Avukat Türkyılmaz: İran’ın Karabağ konusundaki tavrı daima Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün korunması oldu
"İran’ın Karabağ konusundaki tavrı daima Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün korunması, işgal altındaki topraklarının geri alınması yönünde olmuştur."
Azerbaycan ile Ermenistan arasında geçmişten günümüze süren gerilim işgal altındaki Karabağ'da savaşa dönüştü. Azerbaycan ordusu bu çatışmalarına lehine çevirmeyi başardı çok kısa sürede Karabağ'ın bir bölümünü işgalden kurtardı. Ancak bu süreçte gündeme bir çok iddia ileri sürldü. Şimdi neler oldu, bundan sonra bölge nelere gebe? Karanlıkta kalan bir çok soruyu aydınlatmaya çalışacağız. Konuğumuz Tarihçi-Yazar Avukar Ziya Türkyılmaz...
Sayın Türkyılmaz Karabag sorunu nasil olustu, gecmisi nedir?
Bismillah
Bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti, Ermenistan ve Gürcistan Çarlık Rusya’sının egemenliğine girmeden önce asırlar boyunca İran’da hüküm süren devletlerin hâkimiyet sahası içinde bulunmuşlardır. Dağlık Karabağ bölgesi de Azerbaycan’a bağlı Karabağ eyaletinin dağlık bölgelerini oluşturduğu için bu adla anılmıştır.
İran ile Rusya arasında süren uzun savaşlardan sonra İran yenilgiyi kabul etti. İran Kaçar Devleti ile Çarlık Rusya’sı arasında imzalanan 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay anlaşmalarıyla Aras nehrinin kuzeyinde yer alan ve Gürcistan’ın önemli bir bölümü, bugün Ermenistan olarak anılan Revan bölgesi ve Büyük Azerbaycan’ın Aras’ın kuzeyinde yer alan Bakü, Gence, Karabağ, Lenkeran… Eyaletleri Çarlık Rusya’sının egemenliğine girdi.
Kafkas dağlarının güneyinde yer aldığı için Trans Kafkasya olarak da adlandırılan bu bölge asırlardan sonra İran merkezli hükümetlerin kontrolünden çıkıp Rusya’nın kontrolüne geçtiği zamandan beri daima çatışmalara, toplu göçlere sahne olmuştur.
1828 Türkmençay anlaşmasıyla Aras’ın kuzeyine tam bir hâkimiyet kuran Ruslar İran ve Osmanlı devletine karşı daimi bir tampon bölge oluşturmak amacıyla bölgenin demografik yapısını değiştirmek yönünde aralıksız çalışmıştır.
Türkmençay anlaşması, gerek İran, gerekse Rusya topraklarında yaşayan halkların bir yıl içinde istedikleri yere göç etmesine imkân tanıyan bir hüküm içermekteydi. Böylece Azerbaycan’da nüfus üstünlüğünü sağlamağa çalışan Rusya yapılan anlaşmaların ilgili hükmünü, bu bağlamda bir fırsat olarak değerlendirdi.
Osmanlı ve İran hâkimiyeti bölgesinde yaşayan Ermenilerin kuzey bölgelerine göç etmeye teşvik ve zorlanmaları 1915 olaylarından bir asır öncesine dayanmaktadır. Özellikle de bugünkü İran-Türkiye sınırının iki yanında, Van ile Urumiye illeri arasında yoğun olarak yerleşik Ermeniler bazen büyük vaatlerle, bazen zorla bugünkü Ermenistan (eski adıyla Revan) ile Azerbaycan’ın Karabağ ve Zengezur bölgelerine göç ettirilip yerleştirilmiş, buna karşılık çoğunlukla Azerilerden oluşan yerli Müslüman halk ise güneye doğru göçe zorlanmıştır.
Tarihçilere göre; yapılan tüm teşvikler sonucunda, İran’dan ve Türkiye’den toplam süreç içerisinde bölgeye, yaklaşık 1.300.000 Ermeni’nin göç ettiği belirtilmektedir. Bu tarihlerde göç edenler, ağırlıklı olarak Ermeni nüfusunun az olduğu Erivan’ın verimli topraklarına iskân ettirildi.
Söz konusu iskân politikalarının sonucunda, kısa sürede gerek Karabağ’ın, gerekse Nahçıvan ve Erivan hanlıklarının nüfus yapısı alt üst edildi. 1832 yılındaki ilk resmi Rus sayımına göre Karabağ nüfusunun % 64,8’ini Azeriler, % 34,8’ini Ermeniler oluştururken 1880 yılında bölgedeki Ermeni nüfusu % 53’e ulaştı. 1989 yılına gelindiğinde ise bölgedeki Ermeni nüfusu % 77’e yükseldi.
Çar yönetimi, 1827 yılında Nahçıvan ve Erivan hanlıklarını ortadan kaldırarak, Erivan merkez olmak üzere bir Ermeni yönetimi tahsis etti. Kurulan bu yeni yönetim, o zamanlar Osmanlı ve İran’la Kafkasya sınırlarına paralel uzanan bir tampon bölge oluşturmaktaydı. Hâlbuki daha önce bu bölgede Ermenistan adında bir bölge yoktu.
Karabağ, Bolşevik devrimi sırasında, hukuki açıdan Azerbaycan’a bağlı bir bölge olmakla birlikte fiilen bağımsız bir konuma geldi. Bu durum, Sovyet yönetiminin kurulduğu 1920 yılına kadar devam etti.
Ancak Karabağ Özerk Bölgesi’nin Azerbaycan Cumhuriyetine bağlı olduğu, 1936 Sovyet Anayasası’nın 24. Maddesinde açıkça teyit edildi.
Azeri-Ermeni çatışmaları, 20 Şubat 1988’de Dağlık Karabağ Yerel Konseyi’nin Azeri üyelerin katılımı olmaksızın bölgenin Azerbaycan’dan ayrılarak Ermeni Cumhuriyeti’ne katılmasını onaylamasıyla başladı.
Sovyetler Birliği, Karabağ’ın Azerbaycan SSCB’den ayrılıp Ermenistan SSCB’ne bağlanma kararını reddetti. Ancak Karabağ üzerindeki çatışmaların devam etmesini gerekçe gösteren Sovyet yönetimi, bölgeyi, 12 Ocak 1989’da direkt Moskova yönetimine bağladı.
Kısaca belirtmek gerekirse Dağlık Karabağ sorunu iki asırlık bir sorun olup Rusya’nın bölgenin demografik yapısını zorla değiştirmeye yönelik siyasetlerinin bir sonucudur. Rejimler değişmesine, Bolşevik devrimine ve Sovyetlerin dağılmasına rağmen başından beri sorunun kaynağı olan Rusya iki yüzyıldır Karabağ konusunda hala belirleyici güç olmaya devam etmektedir.
Neden bu dönemde Karabağ konusu on plana cıktı ve Azerbaycan’ın böyle hızlı bir zafer elde edeceği bekleniyor muydu?
Sorunun tarihi kökleri bölümünde işaret edildiği üzere Karabağ savaşı aniden öne çıkmış bir durum değildir. Bu zaman aralığında ön plana çıkması dünya üzerindeki konjonktürle yakından ilgilidir. Azerbaycan’ın Ermenistan’ın aksine askeri bakımdan savaşa hazır bulunması, ABD’nin başkanlık seçimi dolayısıyla kendi problemleriyle uğraşması, Ermenistan’da Rusya karşıtı bir hükümetin işbaşında bulunması ve Rusya’dan yüz çevirerek Batı ülkelerine yönelmesi, Ermenistan’ın 1994’den beri izlediği uzlaşmaz tutumun uluslar arası çevrelerde bezginlik yaratması vb nedenler sayılabilir. Öne çıkan bu uygun ortamı fırsat bilen Azerbaycan konjonktürü değerlendirmeyi bilmiştir.
Türkiye’nin Karabağ siyaseti nedir, desteği nasıl buluyorsunuz?
Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarını kurtarmak istemesi işgalciler hariç kimse tarafından kabul edilebilir bir durum değildir. BM Güvenlik Konseyi tarafından çeşitli zamanlarda yayımlanan dört ayrı kararnamede Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğu açıkça vurgulanarak Karabağ’ın statüsü konusunun görüşmelerle çözüme kavuşturulması tavsiye edilmiştir.
Ayrı bir ifadeyle 1989 tarihinden beri devam eden savaş iki ülke arasında değil Azerbaycan topraklarında Ermenistan tarafından desteklenen Azerbaycan vatandaşı Ermenilerle Azerbaycan arasında vuku bulmuştur. Bu savaş uluslar arası kurallar bakımından iki ülke arasında olmaktan ziyade Azerbaycan içerisinde sürdürülen bir iç savaştır. Rusya’nın Ermenistan ile bu ülkeyi savunma anlaşması olmasına rağmen herhangi bir müdahalede bulunmaması da bundan dolayıdır. Türkiye’nin hangi Saiklerle Azerbaycan’ı desteklediği başlı başına bir konu olup ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Ancak Türkiye’nin hangi niyet ve amaçla olursa olsun, bu haklı davasında Azerbaycan’ın yanında yer alması, işgal altındaki topraklarını kurtarması için açıkça destek vermesi takdire şayandır. Ama Türkiye’nin bu cesaretli duruşunun karşılığını Azerbaycan’dan kat kat fazlasıyla alacağı da kesindir.
Rusya’nın Karabağ siyaseti nedir? Esas zaferi Rusya kazandı deniyor, bu düşünceye katılıyor musunuz?
1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay anlaşmalarından itibaren güney Kafkasya’da belirleyici olan Rusya’nın bu bölgeye müdahaleden vazgeçmesini beklemek saflık olur. Tarihi süreç bölümünde de işaret edildiği üzere sorunun kaynağı Rusya’nın yayılmacı siyasetlerinden kaynaklanmaktadır. Geçen bu iki yüzyıllık dönemde Rusya’da rejim değişiklikleri olsa da bu ülkenin güneye, sıcak sulara ulaşma siyaseti hiçbir zaman değişmemiştir. Bunun için Karabağ sorunu Rusya’nın Trans Kafkasya denilen bu bölgede varlığını sürdürmek için kullanacağı önemli bahanelerden biridir.
Son savaşta olduğu gibi Rusya olmadan bu bölgede tutunamayacağını Ermenistan’a kabullendirerek uzun bir süre daha Ermenistan’ı kendine bağımlı tutacaktır. Öte yandan Karabağ’a barış gücü adı altında yerleştirdiği askeri birliklerle Azerbaycan üzerinde de etkinliğini sürdürecektir. Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu korumak için fırsat kolladığı ve stratejik Şuşa şehri ve etrafının Azerbaycan’ın kontrolüne geçmesiyle birlikte ağırlığını koyduğu, ayrı bir ifadeyle kendi uzun süreli çıkarları için Karabağ sorununun çözümünü engellediği söylenebilir. Bekleyip bekleyip öyle bir anda müdahalede bulundu ki, bundan her iki tarafı da memnun etti denilebilir.
Daha düne kadar Karabağ’a bağımsızlık değil de sınırlı da olsa özerklik verilebileceğini dillendiren Azerbaycan hükümeti Rusya arabuluculuğu ile varılan anlaşmada Karabağ’ın geleceği konusunda herhangi bir taahhütte bulunmadı. İşgal altındaki topraklarını savaşı uzatmadan kurtardığı gibi Karabağ’ın statüsü konusunda taahhütte bulunmamasını büyük bir zafer olarak kutlamakta haklıdır.
Ermenistan ise savaş meydanında kesin bir yenilgiye uğrayıp Hankendi başta olmak üzere Karabağ’ın tamamen Azerbaycan’ın eline düşmesini engellediği için bu anlaşmadan dolayı Rusya’ya teşekkür etmesi gerekir.
Zamanında müdahalesiyle her iki tarafı da kendinden memnun eden ve askeri birliklerini Sovyetlerin dağılmasından sonra yeniden Karabağ’a konuşlandıran Rusya’nın herhangi bir bedel ödemeden bu savaştan kazançlı çıkan taraf olduğu inkâr edilemez.
İran’ın Karabağ siyaseti nasıl? Sosyal medyada Azerbaycan’a destekte geç kalındı deniyor sizin değerlendirmeniz nedir?
İran’ın Karabağ konusundaki tavrı daima Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün korunması, işgal altındaki topraklarının geri alınması yönünde olmuştur. İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Hamanei bu siyaseti daha çatışmaların başladığı 1990’lı yıllarda açıkça ilan etmiş ve hatta bu konuda Azerbaycan güçlerine yardım etmesi için İslam Devrimi Muhafızlar Ordusu Kudüs Güçlerinin bölgeye girmesine izin vermiştir. İran buna ilaveten Afganlı mücahitlerin Azerbaycan güçler saflarında savaşması için binlerce Afganlı mücahidin bu ülkeye girişini de koordine etmiştir.
Ancak o sıralar işbaşında bulunan Ebulfazl Aliyev Elçibey’in (Aliyev, yani Ali oğlu adını İslam’a duyduğu kinden dolayı kullanmayıp Elçibey soyadını kullanmıştır) Pantürkist ve İran düşmanlığına dayanan siyasetleri yüzünden Ermenistan işgalini İran’ın bu cömertçe yardımlarına tercih etmiştir. Haydar Aliyev hükümeti döneminde ise ateşkes ilan edildiği için Devrim Muhafızları ve Afganlı mücahitler Azerbaycan’dan ayrılmışlardır. Pantürkistler ve ardından Rusya yanlısı Haydar Aliyev dönemlerinde sürdürülen İran karşıtı siyasetlere rağmen İran işgal bölgelerinden göçe zorlanan on binlerce Azerbaycanlıya ya ev sahipliği yapmış veya yıllarca Azerbaycan topraklarında ihtiyaçlarını gidermiştir.
Zamanla Rusya’yı dengelemek için Batı’ya yönelen Haydar ve oğlu İlham Aliyev döneminde Azerbaycan ABD’nin baskısıyla İsrail’le işbirliğine girmek suretiyle Amerika’nın İran’ı kuşatma siyasetine katkıda bulunmuştur. İlham Aliyev hükümetinin bu basiretsiz siyasetlerine rağmen İran daima Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü Karabağ sorununun çözümü için şart koşmuştur. İran’ın Ermenistan’a yardım ettiği ise ABD ve İsrail güdümündeki Pantürkistlerin temelsiz iddialarından ibarettir.
Geçen bu süre içerinde Azerbaycan hükümetinin nankörlükleri ister istemez İranlı siyasetçiler üzerinde de olumsuz etkilerini göstermiş ve İran’ı Azerbaycan konusunda ihtiyatlı davranmaya sevk etmiştir. Buna rağmen savaş devam ederken İmam Hamanei’nin açık seçik bir şekilde 26 yıl önceki tavrını tekrarlayarak Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün korunması için işgal altındaki topraklarının kurtarılmasının zaruretine vurgulama yapması, savaşın daha ilk günlerinde dört eyaletteki temsilcilerinin Azerbaycan’a desteklerini ilan etmeleri İran’ın Azerbaycan’ın yanında durduğunun ispatıdır. İran yine Karabağ sorununu siyasal yoldan çözmek için hazırladığı barış planını başta Azerbaycan olmak üzere taraflara sunmuş ve Azerbaycan hükümeti tarafından tümüyle olumlu karşılanmıştır. Ayrıntıları açıklanmasa da İran’ın hazırladığı planının da hemen hemen Rusya aracılığıyla varılan maddeleri içerdiği belirtilmiştir.
İsrail konusundaki düşünceniz nedir? İsrail neden Azerbaycan’a destek verdi?
Azerbaycan Rusya ile Batı arasında denge kurma siyaseti izlemeğe başladığı zaman başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin ilk şartı işgalci İsrail rejiminin varlığını kabul edip bu rejimle diplomatik ilişkiler kurmak olmuştur. Hatta Azerbaycan’ın silah talepleri de Batının bölgedeki ön karakolu konumundaki bu işgalci rejime kanalize edilmiştir. Bu ilişkiler zamanla Siyonist rejimin Azerbaycan’la askeri ve ekonomik ilişkilerini geliştirmesine de ortam hazırlamıştır. Bugün İsrail’in petrol ihtiyacı büyük çapta Azerbaycan tarafından sağlanmaktadır. Siyonist rejimin Azerbaycan’la ilişkilerini artırmaktaki hedeflerinden biri de hiç kuşkusuz İslami İran’ı Batı emperyalizmi adına kuzeyden kuşatmaktır. Ama Azerbaycan’ın İsrail’e tanıdığı bunca avantaja rağmen İsrail Ermenistan ile de yakın ilişkiler kurmuş bulunuyor. Hatta son savaşta Ermenistan’a da silah gönderdiği haberleri yayınlandı. İslam ve insanlık düşmanı İsrail’in şimdiye kadar kimseye faydası olmadığı gibi Azerbaycan ile ilişkilerinin de bu ülkeye faydadan çok zararı olduğu kesindir.
Geleceği nasıl görüyorsunuz Azerbaycan hakkında ne dersiniz?
Azerbaycan’ın bağımsızlığa kavuştuğu ilk yıllardan beri hükümetler Karabağ sorunu nedeniyle iktidardan uzaklaştırılmış ve iş başına geçmişlerdir. Ayaz Muttalibov Karabağ’ın Ermenilerce işgaline seyirci kaldığı için iktidarı bırakıp kaçmış. Ebulfazl Aliyev(Elçibey) Karabağ’ı kurtarmak iddiasıyla seçimleri kazanmış ve Karabağ savaşı komutanlığına atadığı General Suret Hüseynov tarafından iktidardan uzaklaştırılmış. Haydar Aliyev ihtilaflara hakemlik etmesi için bizzat Ebulfazl Elçibey tarafından davet edilerek Bakü’ye getirilmiş, ardından rakiplerini saf dışı bırakarak ve Karabağ’ı Rusya ile diplomatik yoldan çözmek iddiasıyla işbaşına geçmiş ve oğlu İlham Aliyev de 2003 yılından beri Karabağ sorununu ulusal bir sorun olarak öne sürerek iktidarını sürdürmekte, muhaliflerine göz açtırmamaktadır.
Karabağ sorunu tamamen çözüme kavuşturulmuş olmasa da işgal altındaki toprakların kurtarılması İlham Aliyev için büyük bir itibar ve avantaj sağlamış bulunuyor. Bu durumda Azerbaycan halkı için farklı perspektifler öngörülebilir. İlham Aliyev ve çevresi bu zaferi kendi iktidarını takviye edip halkın özgürlük taleplerini erteleme yönünde kullanabilir, savaş kahramanı olarak ömür boyu cumhurbaşkanlığının tasvip edilmesini isteyebilir ve hatta muhaliflerine karşı geçmiştekine oranla daha acımasız davranabilir. Ama zaferin asıl sahibi Azerbaycan halkıdır. Savaş meydanında hünerini ortaya koyan, vatan toprağının azatlığı için canından, malından geçen bu halk özgürlüğü fazlasıyla hak etmektedir. İktidar artık bahaneleri bir yana bırakıp geçmiş hatalarından vazgeçer halkın özgürlük taleplerine olumlu cevap verirse bu şüphesiz Azerbaycan’ın geleceği için, halk ve yönetim için daha hayırlı sonuçlar doğuracaktır. Aksi takdirde savaş meydanında cesaretini ortaya koyan geniş halk kesimleri özgürlük mücadelesinde de bunu tekrarlayabilir. (7Sabah)