“Avrupa, Akdeniz’i koca bir hapishaneye dönüştürdü”
Tunus, AB’den Akdeniz’de göçle ilgili bir Mutabakat Zaptı imzalanması için son tarihin uzatılmasını istedi.
Geçen haftalarda, aralarında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in de bulunduğu AB yetkililerinin bir mali yardım anlaşmasını müzakere etmek üzere arka arkaya gerçekleştirdikleri ziyaretlerin ardından Tunus dünya siyasetinde kilit bir rol üstlendi.
Anlaşma, Akdeniz’de giderek büyüyen göç krizinin hafifletilmesi açısından kritik önem taşıyabilir ve borç yükü altındaki Tunus’un daha fazla ekonomik başarısızlığa uğramasını önleyebilir.
Ancak Tunus’un önde gelen bazı yorumcuları 900 milyon Avroluk anlaşmanın kritik kısmının yani çoğu Sahra altı Afrika’dan gelen ve giderek artan göçmen akınını durdurmak için sınır kontrolüne ayrılan 100 milyon Avroluk fonun, değişim yaratmak için yeterli olmaktan uzak olduğunu söylüyor.
The National’a konuşan bir uzman, toplam yardımın yaklaşık %11’ini oluşturan sınır kontrol fonunun yeterli olmaktan uzak olduğunu ve Tunus’un daha fazlası için baskı yapması gerektiğini söyledi.
Geçen ay AB Komisyonu’nun İçişlerinden Sorumlu Üyesi Ylva Johansson anlaşmayı “göçe yönelik kapsamlı yaklaşımın iyi bir örneği” olarak nitelendirmişti.
Sağcıların tepkisi
Şubat ayında Cumhurbaşkanı Kays Said, birçoğu Avrupa’ya ulaşmaya çalışan ancak çoğu zaman kıtadan sınır dışı edilen ya da vicdansız insan kaçakçılarının elinde denizde can veren Tunus’taki Sahra altı Afrikalılarla ilgili bir dizi kışkırtıcı açıklama yaptı.
Said’in sözleri geniş çapta kınanırken, AB hem Avrupa’da hem de Tunus’ta sağcı duyguları alevlendiren bu konuda, daha derin bir angajman için bastırıyor.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin haziran ayında Tunus’ta AB yardımlarına ilişkin düzenlenen ve von der Leyen ile Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin de katıldığı basın toplantısına katılması, anlaşmanın göçü durdurmaya yönelik olduğu izlenimini daha da pekiştirdi.
Uzun süredir aşırı sağcı siyasi duruşu nedeniyle eleştirilen Meloni, Tunus’a, içinde bulunduğu mali krizde tam destek sözü verdi.
Hem Tunus’un hem de Brüksel’in felaket olarak gördüğü bu durum, önerilen AB yardımının diğer pek çok yönünü gölgede bırakabilir.
Tunus yüksek enflasyon ve GSYH’sinin %80’ine ulaşan borçla boğuşurken yardım paketi demiryolları ve internet altyapısı için finansman sağlanmasının yanı sıra hayati önem taşıyan bütçe desteğini de kapsıyor.
Ancak AB’nin anlaşmanın bir parçası olarak göç kontrolü konusunda iş birliği yapmak istemesine rağmen Tunuslular anlaşmanın bazı maddelerinin ülkede daha fazla gerginlik yaratmasından endişe ediyor.
Avukat ve insan hakları aktivisti Ayachi Hammami pazartesi günü yerel radyo kanalı Mosaique’e verdiği demeçte “Avrupa ile insan onuruna saygı göstermeyen bir anlaşmayı kabul edemeyiz” dedi: “Tunus [devletinin] konumunu güçlendirecek şekilde [Tunuslular arasında] iç dayanışma ve ulusal birlik olmadan hiçbir çözüm bulunamaz.”
Kendini Avrupa’nın bekçisi olarak sunma girişiminden sonra Tunus’un diplomasisindeki değişiklik, mevcut hükümetin göçü yalnızca AB ile değil, Uluslararası Para Fonu ile de önemli bir müzakere konusu haline getirmesini sağladı.
Pragmatizm ve diplomasi
Said, Tunus’un Avrupa’nın iyiliği için deniz sınırı kontrolünü artırdığı iddialarını defalarca reddetti.
Ancak Tunus, halihazırda para aldığı göçmen tekne geçişlerinin önlenmesine ilişkin önceki uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeli.
Said’in hem göçmenlerin Tunus’a yerleşmesine izin vermeyi hem de Tunus’un AB sınırlarının bekçisi olmasını reddetmesi, müzakerelerin tonunu değiştirdi. AB yetkilileri şimdi Tunus için daha faydalı olabilecek yeni bir anlaşma için masaya daha fazla destek koydu.
Avrupalı diplomatik bir kaynak Brüksel’de gazetecilere verdiği demeçte “Konu göçten daha geniş kapsamlı” dedi. Diplomat, “Tunus bir AB ortağı ve bizim güney sınırımızda, çöküşünü önlemek çıkarımıza ve yapmaya çalıştığımız iş de bu” dedi.
Üst düzey bir AB yetkilisi de The National’a yaptığı açıklamada, bloğun Tunus ile iş birliği için kapsamlı bir paket üzerinde çalıştığını ancak bu anlaşmanın Tunus’un IMF ile olumlu bir ilişki kurmasını da gerektirdiğini söyledi.
The National’a konuşan yetkili “IMF ile yapılacak bir anlaşma Tunus’un şiddetle ihtiyaç duyduğu yapısal reformlar için kilit önem taşıyor” dedi.
Tunuslu yetkililer, beraberindeki Mutabakat Zaptı’nda yer alan bazı şartları daha fazla gözden geçirebilmek için sürenin uzatılmasını talep ettikleri için AB’nin yardım paketinin onayı halen beklemede.
Sousse Üniversitesi Coğrafya Profesörü ve Tunus Göç ve İltica Merkezi Başkanı Hassan Boubakri, The National’a verdiği demeçte “Tunus’un bu [göç] dosyasını kullanarak pazarlık yapma hakkı var” dedi, “Burada hüküm süren insani krizin seviyesini dikkate aldığımızda Avrupa’nın verdiği paranın hiçbir değeri yok” diye ekledi.
Prof. Boubakri, Tunus’un AB’den sadece sınır kontrolünü sağlamak için değil, aynı zamanda Avrupa’ya geçişleri engellenen ve şu anda Tunus devletinin sorumluluğunda olan kişilere iyi bir yaşam standardı sağlamak için de daha fazla mali yardım istemesinin önemli olduğuna inanıyor.
Prof. Boubakri The National’a verdiği demeçte, “Tunus müzakerelerde dik durmalı ve gerektiğinde hayır demelidir. Eğer Avrupa’ya geçişlerini engellediğimiz insanların asgari yaşam masrafları karşılanmazsa, sınırlarımızı kontrol etmenin bir anlamı kalmayacağını söylemeliyiz” diyor.
Boubakri, bu duruşun mevcut müzakerelerin merkezinde yer alması gerektiği görüşünde. “Tunus şu anda bu anlaşmada üstünlüğe sahip. AB birçok kez durumun yakında kontrolden çıkabileceğini kabul etti ve Tunus’un anlaşmayı bozması durumu daha da kötüleştirecek” diyor.
Son haftalarda birçok Tunuslu uzman, Tunus’un kalkınmayı hızlandırmak ve IMF’yi söz verdiği kurtarma paketinin önündeki engeli kaldırmaya ikna edebilecek daha fazla Avrupa fonu için AB’nin artan ilgisini kullanması gerektiğinden bahsetti.
Tunus’ta sayıları giderek artan göçmenlere daha fazla destek verilmesi de önemli zira geri kabul anlaşmaları olmadığı için bu kişileri ülkelerine geri göndermek için de bir çerçeve bulunamıyor.
Prof. Boubakri, “Bu anlaşmaların sonuçlandırılması ve resmi olarak uygulamaya konulması için en az iki yıl sürecek müzakerelere ihtiyaç var” dedi: “Tunus şimdi kendini bir kapanın içinde buluyor. Bir yandan deniz sınırlarını kontrol etmesini ve göçmen teknelerinin geçişini engellemesini zorunlu kılan önceki taahhütleri var, diğer yandan bu insanları ülkelerine geri gönderecek hiçbir aracı yok.”
Prof. Boubakri, “Avrupa’nın politikası Akdeniz’i hepimiz için büyük bir hapishaneye dönüştürdü ve Tunus da bunun suç ortağı haline geldi” diyor.
Boubakri ayrıca AB’yi Ukrayna’dan gelen mültecilere uyguladığı muameleye kıyasla Orta Doğu ve Afrika’dan gelen göç konusunda çifte standart uygulamakla suçladı: “Bu insanların mücadelelerinin her zaman küçümsenmesi dehşet verici, onlar da çatışmalardan, aşırıcılıktan, yoksulluktan ve artan çevresel risklerden kaçıyorlar” dedi.(Harici)