Avrupa Adalet Divanı kararı sonrası AB'de işverenler keyfi başörtüsü yasağı uygulayabilir
Avrupa Adalet Divanının, çalışanların "dini, felsefi ve ruhani simgeler" kullanmasını yasaklamanın ayrımcılık olmadığı yönündeki 14 Ekim tarihli kararı sonrası AB ülkelerinde, işverenler keyfi başörtüsü yasakları başlatabilir.
Avrupa Birliği'nin (AB) en yüksek mahkemesi olan Avrupa Adalet Divanının, 2018'de Belçika'da Müslüman kadının açtığı davada "istihdam şartlarının işveren tarafından çalışanların tamamına uygulanması halinde bu yasağın doğrudan ayrımcılık anlamına gelmeyeceği" yönündeki kararı AB'de yaşayan başörtülü kadınların kaygılarını artırdı.
Avrupa'da din ve vicdan özgürlüğü üzerine akademik çalışmalar yapan Köln Başkonsolosluğu Eğitim Ataşesi Dr. Muhterem Dilbirliği, Avrupa Adalet Divanının Belçika'da başörtülü kadının staj için başvurduğu iş yerinin, başörtüsü yasağı uygulanması sebebiyle açılan davada aldığı kararı AA muhabirine değerlendirdi.
Dilbirliği, AB'nin işleyişini, birliğin mevzuatlarına göre denetleyen kuruluş olan Avrupa Adalet Divanının insan hakları mahkemesi olmadığının altını çizerek, şunları belirtti:
"Son örnekte başörtülü bir kadın iş yerinde staj yapmak istiyor. Yapılan görüşmede staj müracaatı reddediliyor. Gerekçe olarak kadının başörtüsünü staj sırasında açmayacağını beyan etmesi gösteriliyor. Bunun üzerine bu kişi Belçika ayrımcılık yasasının ihlali sebebiyle olayı mahkemeye taşıyor ve konu Adalet Divanına kadar gidiyor. Mahkeme kararını verirken, 2017'de verilen iki karara atıfta bulunuyor ve işverenin getirmiş olduğu 'iş yerinde başı açık çalışma zorunluluğu' kuralı sebebiyle başörtüsü yasağının uygulanabileceğine ve bunun doğrudan ayrımcılık oluşturmayacağına karar veriyor. Adalet Divanı, insan haklarına ilişkin ihtisas mahkemesi değil. Böyle özelliği olmayan mahkemeden farklı karar beklemek biraz zor olur. Nihayetinde Avrupa Adalet Divanı, benzer konularda daha önce verdiği kararlarda, dolaylı ayrımcılığın tespitinde karar alma yerine, bu tespitlerin yapılmasını ve takdir hakkının kullanılmasını yerel mahkemelere bırakıyor."
- AB ülkelerinde işverenler başörtüsünü yasaklayabilir
Dilbirliği, davalardan ilk olarak Fransa'da bir müşterinin başörtülü birinden hizmet almak istememesi üzerine çalışanın iş akdinin feshedilmesiyle, diğerinin ise Belçika'da bir güvenlik firması çalışanının doğum sonrası işe başörtüsüyle gitmesi üzerine başladığını belirterek, yerel mahkemelerin bu davaları AB Ayrımcılıkla Mücadele Direktifi çerçevesinde iş yerindeki ayrımcılığın önlenmesi kapsamında Adalet Divanına taşıdığını anlattı.
Karar öncesi, meseleler sadece üye devletlerin iç hukuk meselesi iken, başörtüsüyle ilgili davaların Avrupa Adalet Divanının önüne gelmesiyle alınan kararların tüm AB hukukunu etkilediğine dikkati çeken Dilbirliği, "2017'de verilen kararlar, içtihat olması ve bağlayıcı olması özelliğiyle bütün AB üyesi ülkelerde başörtüsü yasağı için uygulanabilir kapı açtı." dedi.
Dilbirliği, 2017'de karara bağlanan iki olayda, Adalet Divanının Fransa'dan açılan davada işçinin lehine, Belçika'dan açılan davada ise işveren lehine karar verdiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Belçika'daki güvenlik şirketinin iş sözleşmesinde işçinin nasıl bir kıyafet giyeceği belirtildiği için mahkemeye göre işçi bu talimatın dışına çıkamıyor. Fransa'daki iş yerinde ise böyle bir talimat olmadığı için başörtülü işçinin işe iadesine karar veriliyor. Yani özet olarak mahkeme vermiş olduğu kararda yasağın keyfi olamayacağını muhakkak özellikle işçi-işveren arasındaki sözleşme kapsamında yazılı belgeye dayanması gerektiğini ifade ediyor ve Belçika'daki örnekte bu şekilde karar veriyor."
İşçi ile işverenin sözleşme tarafları olarak meseleyi kendi aralarında çözmeleri için açık kapı bırakıldığını kaydeden Dilbirliği şu ifadeleri kullandı:
"Mahkeme 'İşçi ile işveren kendi aralarında anlaşarak bu durumu çözebilirler' diyor. Böyle açık kapı var. Genel olarak mahkemenin 2017'de vermiş olduğu kararlarda ortaya koyduğu metot şuydu, 'Yasaklama keyfi olamaz.' Muhakkak sözleşmeye, hukuki mevzuata, talimatname veya genelgeye dayanması gerekiyor. İşin gereği tarafsız bir görünüm sergilemek zorunda olan işletmeler, iş akdi öncesinde, kendi iş yeri çalışma kurallarında yer alıyorsa, Adalet Divanı başörtüsü yasağına cevaz veriyor fakat işverenler, bu yasağı sonradan getiremiyor ancak bu şekliyle bile Divanın kararları toptancı bir yaklaşımla, başörtüsü yasaklarına imkan tanıyor."
- Adalet Divanı Savcılığının başörtüsü davalarındaki mütalaaları siyasi
Dilbirliği, başörtüsü konusunda Adalet Divanı Savcılığının önceki kararlarında mahkemeye sunduğu mütalaasında siyasi saiklerle hareket ettiğini vurgulayarak, "Adalet Divanı Başsavcılığının mütalaasında, başörtüsünü dini ve siyasi sembol olarak görmesi, hatta 2017'deki davalara ilişkin mütalaasında başörtüsünü göçmen sorununa bağlaması, savcının yapısal ırkçı yaklaşım ile meseleyi ele aldığı sonucuna götürüyor." dedi.
Avrupa Adalet Divanının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi insan hakları mahkemesi olmadığına vurgu yapan Dilbirliği, "Adalet Divanı, AB mevzuatına göre kurulmuş ve AB'nin işleyişini bu mevzuatlara göre denetleyen bir kuruluş. Temelinde insan haklarına ilişkin ihtisaslaşma olmayan bir mahkemeden farklı karar beklemek biraz zor olur." değerlendirmesinde bulundu.
Dilbirliği, Avrupa Adalet Divanının başörtüsüyle ilgili kararlarının sayısının arttığını, mahkemenin artık yerleşik içtihat oluşturduğunu, ifade ederek, gelecekte AB üyesi ülkelerde iş hayatında çalışanlara başörtüsü yasaklarının son verilen kararla keyfi boyuta evirileceği endişesini taşıdığını ifade etti.
- AB Adalet Divanı işverenlerin "dini simgeleri" yasaklayabileceğine hükmetmişti
Avrupa Adalet Divanının söz konusu kararı Belçika'da 2018'de Müslüman bir kadının açtığı davaya dayanıyordu.
Dava, staj için yaptığı başvuruda şirketin "istihdam şartları gereği tarafsızlık politikasına" uyması istenen Müslüman bir kadının, çalışırken iş yerinde başörtüsünü çıkarmayacağını belirtmesinin ardından Brüksel İş Mahkemesinde açılmıştı.
Yıllar süren yasal süreçlerin ardından davayı değerlendiren Avrupa Adalet Divanı, bu tür bir istihdam şartının din ve inanç temelinde ayrımcılığı yasaklayan eşit muamele hakkındaki AB yasalarını ihlal etmediğine hükmetmişti.
Mahkeme, "bu tür istihdam şartlarının işveren tarafından çalışanların tamamına uygulanması halinde doğrudan ayrımcılık anlamına gelmeyeceğini" kararlaştırmıştı.
Mahkemenin kararında "din ve inanç", hem dini inancı hem de felsefi ve ruhani inancı kapsayan tek bir ayrımcılık temeli olarak tanımlanmıştı.
Mahkeme ayrıca "bu tür bir tarafsız kararın, uygulandığında din ve inanç temelinde dolaylı ayrımcılığa da yol açabileceğini" konunun bireysel davalara bakan mahkemelerin yetki alanında olduğunu belirtmişti. (AA)