Oryantalistlerin bakış açısına göre Hz Muhammed
Batı ülkeleri ve diğer pek çok ülkedeki oryantalist, tarihçi ve gayrimüslim İslam alimleri, Hz. Muhammed’in kişiliğinin ve başarılarının büyüklüğünü kabul ederek onu medeniyet inşa eden bir Paygamber olarak değerlendirmişlerdir.
Seba.net sitesinin haberine göre, Hz. Muhammed (s.a.v.), 27 Recep ayında kırk yaşındayken Mekke’de peygamber olarak seçilmiştir. Allah’ın insanlığa yol göstermek üzere gönderdiği son peygamberdir.
Hz Muhammed’in (s.a.v) çocukluğundan bi’setine ve İslam hükümetinin oluşumuna kadar olan hayatı, dünya tarihçilerinin ve İslam alimlerinin her zaman ilgisini çekmiştir.
Hz. Muhammed’den (s.a.v) medeniyeti inşa eden, tarihin akışını değiştiren bir kişi olarak bahsetmişlerdir.
Aşağıda dünyaca ünlü bazı düşünürlerin Hz. Muhammed’in (s.a.v) hayatının farklı yönlerine ilişkin görüşleri zikredilmiştir:
İngiliz oryantalist, Mösyö Samuel Margoliot (1868 - 1940)
Hz.Muhammed’in (s.a.v.) doğum günü sadece Araplar için değil tüm dünya için büyük bir gündür. O’nun risaleti insanlığa hizmet eden medeniyet inşa eden mesaj ve öğretilerle doludur. Çağlar boyu süren bir mesaj, bir milletin buna inanması ve tarihte kendi yolunu inşa etmesini sağladı.
Fransız Oryantalist ve Protestan teolojisi profesörü, Edouard Monte (1856-1927)
Yazar “Muhammed ve Kur’an “ adlı kitabında şöyle yazar: İnsanın değeri, eylemlerinin büyüklüğüyle ölçülürse, Hz Muhammed (s.a.v) tarihin gördüğü en büyük insanlardan biridir ve Batılı alimler, onun karakteri konusunda giderek adalete yönelmişlerdir. Her ne kadar dini önyargılar birçok tarihçiyi onun erdemlerini kabul etme konusunda kör etmiş olsa da.
Hz Muhammed’in vafatından önce Arapları birleştirerek tek bir dine tabi, tek lidere itaat eden tek bir millet haline getirmesi onun en büyük mucizesiydi. Yahudilik ve Hıristiyanlık da dahil olmak üzere İslam’dan önceki tüm dinler bunu başaramadı.
İskoç oryantalist ve şair, Evelyn Zeynep Cobbold (1867-1963)
Yazar “Ahlak” kitabında, Hz Muhammed’in (s.a.v), çok inatçı Arap halkının putları reddedip Allah’ın birliğini kabul etmeye yönlendirerek mucizeler ve harikalar yaratmayı başardığını belirterek Arap toplumunu yeniden yarattığını ve onları karanlıktan aydınlığa çıkarmayı başardığını ifade etti.
Amerikalı tarihçi ve yazar, James Matthews (1907-1997)
“İslam hakkında diyorlar” kitabında , Hz Muhammed (s.a.v) olağanüstü kişiliğiyle Arap Yarımadası’nda ve tüm Doğu’da bir devrim yaratarak putları kendi elleriyle yok ettiğini ve yalnızca Allah’a seslenen, kadınları çöl geleneklerinin dayattığı esaretten kurtaran, sosyal adalet çağrısında bulunan bir din kurduğunu yazdı.
Lübnanlı Hıristiyan şair ve yazar, Paul Salame (1979-1902)
Kendisi hakkında şunları söylüyor: Bu Hıristiyan, dünyanın doğusundan ve batısından yüz milyonlarca insan tarafından her gün beş kez adı anılan bir adamın büyüklüğü önünde eğiliyor.
İskoç oryantalist, İlyas John Gibb (1857-1901)
“İslam’dan Önce ve Sonra Araplar” kitabında diyor ki:Hz Muhammed’in inancı saftır, şüphe ve belirsizliklerden uzaktır ve onu onuruyla bağdaşmayan bir şeyle suçlayan herkes, kendi anlayışı ve vicdanıyla suçlanmıştır.
Avusturyalı bilim adamı Asprock, şöyle diyor: İnsanlık Hz Muhammed gibi bir adama sahip olmaktan gurur duyuyor, çünkü o, okuma yazma bilmemesine rağmen, biz Avrupalılar ona uyarsak bundan daha müreffeh olacağımızı söyleyen bir yasa koymayı başardı.
Arjantinli araştırmacı, Don Byron (1839-1900)
“Kendinize Bir Şans Verin” kitabında der ki: Tarihçiler, Muhammed bin Abdullah’ın, konuşmasında samimiyet, dürüstlük, cömertlik, tevazu, güzel ahlakıyla kavmi arasında öne çıktığında halkı onu emin olara adlandırmış ve güvendiklerinden dolayı emanetlerini ona bırakmışlardır.
Alman bilim adamı, Carl Heinrich Becker (1876-1933)
Doğulular kitabında diyor ki: Her kim Arap peygamberinin sihirbaz veya Deccal olduğunu söylerse yanılmış olur, çünkü onun yüksek prensibini anlamamıştır. Hz Muhammed takdir edilmeyi ve takip edilmeyi hak ediyor ve bir şeyi bilmeden yargılamamalıyız. Muhammed, hidayet ve kemal dinini dünyaya getiren en hayırlı insandır.
İngiliz oryantalist ve tarihçi, Edward Lane (1876-1801)
“Mısırlıların Ahlakı ve Gelenekleri” kitabında şöyle diyor: Hz Muhammed’in iyi nitelikleri vardı: nezaket, cesaret ve güzel ahlak; öyle ki, bir kişi onu bu nitelikler dikkate alınmadan yargılayamaz. O, Allah’ın elçisiydi ve görevini etkili bir şekilde yerine getirmek istiyordu. Ayrıca gönderilme amacını da unutmamış, hep bu uğurda çabalamış, her türlü zorluğa katlanarak sonunda istediğini gerçekleştirmiştir.
Amerikalı tarihçi ve diplomat, Washington Irving (1859-1783)
“Muhammed’in Hayatı” kitabının yazarı kitabında, Hz Muhammed’in, Allah’ın insanları ibadete davet etmek için gönderdiği peygamberlerin sonuncusu ve elçilerin en büyüğü olduğunu söylüyor.
İngiliz Oryantalist, Lewis Thomas (1887-1807)
“Doğuda Medeniyet” kitabında şöyle diyordu: Arap Yarımadası’nda çocuklarından birine Muhammed’in adını vermeyen bir aile yoktur ve Muhammed’in adı dünyada Petrus ve Yuhanna’dan daha yaygındır. Hz Muhammed, yarımadanın kabilelerini ve halklarını tek bir bayrak altında toplayan ilk kişiydi. O Mekkeli genç, kendi zamanındaki insanların bilmediği vasıflarıyla diğer peygamberlere üstün gelmiş, dağınık kalpleri bir araya getirmiş, herkeste birlik oluşturmuştu.
Fransız oryantalist ve yazar, Henri de Vastry (1850-1927)
“İslam: Düşünceler ve Olaylar” kitabında şöyle demiştir: Hz Muhammed’in hayatının ilk döneminde imanla dolu olduğu ve samimiyetinin saf olduğu ve bu inancın kalbinde sarsılmadığı inkar edilemez. İkinci aşama Medine’ye hicret ve kâfirlere karşı kazandığı zafer, imanının kuvvetlenmesinde ve pekişmesinde büyük önem taşıyordu.
Oryantalist ve Arap dili ve İslam tarihi profesörü, Montgomery Watt (1909-2006)
Bu İngiliz düşünür, “Muhammed Mekke’de” kitabında şöyle yazıyor: Bu adamın inançları uğruna zulme katlanmaya hazır olması, ona inanan, onu takip eden ve onu lider olarak görenlerin yüksek ahlakı ve başarılarının büyüklüğü. Tüm bunların hepsi karakterinin doğasında var olan dürüstlüğü gösterir Aslında Batı tarihinin büyük adamları arasında Hz Muhammed’in yaptığı gibi tanınmaya değer bir şey yapan başka bir isim yoktur.(iqna)