Dr. Muhammed Hüseyin Muhterem: İsrail'in irade savaşındaki yok oluşu!
“Hiçbir şeye dayanmaksızın Allah'a şirk koştuklarından dolayı kafirlerin yüreklerine yakında bir korkudur salacağız. Ateştir yurtları onların ve zalimlerin barınacağı yer, ne de kötüdür”
1-Allah-u Teâlâ İmam'ın (r.a) derecesini yüceltsin, ona Amerika’nın İran topraklarındaki casusluk yuvasının ele geçirildiği haberini verdiklerinde, İmam'ın çizgisini takip eden bu devrimci öğrencilere şu mesajı gönderdi: “Çok iyi bir yeri ele geçirdiniz, onu sağlam bir şekilde koruyun.”
İran'ın cesur yiğitleri Amerika’nın bölgedeki askeri kışlası olan İsrail'in casusluk yuvasını bombaladıklarında, İslam İnkılabı Rehberi ve İran halkı Zafer Cuma’sında Şehit Alemu’l Hüda gibi devrimci şehit öğrencilerin neslinden olan Hava Kuvvetlerindeki yiğitlere şu mesajı gönderdi: “Çok iyi bir yeri ele geçirdiniz, onu sağlam bir şekilde koruyun.”
2-Bedir Savaşı sırasında, Ebu Süfyan, İslam ordusunun savaş alanına gitmemesi için onları korkutması amacıyla Naim bin Mesud'u Medine'ye gönderdi. Naim Bin Mesud da Medine’ye giderek, Müslümanları Ebu Süfyan'ın ordusunun kuvvet ve teçhizatının çokluğuyla korkuttu ve “Hiçbiriniz ölümden kurtulamayacaksınız!” dedi.
Her ne kadar ashaptan bazıları sarsılsa da Peygamber Efendimiz (s.a.a) “Yalnız da olsam hareket edeceğim” demiş ve Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) bu cesareti, bin beş yüz savaşçıyı da Bedir bölgesine götürmüştür. Sonuç olarak Bedir bölgesinde sekiz gün geçmiş ama kâfirler korkudan çıkamamış ve Al-i İmran suresinin 173. ayeti nazil olmuştur: “Öyle kişilerdir onlar ki halk, kendilerine, bütün insanlar, aleyhinizde birleşti, korkun onlardan dedi de bu söz, onların inancını arttırdı ve Allah yeter bize, ne de güzel vekildir o dediler.”
3-İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei’nin hem bölge milletlerine hem de bölge düşmanlarına hitaben yaptığı Cuma namazındaki hutbesi, İmam Ali’nin (a.s) tarihin derinliklerinden duyulan sesiydi ve şöyle buyurdu:
-Bilin ki şeytan, hiziplerini toplamış, atlılarını ve yayalarını çağırmıştır. (Amerika, İsrail'in tüm suçlarından sorumludur ve eğer bir ülkeden kafası rahatlarsa başka bir ülkenin peşine düşecektir.) -
Ama basiretim benimledir ne hata yaparım ne de kimse beni yanıltabilir. (Ne geciktiririz ne de acele ederiz)
-Allah'a yemin olsun ki, onlar için, onları bundan benden başkasının kurtaramayacağı bir savaş havuzu dolduracağım. (Eğer gerekirse yine vururuz.)
-Ne oradan çıkabilirler ne de oraya geri dönebilirler. (Siyonistlerin suçlarının sonucu, İsrail'in kuşatma halkasının daraltılması ve nihayet onun utanç verici varlığının varlık sahnesinden silinmesidir.)
-Dağlar çökse bile sen dimdik ayakta dur ve dişlerini ve yumruklarını sıkarak kendini Allah’a emanet et ve ayaklarını yere çak ve gözlerini düşmanın son saflarına dik! (Afganistan'dan Irak'a, İran'dan Gazze'ye ve Lübnan'a kadar tüm savunma ve bağımsızlık kemerlerini takmalıyız.)
-Saldırı anında zaferin Allah tarafından geldiğine yakin edin. (İsrail hiçbir zaman Hamas'ı ve Hizbullah'ı yenemeyecek, direniş kazanacaktır!)
4-Arkasında Allah olan dürüst cesaret güç getirir ve medya artık onu sansürleyemez ve görmezden gelemez, hatta düşmanın kendi medyası bile! Dolayısıyla efendilerinin yaklaşımına ve politikasına, protokollere ve haber hattına aykırı olduğunu bildiği halde ağırlığı ölçüsünde ona öncelik vermek zorunda kalır. İsrail Radyosu'nun Farsça bölüm başkanının, bir televizyon röportajında ilk kez “İran İslam Devrimi'nin Yüce Lideri Ayetullah İmam Ali Hamanei" unvanını kullanması ve BBC’nin de bölgedeki ve dünyadaki tüm haber kanallarıyla birlikte, direniş liderinin sözlerini ön planda tutmak ve bunları doğrudan ve eksiksiz olarak yayınlamak zorunda kalması, bölgede ve dünyada bu alana ilişkin algıda büyük bir değişim olduğunu gösteriyor; öyle ki bu durum, küresel Siyonizm'i desteklemesiyle bilinen haftalık bir derginin yayın editörünün, “BBC World Ayetullah Hamanei'in konuşmasını neden canlı yayınlıyor” diye sormasına ve “Medya İran liderinin etkisi altında mı ve BBC aklını mı kaçırdı?" diye tweet atmasına neden olmuştur.
5-Füze atışlarının ve Tahran’daki Cuma namazının yansımalarıyla ilgili şu ana kadar duyduklarımız bölgeyi, dünyayı, sahayı ve diplomasiyi etkileyen gerçeklerin binde biridir ama düşmanın iradesini kıran, direniş cephesinin iradesini güçlendiren ve genişleten yakın ve gelecekteki etkilerden biri de “cesaret, yiğitlik ve zafer getirmesi” olmuştur!
Humeyni ve Hamanei döneminde, Nasrallah ve Süleymani döneminde artık bir süper güç olmak teknolojiye bağlı değil, düşman füzelerle bombalandıktan sonra ve tehditlerinin doruğundayken, düşmanın kendi medyasının düşmanınızın sizi korkutmak isterken kendisinin korktuğunu itiraf etmesidir.
Israel Hayom, “Ayetullah Hamanei bugün tüm tehditlere rağmen halkın karşısına çıktı ve dünyanın en cesur liderlerinden biri olduğunu gösterdi" manşetini attı! İslam Cumhuriyeti karşıtı o laik vatandaş, gururla “Tahran'da olsaydım mutlaka bu Cuma namazına katılırdım, çünkü mesele İran’dır! twitini attı.
6- En önemli nokta, İran liderinin cesaretinin İsrail yanlıları üzerinde yarattığı korkunun gölgesidir. Bu, onların kalplerinde korku yaratmış ve dünya kamuoyunun ardından onları da İsrail'in yok edilebileceğine inandırmıştır! Bu da irade savaşında direniş iradesini düşmanın iradesine dayatmak demektir! Amerika Birleşik Devletleri Senatosu Çoğunluk Lideri Chuck Schumer, Gerçek Vaad-2 Operasyonu ve İmam Hamanei’nin sözlerinin ardından İsrail'in boğulduğunu ve yok edilmesinin ciddi bir olasılık olduğunu itiraf etmiştir!
Chuck Schumer, “İsrail'i her zaman desteklemiş biri olarak, 7 Ekim'den sonra dünyanın değiştiği benim için açık ve ortada ve aynı zamanda İsrail boğulmuş ve uzu süre ayakta kalamayacak bir devlete dönüştürülüyor! İsrail'e destek tüm zamanların en düşük seviyesinde ve dünyayla ilişkileri çöküyor ve İsrail halkı İsrail'in yok edilmesinin ciddi bir olasılık olduğu sonucuna varmıştır.” Onların bu itirafı, İmam Hamanei’nin vurguladığı şu politikadır: “İsrail'in kuşatma çemberi giderek daralıyor ve İsrail sonunda dünyadan silinecek.”
Amerikalı Senatör Bernie Sanders de “İsrail'in başarısız olduğunu” itiraf ediyor! Ancak irade savaşının derinliği, İsrail parlamentosunun Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu Başkanı Zvi Hauser’ın şu itirafından anlaşılmalıdır: “7 Ekim artık kimsenin İsrail'den korkmamasına ve bölge halkının artık İsrail'den korkmamanın zamanının geldiğine, İsrail'in bölgesel aktörlerin gözünde artık korkutucu olmayacağına inanmasına neden oldu!”
Zvi Hauser daha sonra bu kaygı verici gelişmenin bölgesel ve stratejik anlamda İsrail'e bakışın değişmesi anlamına geldiğini belirterek şunları vurguluyor: “Bölge halkının İsrail korkusunun çökmesi İsrail'in caydırıcılık gücünün kesin olarak çökmesinden kaynaklanmaktadır ve bölgesel aktörlerin korkusunun bu çöküşü İsrail'i bu konuda sınırlamıştır!”
7- Cesaret, alanın ve sahanın gerçeklerini anlatmaktan gelir ve bu, Amerika'daki Johns Hopkins Üniversitesi'ndeki bir profesörün böylesine güçlü ve etkili bir ifadeyle bunu övme cesaretinde bulunmasına neden olur. Sünni alimlere, Arap yöneticilere hitaben “Yeter bu kadar yalan ve fitne! Hepimiz Müslümanız” deme cesareti verir. El Ezher alimlerinden biri ve Mısır Vakıflar Bakanı'nın eski danışmanlarından Seleme Abdülkavi, İmam Hamanei’nin Cuma namazındaki varlığı ve konuşması hakkında şunları söyledi: ‘O kadar doğru ve isabetli bir şekilde Arapça olarak Kuran ayetlerinden deliller getirdi ve acı gerçek konusunda o kadar basiretli bir öngörüde bulundu ve kıblemize doğru namaz kıldı, tahrifsiz bir şekilde Kur’an okudu ve şehadet getirdi ki bizim yöneticilerimiz tüm bunlardan acizdir! Peki bunun neresi şirk, putperestlik ve küfürdür?!”
Pakistanlı politikacı, İmam Hamanei’nin “İran'ın düşmanıyla bölge ülkelerinin düşmanının aynı olduğu” yönündeki sözlerini yorumladı ve şunları söyledi: ‘Düşmanın füzesi hem Sünnilerden İsmail Haniye'yi, hem de Şiilerden Hasan Nasrallah'ı şehit etti. Bu füze aynı odadan komutayı alıyor ve Sünni-Şii ayrımı yapmıyorsa biz neden Şii-Sünni çatışmasının içinde olalım ki?”
8-İmam Hamanei’nin cesareti, diğer ülkelerin otoritelerine Amerika ve Siyonist rejime karşı daha açık bir tavır alma cesaretini verdi ve Arap-İsrail ilişkilerini normalleştirme planını boşa çıkardıktan sonra Arapların da dilini çözdü!
Katar Emiri Netanyahu'nun savaş suçlusu olarak yargılanmasını ve soykırımla suçlanmasını talep ederken, Umman Dışişleri Bakanı “İran'ı kınamak yerine Filistin işgaline son verin” demeye cüret etti.
Umman Dışişleri Bakanı şunları söyledi: ‘İran'ı kınayarak ve alt ederek, Hamas'ı ortadan kaldırarak, Hizbullah'ı yenerek veya İsrail'e sürekli siyasi, askeri ve mali destek sağlayarak barışa ulaşabileceğimizi düşünen herkes ya yanılsama içindedir ya da kasıtlı olarak gerçeklerden kaçmaya çalışmaktadır"!
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı da şu açıklamalarda bulundu: ‘İran'la fikir ayrılıklarını sonsuza dek çözüp, iki dost gibi ilişkilerimizi genişletmek istiyoruz!”
Doha’daki Katar Zirvesi'ni daha da renkli hale getiren şey, gökyüzünde hipersonik füzelerin görülmesidir. Uzmanların ve analistlerin bakış açısına göre Arap ülkelerinin liderleri ve yetkilileri, bu zirvede İran'a güven vermeye ve Tahran'a düşman olmadıklarını kanıtlamaya çalıştı. Onların mantığı şuydu: Eğer savaş olursa Amerika onları yalnız bırakacaktır, zira bunu Suudi petrol tesislerine yapılan saldırıda çok iyi anlamışlardır!
9-İmam Hamanei’nin sözleri o kadar cesaret yarattı ki, birçok kişi nükleer silah konusunu bile gündeme getirdi. Bazı bölgesel ve uluslararası medya uzmanları, İsrail'in işlediği suç ve cinayetleri ve Amerika'nın bu suçlara verdiği desteği dikkate alarak, İran'ın nükleer silaha yönelmesi ihtimalini doğal ve mantıklı bir şey olarak değerlendirdi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin doktrininde nükleer silahlara yer olmamasına rağmen bölgedeki bazı kişiler bunu İran'dan talep etti! Pakistan Savunma Bakanı Muhammed Asif, İsrail'in Filistin, Lübnan ve İran İslam Cumhuriyeti ile savaşmada aciz olduğunu vurguladı ve şunları söyledi: “Pakistan'ın nükleer gücü var ve Siyonist rejimin bizimle askeri olarak karşı karşıya gelebilmesi mümkün değil!”
Öte yandan Rusya Başbakanının Tahran ziyareti ve Putin'in temsilcisinin İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Sekreteri ile görüşmesinin ve İran'ın yanıtının İsrail için uyarıcı bir hamle olacağını umduklarını ifade etmesinin ardından Rusya'nın Birleşmiş Milletler'deki temsilcisi şu açıklamalarda bulundu: “İsrail, Seyyid Hasan Nasrallah'a Amerika'nın emriyle suikast düzenledi ve Amerika kesinlikle İsrail'in suçlarına ortaktır.”
10-Aksa Tufanı operasyonu her iki tarafı da ölüm kalım durumuna soktu. Ancak Siyonist rejim, işlediği tüm suçlara ve cinayetlere rağmen kendisini "ölüm yolundan hayata döndüremedi! Netanyahu Seyyid Hasan Nasrallah'ı havan bombalarıyla vurarak “İsrail delirdi” mesajını vermek istedi! Ve kendi tarafını “teknolojik delilikle” korkutup, direnişin iradesini kırmak istiyordu. Ancak Direnişin Lideri İmam Hamaeni, onların inanamayacağı şekilde “teknolojik delilik korkusunu” “cesur imanlı ordu korkusuna” çevirdi ve Biharu’l Envar’ın sahibinin ifadesiyle, “Hiçbir şeye dayanmaksızın Allah'a şirk koştuklarından dolayı kafirlerin yüreklerine yakında bir korkudur salacağız. Ateştir yurtları onların ve zalimlerin barınacağı yer, ne de kötüdür” ayeti, yani Allah’ın kafirlerin kalbine salacağı korkuyu ve onların Allah’ın veli kullarından duyduğu korkuyu anlatmaktadır. Dolayısıyla Cuma günü düşmana korku salmak için Rehberlerinin arkasından giden İran halkının hepsi “Allah’ın velileri” ve “İlahi askerlerdir!”
Dr. Muhammed Hüseyin Muhterem