Rabbin Kim?
Müslüman kişi, Allah’ın seçimini, kendisi için seçim kabul eden, ya da bir başka deyişle seçimini Allah’tan yana kullanan kişidir. Müslüman, iradesini Allah’a teslim eden kişidir. Allah’ı Rabb olarak kabul eden kimse ise, günlük hayat programını da, O’nun rızası doğrultusunda çizen kimsedir.
'مَنْ رَبُّكَ ؟'
RABBİN KİM?
Sahih hadislerde rivayet olunduğuna göre, kabirde sorulacak ilk soru
“60 yıllık bir yaşamın sonunda, -50” yani “Rabbin kimdir?” sorusudur. (1)مَنْ رَبُّكَ ؟ kişinin serencamı bu kelime oluyor. Rabbin kim? Bazılarına göre çok basit bir soru bu… Bu basit soruya herkes cevap verebilir. Ama durum hiçte öyle değildir.
Rabbin kim? Arap dilinde rab: Melik hükümdar, malik yani sahip, kefil, rızık veren, insanların ihtiyaçlarını gideren, terbiye eden, hüküm koyan, yeryüzünde yarattığı her canlının hayat programını çizen, her varlığın kulluk programını belirleyen anlamlarına gelmektedir.
Bu anlamda Rabbin kim? Hayatında egemen olan güç, otorite kim? Yaptıklarını kimin emriyle yapıyorsun? Terk ettiklerini kimin emriyle terk ediyorsun? Aslında bu sorunun cevabını vermek kişinin dünyada nasıl yaşadığıyla alakalıdır. Çünkü hadisi şerifte şöyle buyrulmuştur:
يموت الرجل على ما عاش عليه ويحشر على ما مات عليه “Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur.”(2 )Yani dünyada kimi Rab edindiğiyle alakalıdır. Çünkü dünyada insanlar Allah’ın dışında bazı şahısları kendilerine rab ediniyorlar.
Cenabı Allah Kur’an’ı kerimde; “الشّيطان لاتعبدِ”(Yasin/60) Şeytana kulluk etmeyin” buyuruyor. Bu ayetin ifadesinden müfessirlerin çıkardığı anlam şudur ki; ayette vurgulamak istenen şeytanın kendi şahsına kulluk değil, şeytana itaat etmek, onun dediğini yapmak demektir. Şeytanın emirlerine kayıtsız şartsız itaat etmek, ona kulluk olarak adlandırılmaktadır. Kim bir kimseye bu şekilde kayıtsız şartsız itaat ediyorsa onu rab edinmiş demektir.
Adî bin Hatem Hıristiyan bir papaz iken Müslüman oluyor. Peygamberin yanına bir kez geldiğinde peygamber şu ayeti okuyor;
اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللّٰهِ “Onlar, Allah’dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rabler edindiler.” (3)
Adi bin Hatem peygambere diyor ki;
- Ya Resulallah, biz onlara secde etmiyordu ki, biz onlara ruku etmiyorduk, namaz kılmıyorduk.
Peygamberimiz hemen açıklıyor.
-Hayır! Bu demek değil ki. Diyor.
- Onlar size bir şeyi yasaklıyor, siz de ona uyuyordunuz. Onlar Allah’ın yasakladığı bir şeyi size serbest kılıyor, siz de ona tabi oluyordunuz. Veya Allah’ın serbest kıldığı bir şeyi size yasaklıyor ona tabi oluyordunuz. Yani onları emir ve nehiyde otorite olarak görüyordunuz. Onları; sizin hayatınızın ilkelerini belirleme de otorite olarak görüyordunuz. İşte bu, onları rab edinmektir.
Bugün insanlar kimi rab olarak tanıdıklarına iyi bakmalı. Kıyamet günü “Rabbin kim?” sorusuna cevap verebilmek için bu dünyada kimi Rab olarak tanıdığına iyi bakmalıdır. Kimin istek ve arzularını gerçekleştirmeye çalıştığına iyi bakmalıdır? Kimi razı etmeye çalışıyor, O’nun hayatına kim yön veriyor? Tüm bu sorunların cevabı Allah ise, onun Rabbı Allah’tır. Dünyada Allah’ı Rab olarak tanıdığı için, ahirette de sorulan “Rabbin kimdir?” sorusuna da kolaylıkla cevap verecektir.
Bu bakımdan Müslüman kişi, Allah’ın seçimini, kendisi için seçim kabul eden, ya da bir başka deyişle seçimini Allah’tan yana kullanan kişidir. Müslüman, iradesini Allah’a teslim eden kişidir. Allah’ı Rabb olarak kabul eden kimse ise, günlük hayat programını da, O’nun rızası doğrultusunda çizen kimsedir. Günlük hayatının tümünde Rabbi, Allah olan kimsedir. Hayatının bazı bölümünde Allah’ı, bazı bölümlerinde de başkalarını Rab edinmeyen kimsedir. Allah’ı Rab olarak tanıyan kimse; günün 24 saati, haftanın 7 günü, yılın 365 günü O’nu Rab, hayatında sözü geçen yegane zat olarak bilen, kabul eden kimsedir. Eğer yaşamımızın herhangi bir bölümünde, Rabbimizin istekleri ve başkalarının istekleri birbiriyle çelişir ve biz Rabbimiz dışındakilerin isteklerini, Rabbimizin isteklerine tercih edersek, bizler diğerlerini Rab edinmişisiz demektir. Bu arzu ve istek sahipleri, başkaları, yabancılar olabileceği gibi, anne, baba, eş, kardeş gibi en yakınlarımız da olabilir.
Merhum Ali küçük Hocamızın dediği gibi; “Ama -Allah korusun- hal-i pür melalimize baktığımız zaman korkunç bir manzara görüyoruz. Camide sözünü dinlediğimiz bir Rabbimiz var, sosyal hayatımızda da hayatımıza hâkim başka Rablerimiz var. O sadece ibadet hayatımıza karışır, ama ev tefrişimize, düğünümüze, ticaretimize, meslek hayatımıza, cebimizdeki paramıza, kazanmamıza, harcamamıza, hukukumuza, eğitimimize, siyasal yapılanmamıza, evimize, aldığımız avizemize, serdiğimiz halımıza karışmaz. Sanki O’nun hükmü ve otoritesi sadece camiye ve ibadete mahsustur.”
Bu anlayışa sahip insanların Allah’ı Rab olarak kabul etmelerinde bir yanlışlık vardır. Rab anlayışlarında bir sakatlık vardır. Rabbin sadece camiye ve ibadete mahsus olduğu ile ilgili yanlış bir düşünceleri vardır. Oysaki Rabbimiz hayatımızın tamamının rabbidir. Madem Rabbimiz O’dur, o halde hayatımızda O’nun sözlerini rehber edinecek, O’nu dinleyecek ve yüzümüzü sadece O’na döndüreceğiz. İşte, tüm bu anlamlarda Rabbimiz Allah’tır. Günde beş vakit, kıldığımız namazlarımızda dediğimiz gibi, işte biz, bu rabbe, yalnızca kulluk eder ve yalnızca ondan yardım isteriz.
Bir dahaki yazımızda buluşmak ümidiyle Allaha emanet olun. Dullarınızda bizleri de anmayı unutmayın. (Zafer Birikli)
1 ) 156)
وصححه الألباني في "أحكام الجنائز" ( ص 4753) وأبو داود (17803رواه أحمد ( . 2 Münâvî, Feyzü’l-Kadîr Şerhu’l-Câmii’s-Sağîr, V, 663
3 Tevbe suresi, 31