Trump’ın ABD’si ve Avrupa’nın gözyaşları: Münih trajedisi

"Avrupa’nın Münih gözyaşları bu nedenle de bir son değil, başlangıç olarak görülebilir."
ABD’de Donald Trump’ın yeniden Başkan seçilmesi ardından Rusya ile beklenen yakınlaşma ve Avrupa Birliği ile beklenen uzaklaşma beklenenden çok daha hızla ilerlemeye başladı. Bunun son ve en saklanması mümkün olmayan göstergesi Münih Güvenlik Konferansı (MSC) Başkanı Christoph Heusgen’in 16 Şubat’taki kapanış toplantısını gözyaşları içinde bitirmesi oldu.
(Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Christoph Heusgen’in ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’ın sözlerini eleştirken döktüğü gözyaşı ABD-Avrupa ilişkilerinde de dünya politikalarında da yeni bir dönemin başladığının somut ifadesi.)
Heusgen, “(ABD) Başkan Yardımcısı JD Vance’in (14 Şubat) Cuma günü yaptığı konuşmanın ardından” diyordu; “Kurallara dayalı uluslararası düzenimizin baskı altında olduğu açıktır. (…) Bu düzeni bozmak kolaydır, yıkmak kolaydır ama yeniden inşa etmek çok daha zordur. (…) Ortak değer tabanımızın artık o kadar da ortak olmadığından korkmalıyız.”
Avrupa’nın irtifa kaybı
Alman diplomat, Avrupa’nın değer ve ilkeleri için sesini yükseltenlere örnek olarak (Avrupa Silahlı Kuvvetlerinin kurulmasını öneren) Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelensky’yi gösteriyordu ki, “Sözlerimi bitirirken… sürdürmek zorlaşıyor…” gibi bir şeyler mırıldanarak gözyaşları içinde kürsüden indi.
Şaşkınlık içindeki Avrupa elitleri bir an dondu kaldı, sonra Heusgen’i alkışlayıp kucakladılar. Avrupa adına trajik bir manzaraydı. Bir Polonya gazetesi “Avrupa’nın irtifa kaybının işareti” diye yorumladı. Trump’ın hararetli destekçilerinden neo-faşist çizgideki Breibart sitesi ise “Bir zamanlar Trump’a gülmüştü, şimdi ağlıyor” başlığıyla, AB’nin aymazlık simgesi yaparak doğrudan Münih Konferansı Başkanı Heusgen’e yüklendi. 2018’de, Trump Başkan iken Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edebileceği ve Avrupa’nın doğal gaz bağımlılığı nedeniyle zorda kalacağını söyleyen Trump’a -dönemin Alman Dışişleri Bakanı Heiko Mass’la birlikte- gülmelerini hatırlatıyordu.
ABD-Almanya çatlağı
Heusgen yıllarca Angela Merkel’in dış politika kurmaylığını yapmış ülkesini BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi üyeliğinde temsil etmiş, soğukkanlı bir diplomat olarak biliniyordu. Bu yüzden de emekli olunca İkinci Dünya Savaşlı ardından ABD-Avrupa ilişkilerinin verimli zeminlerinden biri olan Münih Güvenlik Konferansı Başkanlığına getirilmişti.
Vance ise iki gün önce Avrupa’ya en büyük tehdidin Rusya ya da Çin’den değil Avrupa’nın içinden geldiğini, Avrupa’nın artık ortak değerlerden uzaklaştığını söylemiş bununla AB’nin siyasi gerçeklikten çok ideolojik ilkeleri esas alan politikalarını kast ettiğini gizlemişti. Vance ayrıca Avrupa’nın göç politikalarını eleştirmiş, medyanın seçimleri yönlendirip ifade özgürlüğüne engel olduğunu iddia etmişti.
Alman Başbakanı Olaf Scholz’un Vance’a kesin dille karşı çıkmasına cevabıysa, Scholz’la görüşmeyip radikal sağcı Alternatif Parti (AfD) lideri Alice Weidel ile görüşmesi olmuştu. Neticede Scholz da Kasım 2024 ABD seçimleri öncesi Biden’ın kazanmasını istediğini söylemişti. Daha önce Elon Musk’ın Almanya’daki 23 Şubat seçimlerinde AfD’nin başarısını istemesi zaten ana akım Alman siyasi partilerini yeterince tedirgin etmişti.
Münih son değil, başlangıç
Münih Konferansında bunlar yaşanırken ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio Münih’ten Riyad’a uçuş hazırlığındaydı. Orada Sergey Lavrov yönetimindeki Rusya dışişleri heyetiyle görüşecekti.
Münih Konferansının başlamasından iki gün, NATO Savunma bakanları toplantısından bir gün önce, 12 Şubat’ta Trump, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile 90 dakikalık bir telefon görüşmesi yapmış, Ukrayna, Ortadoğu, enerji ve diğer meseleleri görüşmeye Suudi Arabistan’ın başkentinde yürütmeyi kararlaştırmışlardı.
Bu görüşmenin hemen ardından ABD Savunma Nakanı Pete Hagseth, Avrupalı NATO müttefiklerinin gözünün içine bakarak, Ukrayna’nın ne 2014’ten bu yana Rusya’nın işgali altındaki topraklarını geri alması ne de NATO üyesi olmasını gerçekçi bulduklarını söylemişti.
ABD, Ukrayna’nın kendi kaderi üzerinde Rusya’yla görüşmelerde taraf olmasına sıcak balıyor ama bir Kurum olarak AB’nin katılmasını istemiyor. ABD bir yandan da Ukrayna ile -AB’yi dışarıda bırakarak, Rusya’ya karşı korumasını üstlenmesi karşılığında yeraltı zenginliklerine el koymak içim kamuoyu hazırlıyor.
Avrupa’nın Münih gözyaşları bu nedenle de bir son değil, başlangıç olarak görülebilir. (yetkinreport)
NOT: Alıntı makaleler Hürseda Haber'in yayın politikasını yansıtmayabilir.