] Ali Mutahhari’nin X Platformundaki kişisel hesabından yaptığı açıklama. https://x.com/ali_motahari_ir/status/1840303882682949860
[3] Entekhab, 29 Eylül 2024, پزشکیان: ادعاهای آمریکا و کشورهای اروپایی که در ازای عدم پاسخ ایران به ترور شهید هنیه وعده آتشبس میدادند، تماما دروغ بود
[4] Asr İran, 15 Ağustos 2024, چرا عقبنشینی مقابل جنگ روانی دشمن در عرصههای مختلف، خشم و غضب الهی را بهدنبال دارد؟ (فیلم)