Afrika’da yaşanan darbeler ve ‘etnik’ geçmişi
Afrika’da darbelerden kurtulmak için, farklı etnik gruplar arası güçlü uyumu yakalamak ve üst yapıda ulusal kimlik duygusunu inşa etmek gerekiyor.
1963’de 28 yaşında genç bir başçavuş olan Togo’lu Etienne Eyadema, Fransız ordu saflarında Kamboçya, Benin, Nijer ve Cezayir’de görev yaptıktan sonra, 1962’de Togo’ya dönmüş ve bir üst rütbeye terfi etmişti.
Hırslı bir genç olan Eyadema için gelecek büyük arzularla doluydu. Ancak Togo’nun ilk devlet başkanı Sylvanus Olympio’nun, bağımsızlık sonrası sivil yönetimi kuvvetlendirmek adına orduda küçülmeye gitme kararı Eyadema gibi genç askerlerin görevine son verilmesine neden olmuştu.
Afrika’nın tarihine damga vuracak olay tam da böyle bir ortamda gerçekleşti. Eyadema’nın iktidarı ele geçirme arzusu, 35 yaşındaki Emmanuel Bodjolle ile kanlı bir plana dönüşerek, başkent Lome’deki Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Büyükelçiliği önünde Devlet Başkanı Sylvanus Olympio’ya suikast ile sonuçlandı. Böylece iktidarı ele geçiren Eyadema, Sahra Altı Afrika’nın “ilk” darbe sayfasını kanlı bir şekilde aralamış oldu.
Afrika’daki darbeler silsilesinin ilk halkasını oluşturan bu eylem gerçekleştiğinde, Nijer’deki son darbenin mimarı Abdurrahman Tchiani henüz 2 yaşındaydı. O dönem, Kenya sadece 1 günlük bağımsız bir ülkeyken Sahra Altı Afrika’da 22 ülke hala bağımsızlık bildirisini yayınlamamıştı ve Afrika’nın talan edilişinin zirvesi olan Berlin Konferansı’nın (1885) üzerinden 78 yıl geçmişti.
Afrika ve Güney Amerika’da askeri darbelerin “etnik” geçmişi
Askeri darbeler, Afrika’nın postkolonyalizm sonrası siyasi, ekonomik ve toplumsal yapısına damga vuran en önemli gelişmelerdendir. Jonathan Powell ve Clayton Thyne’nın raporuna göre 1950-2020 döneminde dünya genelinde gerçekleşen toplam 486 darbe girişiminin 214’ü Afrika kıtasında gerçekleşti. Bunlardan 106 darbe girişimi başarılı, 108’i başarısız olurken, 140’ın üzerinde darbe planı ise eyleme geçemeden önlendi. 26 Temmuz 2023 yılında Nijer’de gerçekleşen son darbeye Mali’de Ağustos 2020 ve Mayıs 2021’de, Gine’de Eylül 2021’de ve Burkina Faso’da 2022’nin ocak ve eylül aylarında gerçekleşen darbeler eklendiğinde, Afrika’da toplamda 220 askeri darbe gerçekleşti.
“Etnisiteyi merkeze alan yönetim, gücünü belli bir toplumsal gruba yaslamanın sosyo-politik bedelini, orta ve uzun vadede toplumsal barışı bertaraf ederek ödüyor.”
Bu bağlamda, yılda ortalama 3 darbe girişimine şahit olan kıtanın adının “Darbeler Mezarlığı” olarak anılması yerinde olacaktır.
Darbelerin en sık görüldüğü ikinci coğrafya ise Güney Amerika’dır. Burada da 70’i başarılı, 76’sı başarısız olmak üzere toplamda 146 darbe girişimi gerçekleşti. Her iki coğrafya da Batı emperyalizminin tüm türevlerini hissetmeleri noktasında benzeşiyor. Sadece darbe gerçeği üzerinden Batı emperyalizm mirasının her iki kıtanın ortak tarihsel retrospektifinde ne denli etki bıraktığını ve ülkelerin militarist yapısının hala bu mirasın devamı mahiyetinde siyaseti nasıl dizayn ettiğini görebiliyoruz. Buna mukabil, sömürgeci yönetim anlayışının doğal bir uzantısı olarak bağımlı emek örgütlerinin ve egemen etnik grubun gücü ele alması üzerine inşa edilmiş yönetim yapısında, Perulu sosyolog Anibal Quijano’nun ifadesiyle “güç sömürgeciliği” pratiği neredeyse tüm Afrika devletlerinin deneyimlediği olağan bir paradigma haline geldi.
Etnisiteyi merkeze alan yönetim
Batı Afrika’nın Fransız eski sömürge ülkelerinden 56 bin kilometrekarelik Togo’da başlayan darbeler zincirinin günümüz darbeleriyle örtüştüğü nokta ise “İktidarın Etnisiteleşmesi”dir. Nitekim, Togo’daki 40 etnik grubun yüzde 13,4’ünü oluşturan ve ikinci büyük kabile olan Kabre’ye mensup darbeci Eyadema hükümeti, orduyu kendi etnik grubundan kişilerle doldurarak Togo siyasetinde etnik temelli yönetim anlayışının pekişmesini sağladı.
Etnisiteyi merkeze alan yönetim, gücünü belli bir toplumsal gruba yaslamanın sosyo-politik bedelini, orta ve uzun vadede toplumsal barışı bertaraf ederek ödüyor. İktidarda kalmanın yegane sigortası ise etnik olarak dizayn edilmiş silahlı kuvvetlerdir. Son Nijer darbesini de bu açıdan okumak gerekiyor. Nijer darbesinin baş mimarı 62 yaşındaki Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı General Abdurrahman Tchiani, ülkenin en geniş etnik grubu olan Hausa grubundan olup, ordu için geleneksel asker toplama alanı olan Tillaberi bölgesinden geliyor. Nijer’de nüfusun yüzde 54’ünü Hausa etnik grubu oluştururken bunu yaklaşık yüzde 21 ile Songhai ve yüzde 10 ile Tuaregler takip ediyor. Darbe ile devrilen lider Muhammed Bazum ise ülkenin yüzde 0,3’lük kesimini oluşturan, Diffa Bölgesi’nde yaşayan ve Mahamid Arapları olarak da bilinen göçebe Diffa Arap kabilesine mensup. Bazum’dan önce 10 yıl görev yapan Mahamadou Issoufou da ülkenin en büyük etnik grubu olan Hausa kabilesine mensuptu.
“Afrika’da darbelerden kurtulmak için, farklı etnik gruplar arası güçlü uyumu yakalamak ve üst yapıda ulusal kimlik duygusunu inşa etmek gerekiyor.”
Burkina Faso için de benzer bir tablo mevcut. Eylül 2022’de darbe ile iktidara gelen Ibrahim Traore ülkenin en büyük ikinci kabilesi Dioula’ya mensup. Dioula, Mandinka imparatorluğundan gelen Malinke, Bambara ve Soninke kökenli gezgin tüccarlardan oluşan etnik bir gruptur. Çoğunlukla Mali, Burkina Faso ve Fildişi Sahili’nde yaşayan Dioula etnisitesi, Batı Afrika’da İslam’ın yayılmasında önemli bir rol oynadı. Sadece 9 ay önce darbe ile iktidara gelen Paul-Henri Sandaogo Damiba ise ülkenin en büyük etnik grubu olan ve nüfusun yüzde 50,2’sini oluşturan Mossia kabilesindendir.
Mali’deki durum da farklı değil. 2020’de darbeyle indirilen Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita, ülkenin yüzde 9,6 oranla 4. en büyük etnik grubu olan Minianka kabilesine mensuptur. Nijer-Kongo dilini konuşan bu halk Senufo kabilesinin alt grubu olarak kabul ediliyor. Darbeyi gerçekleştiren general Assimi Goita ise Mali’nin ana etnik gruplarından olan, toplam nüfusun yüzde 50’sinden fazlasını oluşturan ve Bambara, Malinke ve Sarakole gruplarından oluşan Mande kabilesindendir.
Sonuç olarak, Afrika’daki askeri darbeleri ele alırken salt dış dinamiklerden öte, koloni döneminde empoze edilen içsel etnik formasyonu ve militarist yapı içindeki hizipler arası rekabet boyutunu da düşünmek gerekiyor. Son tahlilde Afrika’da darbelerden kurtulmak için, farklı etnik gruplar arası güçlü uyumu yakalamak ve üst yapıda ulusal kimlik duygusunu inşa etmek gerekiyor.(AA / Doç. Dr. Yunus Turhan)