Ali Ekber Velayeti: Ben de bir Azeri'yim
İslam İnkılabı Lideri Dışişleri Baş Danışmanı Ali Ekber Velayeti "Bugün yüksek sesle ilan ediyorum ki her Azeri, İranlı'dır ve her İranlı da Azeri'dir. İran dışında olsalar bile başka pasaportlar taşısalar bile bu geçerli." dedi.
İslam İnkılabı Lideri Dışişleri Baş Danışmanı Ali Ekber Velayeti, Tesnim Haber Ajansı aracılığıyla yayınlattığı yazısında İran'ın Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarına saldırma niyeti, bu ülkeyi kontrol altına alma ile ilgili söylentiler ve siyasi ve medya seviyesinde görülen son gerilimler hakkında konuştu.
Ali Ekber Velayeti bu yazısında öncelikle herhangi bir etnik gruptan olan İranlıların kendilerini İranlı olarak tanıttıklarını ve İran'ın da zaten komşu ülkelerin topraklarına göz dikmediğini tam tersi hep komşular ile iyi ilişkiler kurmak istediğini vurguladı.
Ali Ekber Velayeti şu ifadelere de yer verdi: "Gurur dolu bir şekilde benim de diğer İranlılar gibi kendimi Azeri olarak bildiğimi söylemek istiyorum. Elburz dağlarındanım ancak İran'ın her yeri benim evim, ben de diğer İranlılar gibi iftihar dolu ülkemin her köşesini kendi canım ve kalbim olarak görüyorum. Bu toprakları korumak için canımdan bile geçerim."
Ali Ekber Velayeti sözlerinin devamında tarihi meselelere de değinerek "Şah İsmail Safevi Tebriz'de tahta oturduğunda, İran'ın bağımsızlığı ve milliyetinin temelleri ve kökleri sağlamlaştırıldı ve ülkenin tarihi medeniyetinin parlak bir aşamasına girdi. Özellikle de Şah İsmail'in Tebriz'e girişi çok önemli tarihi bir olaydır. Çünkü Şii mezhebinin İran topraklarında resmi mezhep haline gelmesi yeni kralın taç giyme ardından attığı ilk adımdır. İran'ın bu önemli dönemini incelerken tarihin şaşırtıcı niteliklerinden biri ile karşı karşıyayız ve bu, doğru bir dini inancın bir toprağın farklı etnik grupları arasındaki derin farklılıkları ortadan kaldırması ve toplumu yeniden canlanmasında etkili olmasıdır. İran'ın her yerindeki Şii mezhebine inananlar, yavaş yavaş tüm siyasi, ırksal ve sınıfsal farklılıklarını unutarak kendilerine "İranlılar" adını verdiler ve İran vatandaşlığını tekrar tanımlamaya çalıştılar." diye yazıyor.
Ali Ekber Velayeti Azerbaycan bölgesinin merkezi sayılan Tebriz'den yetişen alimlere de değinerek şöyle yazıyor: "Bir kimse Şiiliğin derinliğini ve Ehl-i Beyt'in doğruluğunu öğrenmek istiyorsa, onun için en önemli kaynak Allame Abdulhüseyin Emini Tebrizi'nin (Hicrim Kameri 1320/1390 Tebriz) yazdığı El-Gadir kitabıdır. Kim ki İslam ve Şia Felsefesi'ni tanımak ve onları Batı felsefesi ve irfan ile karşılaştırmak isterse, muhakkak ki Allame Muhammed Taki Caferi Tebrizi'nin kitabına ihtiyaç duyacaktır. Tasavvufun kaynağını arayan Şii tasavvuf araştırmacıları, bu devirde İmam Humeyni'yi (ra) yetiştiren kişiyi tanımak isteseler, bu sahadaki ilk isme, yani Seyyid Ali Ağa Kadı Tabatabai Tebrizi'ye baş vurmalılar. "
İslam İnkılabı Lideri danışmanı "Bahsedilen tüm bu durumlar Azerilerin İran'daki konumunu göstermektedir ve bugün yüksek sesle ilan edilmelidir ki her Azeri İranlıdır ve her İranlı Azeri’dir. O Azeri ve İranlı, İran dışında olsa ve başka bir pasaporta sahip olsa bile bu durum geçerlidir. Azerbaycan ve İran düşmanları isteseler de istemeseler de Azeriler İran'a özel bir ilgi göstermişlerdir." şeklinde sözlerine devam etti.
İslam İnkılabı Lideri son olaylar ve gerilimler ile ilgili olarak da şöyle yazdı: "Son haftalarda kimileri cehaletten, kimileri kasıtlı olarak İran'ın Azerbaycan Cumhuriyeti ile savaşmak istediğine dair söylentiler yaydı. İran'a atılan en kalleşçe iftira budur. İran'ın Kafkasya'da veya başka bir yerde hiçbir komşu ülkeye, özellikle sınırı bulunan ülkeye, özellikle aynı cins, ırk, dil, din, mezhep, gelenek ve tarihe sahip insanlara, yani Azerbaycan Cumhuriyet halkına saldırma planı yoktur. Azerbaycan halkı gözümüzün nuru sayılırlar.
10 bin yılı aşkın kültürel, sosyal ve siyasi tarihi, 1.6 milyon kilometreyi aşan yüzölçümü, 90 milyona yakın nüfusu ve 15 ülke ile komşu olan ve 3 kıtaya yol açan İran, İslam medeniyetinin ana kurucusu, en büyük enerji rezervleri ve eğitimli insanlarıyla, başkalarının topraklarını kullanmaya gerek duymuyor, bu arada Azerbaycan gibi bazı ülkelerin vizelerini tek taraflı olarak kaldırmış ki Azerbaycan Cumhuriyeti halkı İran'ın Meşhed gibi dini şehirlerine ya da istedikleri herhangi bir yere gidebilsinler.
Ama her gün bir bahaneyle bölgeye girmeye çalışan davetsiz misafirler şunu bilmeli ki İran İslam Cumhuriyeti ve bölge ülkelerinin çoğu başkalarının burada yuvalanmasına izin vermeyecek ve fitne çıkarttırmayacaklardır. Fitne çıkarmayı başaramayacaklar çünkü bu bölgenin insanı yeterince gelişmiş ve kendi bölgesini yönetebilir.
Aras'ın kuzeyindeki Azerilerle aramızda bir ayrılık olsa da sınırları kaldırıp bir yeri işgal etmeye çalışmıyoruz bunu kesin olarak söylemeliyim. Azerbaycan halkı zaten ülkelerini yönetiyor ve bu tür temelsiz sözlerin ve suçlamaların bir anlamı yok. Düşmanlar (İran ve Azerbaycan düşmanları) bilsinler ki boşuna uğraşıyorlar. Bugün İran'ın gücü öyledir ki, ABD ve emperyalistler dahil düşmanları onu iyice bilir ve ondan çekinir, ancak bu güç, bizim düşmanlarımıza karşıdır, Azerbaycan'ın düşmanları ve komşu ülkelerimizin düşmanlarına karşı geçerlidir.
Öte yandan önemli bir nokta da küresel deneyimlerdir. Küresel deneyimler, dünyanın farklı yerlerinde gerilim ve sorun yaratmanın en önemli faktörlerinden birinin sınır anlaşmazlıkları olduğunu gösteriyor. Sınırlarda en ufak bir değişiklik yapılırsa komşu ülkelerin vücutlarında hep bir yara izi olarak kalacağına dair değerli bir tecrübemiz var. Bu nedenle milletimizin, bölge ve komşu milletlerimizin mutluluğunu istediği açıktır. Burada var olan bu huzurun bozulmasını istemiyoruz. Ama bölgenin 6 ülkesinden birileri sınırları bozarak İran'ın kuzeybatısındaki güvenliği bozmak isterse, buna mutlaka karşı çıkarız ve karşısına geçeriz.
İran'ın tutumu tek kelimeyle özetlenebilir, Birleşmiş Milletler Tüzüğü'ne aykırı her türlü yasa dışı değişikliğe karşı çıkılmalı. Ülkelerin sınırlarına saygı duyulmalıdır. Biz veya başka bir ülke fark etmez ve herhangi bir ülke için bu geçerli. Bu norm ve kurala aykırı davranmak, karşı çıkmak, komşularımızdan biri veya birkaçı da olsa bile kabul edilemezdir. Çünkü biliyoruz ki, buranın (Güney Kafkasya'nın) ihtilafların ve sorunların merkezi olmaması, komşu ülkeler arasında ihtilafa yol açacak bir hareket olmaması herkesin çıkarınadır, böyle bir hareket ve değişiklik ise herkesin güvenliğini elinden alınmış olacaktır.
Buradaki güvenliğin bölge dışındaki ülkelerle bir ilgisi olmadığını, Avrupa Birliği ve NATO'nun kendini buna mecbur hissetmemesi gerektiğini söylemek istiyorum. Çünkü bölge milletlerinin yeterli seviyede geliştiğini görüyoruz. İran İslam Cumhuriyeti, başta Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan olmak üzere komşularıyla her zaman dostluk kurulması ve belirsizliklerin giderilmesi yönünde adımlar atmıştır."(Ajanslar)