Mazlumların mücadele sembolü: İmam Harun
Güney Afrika Cumhuriyeti'nde ırkçı ayrımcılık sistemine direnen İmam Abdullah Harun, şahadetinin 47’nci yıldönümünde rahmetle yâd ediliyor.
Güney Afrika'da 15'nci yüzyılda köle ticareti ile başlayan sömürge düzenine direnen İmam Abdullah Harun, siyasi polisler tarafından 1969 yılında gözaltına alınarak, gördüğü ağır işkenceler sonucu 27 Eylül 1969’da şehit oldu.
Şahadetinin 47’nci yılında rahmetle yâd edilen İmam Harun, Güney Afrika’da gösterdiği İslamî mücadeleden dolayı ırkçılığın ve sömürgeciliğin hedefi haline geldi.
İnsanların kardeşçe yaşadığı, özgür bir Güney Afrika'nın oluşması için elinden gelen gayreti gösteren İmam Harun, 30 milyon siyah, 3 milyon Hindu ve yaklaşık bir milyon Müslüman'ın bulunduğu Güney Afrika'da ırkçı yönetime karşı verilen mücadelede Müslümanların sembol ismi oldu.
Cleremont Camii’ne imam olarak atanan Abdullah Harun, yaptığı ibadetlerle cemaate örnek olup teveccühünü kazandı. Camide tefsir dersleri yaparak, özellikle gençler üzerinde büyük bir etki oluşturdu. İmamlığının 3’üncü yılında Harun, çok faal bir cemaat oluşturmuştu.
Sadece camide ders vermekle yetinmeyen İmam Harun, kadınların eğitimi için de iş ve araştırma merkezleri açmış, gençlere yönelik okuma gurupları geliştirmişti. İbadurrahman araştırma grubu çalışması ile görev yaptığı camide bir dini eserler kitaplığı oluşturdu. Ülkede bulunan tek Müslüman gazete olan Müslim News'in editörlüğünü yaptı.
İmam Harun Güney Afrika’da yıllardır siyah halkın yaşadığı zulümlere ve ırkçı rejime karşı Müslümanların örgütlenmelerini "İslam Adalet Divanı", "Müslüman Gençlik Hareketi", "El Kıble" gibi teşkilatlarla sağladı.
Abdullah Harun, mücadelesinin amacını şu cümlelerle ortaya koyuyordu: "Bizim amacımız beyaz ırkı yok edip yerine siyah ırkı getirmek değildir. Maddeye dayanan bir ayaklanma hiç değildir. Bizim davamız Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyen ırkçı-laik Güney Afrika Cumhuriyetine karşıdır. Müslüman olsun, Hıristiyan olsun, beyaz olsun, siyah olsun insanları sömürüden ve zulümden kurtarıp özgürlüklerine kavuşturmaktır. Biz ırkçı değiliz. Biz insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduğuna inanırız. Ve her kim olursa olsun bu inancımızı kaim kılıncaya kadar mücadeleden geri durmayacağız."
Abdullah Harun artık sadece namaz kıldıran sıradan bir imam değildi. Tebliğ, irşat, infak hizmetlerinin yanında beyaz azınlığın oluşturduğu ırkçılığa karşı mücadele eden biriydi. İmam Harun'un bu faaliyetleri siyasi polisler tarafından gözleniyordu.
Afrika Cumhuriyeti için İmam Harun'un en tehlikeli hareketi Afrika National Congres (ANC) ve Pan African Congres (PAC) örgütleri ile ilişki içinde bulunmasıydı. Abdullah Harun bu kongrenin liderleri ile görüşüyor ve özellikle gençlerin yurt dışına gidip eğitim almalarını teşvik ediyordu.
İmam Harun son yurtdışı gezisinden önce Mekke'ye giderek hac vazifesini yerine getirdi daha sonra Mısır'a giderek ANC ve PAC toplantılarına katıldı. Oradan da Londra'ya gitti ve ANC ve PAC yöneticileri ile bir dizi görüşmelerde bulundu. İmam Harun’un yaptığı bu görüşmeler çok temkinli davranmasına rağmen rejimin ajanları tarafından fark edildi.
İmam Harun, Güney Afrika’ya dönmesinden kısa bir süre sonra hakkında bazı şüpheler olduğu ve bu şüpheler doğrultusunda sorgulanmak üzere 28 Mayıs 1969 günü bir mevlit kandilinde siyasi polisler tarafından gözaltına alındı.
Hücredeki zor yaşam şartlarının yanında İmam Harun’un sorgu günleri başlamıştı. Polislerin istediği sadece kendisi ile ülke içinde irtibat halinde olan PAC üyelerinin isimlerini söylemesi idi. Bunun karşılığında serbest kalabileceği halde İmam Harun bu teklifi hiçbir zaman kabul etmedi.
Siyasi polisler Abdullah Harun'u kaba dayak ile darp ederek konuşturmaya çalıştılar. İstediklerini elde edemeyen polisler her geçen gün işkencenin dozunu arttırıyor, Abdullah Harun’un bedenine elektrik akımı vererek ondan bilgi almaya çalışıyorlardı. Abdullah Harun'un işkence esnasında bir kaburga kemiği kırılmış, vücudunun çeşitli yerlerinde ödemler oluşmuştu. Yapılan işkencelere ashap devrinde Afrikalı Bilal Habeşi'nin işkenceci müşriklere verdiği cevap gibi, İmam Harun da: "ehad, ehad, ehad" nidaları ile karşılık vermişti. İmamın son günlerinde işkencenin dozu o kadar arttırılmıştı ki Abdullah Harun yerinden kalkamayacak hale geldi.
138 günlük hücre hapsi ve işkencenin ardından aldığı yaralar sonucu Abdullah Harun 27 Eylül 1969'da şahadet mertebesine ulaştı. (İLKHA)