Siyonist rejimin, savaş ve yenilgi seçenekleri
Siyonist rejimin başı Aksa Tufanı ve 9 ay süren zafersiz savaşın ardından daha da dertte. Ya savaşı sürdürür ve kaybeder, ya da savaşı durdurur ve kaybeder. Peki onun için hangi seçenek daha güvenli?
Lübnanlı yazar ve araştırmacı Farah Musa Siyonist rejimin Filistin ve Ortadoğu’daki son eylemlerine ve bu rejimin karşı karşıya olduğu seçeneklere ilişkin Iqna’ya yazdığı makalesinde şu açıklamlarda bulundu.
Siyasette en kötü şey, akıl ve inceliğin olmadığı bir dönemde saçma sapan şeyler dinlemektir. Bugün yaşadığımız gerçek budur. Dünya tüm uluslararası kurumlarıyla ve diplomatik ilişkileriyle Siyonist rejim katliamına tepki gösterirken Adalet Divanı ve Ceza Mahkemesi’nin, suçlulara verilen cezanın infazında Amerika’nın vereceği cezadan korktuğunu da görüyoruz.
Artık Batı’nın zulmünün, ırkçılığının zamanı. Çünkü Batı, hayat felsefesi, hakkaniyet, reform ve adalet anlamında siyasetin anlamını henüz kavrayamamıştır.
Bu siyasi suçlunun bize gösterdiği şey ise sömürgeci Batı’nın ve küresel Siyonizmin Filistin davasına karşı zafer iddiasında bulunmak için kullandığı siyasi kaçamaklar ve Gazze’deki cinayetleri kınama yalanlarıdır.
Farklı medyada gördüğümüz ve duyduğumuz siyasi yorumlar, sanki herkes Filistin milletinin haklarını önemsiyormuş ya da Lübnan’a karşı savaşı engelliyormuş gibi, dünyada barış ve huzuru ifade ediyor.
Siyonist rejim kurulduğu günden bu yana sömürgeci varoluş savaşına dalmış olup dünyanın, direnişi vurmak için uyguladığı birçok aldatıcı politikada bu rejimi desteklemeye çalıştığını görüyoruz.
Aksa Tufanı operasyonu ve destek cephelerinin işbirliği sonrasında bu rejimin varlığına ve Batılı işleyişine karşı politikaların şekillenmesi hiç de garip değil. Çünkü bu rejimin koruyucularının, bu rejimin devrilmesini talep eden küresel politikalardaki değişikliklerin tehlikelerini hissetmesine neden oldu.
Batı dünyasının politikalarını uygulamadaki amacı Siyonist rejimi desteklemek ve varlığını teyit etmektir. Tüm olaylar bu rejimin artık yaşamayı hak etmediğini ve Batının bölgede devamı için destekçilerinin onu korumak istediğini gösterdi. Müttefiklerine bu rejimin yararına siyasi anlaşma yapmaları için baskı uygulamalarına rağmen direniş cepheleri siyasi uzlaşmaları reddederek hala duruş ve tutumlarını koruyor.
Belki de bu rejim, geri kalan müttefiklerinden destek almak ve yeniden yaşam şansı bulmayı umarak Lübnan ve Suriye ile savaşa girmeyi seçecektir.
Ancak politikaları ve tüm yaşam biçimlerini, yalnızca Arap ülkelerinde değil, tüm dünyada Batı Siyonist projesini baltalamaya dayandıran yeni strateji karşısında bunu nasıl yapabilir? Çünkü Siyonist rejim, Batı ve onun çıkarları için kurtuluştan çok bir krize dönüşmüştür.(İqna)