ABD’nin çöküşü durdurulamaz
ABD başkanlık seçimlerini Donald Trump kazandı. 130 yıl sonra ilk kez ara verip tekrar seçim kazanan ABD Başkanı oldu.
Trump, 312 delege çıkarırken Harris 226 delegede kaldı. Böylece Trump, beklenenin üstünde bir güce erişti. ABD tarihinde seçilen en yaşlı ve bir suçtan dolayı ceza almış ilk başkan olan 78 yaşındaki Trump’ın seçim kampanyasında en çok öne çıkan sloganlarından birisi ise şuydu: “Enflasyon ABD’yi öldürüyor!”
Hayat pahalılığı Bıden’ı devirdi
ABD, 2020 sonrasında tüm dünyada olduğu gibi yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı ile karşı karşıya kaldı. Dolayısıyla bundan birkaç yıl önce seçimde kazanma şansı bulunmayan Trump’ı en çok destekleyen etken yükselen enflasyon ve erozyona uğrayan vatandaşın alım gücü oldu. Tecrübeli bir politikacı olan Trump, seçim kampanyasında bunu ‘fırsata çevirmesini’ bildi. Yazıdaki görsel Amerikan seçmeninin tercihinde hayat pahalılığının en önemli etken olduğunu açıkça gösteriyor. Yapılan ankete cevap veren seçmenlerin yüzde 81’i ekonomik durumunun dört yıl öncesine göre daha kötü olduğunu ifade etti.
Tekellere karşı daha çok devlet müdahalesi yapacak
Seçimi kaybeden Demokrat Parti adayı Kamala Harris’in seçim vaatlerinden birisi enflasyonla mücadelede ‘fiyat kontrolleri’ getirilmesi ve devletin piyasalara müdahil olmasıydı. Zira seçimler yaklaşırken çok sayıda tekele (Google gibi) davalar açıldı ve cezalar kesildi. Bu adımlar ve Harris’in enflasyonla mücadele için öne sürdüğü vaatler, Trump tarafından eleştirildi ve ‘komünist önlem’ olarak adlandırıldı. Ancak bugün Trump’ın danışmanlarına enflasyonla nasıl mücadele edeceği sorulduğunda danışmanlar Franklin D. Roosevelt’in uygulamalarını örnek gösteriyor. 1933-1945 yılları arasında görev yapan ABD Başkanı Roosevelt ‘fiyat kontrolleri, tekelciliği sınırlayan yasalar, devlet müdahaleleri’ gibi önlemleri enflasyonla mücadelenin temel araçları olarak kullanmıştı. Hayatın gerçekleri tekellerin kontrol altına alınmasını ve devlet kontrolünü dayatıyor. Hayat pahalılığı Biden’ı iktidardan indirdi ve Trump çok iyi biliyor ki eğer hayat pahalılığını engelleyemezse aynı şey kendi başına da gelecek.
Trump üretimi daha çok desteklemek istiyor
ABD ekonomisinin bugünkü durumu bazı yönlerden 1981 yılında göreve gelen ABD başkanı Ronald Reagan’ın dönemini andırıyor. Reagan öncesinde ABD, stagflasyon ve yüksek enflasyon sürecini yaşamıştı. Reagan döneminde iş dünyasına yönelik olarak gelir vergileri düşürülmüştü ve önceki döneme göre düşük faiz ortamı bulunuyordu. Trump’ın vaatleri arasında en çok dikkat çeken başlıklardan birisi gümrük vergileri. Trump, Çin’den ithal edilen ürünlere yüzde 60 gibi fahiş bir vergi oranı, Meksika ürünlerine yüzde 30, diğer ülkelere yüzde 10-20 arasında vergi tarifesi uygulamayı planlıyor. Trump’ın burada önceliklerinden birisi Çin ve diğer ülkelerle ticari savaşa girerek onları sıkıştırmak, bu ülkelerin ABD’ye üretimlerini kaydırmasını sağlamak ve yerli üretimi teşvik etmektir. Yapılan hesaplamalara göre Trump’ın indireceği gelir vergisinden doğacak olan vergi kaybını gümrük vergilerinin artışı karşılamayacak. Dolayısıyla ABD’nin yüzde 6,2 olan bütçe açığının daha da büyümesi bekleniyor. Buna karşılık yatırımları teşvik paketlerinin sağlayacağı düşük vergi ve teşviklerle yatırım oranlarının artması ve dolayısıyla GSYİH büyüme performansının yükselmesi bekleniyor. Trump’ın uygulayacağı korumacı politikalar, Walmart gibi ithalatçılara ve ithalata dayalı üretim yapan işletmelere önemli darbe vuracak.
Trump-derin devlet çatışması şiddetlenecek
Yeni dönemde Trump’ın ABD derin devleti ile olan çatışmasının daha da artması bekleniyor. Seçim kampanyasında yaptığı vaatlerden birisi, bürokrasiden on binlerce kişinin uzaklaştırılmasıydı. Bu çatışma sadece iç-dış politika boyutunda değil ekonomi bürokrasisi ile de yaşanacak. Trump’ın Fed yönetimi başta olmak üzere ekonomi bürokrasisine baskı yapması veya yeni atamalar yapması bekleniyor. Trump’ın öne sürdüğü isimler içinde altın ve kripto varlıkları destekleyen kişiler var. Dolayısıyla BRICS’in kurduğu yeni finansal sistemi kendi lehine çevirmek için adımlar atacağa benziyor. Çünkü artık Trump da biliyor ki yaptırımlar ve kullanılan çeşitli baskı mekanizmaları ABD’nin kurduğu finansal sistemi kurtarmaya yetmiyor.
Finansal piyasalarda dalga boyu artacak
Tüm bunların sonucu olarak ABD dolarının bir süre değerlenmesi ancak sonrasında altının yeniden ağırlık kazanması bekleniyor. Trump, sosyal medyadan gönderdiği mesajlarla hisse senedi piyasalarına müdahale etmesiyle ünlüdür. Genişlemeci politikalar Amerikan hisse senedi piyasalarını olumlu etkileyecektir. Ayrıca düşen faizlerin etkisi ile ek bir alım dalgası yüksek bir ihtimaldir.
Bunun yanı sıra yabancı müşteri kaybeden (Çin, Suudi Arabistan ve Japonya başta olmak üzere) ABD tahvillerini en azından Amerikan yatırımcılarının almasını sağlamak için önlemler alabilir. Finansal piyasalar başta olumlu etkilense bile zaman için dert dalgalanmalarla karşılaşacak.
Tekellerin baskısı altında kalacak
Sonuç olarak, ABD Başkanı Trump, ABD’nin güç kaybını durdurmak, gerilemeye başlayan ekonomisini yeniden ayağa kaldırmak için büyümeyi ve üretimi destekleyen adımlar atmak istiyor. Bu adımlar finans, teknoloji, kimya, savunma sanayi vb. sektörlerdeki çok sayıda tekel tarafından hoş karşılanmıyor. Trump’ın ABD derin devletiyle giriştiği çatışma bu tekellere karşı da olacak.
Aşırı finansallaşan, rekabet gücünü hızla kaybeden ABD’nin kronik borç, bütçe açığı sorunlarını kısa vadede çözmesi mümkün görünmüyor. Ancak tekellerin gücünü kırmayı başarırsa işler ABD için daha olumluya dönebilir. Biden döneminde başlatılan üretimi destekleyen destek ve teşvik paketlerinin olumlu meyvelerinin Trump döneminde toplanma ihtimali yüksektir. Roosevelt döneminde olduğu gibi Keynesçi politikalara dönüş ekonomik toparlanmayı getirir, ancak Trump’ın liberal damarı bu ihtimali azaltıyor.
Yükselen BRICS ve Asya ülkelerinin neden olacağı kan kaybı ABD’yi daha da sıkıştıracak ve Trump’ın hamleleri yeterli olmayacaktır.(Aydınlık)