Siyonist komplolar gölgesinde BAE ve Suudi Arabistan ihtilafları
Son günlerde BAE ve Suudi Arabistan arasındaki kimi bölgesel hususundaki ihtilafları şiddetlenmiş ve alenileşmiştir. Öyle ki iki tarafın propaganda kolları ve araçları da aleni bir şekilde geçmişte görülmemiş derecede bir biri ile karşı karşıya gelmiştir...
İki tarafın suçlamalarının türü üzerinde durulacak olursa, iki rejimin bu konudaki rekabet ve husumetinin daha derin ve geniş olduğunu ve tarafların üst düzey yetkililerinin dönemsel toplantılarının bundan daha fazla ihtilafları gidermekte faydalı olmayacağı görülüyor. Aslında bu husumetleri ve ihtilafları çözmek ve onarmak epey zor bir hal almıştır. Bu bağlamda, bazı Arap rejimleri ile Siyonist rejim İsrail arasındaki ilişkilerin "normalleşmesi" meselesinin bu rekabet ve düşmanlığı yoğunlaştırmanın bileşenlerinden biri haline geldiğini ve belki de Siyonist rejimin amaçlarından biri olduğu söylenebilir.
BAE-Suudi Arabistan ilişkilerinin her geçen gün daha da bozulması ve ihtilafların daha da büyümesi, iki tarafın birbirini azılı rakip olarak görmesi ve gelecek bölgesel politikaları ve senaryoları ile ilgilidir. Bu bağlamda Siyonist rejim İsrail de bu husustan haberdar olarak bu rekabetin hararetini arttırmaya çalışıyor. Böyle bir rekabeti düşmanlığa ve husumete dönüştürmek için elinden geleni yapmaya çalışıyor.
İki ülke de petrol ekonomisinden geçiş sürecini yaşamaktadır. Bu bağlamda hem Suudi Arabistan hem Birleşik Arap Emirlikleri petrol eksenli ekonomi sonrası aşamada turizm ekonomisi ve yatırım eksenli ekonomi gibi bileşenlere odaklanmış durumdadır. Bu bağlamda iki taraf arasında olumsuz rekabete tanık oluyoruz. Birçok kişi tarafından Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın akıl hocası olarak kabul edilen Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid, Bin Selman'a yönelik acemice ve tartılmamış düşüncelerinden yola çıkarak Yemen savaşının da bir parçası olduğu krizler ve sorunlara Muhammed bin Selman'ı dahil etmeye çalıştı. Böylece Suudi Veliaht prensi Muhammed bin Selman, Bin Zayid'in teşvikleri ile Yemen krizine dahil olmaya ikna oldu. Ancak Bin Zayid kendisi savaştan çekildi ve Bin Selman'ı dahil ettiği krizin içinde tek başına bıraktı.Muhammed bin Zayid ayrıca Siyonist rejim İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye çalıştı. Böylece Muhammed bin Selman'ın da arkasından geleceğini zannederek Suudi otoritesinin dini imajına ve Sünni halklar nezdindeki konumuna zarar vermeye çalıştı ve Müslümanlar nezdindeki konumunu sorgulamayı amaçladı. Ancak Muhammed bin Selman bu hususta durumun farkına vararak şimdiye kadar BAE'yi takip etmekten kaçındı ve çoğu zaman BAE'ye misilleme olarak BAE'nin tutumuna bakmaksızın Katar ile ilişkileri normalleştirdi.
Görünüşe göre Muhammed bin Selman'ın Koronavirüsün yayılması bahanesiyle Hacc'ı kısıtlaması ve dini ritüellerin kutsiyetini azaltması girişimleri ve de Suudi Arabistan'ın bazı kıyı şehirlerini bölgedeki turizm merkezlerine dönüştürme eylemleri de onun turizm alanında Suudi Arabistan için öngördüğü vizyonla uyumlu görünüyor. Ancak bu politika rekabet anlamında Bin Zayid siyasetlerine ters düşmektedir.
Savunma ve güvenlik alanında da iki taraf birbirlerine karşı güvensizlik hissediyor.Belki de bu konudaki İran İslam Cumhuriyeti'ne yönelik suçlamalar iki tarafın birbirinden duyduğu güvensizlikten kaynaklanıyor. Bu bağlamda Siyonist rejim de ciddi adımlar atmış ve iki tarafa casusluk ve güvenlik teçhizatı ile askeri silah satmıştır. Böylece iki taraf arasında rekabeti kızıştırmak istemiştir. Suudi Arabistan'ın BAE ile düşmanca rekabetinin yakın zamanda sona ermeyeceği söylenebilir. Özellikle Siyonist rejimin de duruma müdahale ettiği ve bir yandan kendine meşruiyet kazanmak ve diğer yandan da bölge ülkelerini zayıflatmak istediği düşünüldüğünde bu krizin devam edeceği söylenebilir. (Ajanslar)