İran’dan BM’ye ‘Ulusal egemenliğinin ihlali’ mektubu
İran'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Said İrevani, BM Güvenlik Konseyi'ne ‘İran'ın Ulusal egemenliğinin ihlaline ilişkin mektup gönderdi.
İran'ın Birleşmiş Milletler New York Temsilciliği, BM'deki resmi hesabından yayımlanan yazıda Siyonist rejimin işlediği cinayetler hakkında şunları yazdı: "İsrail, bölge ve dünya için ciddi ve acil bir tehdit oluşturmaktadır. Siyonist Rejim, nepahasına olursa olsun, bölge genelinde geniş çaplı bir savaşı kışkırtmaya çalışıyor, eğer ABD başkanlık geçiş döneminde bu durdurulmazsa, sonuçları sadece bölge için değil, tüm dünya için felaket olacaktır."
İran Temsilciliği'nin yayınlanan yazısının tam metni ise şu şekilde:
"Geçtiğimiz 76 yıl boyunca, Siyonist rejimin, Filistin halkının topraklarını işgal etmesiyle birlikte, hiç bir zaman ne bölge, ne de İslam dünyası ve uluslararası toplum tarafından bu kadar geniş çaplı bir tepki ve nefret ile karşılaşılmamıştı. Ayrıca, hiçbir dönem, Siyonist Rejim İsrail'in Amerika'ya bu kadar büyük bir maliyet yüklediği bir dönem de olmamıştır. Peki, bu nefretin temel nedeni nedir?
Kısaca söylemek gerekirse, bu nefretin temel unsuru, yetmiş küsur yıldan berli uzun süredir işlediği suçların birikimindedir. Özellikle son 13 ayda işlenen cinayetler, insan haklarına saygısızlık, insanları diri diri yakma, uluslararası hukuka kayıtsızlık, tarihteki en büyük soykırımlardan birini gerçekleştirme, Uluslararası Adalet Divanı'nın kararlarına uymama, savaş cinayetleri işleme, BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu'nun kararlarını hiçe sayma, BM Genel Sekreteri'ni 'istenmeyen unsur' ilan etme, BM kurum ve kuruluşlarını küçümseme, Birleşmiş Milletler Anlaşması'nın ilkelerini ihlal etme ve bu sözleşmeyi BM Genel Kurulu'nda parçalama gibi birçok cinayeti içeriyor."
Bir kaç yıl önce, rejimin gerçek doğası, özellikle mevcut yöneticilerinin tavırları, bu şekilde tanımlansaydı, Ortadoğu dışındaki bazı kişilerin bunu kabul etmesi zor olabilirdi. Ancak, dünya halkları, özellikle son 13 ayda yaşananları gözlemlediklerinde, bu tür bir barbarlığın tarihte benzeri görülmemiş düzeye geldiğini gördüler.
Uyanık vicdanların birçoğu, bu dehşet karşısında sessiz kalamıyor ve Gazze halkının ve sonrasında Lübnan'ın yaşadığı acılara kayıtsız kalamayacaktır.
Mevcut rejim yöneticileri, bekalarını savaş yayarak ve doğrudan Amerika Birleşik Devletleri'ni bu savaşa dahil ederek sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bu sebeple, mevcut ABD siyasi ortamını fırsat bilerek yeni bir kriz yaratmayı amaçlıyorlar. Bu kötü niyetli ihtirasın, daha fazla kan dökülmesine yol açmaması için engellenmesi gerekiyor.
Netanyahu ve aşırı milliyetçi, savaş yanlısı ve suçlu kabinesinin yargılanıp hesap vermediği sürece, bölgeye güvenlik geri dönmeyecektir. Eğer görevden alınır ya da engellenirse:
1. Gazze'de ateşkes sağlanacak, insani yardımlar Gazze'nin tüm bölgelerine ulaşacak ve Gazze halkının ister bombardımanla, ister açlık ve kıtlıkla uğradığı katliam durdurulacaktır.
2. Lübnan'daki savaş sona erecek, UNIFIL (Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü) görevine devam edecek ve 1701 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararına tamamen uyulacaktır.
3. Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde deniz güvenliği sağlanacak.
4. İşgalci rejimin maceracılığı durdurulacak, bölge ülkelerinin üzerinde savaş tehdidi ortadan kalkacaktır.
5. Yahudi ve Müslümanlara karşı nefret söylemleri duracak ve Siyonist rejimin cinayetleri, Yahudilikle ilişkilendirilmeyecektir.
6. Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin ve ABD'li vergi mükelleflerinin paralarının, insanlığa karşı işlenen suçları desteklemesinin siyasi kredisi zayıflayacaktır.
7. Savaşın ve yol açtığı tahribatın maliyetleri, bölge halkının sağlığı, beslenmesi ve eğitimine yönelik güçlendirme, büyüme ve iyileştirme çalışmalarına aktarılacaktır."(Ajanslar)