'Neonazi tanıkları yalan söylüyor'
Almanya'da 8'i Türk 10 kişiyi öldüren NSU terör örgütü sanıklarının yargılandığı davanın müdahil avukatlarından Carsten Ilius, hükümetin ve başsavcılığın cinayetlerin aydınlatılabilmesi için ağırlığını koymadığını belirterek, "Başta Angela Merkel bir söz verdi, her şey açıklığa kavuşturulacak dedi. Bu sözü hiç tutmadı" dedi.
NSU tarafından 2006 yılında öldürülen Mehmet Kubaşık'ın ailesinin avukatı Ilius, AA’ya yaptığı açıklamada, 2013 yılından bu yana devam eden davada başsavcılığın müdahil avukatlarla bilgi paylaşmamasını ve tanık olarak çağrılan aşırı sağcıların yalan ifadelerinin üzerine gitmemesini eleştirdi.
"Neonazi tanıklar burada açık bir şekilde yalan söylüyorlar. Biz buna karşı başsavcılıktan daha açık, daha net bir tavır bekliyoruz" diyen Ilius, şunları kaydetti:
“Bir sürü tanığın hala dinlenmesi gerekiyor. Bir sürü belgenin bize verilmesi gerekiyor. Başta Angela Merkel bir söz verdi, her şey açıklığa kavuşturulacak dedi. Bu sözü hiç tutmadı. Savcılıktan artık net bir tutum bekliyoruz ya da hükümetten savcılığa bir emir bekliyoruz. Çünkü nihayetinde savcılık hükümet altında bir kurum."
"Mahkeme pasif kalıyor"
NSU terör örgütü tarafından 2000 yılında öldürülen Enver Şimşek’in ailesinin avukatı Seda Başay Yıldız, davanın gidişatını olumlu gördüğünü, sanıkların yargılama sonunda ceza alacaklarına inandığını belirtti. Yıldız, mahkemenin ve başsavcılığın aşırı sağcı tanıklar konusunda bugüne kadar izlediği yumuşak tutumu değiştirmesi gerektiğini kaydetti.
"Genelde sağ kesimden gelen şahitlerin yalan söylediği ortada. Ancak maalesef başsavcılık ve mahkeme bu konuda çok pasif kalıyor" diyen Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Elimizde ispatı olduğu halde ve onların yalan söylediklerini bildiğimiz halde, başsavcılığın ve mahkeme heyetinin de bildiği halde, hiçbir şey olmuyor. Ne bir ceza alıyorlar, ne bir araştırma açılıyor. Hiçbir şey olmuyor. Şahitlerin bu kadar yalan söyleyip de mahkeme ve başsavcılığın bu kadar pasif kalarak araştırma açılmamasından dolayı biraz şikayetçiyiz."
"NSU 3 kişiden ibaret değil"
NSU tarafından öldürülen Theodorus Boulgarides'in ailesini temsil eden Avukat Yavuz Selim Narin, aşırı sağcı terör örgütünün sadece 3 kişiden oluştuğu tezinin gerçekçi olmadığını belirterek, gelecek aylarda NSU’nun gerçek yüzünün ortaya çıkmasından umutlu olduğunu kaydetti. Narin, şunları söyledi:
"Mahkeme süreci başladığında biz müdahil avukatlar olarak NSU'nun üç kişiden öte, büyük bir terör ağına dayandığını iddia etmiştik. Bizim iddialarımızı mahkemenin bu aşamasında mahkeme heyeti de kabul etmektedir. Sadece başsavcılık, iddianamede de belirtildiği gibi NSU’nun üç kişiden oluşan, dış dünya ile hiçbir teması olmayan bir hücreden oluştuğunu söylüyor. Başsavcılığın ve başsanık Zchaepe'nin avukatlarının bu iddiası bugüne kadar yalanlanmıştır."
Müdahil avukatlar olarak mahkemeye davet edilen aşırı sağcı tanıkların yalan ifadelerini ortaya çıkarmak için çaba gösterdiklerini vurgulayan Narin, bu çabaların sonucunu alacakları konusunda umutlu olduklarını kaydetti.
Narin, "Mahkemenin sonraki aşamalarında birçok tanık daha dinlenecek. İnanıyorum ki NSU'nun gerçek yüzü ve gerçek yapılanması ortaya çıkacaktır" şeklinde konuştu.
Medyada azalan ilgi
NSU davasına medyanın ilgisinin son aylarda azaldığını ancak siyaset alanında cinayetleri aydınlatma çabasının sürdüğünü kaydeden Narin, şöyle devam etti:
"Medyanın ilgisinin fazla yüksek olmaması bana göre doğal. 180’inci duruşmadan sonra tabii ki medya her gün haber hazırlayabilecek durumda değil. Ancak siyasi ilgi halen devam etmekte. Üç eyalette bu konuyla ilgili araştırma komisyonları oluşturuldu. Thüringen Eyaleti de dördüncü araştırma komisyonunu hazırlamak üzere. Ayrıca Federal Meclis’te de içişleri komisyonunda bir çok oluşum inceleme altında. Siyasi ilginin azaldığını söylemek bence çok doğru olmaz. Medyanın ilgisi tabii ki mahkemenin son aşamalarında tekrar gelişecektir. Bizim için önemli olan, müvekkillerimizin bu davaya ilgisidir. Onlar gerçekleri öğrenmek istiyorlar."
NSU’nun karanlık bağlantıları
Almanya'da, 2000-2007 yıllarında 8’i Türk 10 kişiyi öldürdüğü ve çok sayıda soygun gerçekleştirdiği ileri sürülen NSU terör örgütünün varlığı ve cinayetlerdeki rolü, 4 Kasım 2011’de tesadüf sonucu ortaya çıkmıştı.
NSU üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, 4 Kasım 2011'de bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuş, terör örgütü üyelerinin intihar ettikleri öne sürülmüştü. NSU terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle yargılanan Beate Zschaepe ise NSU üyelerinin son kullandıkları hücre evini ateşe verdikten sonra polise teslim olmuştu.
NSU cinayetlerinde kullanılan Ceska marka silah hücre evinde bulunmuştu.
Zschaepe, davada susma hakkını kullandığı için NSU cinayetlerine ilişkin birçok soru işareti yanıt bekliyor.
Zschaepe hakkındaki suçlamalar
Başsavcılık tarafından hazırlanan iddianamede, Zschaepe'nin terör örgütünü kuran üç kişiden biri olduğu belirtiliyor ve cinayetlerden eşit derecede sorumlu olduğu kaydediliyor. Ancak işlenen cinayetlerde Zschaepe’nin olay yerlerinde olduğuna ilişkin görgü tanığı ifadesi bulunmuyor.
Terör hücresinin kullandığı evi ateşe veren Zschaepe hakkında ayrıca komşu katlarda yaşayanların can güvenliğini tehlikeye atmak ve kasten adam öldürmeye teşebbüs suçlamaları da bulunuyor.
NSU davasında Zschaepe’nin yanı sıra örgüte yardım ve yataklıkla suçlanan dört kişi daha yargılanıyor.
NSU'yu kuran Neonazilerin, yıllarca hücre evlerinde faaliyet göstermelerine rağmen Alman güvenlik birimleri tarafından tespit edilememiş olması, ülkede büyük skandala yol açmış, daha sonra NSU üyelerinin geçmişte bazı istihbarat muhbirleriyle ilişki kurdukları ortaya çıkmıştı.
Almanya iç istihbarat teşkilatında aşırı sağcı gruplara ve kullanılan muhbirlere ilişkin bazı belgelerin, 4 Kasım 2011’den günler sonra imha edilmesi de kuşkulara yol açmıştı. (AA)