Esad gitti Netanyahu geldi, Türkiye İslamcılığı dut yemiş bülbül misali...
İsrail Ordusu, Esad Hükûmeti’nin düşmesinin ardından Suriye’ye girdi. İşgal güçleri tampon bölgeyi aşarak 14 kilometre derinliğe kadar ilerledi. Jetler de gece boyunca ülkedeki stratejik ve askeri merkezleri bombaladı. HTŞ Lideri Cevlani ise işgale sessiz...
Siyonist İsrail ordusu Şam hükümetinin düşmesinin ardından Suriye topraklarında ilerlemeyi sürdürüyor. Son güncellemelere göre işgal güçleri 14 km. derinliği aşmış durumda. Aynı şekilde İsrail jetleri pazarı pazartesiye bağlayan gece Suriye'ye 1973'teki Yom Kippur Savaşı'ndan beri en ağır hava saldırılarını düzenledi, 100 sorti yaptı.
Genelkurmay Başkanı Korgeneral Herzi Halevi pazar akşamı Suriye sınırını ziyaret ederek, Hizbullah'a karşı savaşta ağır kayıplar veren, seçkin birlik Golani Tugayı'yla bir araya geldi.
Askerlere hitaben, “Artık ana savaş cephesi Suriye'ye taşınacak.” diyen Halevi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dün geceden beri kara birlikleri dört cephede çatışıyor: Gazze'de, Lübnan'da, Yahudiye ve Samarya'da (Batı Şeria) terörizme karşı savaşıyoruz ve dün gece itibarıyla Suriye topraklarındayız."
İsrail Hava Kuvvetlerinin Şam'a düzenlediği hava baskınlarından bir kesit, 8 Aralık.
Anlaşma resmen sona erdi
Benyamin Netanyahu pazar öğleden sonra Suriye'de hükümetin devrilmesine yol açan olaylar zincirinin başlatıcısı olmakla övündü. Suriye sınırına yaptığı ziyarette, "Bu, Orta Doğu için tarihi bir gün." dedi ve ekledi: "Esad rejimi, İran'ın kötülük eksenindeki merkezi bir halkadır.”
İsrail Başbakanı, 14 aydır süren savaşa atıfta bulunarak, "Bu, Esad rejiminin başlıca destekçileri olan İran ve Hizbullah'a indirdiğimiz darbelerin doğrudan bir sonucudur." ifadelerini kullandı. İsrail ordusunun Suriye topraklarına girmesine ilişkin olarak, "Öncelikle sınırlarımızı korumak için hareket ediyoruz." iddiasında bulundu.
Netanyahu ihlali şu şekilde gerekçelendirdi: "Bu bölge, 1974'te imzalanan Güçlerin Ayrılması Anlaşması tarafından yaklaşık 50 yıldır kontrol ediliyordu. Bu anlaşma çöktü, Suriye askerleri mevzilerini terk etti."
Böylece 1974 anlaşmasını tanımadığını resmen ilan etti.
İşgal güçleri Suriye'nin Hermon Dağı'nda, 8 Aralık.
'Özerklik ve belki de...'
Pazartesi günü mikrofonların başına geçen İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar, Suriye Milli Ordusu (SMO)'nun PKK /YPG'nin işgali altındaki Münbiç'e düzenlediği operasyondan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi ve “sonlandırılmasını” talep etti.
ABD başta olmak üzere birçok ülkeyle operasyon hakkında görüştüklerini kaydetti. Suriye'de "istikrarı sağladığını" iddia ettiği PKK/YPG'ye karşı uluslararası toplumun yükümlülükleri olduğunu öne sürdü. Kürtlerin “radikal İslamcılardan korunmaları gerektiğini” savundu.
Ve ağzından baklayı çıkardı: “Tüm bölge üzerinde etkili kontrol ve egemenliğe sahip tek bir Suriye devletini düşünmek gerçekçi değil. Mantıklı olan, Suriye'deki azınlıklar için özerklik ve belki de federal yönetim aramaktır.”
Bahaneleri alalım
Sa'ar ayrıca İsrail'in Suriye'ye düzenlediği saldırıları ve işgalini meşrulaştırma çabasına da girişti. Tel Aviv'in “tek ilgi alanının İsrail ve vatandaşlarının güvenliği” olduğunu öne süren diplomat, “örneğin 'aşırılık yanlılarının eline geçmesin diye' kalan kimyasal silahlar veya uzun menzilli füzeler ve roketler gibi stratejik silah sistemlerine saldırdık.” dedi.
Diplomat, Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgenin işgal edilmesinin “sınırlı ve geçici bir adım” olduğunu iddia etti. İsrail ordusu pazar günü işgalin “uzun süreli” olabileceğini açıklamıştı.
Yom Kippur Savaşı'nın ardından Tel Aviv ile Şam 5 Haziran 1974'te Kuvvetlerin Çekilme Anlaşması'nı imzaladı. İsrail
bu mutabakatla işgal ettiği Suriye topraklarından çekilmeyi kabul etti.
Önceki bölümlerde
Sa'ar, Dışişleri Bakanlığı koltuğunu devraldığı 10 Kasım tarihinde, “Kürt halkı büyük bir millettir, siyasi bağımsızlığı olmayan en büyük milletlerden biridir. Onlar bizim doğal müttefikimizdir.” demişti.
Kürtlerin “İran ve Türkiye'nin baskı ve saldırganlığının kurbanı” olduğunu ileri süren Dışişleri Bakanı sözlerini şu şekilde sürdürmüştü:
“Kürtlere ulaşmamız ve bağlarımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Bunun hem siyasi hem de güvenlik boyutları var. Komşu ülkelerdeki, Suriye ve Lübnan'daki Dürzi azınlığı da takip ediyorum. İsrail'in Dürzi vatandaşlarıyla cesur bir ittifakımız var.”
Tampon bölgenin ötesi
Savunma Bakanı İsrael Katz da pazartesi sabahı, orduya Suriye tampon bölgesinin ele geçirilmesini tamamlaması ve Beşar Esad'ın “stratejik silahlarını” imha etmeye devam etmesi emrini verdi.
Katz'ın bir diğer talimatı ise “tampon bölgenin ötesi de dahil” olmak üzere, Suriye'nin güneyinde "terörden arındırılmış bir güvenlik bölgesi" oluşturulması oldu. Savunma Bakanı'nın, talimatlar silsilesi içerisinde "İran'dan Lübnan'a Suriye üzerinden silah kaçakçılığı rotasının yenilenmesini derhal önleme” ve ülkenin güneyinde yaşayan Dürzi toplumu ve diğer topluluklarla temas kurulması da var.
İsrailli askerler sınırda poz veriyor, 9 Aralık.
Tel Aviv Dürzi ittifakı
Dürzilerle görüşme emrini yerine getirmek de Askeri İstihbarat Teşkilatı (AMAN) Başkanı Tümgeneral Şlomi Binder'e düştü. Pazartesi günü bir araya gelen Tümgeneral ile Dürzi cemaatinin ruhani lideri Şeyh Muvafak Tarif, gelişmeleri ve bunların Dürzi toplumu üzerindeki etkilerini değerlendirdi.
Binder, İsrail istihbarat birimlerine “hassas ve hayati” alanlarda kararlı bir şekilde “katkıda bulunan” Dürzi topluluğu ile ülkesi arasındaki derin bağlılığı vurguladı. Şeyh Tarif'e Dürzilerin edindiği bu “önemli” rol için teşekkür etti.
Beyaz saray'ın paydaşları
Joe Biden, Esad'ın politikalarından ötürü "sorumlu tutulması gerektiğini" savundu. Aynı Netanyahu gibi gelişmeler için “tarihi fırsat” vurgusu yaptı.
Emekliliğe hazırlanan Başkan pazar akşamı Beyaz Saray'da yaptığı konuşmada, "ABD, Suriye'deki ortaklarımız ve paydaşlarla birlikte çalışarak, riski yönetme fırsatını yakalamalarına yardımcı olacak." dedi.
Yardıma koştu
ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) da pazar günü Suriye'nin merkezindeki DEAŞ hedeflerine hava operasyonu düzenlediğini bildirdi. CENTCOM, 75'ten fazla noktanın vurulduğu saldırının gerekçesinin, “örgütün mevcut durumdan yararlanarak yeniden yapılanma arayışına girmesini engellemek” olduğunu açıkladı. Operasyonların süreceğini belirtti. Saldırıya B-52, F-15 ve A-10 savaş uçakları katıldı.
İşgal derinlere iniyor
İsrail'in, pazar gününden beri Suriye topraklarında ne tip askeri faaliyetler yürüttüğüne bir bakalım:
İşgal güçlerinin Suriye sınırındaki tampon bölgeyi ve şu anda Merkava tanklarının bulunduğu Kunetra'yı ele geçirdiğini dün bildirmiştik.
Pazar günü öğleden sonra askerler daha içlere yönelerek Hermon Dağı'nın zirvesine İsrail bayrağı dikti. Şaldağ özel kuvvetleri dağda, 2 bin 814 metre yükseklikte bulunan askeri üssü kontrolü altına aldı. İşgal güçleri pazartesi itibarıyla en az 14 km. derinlikte mevzilendi.
İsrail ordusu, Golan Tepeleri'nde “savunmasını” güçlendirmeye devam ettiğini, buna yeni hendek benzeri bariyerlerin inşasının da dahil olduğunu kaydetti.
Projenin adının "Yeni Doğu" olduğunu belirtti. İşgal altındaki Suriye topraklarında yaşayanlara "Güvenliğiniz için evde kalmalı ve ikinci bir duyuruya kadar dışarı çıkmamalısınız." uyarısında bulundu.
Havadan ‘zemin yumuşatma’
İsrail Hava Kuvvetleri pazar gecesi Şam ve çevresine birkaç saat içerisinde 100 sorti yaptı.
Başkentteki Mezzeh hava üssü ağır bombardımanla dümdüz edilirken gümrük binaları, askeri istihbarat, araştırma merkezleri ve füze üretim tesisleri de bir dizi saldırının kurbanı oldu.
İsrail basını ordunun Suriye'deki Esad dönemine ait silahları yakın takibe aldığını, bunların “Hizbullah'a veya İsrail'i tehdit edebilecek diğer düşman unsurlara ulaşmasından” endişe ettiğini yazdı.
İsrail'in asıl ilgi çekici saldırıları ise güneybatıda yer alan Süveyda'daki Halhalah hava üssü ile Dera ilindeki bazı noktalarda bulunan mühimmat depolarını da hedef alınmasıyla meydana geldi.
Orta Doğulu gözlemciler, Tel Aviv'in Süveyda'ya kadar olan bölgeyi ele geçirmek için “zemini yumuşattığını” düşünüyor. Bölgede ağırlıklı olarak yaşayan Dürzilerle mevcut yakın temasın artırılması da bu tezi kuvvetlendiriyor.
Türkiye'yi tehdit etti
İsrail yanlısı aşırılıkçı çıkışlarıyla tanınan Amerikalı Senatör Lindsey Graham pazartesi günü PKK/PYD'ye destek açıklamaları yaptı.
Graham, “DEAŞ'ı yok etmemize yardımcı olan Kürt güçlerinin Türkiye destekli, Suriye'yi ele geçiren radikal İslamcılar tarafından tehdit edilmesine izin vermemeliyiz.” dedi.
Senatör'ün ifadeleri şöyle devam ediyor:
“Türkiye, çıkarlarını korumak için Suriye'nin kuzeydoğusunda askerden arındırılmış bir tampon bölgeye sahip olmayı hak ediyor. Ancak Türkiye'nin Suriye'deki Kürt güçlere karşı askeri harekata girişmesi Amerika'nın çıkarlarını ciddi şekilde tehlikeye atacaktır.”
Lindsey Graham sözlerini noktalarken Ankara'ya şu şekilde gözdağı verdi:
“Geçmişte Başkan Trump'ın DEAŞ'ı yok etmesine yardımcı olan Kürt güçlerine karşı askeri operasyonlara girişmesi halinde Türkiye'yi hedef alan yaptırım taslakları hazırlamıştım. Bunu iki partili (Cumhuriyetçiler – Demokratlar) bir şekilde tekrar yapmaya hazırım.”
O artık cici çocuk
ABD'li üst düzey bir yetkili pazartesi günü Washington Post'a yaptığı açıklamada, Beyaz Saray'ın Heyet Tahrir Şam'ı (HTŞ) terör örgütleri listesinden çıkarmayı düşündüğünü fısıldadı.
Amerika, 2018 yılında örgütün lideri Ebu Muhammed el-Cevlani için 10 milyon dolarlık ödül koymuştu.
Bir başka açı
İşgal altındaki Golan Tepeleri'ni İsrail için önemli kılan etkenlerin başında güvenlik ve su geliyor. İsrail toplam su ihtiyacının üçte birini Şeria Nehri ve Golan Tepeleri'ndeki su kaynaklarından temin ediyor.
Bölgenin en yüksek noktalarından biri olan ve Şam'a sadece 60 kilometre uzaklıkta bulunan Golan Tepeleri'ni elinde tutan İsrail, bu sayede komşu ülkelere karşı büyük bir stratejik avantaj da sağlıyor.
Yom Kippur Savaşı'nın ardından Tel Aviv ile Şam 5 Haziran 1974'te Kuvvetlerin Çekilme Anlaşması'nı imzalandı. İsrail bu mutabakatla savaşta işgal ettiği Suriye topraklarından çekilmeyi kabul etti ancak bölgenin üçte ikisini elinde bulundurmayı sürdürdü.
1981'de Golan Tepeleri'ni tek taraflı olarak ilhak ettiğini açıkladı ancak 2019'da Trump yönetimindeki ABD hariç uluslararası toplum bu kararı bugüne kadar tanımadı.(Aydınlık)