Delik ve doygun bir Demir Kubbe İsrail’i ateşkese mi razı etti?
“26 Kasım 2024 tarihinde İsrail ile Lübnan arasında bir ateşkese varıldığı uluslararası medya da geniş yankı uyandırdı ve “Ortadoğu’da bir yatışma dönemine mi giriliyor?” sorusunu gündeme getirdi. İsrail’in neden ateşkese rıza gösterdiği tartışılmaya değer. Çeşitli faktörler öne sürülebilse de bu yazıda İsrail hava savunma sistemindeki zafiyetlere değineceğim. ”
26 Kasım 2024 tarihinde İsrail ile Lübnan arasında bir ateşkese varıldığı uluslararası medya da geniş yankı uyandırdı ve “Ortadoğu’da bir yatışma dönemine mi giriliyor?” sorusunu gündeme getirdi. Hamas’tan da ateşkese yönelik olumlu mesajlar geldi.
Durumun nereye evrileceği belirsiz ama İsrail’in neden ateşkese rıza gösterdiği tartışılmaya değer. Çeşitli faktörler öne sürülebilse de bu yazıda İsrail hava savunma sistemindeki zafiyetlere değineceğim.
Demir Kubbe İsrail’in roket ve füze saldırılarına karşı geliştirdiği katmanlı bir hava savunma sistemi. Aşılamaz olduğu iddia edilen ve etkinliği sayesinde İsrail’in daha pervasızca davranmasının arkasındaki sistem, aslında hem doyuruldu hem de delindi. Kısacası artık delik ve doygun bir demir kubbe var ya da demir kevgir. Eviniz güvende değilse pervasız hareketlerde bulunmamak da kaçınılmaz.
Delik ve doygun olmaktan kastım nedir? Hava savunma sistemlerinin (HSS) etkinliği, kapasite ve yetenek bileşenleri ile ölçülür. Neyi görebiliyor, kaçını önleyebiliyor?
İran misillemeleri
İran ilk misillemesini 16 Nisan 2024’te önceden bildirerek yaptı. Yani, kendisi için en olumsuz, İsrail için en olumlu şartlarda gerçekleşti bu misilleme. İsrail ve müttefikleri mekân ve zaman olarak belirli şartlarda en yüksek hazırlık seviyesinde beklediler.
Zaten saldırının çok da bir yıkıcılığı olmadı. Ancak, tehdit değerlendirmesi niyet + kabiliyet olarak tanımlanır. İran kabiliyetinin sınırlarını tespit etmiş oldu. Niyet ise ne kadar zarar vermek istediğiniz ile ilgili. İran, kabiliyetini gösterdi ama tırmandırıcı olmaktan ziyade yıkıcı olmaktan kaçınarak yatıştırıcı bir misilleme ile karşılık verdi.
İran’ın 26 Ekim misillemesi ise belirsiz mekân ve zamanda gerçekleşti. Şartlar İsrail ve müttefikleri için daha dezavantajlı bir durumda idi. Neticede, İran İsrail askeri üslerine erişerek yine kısıtlı bir yıkıcılık ile saldırdı. Aslında, yine tırmandırıcı olmaktan ziyade gerginliği yatıştırıcı bir hareket tarzı ile cevap verdi. Ama verilmek istenen asıl mesaj İran füzeleri ile Demir Kubbe’nin içinden geçerek yerine de ulaştı.
Nasıl mı?
Hizbullah da Demir Kubbe’yi aştı
İran, Ekim misillemesi ile Demir Kubbe’nin önleme kapasitesinin hem doyurulabileceğini hem de hipersonik füzeler ile delinebileceğini gösterdi. Zira, İsrail’in karşı cevabı da kısıtlı kaldı. Söylemsel tepkinin aksine eylemsel olarak İran enerji altyapısına ya da nükleer kapasitesine bir darbe vurulamadı. Sadece, füze üretim kapasitesi hedef alındı. Zira, İsrail saldırısı neticesinde küresel petrol fiyatlarındaki bir sıçrama ya da nükleer tesislere olası bir saldırının radyoaktif serpinti tehlikesi neticesinde zaten kaybetmeye başladığı uluslararası destek ve meşruiyeti tamamen kaybedebilirdi. Diğer yandan canı yanan bir İran delinmiş ve doyurulmuş bir Demir Kubbe’yi İsrail müttefiklerinin desteklerine rağmen aşarak Hayfa gibi stratejik noktalarını felç edebilirdi. Yani bu sefer, kabiliyet tırmandırıcı bir niyet ile kullanılabilirdi.
İsrail Hizbullah’ın Lider kadrosunu önemli ölçüde ortadan kaldırdıktan sonra, Lübnan’daki Hizbullah’ı zayıflatmak, Litani Nehri’ne kadar olan kısmı kontrol etmek, İsrail’in kuzeyini terk eden vatandaşlarının geri dönüşünü temin etmek, roket ve drone saldırılarına mani olmak amacıyla kara saldırısını başlattı. Geride kalan 2 aylık sürede karadaki ilerlemesi beklenenden yavaş, zayiatları ise fazla oldu.
Demir Kubbe yerine Demir Kevgir
Daha da önemlisi, Hizbullah dronelar ile Demir Kubbe’yi delerek, İsrail kuzeyindeki şehirlerin yanı sıra Tel Aviv ve Hayfa gibi önemli şehirlerine de erişmeye başladı. Saldırıların yıkıcılığı zayıf olsa da, asıl etkisi İsrail’in aşılamaz denilen Demir Kubbe HSS zafiyetlerini ortaya koyması oldu. Demir Kubbe yerine Demir Kevgir benzetmesi aslına bakarsanız İsrail’in Hayfa limanına yapılacak kuvvetli bir saldırıdan daha yıkıcı bir etki üretti. Nihayetinde İsrail caydırıcılığı örselendi. Önde gelen savunma ve askeri strateji analistleri de İsrail’in dronelara karşı bir önlem geliştiremediğini paylaşmaya zaten başlamıştı.
İran misillemeleri ve Hizbullah dronları Demir Kubbe’nin önleyebileceğinden fazla füze göndererek önleme kapasitesini aşarak doyurmayı başardı, nispeten küçük dronlar ve hipersonik füzeler ile aşarak da yetenek zafiyetlerini ortaya koyarak delmeyi başardı. İsrail için delik ve doygun bir Demir Kubbe, yapacağı harekâtlarda elini kolunu zayıflatması da bir sonuç olarak karşımıza çıktı. Kara harekatında da istediği sonucu alamayan İsrail için ateşkes kanımca kaçınılmaz bir durum idi. Ateşkes kararını sadece bir faktöre bağlamak yanlış olsa da Demir Kubbe’nin delik ve doygun olması bence önemli ve belirleyici bir faktör.
Trump’ın başkanlığı
Diğer taraftan, İsrail Başbakanı Netanyahu ateşkes sonrasında yaptığı açıklamada “İran’ın Nükleer kapasiteye ulaşmasını engelleyeceğiz” dese de askeri olarak bunu tek başına yapabilecek durumda değil. ABD de ne kadar istekli ayrı bir tartışma konusu.
Trump’ın başkanlık koltuğuna oturacağı 20 Ocak tarihine kadar önümüzdeki iki aylık dönem bir çok belirsizliği içerisinde barındırıyor. “Savaşları bitireceğim” diyen bir Trump elbette ki yeni dönmede İsrail’i önceleyen bir politika sürdürmeye devam edecektir, ama Biden ile karşılaştırıldığında İsrail pervasızlığına karşı daha az müsamaha göstereceğini ve askeri çözümden ziyade zorlayıcı diplomasiyi öncelikle tercih edeceğini düşünüyorum. Belirsizlikler ile dolu bir iki aylık bir süre önümüzde dursa da, İran’ın stratejik sabrının devam edeceğini ve Trump’ın başkanlık görevini devir alana kadar olan dönemde Ortadoğu’nun bir yatışma sürecine girdiğini düşünüyorum. (Hasan Yükselen, yetkinreport)
NOT: Alıntı makaleler Hürseda Haber'in yayın politikasını yansıtmayabilir.