Asya’da ‘Asya’ya rağmen NATO’
Japonya Başbakanı Fumio Kishida, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan mevkidaşlarıyla birlikte önümüzdeki ay Litvanya’nın Vilnius kentinde yapılacak NATO liderleri zirvesine katılacak.
Japonya’nın ABD Büyükelçisi Tomita Koji 9 Mayıs’ta, NATO’nun bölgedeki istişareleri kolaylaştırmak için Asya’da ilk olacak bir NATO ofisi planladığını söylemişti. Kishida da NATO’nun başkent Tokyo’da bir irtibat bürosu açma planı olduğunu doğrulamıştı.
Gündemde olması beklenen konulardan biri de Tokyo’da bir NATO ofisi açma önerisi.
Japon basını bu gündemi tartışmaya devam ediyor.
The Japan Times gazetesinde yayınlanan makalede, Asya’nın emperyalizmin geçmiş eylemlerine dayanarak bölgede bir NATO önerisine sıcak bakmadığı, ancak Asyalılara rağmen ‘kurumsallaşma’ adına bölgede NATO modeli inşa edilebileceği yorumu yapılıyor. Makalenin sonunda paylaşılan, “Asya’daki savunma bürokrasilerinin üzerindeki yükü azaltmak adına NATO modeline geçilmesi” yönündeki önerinin ise Asya uluslarını ne kadar ikna edebileceği büyük bir soru işareti.
Bölgede NATO varlığı büyük bir muhalefetle karşı karşıya
Hint-Pasifik’teki bir NATO varlığının muhalefetle karşı karşıya olduğuna işaret edilen makalede, Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün “Asya-Pasifik’te grup çatışmasını ve askeri çatışmayı hoş karşıladığı” yönündeki uyarısı hatırlatılıyor. Fransa’nın da bu plandan “mutsuz olduğu” ve örgütün Avrupa’yı savunma temel misyonundan uzaklaştırabileceğinden, Çin’i kışkırtabileceğinden ve Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’ni alarma geçirebileceğinden endişe duyulduğu belirtiliyor.
“Fransız şüpheleri coğrafya ve tarihin ürünüdür” ifadeleri kullanılan yazıda, NATO’nun varlığının çoğu boyunca, bir Hint-Pasifik (veya Asya-Pasifik) varlığının tezat olarak kabul edildiğine işaret ediliyor: “Kuzey Atlantik güvenlik ittifakının Asya’da ne işi var?” Önceden, iki cephenin (Avrupa ve Asya) birbirinden uzak olmakla kalmayıp, aynı zamanda ABD’nin dikkatini çekmek için yarıştıklarının düşünüldüğü, hatta yirmi yıl öncesine kadar ABD’nin Asya’ya olan taahhütlerinin bile Avrupa savunmasının potansiyel zayıflamasına karşı tartıldığı belirtiliyor. Ancak Asya’nın yükselişiyle – Çin’in yükselişiyle değil – bu hesabın değiştiği vurgulanıyor.
ASEAN ve kurumları bölgesel ihtiyaçlara daha uygundur
NATO’nun Asya’da daha önce de tartışıldığı, genellikle çok taraflı işbirliği için bir model olarak – Asya için bir NATO – ancak uygulanamaz olduğu için hemen reddedildiği kaydediliyor. ABD’nin ise buna itiraz ettiği not ediliyor.
“Güneydoğu Asya’da Batı’dan ilham alan bir güvenlik yapısı için iştah yok” ifadelerine yer verilen makalede, buna gerekçe olarak Avrupa sömürgeciliğinin ve emperyalizminin yaralarının hâlâ taze olduğu vurgulanıyor: “Yeni bağımsız uluslar, güçlükle kazanılmış egemenliklerinden vazgeçmeye istekli olmadılar; Batılı hükümetlere boyun eğmekten ve onların vekalet savaşlarına kapılmaktan endişe ediyorlar. Her duruma uyan tek bir yaklaşımın bu bölge için uygun olduğunu öne süren Batılı küstahlığı reddediyor ve çok taraflı işbirliği için alternatif modeller olduğunda ısrar ediyorlar. ASEAN ve kurumları bölgesel ihtiyaçlara daha uygundur ve yeni kurumlar rollerinin altını çizebilir.”
Çin bu refleksi teşvik ediyor
Güneydoğu Asya güvenliğinin dikkatli bir gözlemcisi olan Evan Laksmana, 2021 tarihli bir makalesinde, “ABD’nin teröre karşı küresel savaş adına düzeni nasıl ayaklar altına aldığını” hatırlatarak, bölgesel seçkinlerin Çin’in istikrarı bozan bir güç olduğu yönündeki suçlamalara karşı temkinli davrandıklarını açıklıyor. Laksmana göre, “Kurallara dayalı bir düzenden bahsetmeyi ‘ortak ilkeleri savunmak için gerekli bir diplomatik cila’ olarak görüyorlar, ancak çoğu bunu içi boş gevezelik olarak görüyor. Bazıları da bunu Çin’e karşı bir keskin nişancılık olarak değerlendiriyor.”
Bölgenin tarihsel olarak güç dengesinden ziyade hiyerarşiye eğilimli olduğunu savunan Laksman, “Çin meydan okuması konusunda bölgesel bir fikir birliği olmadığı gibi herhangi bir gücün ideolojik veya ahlaki açıdan üstün olduğuna dair de bir uzlaşı yok. Bunun yerine, bölgesel liderler iç meşruiyete odaklanıyor ve hayati ekonomik faydalar sağlayan Çin bunun anahtarı; ne de olsa Çin, çoğu Asya devletinin bir numaralı ticaret ortağı” diye devam ediyor.
The Japan Times’taki makalede, Çin’in bu refleksi teşvik ettiği yorumu yapılıyor: “2014 yılında Xi Jinping, dış devletlerin bölgesel karar alma süreçlerine katılımını kısıtlamayı amaçlayan ‘Asyalılar için bir Asya’ çağrısını yayınladı. Bu yılın Mart ayında Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang, ABD’nin ‘Hint-Pasifik Stratejisi’ni ‘NATO’nun Asya-Pasifik versiyonunu planlayarak bir çatışmayı kışkırtmak için özel bloklar oluşturmak üzere bir araya gelme girişimi’ olarak kınadı.”
NATO ile kurumsallaşma
Makalenin sonunda, NATO ile ilgili tartışmaların çoğunun, toplu eylemi tetikleyen 5. Madde konularına odaklansa da, “Asya için NATO” tartışmasının bir başka boyutuna vurgu yapılıyor: Bu alanda ve bu bölgede filizlenen, genişleyen güvenlik kurumları ve girişimleri dizisinin koordinasyon ihtiyacı.
Bu koordinasyon ihtiyacının NATO modeli ile çözülebileceği savunulurken, “çok sayıda toplantının, savunma bürokrasilerinin üzerinde büyük bir yük oluşturduğu; NATO modelinin onları azaltmanın bir yolunu sunduğu” yorumu yapılıyor. NATO’nun, “düzenli, inandırıcı ve güvenilir iletişim kanalları kurduğu” ve “fikirlerin, uygulamaların sürekli bir koordinasyonunu ve yayma sürecini sağladığı” öne sürülen makalede, bunun “tüm katılımcılar arasında güven ve itimat inşa ederek işbirliği alışkanlıkları yaratacağı” savunuluyor.
Sonuç olarak, Asyalıların bölgede bir NATO oluşumuna sıcak bakmaması olgusundan yola çıkarak, “Asya için” değil de “Asya’ya rağmen NATO” kavramının bir strateji olarak öne çıkarılabileceği önerisine yer veriliyor. (Harici)