Şehit Murtaza Mutahhari’nin şehadet yıldönümü; Mutahhari kimdir?
1980 yılı 2 Mayıs günü saat 22:20 sularında suikast sonucu şehit olan Murtaza Mutahhari rahmetle anılıyor.
İslam inkılabının en önde gelen teorisyeni ve inkılap konseyi başkanı üstad Ayetullah Murtaza Mutahhari eli kanlı terör örgütü Furkan grubu tarafından şehit edildi. Büyük Müslüman alim ve düşünür şehit Murtaza Mutahhari hicri şemsi 1299 (1980) tarihinde, İran’ın kuzey doğusundaki Feriman kentinde mümin bir ailede dünyaya gelirken, 12 yaşında Meşhed de bulunan ilmi havzasına gitti ve orada İslami ilimleri öğrenmeye başladı. Bir süre sonra tahsilini tamamlamak için kutsal Kum ilmi medresesine gitti. Üstad şehit Mutahhari Kum dini havzada Ayetullah Burucerdi, Allame Tabatabai ve İran İslam Cumhuriyetinin kurucusu rahmetli İmam Humeyni gibi İslam dünyasının önde gelen âlimleri nezdinde dersler öğrendi.
Büyük filozof, düşünür ve âlim üstad Murtaza Mutahhari’nin şehadet yıldönümünü idrak etmekteyiz. Ayetullah Mutahhari, aklî ve istidlali ilimler hakkında geniş bilimsel çalışmalar yapıp, engin birikimlere sahipti.
Büyük filozof, düşünür ve âlim üstad Murtaza Mutahhari’nin şehadet yıldönümünü idrak etmekteyiz. Ayetullah Mutahhari, aklî ve istidlali ilimler hakkında geniş bilimsel çalışmalar yapıp, engin birikimlere sahipti.
Mutahhari, İslam’ın eşsiz medeniyetini ihya etmek için siyasi ve toplumsal bir doktrin geliştirmeye çalıştı. Ayetullah Mutahhari, İslam’ın siyasi ve toplumsal alt yapısını, İslam’ın itikadi ve felsefi boyutlarıyla bağdaştırdı. Bu yüzden dinden bahsettiğinde İslami toplumun siyasi alt yapısını da göz önünde bulunduruyordu.
Rahmetli şeyh Şeltut’un tabiri ile “Mutahhari, kendi çağında tanınmadı, fakat zaman süreci ilerledikçe onun büyüklüğü daha bir anlaşılır oluyor”.
Ayetullah Mutahhari din’i ihlâslı ve derinlemesine inceliyor ve beşeri topluma en canlı ve kalıcı mesajlar iletmeye çalışıyordu. İslam inkılâbı rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei şöyle diyor:
“Eğer insan kendi mesajına inanırsa, inandığını gerçekleştirmek için çaba harcar. Bu konuda en büyük çaba, iman yolunda ölümü bile göğüslemektir. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’de vurgulandığı gibi, peygamber -sav- de ilettiği mesajına inanıyordu. Eğer büyük ve engin fikri birikimiyle rahmetli Şehit Mutahhari örneğinde olduğu gibi, ilettiği mesaj uğruna şehit düşerse, bu mesajın kalıcı olduğu ispatlanmış olur.”
İslam dinini tebliğ eden düşünür ve bilginlerin ittifak kurdukları şey; İslam’ın en mükemmel hak dini olmasıdır. Din araştırmacısı ve âlimi olan üstad Mutahhari, İslam’ın asil düşüncesini dersler vererek, konuşma, vaaz, kitap ve makale yazarak tebliğ ediyordu. Ona göre din, beşeriyetin hidayet nurudur ve temel değişmez ilkelere sahiptir. İlahi nebiler de bu ortak ilkelere bağlıdırlar. Mutahhari’ye göre, Enbiya’nın öğretilerinin ilkeleri birbirine mutabıktı.
Semavi dinlerin “usulu din’i” aynı ve “fûru-u din”i ise farklıdır. Çünkü zamansal ve mekânsal şartlar ve gereksinimler, çevre hayat ve halkın yaşayış biçimi tali meselelerin hükümlerini farklı kılıyordu. Bütün semavi dinlerin biçim ve boyutlarını farklı ve ruhlarıysa aynı olup, tek bir hakikati ifade ediyor. Enbiya’nın talimat ve öğretilerinde insan bir öğrenci gibidir. Peygamberlerse insanı ilkokuldan tutun, yüksek ihtisasa kadarki süreçte eğiten resullerdir.
Şehit Ayetullah Mutahhari, İslam dinini kapsamlı ve gerçekçi realist bir din olarak nitelendiriyor ve bu dinin insanın dünya ile ahiret, beden ile ruhu, akıl ile duygusu, içtimai ve ekonomik ihtiyaçlarını temin edeceğine inanıyordu. Ayetullah Mutahhari, iki faktörün dini anlayış ve yorumu olumsuz yönde etkilediğini belirtiyordu. Bunlardan biri sömürgeci güçlerdir. Çünkü sömürgeci güçler, dinin toplumsal hayattan dışlanmasını ister.
İkinci faktör ise, Müslümanların İslami hakikatlerden gafil olması ve cahil kalmasıdır. Ayetullah Mutahhari şöyle diyor:
“Sömürgeci ve sultacı güçler, İslam ülkelerine sızıp, dinle toplumsal hayatı birbirinden uzaklaştırmaya ve laikleştirmeye çalışıyorlar. Fakat İslam’da “din ile dünya hayatı” birbirinden ayırd edilemez ve koparılamaz.
Mutahhari’ye göre, din’i, taşlaşma ve düşüşten kurtarmak için, onun çok boyutlu özelliklerini kavramak gerekir. Bu yüzden sürekli olarak dinin çeşitli boyutlardan araştırılması ve tefsir edilmesi kaçınılmazdır. Çünkü İslam’ı tanımamak bizi çağdaş dünya sorunlarının kıstacına alır.”
Ayetullah Mutahhari bu konuda şunları belirtiyor:
İslam en zengin manevi birikim olarak bize sunulmuştur. Bu nedenle bizler bu zenginlik karşısında sorumlu davranıp, onu korumalı ve ondan faydalanmalıyız.
Üstad Mutahhari’ye göre, İslam kanunları gelişken, canlı, insanın maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayacak bir dindir. İslam dünyası her zamankinden daha fazla İslam’ın derin öğretilerinden kaynaklanan yeni ve çok boyutlu bir bakış açısıyla yeni bir yasama hareketi başlatıp, sömürgeci batının fikri bağlarını Müslümanların el ve ayaklarından çözüp, koparmalıdır. İslam kanunları semavi olduğu gibi yeryüzü hayatına da aittir. Yani beşeriyetin maslahat ve fesatlarını ayrıştırma üzerine bina edilmiştir.
Üstad Mutahhari’nin engin bakışları, düşünce gücü ve ilahi maarife ihlâsla bağlılığı, onu çağdaş dünyada dinin en büyük savunucusuna dönüştürmüştür. Ayetullah Mutahhari insani ilimlerde araştırmalar yapıp, İslam anlayışına uygun yeni bilimsel görüşler geliştirmeye ve bu yoldan İslam’ın fikri, ilmi, içtimai ve siyasi zenginliklerini gözler önüne sermeye çalıştı.
Bu düşünüre göre İslam, toplumu değiştirip, dönüştürme, halkı gelişme ve yükselişe doğru hidayet etmeye muktedir bir dindir. Çünkü kapsamlı bir görüş sahibi olan İslam, dünya hayatındaki büyüme, gelişme ve ilerleme yollarını göstermiştir. Ve ilerleme yollarını göstermiştir. İnsan ise toplumu geliştirme ve olgunlaştırma gücüne sahiptir. Fakat buradaki gelişmeden maksat insanın bizzat kendisinin daha bir yüceleşmesini sağlamaktır. Hâlbuki batıda bu gerçek unutulmuştur.
Ayetullah Mutahhari ayrıca şöyle diyor: Çağdaş insan, bunca bilimsel gelişmelere rağmen acınacak bir şekilde izliyor. Peki, insan niçin büyük acı duyuyor ve inliyor? Onun hissettiği eksiklikler nelerdir? Acaba bu eksiklikler ahlak ve maneviyattan yoksunluk mudur? Bilimsel gelişmelere rağmen manevi boşluk, insani iç çekişmeye sürüklemiş bulunuyor. Fakat din bu ikilemi bertaraf edebiliyor.
Ayetullah Mutahhari ayrıca şunları kaydediyor; İslam hürriyeti en değerli beşeri özelliklerden biri sayıyor. Fakat hürriyetin sınırsız ve başıboş olmadığını vurguluyor. İslam gerçek anlamda hürriyetin hamisi ve destekçisidir. Manevi hürriyet aslında insan’ı esir eden nefsanî isteklerden kurtuluş anlamındadır. Manevi hürriyet ise, toplumsal hayat ve davranış biçimini olumlu bir şekilde etkileyip, gerçek sosyal adaletin sağlanmasına yardımcı olur. Bu yüzden din, toplumsal hayat denklemlerini sağlamada kaçınılmaz bir rol ifa etmektedir.
Adaleti ve hürriyeti birlikte sağlamak zor bir iştir. Fakat toplumun bekası için hayati öneme sahiptir. Şehit Mutahhari, bu meseleyi ilahi dinlerin temel amacı ve ana kaygısı olarak nitelendiriyor ve şunları kaydediyor; Tevhidi dinler, toplumda adalet ve hürriyeti sağlama konusunda yüksek güç ve etkiye sahiptirler.
Günümüz dünyasında maddeci ideolojiler ve liberal kapitalist düzen tek boyutlu olarak hürriyetle adalete bakıyor. Fakat İslam dini ferdi ve toplumsal hürriyeti birlikte yürütüp onu manevi hürriyetle pekiştiriyor.
Üstad Mutahhari, yenilikçi ve müceddid bir düşünür olarak İslam’ın yüce değerlerini çağın karmaşık ihtiyaçlarını karşılama doğrultusunda yeniden yorumladı. Ayetullah Mutahhari’nin İslam’dan edindiği derin, engin ve aydın kavramları kullanıp, İslami nizamın düşünce temellerini attı.
Fakat verimli ve olgun düşüncelerini tam olarak hakikate susamış İslam âlemine ve insanlığa aktarma fırsatını bulamadı. Ancak din adına saplantılar, tahrifat ve aşırılıklarla da mücadele edip, İslam’ın hayat verici, gelişken bir din olduğunu, insana bilgilenme, bilinçlenme ve güzel hayat vaat ettiğini ispatladı.(Ajanslar)