Kendi Ellerinizle Kendinizi Tehlikeye Atmayınız
“Allah yolunda infak ediniz, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.“[1]
Bu ayet; tehlikenin tanımında ezberleri bozup gerçek tehlikenin ne olduğunu öğretmektedir. Alışılmışın aksine, asıl tehlikenin ahiret tehlikesi olduğunu bildirmektedir. Buna göre; bedeni sağlam olduğu halde ruhu çürümüş olan tehlikededir, namazda Allahu ekber dediği halde Firavunları, Yezitleri daha büyük görenler tehlikededir, bedenini muhafaza edip dinini parçalayanlar tehlikededir, Kur’ân’ın lafzını öğretip anlamını tahrif edenler tehlikededir, insanlara ait emanetleri zayi etmemek için Kerbela’ya gitmeyip Allah’ın emanetini zayi edenler tehlikededir, düşmanları topraklarına göz dikmişken mal ve canlarını düşünenler tehlikededir, kardeşleri perişan iken hali vakti yerinde olduğu için sevinebilenler tehlikededir…
Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın emri, olayları doğru ölçüp tartmayı öğretir. Zihinlerimizi buna göre inşa etmezsek Kerbela’da Hz. Hüseyin’in kıyamını, Filistin için direnenlerin mücadelelerini anlayamayız. Nitekim Kerbela’ya gidenlere, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın ayetini okuyanlar olduğu gibi Filistin’deki direnişçiler için de aynı anlamda sözler sarfedenler oldu.
Konumuz olan ayet, lafzın zahiri ile ayetin anlamı çeliştiğinde tefsirde nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini gösteren önemli bir örnektir. Ayetin zahirine göre, sonunda ölüm olan her eylem tehlikedir ve Müslümanın bundan sakınması gerekir. Oysa bu ayet, tam da bu anlayışı yıkmak için inmiştir. Müslümanlar cihadı bırakıp dünya işleriyle uğraşmak istemişler, yıllarca cihatla uğraştıkları için biraz dinlenip rahatlarına bakmak istediklerinde uyarılmışlardır. Kısaca başlarını belaya sokmamak için herkes kendi işine gücüne bakarsa en gerçek tehlikeye o zaman girmiş olacaklarını bildirmiştir.
Mesela Müslümanlar infak etmezlerse düşman karşısında direnemezler, toprakları işgal edilir. Düşmanın oyuncağı haline gelirler. Sonuçta düşmanın müstemlekesi olup köleleşirler. Toprakları istila edilmese bile şirk, küfür ve nifakla imtihan olurlar.
Bu ayet farklı irab değerlendirmelerine göre iki şekilde anlaşılmaya müsaittir.
Birincisi; kendi ellerinizle nefislerinizi, yani kendi kendinizi tehlikeye atmayın.
İkincisi; kendi kuvvetinizi tehlikeye atmayın anlamında olabilir. Kuvvetin tehlikeye atılması imkanların gereksiz yere heba edilmesiyle olur. Allah’ın bahşettiği nimetlerin yerli yerinde kullanılması gerekir. İslam toplumları harcamalarında itidalli davranmalıdırlar. Aynı zamanda fakirlikle mücadele etmelidirler.
Kendinizi tehlikeye atmayın emrinin infak ile irtibatlandırılması, iman edenleri cihad hazırlıklarına aktif katılmaya teşvik etmek içindir. Kur’ân’ı Kerimde can ve malla cihad birlikte zikredilmiştir. Bazen malın harcanması candan önce gelir.[2] Çünkü malı vermek canı vermek kadar zordur. Bazen de önce can sonra mal zikredilir[3] ki amaç, Allah’a verirken önce en değerli şeyin verilmesine dikkat çekmektedir.
Tefsir eserlerine baktığımızda tehlikenin ne olduğuna dair farklı görünen yorumlara rastlamaktayız. Bu yorumların hepsinin doğru kabul edilmesi gerekir. Çünkü bunların amacı tehlikeyi sadece bir şeye hasretmek değildir. Bilakis tehlikenin ne olduğuna dair bir örnek vermektir.
- Cihadı terk ederek mallarıyla uğraşmak ve rahat peşinde koşmak
- Açlık korkusuyla infakı terk etmek
- Kazanma ümidi olmadan düşman arasına dalmak (Cessas Ahkamu’l-Kur’ân adlı eserinde; yapılan saldırıda eğer İslama bir fayda, düşmana korku salma gibi bir amaç varsa kendi kendini tehlikeye atmak sayılmaz. Kesinlikle öleceğini bilen birisi yaptığı saldırıyla düşmana korku salmayı hedefliyorsa o şehittir. Yaptığı eylem kendini tehlikeye atmak değildir.) Resulullah’ın (sav) Mute savaşında 3000 kişilik orduyu 100000 kişilik Rûm ordusuna karşı göndermesi buna örnek verilebilir. Peygamberimiz orada ölenleri şehit kabul etmiştir.
- Mallarının kötüsünü infak etmek
- Malın tamamını infak etmek. Bütün malı infâk etmek, yenilecek, içilecek, giyilecek birşey bırakmamak tehlikeye düşmeye sebebiyet verir. Ayetteki murad-ı ilahî; “Yine o iyi kullar, harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında mâkul bir dengeye göre olur.”[4] “Eli sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma; sonra kınanacak, kendi kendine hayıflanacak duruma düşersin!”[5] ayetlerinde de belirtildiği gibi dengeli olmaktır.
- Allah’tan ümit keserek tövbem kabul olmaz diyerek günaha dalmak
- Minnet ederek başa kalkarak sevabı yok etmek.[6]
Bazen hakikatin yeşermesi için bir tohum atılır. Yıllar sonra semere verir. Bir dönemde çokça bedel ödenmesi ilk bakışta tehlike gibi görünür. Ancak aradan zaman geçtikçe harcanan emeklerin heba olmadığı anlaşılır. Mesela şehit kendini feda ederken arkasından binlerce insanın dirilmesine vesile olur. Yine yetimlik büyük bir tehlike olarak, bir eli yağda bir eli balda yaşayanlar ise emniyette görülür. Ancak dünyanın gidişatını değiştiren nice yetimlerin olduğu unutulmamalıdır. Harabeye dönüşmüş nice beldeler büyük medeniyetlere gebe olmuşlardır… (Veysel Çelik - Hürseda Haber)
[1] Bakara, 2/195.
[2] Saff, 61/11.
[3] Tevbe, 9/111.
[4] Furkân, 25/67.
[5] İsra, 17/29.
[6] Ebu Hayyan, Bahru’l-Muhît, II,78.