İngilizlerin masa başında yaptığı kanlı taksim
Gittikleri her yere kan ve gözyaşı götüren İngilizler Hint Alt Kıtası’nı coğrafi ve tarihi gerçeklikleri hiçe sayarak masa başında yapılan taksimle üçe böldü.
Büyük Britanya İmparatorluğu, 1700’lü yılların başından itibaren göz diktiği zenginliklerle dolu Hint Alt Kıtası’na 1858’de resmen el koymuştu. İngiliz Hindistan Şirketi eliyle önce tüccarların giriş yaptığı bölge, ardından resmen Britanya’ya bağlı bir sömürgeye dönüştürüldü. Müslüman, Hindu, Sih ve diğer dinlere mensup milyonlarca insanın yaşadığı kıtada, sömürge yılları yalnızca çatışma ve gözyaşından ibaret hatıralar bıraktı. 1940’lara doğru, artık doğrudan sömürge yönetimini sürdüremeyeceğini fark eden İngiltere, Hint Alt Kıtası’nı Hindistan ve Pakistan adında iki ayrı devlete ayıracağını dünyaya ilân etti.
Hazırlanan plana göre Hindistan’da Hindular ağırlığı teşkil edecek, Pakistan da tamamen Müslümanların yaşadığı bir devlet olacaktı. İngiltere Kraliçesi İkinci Elizabeth’in kuzeni olan Lord Louis Mountbatten, taksimatı yapmakla ve tarafları müzakere masasına oturtmakla görevlendirildi. Bölgeyi hiç tanımadan işe koyulan Mountbatten, aylar süren müzakerelerin ardından, 14-15 Ağustos gecesi Hindistan ve Pakistan’ın sahneye çıkacağını açıkladı.
Çatışma ve göç
Hint Alt Kıtası’nın taksimi, insanların yüzyıllardır yaşadıkları toprakları terk etmeleri, kendilerine yeni vatanlar bulmaları, barınacak yerlerin onları kabul etmesi ve yoğun bir yer değiştirme faaliyeti anlamına geliyordu. Tüm bunların kolayca ve hızlıca gerçekleşmeyeceği açıktı. Nitekim 1947 yazı boyunca milyonlarca insanın bölgeler arasındaki transferinde yaşanan problemler ve çıkan çatışmalar, çoğunluğu Müslüman olmak üzere 1 milyondan fazla insanın ölümüne yol açtı.
Haritadaki garabet
İngilizlerin hazırladığı yeni harita, uygulamada bazı zorlukları da beraberinde getiriyordu. Hindistan tek parça bir devlet olarak bırakılırken, Pakistan iki bölüme ayrılmıştı. Doğu Pakistan (bugünkü Bangladeş) ile Batı Pakistan (bugünkü mevcut Pakistan) arasında kara bağlantısı yoktu. Üstelik Pakistan’ın bu iki parçası arasında çok ciddi tarihi ve kültürel ihtilaflar mevcuttu. Söz konusu ayrışma noktaları, bilahare bir savaşa sebep olacak, 1971’de Bangladeş bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkacaktı.
"Keşmir'i gidince duydum"
Lord Mountbatten, Hindistan ve Pakistan’ın haritalarının çizimi ve sınır hatlarının belirlenmesi işini İngiliz avukat Sir Cyril Radcliffe’e havale etmişti. Hayatı boyunca Asya’ya hiç adım atmamış olan Radcliffe, 1947’nin yazında Lahor’a gelerek bir otele kapandı. Geniş bir masanın üzerinde, beş hafta boyunca haritaların çizimiyle uğraşan Radcliffe, işini bitirince ülkesine döndü. Çizilen sınırlar, insanların pratik ihtiyaçlarını ve yaşam kültürlerini hiçe sayıyor, en önemlisi Keşmir bölgesini Hindistan ve Pakistan’a kriz olarak “armağan” ediyordu. Radcliffe, yıllar sonra verdiği bir röportajda, “Keşmir diye bir yerin var olduğunu, Londra’ya döndükten sonra öğrendim” demişti.(Ajanslar)