İslam Şurası'nda Aristokrasiye ağır eleştiri
Hasan Rahimpur Cemeran’da üniversitelilere yaptığı konuşmada, aristokrasi ve inkılapçılık karşılaştırmasına değinerek “Aristokrasi yani bir müdürün dindar bir görünümle sakal altından kendine 100 milyon maaş bağlamasıdır. Keşke bazılarının ‘Artık ben devrimci değilim’ diyebilecek cesareti olsaydı.” dedi.
İslam İnkılabı Yüksek Kültür Şurası Üyesi Hasan Rahimpur, “Basına sızan astronomik düzeydeki maaş olayında da gördüğünüz gibi, bazı dindar görünümlü, biraz da alınlarında secde izi taşıyan müdürler sakallarının altından kendilerine 100 milyon maaş bağladılar. Bu, İslam aristokrasisi demektir” ifadesinde bulundu.
Hasan Rahimpur Cemeran’da üniversitelilere yaptığı konuşmada, aristokrasi ve inkılapçılık karşılaştırmasına değinerek şunları söyledi:
“Bu konu hakkında konuşmanın en iyi yolu İmam Humeyni’nin (ra) sözlerini hatırlamaktır. Maalesef bazı kişiler kendilerine ağır gelen İmam’ın sözlerinin söylenmesine, tekrarlanmasına ve anlaşılmasına engel olmaktadır.
İmam Humeyni çok açık ve sarih bir şekilde konuşurdu. Hatta İslam’ı, Amerikan İslam’ı ve hakiki İslam olmak üzere ikiye ayırmıştı.
İmam açık bir şekilde, saray İslam’ı, refah içinde sıkıntısız bir şekilde yaşayanların İslam’ı, Ebu Süfyan İslam’ı, Vahhabi İslam’ı ve bazı Şii görünümlülerin İslam’ı hakkında konuşuyordu. İmam (ra)’ın özelliklerinden biri yaşı ilerledikçe gençleşmesidir. Siyasetçilerin birçoğu yaşları ilerledikçe daha fazla muhafazakârlaşıyor ve birçok konudan bahsetmekten sakınıyorlar.
Ben birçok politikacıdan şunu duydum; ‘İmam’ın bu şekilde konuşması iyi ve güzel ama hükumet ve idare işlerine yaramıyor’. Ya da, halka açık toplantılarda İmam’a saygı gösteren ama özel toplantılarda onun bazı görüşleriyle dalga geçenleri gördüm.
İmam halka ve yetkililere düşünmeleri gereken şeyin sadece İslam’ın sağlam sütunları olduğunu söylüyor ve hakiki İslam’ı anlatarak şöyle diyordu: “Dünyadaki aristokrat kapitalistlerin değil, mazlumların, mustazafların, yalın ayakların ve açların bayraktarlığını yapan bir İslam’ı kabul ediyorum.”
İmam İslam’ı, Müslümanların iki kısım olduğunu belirtmek için ikiye ayırıyor. Gerçek Müslümanlar ve yalancı Müslümanlar.
Bazı müdürlerin astronomik düzeydeki maaşlarının ortaya çıkması olayında sizlerde gördünüz. Bazı yetkililer dindar kıyafetlerle, üç parmaklarında akik yüzükle, alınlarında secde iziyle sakallarının altından astronomik maaşlar alıyorlardı. İşte bu İmam (ra)’ın bahsettiği aristokrat İslam’ın ta kendisidir.
Bu yetkililer kendilerine 100 milyon maaş bağlıyor ama diğer taraftan da maaşlarını alamadıklarından dolayı protesto gerçekleştiren madencileri cezaya mahkûm ediliyorlar.
Bazıları İmam’ın İslam’ı sınıflandırdığını düşünebilir. Evet, İmam’ın mektebinde sınıflandırılmış bir İslam vardır; fakirlerin ve mustazafların taraftarı olduğu İslam ve diğeri de soyluların ve kapitalistlerin taraftarı olduğu İslam.
Para sevgisi, Allah sevgisiyle bir araya gelmez. Tabi elbette birinin hem takvalı hem de zengin olması mümkündür ama para sevgisi İslam’la bir araya gelmez.
Aristokrat İslam’da üç tip insan tanıtılmaktadır. İlki hileci altın depocuları, ikincisi güçlü oyuncular ve üçüncüsü de beceriksiz dindar görünümlülerdir.
Çok dindar görünen kimseden kuşkulanmalısınız. Hileci altın depolayıcıları da çeşitli isim ve hilelerle hedeflerinin peşinde olan kimselerdir. Oyuncu güçlüler de her ne şekilde olursa olsun güce ulaşmak isteyen kişilerdir.
Dindar görünümlü kimseler genellikle beceriksiz ve kabiliyetsizlerdir ve onların tek hüneri olumlu ve doğru işler yapan kişileri iftira ve çeşitli yollarla engellemektir.
İmam Humeyni (ra) şöyle buyurmuştur: “Çok dikkatli olun, toplumdaki yağmalayıcı güçler, milliyetçi, sahte aydın ve dindar görünümlü çeşitli tiplerde kişilere sahiptir ve eğer bunların eline bir fırsat geçerse, bu kişiler diğer bütün zarar ve tehlikelerden daha tehlikeli ve zararlı olacaktır.”
Bazen bu insanlar 30, 40 yıl halkın arasında yaşamakta, İnkılabın ve halkın işini bitirmek için fırsat kollamaktadır.
Bizim dünya ile bir kavgamız yok. Bizim kavgamız imparatorluklarladır ama bazıları sanki İmam’ın bütün dünyayla kavgası varmış gibi, sürekli dünya ile barışı gündeme getiriyorlar.
Bazıları her zaman ya her şeyi onaylıyorlar ya da her şeye karşı çıkıyorlar. Ama bazıları da var ki, bir aykırılık gördüğü zaman onun karşısında bir tavır ve duruş sergiliyorlar. İşte bu kişiler Allah’ın velileridir. Her zaman her şeyi onaylayan kişiler, rüzgâr hangi taraftan eserse o tarafa yöneliyorlar ancak bu arada kullanıldıklarının ve kaybettiklerinin farkında değiller.
Bazı kurumlar var ve bu kurumların başkanı değiştiği zaman, bu kurumun üyelerinin görüşü de tamamen değişiyor. Bunlar her zaman mevcut görüşü kabul eden kişilerdir. Ama bazıları da var ki, onlarda her zaman karşılar. Bu kişiler de ruh sağlığı bozuk kişilerdir.
İmam Humeyni (ra) şöyle buyurmuştur: “Dikkatli olun, bazen bazı kişiler dindar ve politikacı görünümüyle sizin aranızda yaşar ve elinden geldiğince İnkılaba zarar vermek için fırsat kollar.”
İmam’ın da buyurduğu gibi Amerikan İslam’ıyla mücadele etmenin yolu çok karmaşıktır ve bunun bütün açılarını ve boyutlarını mustazaflar belirlemelidir.
Bazı kişiler İmam Humeyni’nin üç ya da dört kelimesini ezberlemiş ve istedikleri yerde bu cümleleri kullanıyorlar. Bazen İmam Hamanei’nin açıklamalarıyla ilgili de bunu yapıyorlar. İmam bu kişilere karşı uyarıda bulunmuştur.”
İran, İnkılap Yüksek Kültür Şurası üyesi Hasan Rahimpur Ezğadi ‘kendimizi sade yaşamaya alıştırmalıyız’ diyerek İmam’ın şöyle buyurduğunu ifade etmiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir:
“Eğer korkusuzca batılın karşısında durmak istiyorsanız ve yolun ortasında şüpheye düşmek istemiyorsanız, kendinizi sade yaşamaya alıştırmalısınız.”
Bağımlı insan zayıf insandır ve eğer zayıfsak bunun nedeni, güce, şöhrete ve başka konulara bağlı olmamızdandır. İmam (ra) da bu konuda vurgularda bulunmuş ve “kişilerin Amerika ve İslam düşmanlarından korkmasının nedeni, takvalarının zayıf olmasındandır ”demiştir.
Bazıları var ki bir zamanlar İnkılabi kişilerdi ve bugün bakış açılarını değiştirdiler. Bunun nedeni onların bağımlı olmalarındandır ve bu gün inandıklarından vazgeçmişlerdir. Ama keşke biz artık İnkılabi kişiler değiliz diyecek kadar cesaretleri olsaydı.
Birçoklarımız inançlarımızı menfaatlerimize göre düzenliyoruz. Bazıları da, menfaatlerini inançlarına göre düzenliyorlar ve az bir kesim de var ki, inançları ve menfaatleri arasında, inançlarını tercih ediyorlar ve bu kişiler değerli kişilerdir.
İnsanların çoğu ne müminler ve ne de kâfirler. Allah’ın varlığına inanlar da çok az ve genel olarak bizler, Allah’ın ve ahiretin varlığına dair şüphe içerisindeyiz ve tam manasıyla inanmıyoruz.
Halka büyük hizmetler veren kadın ve erkeklerin çoğu sade yaşıyorlardı ve soyluların yaşamına karşılardı. Nefsani heveslerinin esiri olanlar, sloganlarını değiştiriyorlar ve bu yaptıklarına da maslahat ya da gerçekçilik ismi veriyorlar.
İmam, “Aristokrasiye karşı dikkatli olun. Aristokrasiyle Tağutlara karşı mücadele edemezsiniz” diye buyurmuştur. İmam her şeyin İslami olmasını vurgulamıştır. Çarşı ve pazarlar İslami olmalı, fakir ve yoksulları düşünmelidir. Fakir ve yoksulları düşünmeyen bir pazar İslami değildir, hatta ezan sesleri yankılansa bile.”
Hasan Rahimpur Ezğadi konuşmasının sonunda üniversitelilere hitap ederek, “Burası Cemeran ve bir zamanlar sizin oturduğunuz bu yerde binlerce şehit oturuyordu. Şehitlerin yolunu devam ettirenlerden olmaya çalışın! dedi. (Tesnim)