‘Suudi'nin ılımlı İslam'a geçişi kılıf, asıl mesele petro-dolar'
Suudi Arabistan'daki son gelişmeleri uluslararası ekonomi politik bağlamında değerlendiren EPPEN Başkanı Dr. Volkan Özdemir Riyad'da, petrolün uluslararası ticaretinin dolarla yapılmasına yönelik muhaliflerin tasfiye edilmekte olduğuna; meselenin yükselen Çin'in karşısında ABD'nin mücadele çabası olarak anlaşılması gerektiğine işaret etti.
Ortadoğu'da ABD'nin en önemli müttefiki olarak bilinen Suudi Arabistan'da önemli değişim yaşanıyor. Kısa bir süre önce ‘Ilımlı İslam' modeline geçeceğini açıklayan Suudi Arabistan, 4 Kasım'da yapılan bir dizi tutuklama ve görevden almaya sahne oldu. Peki ilk olarak 2015'te Kral Abdullah'ın ölümünden sonra tahta geçen Kral Selman bin Abdülaziz el-Suud'un veliaht değişimine gitmesiyle gündeme gelen yönetim anlayışı değişikliği neyle açıklanabilir? Konuyu Sputnik'e değerlendiren Enerji Piyasaları ve Politikaları Enstitüsü (EPPEN) Başkanı Dr. Volkan Özdemir'e göre Riyad'ın dönüşümü ancak ekonomi politik bağlamında bir değerlendirme üzerinden anlaşılabilir.
Suudi Arabistan'ın günde 10 milyon varil üzeri petrol üretimi ve ortalama günlük 7 milyon varil ihracatıyla petrol ihracatında dünya lideri olduğunu hatırlatan Özdemir "Son 44-45 yıldır dünyada petro-dolar sistemi hüküm sürüyor. Bu da petrolün uluslararası ticaretinin çok büyük oranda dolarla yapılıyor olduğu anlamına geliyor. Bunun temeli 1970'li yıllarda Ortadoğu'daki krizlerle atıldı. Suudi Arabistan o dönemde petrolünü dolarla satmanın taahhüdünü verdi. Doların rezerv para birimi olmasında Suudi petrolünün payı büyük olduğundan; ABD de Suudi Arabistan'ın güvenlik garantörü oldu. Böylece dolar bugüne kadar uluslararası rezerv para birimi oldu; ki bu Amerikan hegemonyasının temel ayağını oluşturuyor" dedi.
SUUDİ ARABİSTAN'DA OLUŞAN PETRO-DOLAR ÇATLAKLARI
Söz konusu durumun son yıllarda, özellikle Obama'nın son döneminde ABD'nin İran'la yakınlaşması dolayısıyla, değişiklere uğradığına işaret eden Özdemir "Ortadoğu'daki Arap Baharı sürecinde Suudlar da kendi güvenlikleri açısından tehdit hissetmeye başladı. Suudlar nezdinde "Acaba, ABD bu garantörlüğü bitirecek bizi ve İran'la mı değiştirecek?" gibi bir şüphe başladı. Bu da Suudi kraliyet ailesi içerisinde ABD dışı güvenlik aktörlerine yönelmeyi gündeme getirdi. Son 3-4 yıldır kraliyet ailesi ilk defa petrolün ticareti konusunda uluslararası politikalar konusunda görüş ayrılığına düştü" diye konuştu.
DEV PETROL İHRACATÇISI ÇİN DEVREDE
Bu görüş ayrılığının öneminin çeşitli dış faktörler ışığında incelenmesi gerektiğine işaret eden Özdemir "Bunlardan birincisi, ABD'nin doğalgazdan sonra petrolde de kendine yeter hale gelmeye başlaması. Bu da Suudi Arabistan petrolüne çok büyük ihtiyacı olmadığına anlamına geliyor. Başka bir deyişle, Suudi Arabistan'ın en büyük alıcısı artık ABD değil, günde 8 milyon varil ortalamayla Çin. Çin de 2020 hedeflerinde Şanghay Uluslararası Enerji Borsası'nda petrol ve gaz ticareti için kendi endekslerini kurma konusunda çalışmalarda bulunuyor. Bütün bu etmenler, Çin'in artık petro-dolar sistemini sürdürmekten yana değil; bunun yerine kendi petrol ithalatında altın veya değerli metal destekli yuan ile yapmak istediğine işaret ediyor" ifadelerini kullandı.
‘KRALİYETTEKİ ABD HEGEMONYASI KARŞITI UNSURLAR TEMİZLENİYOR'
Son dönemde Çinli ve Suudi yetkililerin yuanla ticaret konusunda önemli görüşmeler gerçekleştirdiğine işaret eden Özdemir "Bazı iddialara göre son bir yılda Suudiler kendi petrollerini dolar yerine yuanla satmak konusunda meyil gösterdiler. Aynı dönemde Donald Trump ABD'ye başkanlık yapmaya başladı. Trump, Obama'nın aksine geleneksel ABD dış politikası devam etme taahhüdünde bulundu. Suudi Arabistan ve İsrail'le iş birliği İran'a karşı gündeme geldi. Suudilerle yakın ilişkiler tesis edilirken birden bu darbe sürecine tanıklık ettik. Benim anladığım Suudi Arabistan kraliyetinde petro-dolar sistemine karşı çıkan unsurlar temizleniyor" diye konuştu.
Suudi Arabistan'ın "ılımlı İslam'a" geçişinin bir kılıftan ibaret olduğuna işaret eden Özdemir "Eğer Suudi Arabistan'ın ABD'nin istediği yönde Batı'yla entegre etmek istiyorsanız, Vahhabiliğe yönelik destek yerine, Batı'ya şirin görülecek yeni söylemler içerisinde olmak gerek. Bu söylem, tekrar ABD-Suudi Arabistan iş birliğinin yapılması için bir kılıftan ibaret" dedi.
‘PETRO-DOLAR SİSTEMİ YOK OLMAYA MAHKUM'
Petro-dolar sisteminin orta vadede ayakta kalmasının neredeyse imkansız olduğunu ifade eden Özdemir "Benim gördüğüm Trump'la birlikte petro-dolar sisteminin ayakta kalmasını isteyen anlayış kısa süreliğine galip gelse de orta vadede bu sistemin sürme şansı yok. Bundan sonra Çin'in diğer büyük petrol tedarikçileri olan Rusya ve İran'a yeni hamleler beklenmeli. Çünkü Çin'in ithalattaki sıralaması Rusya, İran, Suudi Arabistan. Petro-dolar sisteminin bitmemesi için İran da hedef tahtasına oturacak. Hatta Trump, İran'la bazı anlaşmalardan çekildiğini açıkladı bile. Amerika hegemonyayı devam ettirmek için bu tür çabalarını sürdürecek. Ama ABD'nin orta vadede çok şansı yok. 2020'lerde bu sistem sona erecek diye düşünüyorum. (ABD) Ortadoğu'da Suudi Arabistan üzerinden İran'ı belli oranda sıkıştırabilirler ama İran'ın Yemen üzerinden tepkisini kestirmek de zor olduğundan bunun da ne kadar işe yaratacağı tartışılır" diye konuştu.
Petro-dolar sisteminin tartışılmazlığının geride kaldığına işaret eden Özdemir "Petro-dolar sisteminin tartışılmazlığı bitmesi, yuanın IMF'de resmi rezerv para birimi kabul edilmesi, Çin'in uluslararası ödemelerde ortaya attığı yeni sistemin varlığı, takas bankalarının geliştirilmesi, ulusların ticarette dolar yerine kendi para birimlerini kullanmaya başlamasının yanı sıra Rusya ve Çin'in askeri kabiliyetlerini müthiş şekilde arttırmasıyla açıklanabilir" dedi.
'DÜNYANIN YENİ GÜÇ MERKEZİ ASYA-PASİFİK'
Söz konusu bağlamda güç dengesinin ve dolayısıyla gerilimin Asya Pasifik'e kaydığının altını çizen Özdemir "Dünyada son birkaç yıldır, Çin Denizi, Sarı Deniz, Kore ve Myanmar'ın tanıklık ettiği gerilimden bahsediyoruz. Güç dengesi bu bölgeye kaydı; Pasifik gerilimlere sahne olmaya başladı. Çin‘in bu sistemi korumak için askeri yatırımları, Kore geriliminin perde arkası oyuncusu olması uluslararası sermayeye gruplarıyla perde arkasında iş birliği yapması hem Amerikan hegemonyasının hem de petro-dolar sisteminin son perdesini yaşadığımız anlamına geliyor" diye ekledi. (Sputnik)