‘ABD’nin Fırat’ın iki tarafı için politikası var’
Şam’da görev yapan son ABD Büyükelçisi, Suriye’nin geleceği için, ABD’nin Fırat’ın iki tarafında da farklı politikalar yürüttüğünü söyledi. Büyükelçi Ford, Trump yönetiminin Suriye politikasıyla ilgili belirsizlikleri olduğuna dikkat çekti
ABD'nin son Şam Büyükelçisi Robert Ford, Heyet Tahrir Şam (HTŞ)’ın ABD'nin terör listesinde yer alma süreci ve bu grubun lideri Ahmet eş-Şara’nın geçmişteki bağlantıları hakkında konuştu.
HTŞ’nin terör listesine alınmasında, Irak El Kaidesi ve Ebu Musab el Zerkavi ile olan ilişkilerinin etkili olduğunu söyleyen Ford, son yıllarda HTŞ’nin davranışlarının değiştiğini ve bu durumun ABD’nin Şam’da Ahmet eş-Şara ile görüşmesini mümkün kıldığını belirtti.
Şam yönetimiyle diyalogların teşvik edilmesi gerektiğini belirten Ford, Kürtlerinin ortak bir pozisyon alarak Ankara ve Şam ile müzakerelerde daha güçlü bir şekilde yer almaları gerektiğini ifade etti. Ford, Kandil’den gelen PKK kadrolarının Suriye’nin kuzeyindeki etkisinin Türkiye’yi rahatsız ettiğini ve bu durumun müzakerelerin önündeki en büyük engellerden biri olduğunu dile getirdi.
Suriye’nin geleceğine ilişkin yorumlarda da bulunan Ford şöyle konuştu:
“Amerika'nın Suriye politikasını ikiye ayırıyorum. Suriye'nin doğusu ve batısı. Suriye’nin batısı ki Şam yönetimi ve Suriye’nin gelecekteki hükümetini kapsıyor, Biden yönetimi şu an Ahmet eş-Şara ve silahlı gruplara etkide bulunmaya çalışıyor ve bu oluşumları Suriye'nin diğer siyasi aktörleriyle, örneğin siyasi partiler, sivil toplum grupları ve dini organizasyonlarla diyaloğa yönlendirmeye çalışıyor.”
Robert Ford
‘Trump acele etmeyecektir’
“Elbette şu anda yapılması gereken diyaloğa Suriye’nin doğusundaki Kürt toplumu da dahildir. Eminim Şam'da bulunan Amerikalı yetkililer bunun ABD politikasının bir parçası olduğunu vurguladılar, ancak Trump yönetiminin Ahmet eş-Şara ve Suriyeli yetkililerle diplomatik görüşmelere terörist gruplar oldukları için devam edip etmeyeceğini bilmiyorum. Sanırım Trump’ın ekibi de bunu henüz bilmiyor.”
“Bir de Doğu Suriye'nin geleceği ve doğu Suriye'deki özerk yönetimin geleceği ile ilgili ayrı bir soru daha var. Sanırım burada Trump yönetiminin bir yandan Türkiye ile diğer yandan özerk yönetim arasında Suriye Demokratik Güçleri'nin geleceği ve kuzeydoğu Suriye'deki yönetim konusunda bir anlaşma görmek istemesini bekleyebiliriz. Trump'ın 2 binABD askerini dört yıl daha Suriye'de tutmak istemesi benim için şaşırtıcı olur ancak onları geri çekmek için acele edeceğini de düşünmüyorum.”
‘Kürtler birleşmeli’
“Suriye'deki Kürt topluluğunun büyük olduğunu ve PYD ve YPG milisleri de dahil olmak üzere birçok parçadan oluştuğunu vurgulamak isterim. Ancak onlar tek değiller, ENKS de var. Ayrıca Suriye’nin bu bölümünde sivil toplum örgütleri de var. Ne kadar erken bir araya gelirlerse, Türkiye ve Şam ile müzakerelerde ortak bir pozisyona sahip olurlarsa o kadar iyi olur. Ne kadar erken olursa o kadar iyi olur. Bu ABD'nin kontrol edebileceği bir şey değil ama Amerikalıların bu tavsiyeyi Suriye Kürt bölgesindeki dostlarına vermelerinin iyi olacağını düşünüyorum.”
‘ABD Ankara ile SDG’yi masaya oturtmalı’
“Bana göre Amerika, Türkiye’yi, Özerk Yönetim ve SDG ile müzakere masasına oturmaya ikna etmek için çaba göstermelidir. Bu konuda çalışmalıdır. Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur Barzani, ‘Türkiye’nin Suriye Kürtleriyle olan sorununun Kürtlerin geneliyle değil, Kandil’den gelip Suriye’nin Kürt bölgelerinde varlık gösteren PKK’lılarla alakalı olduğunu’ söyledi. Bu konuda net olmak gerekiyor. Bu durumun Türkiye’yi ciddi şekilde rahatsız ettiğini düşünüyorum. Dolayısıyla Türkiye ile SDG ve Özerk Yönetim arasında müzakerelerden bahsederken, iki nokta açıktır.”
“Birincisi, Kandil’den gelen kadrolar müzakerelerde yer alamaz ve bu kişilerin herhangi bir rol üstlenmesine izin verilemez. Aynı zamanda, bu kişilerin herhangi bir otoriteye sahip olmasının ister siyasi ister askeri bir otorite olsun, önüne geçilmeli ve bu durum sona erdirilmelidir.”
“Bu, sadece Suriye'nin Arap toplumu için, örneğin Haseke ve Deyrizor gibi bölgelerde değil, Türkiye ile olan ilişkilerde de bir sorundur.”
“Bu aşamadan sonra şu soruya geliyoruz; peki, Türkiye kiminle müzakere yapmalı? Burada, Özerk Yönetimde yer alan ve Kandil bağlantılı olmayan Suriye Kürtlerinin bulunması gereklidir. Bu biraz zaman alabilir, ancak uygun kişileri bulmak mümkündür. Çünkü Özerk Yönetim oldukça geniş kapsamlıdır ve tüm üyelerin PKK ile bağlantılı olması şart değildir. Dolayısıyla bu biraz zaman alacak ve bence ABD, Özerk Yönetimi, Türkiye'ye gidip konuşacak bir heyet hazırlamaya teşvik etmeli.”
‘Suriyeliler karar vermeli’
“Burada iki önemli soru öne çıkıyor. Birincisi, bu bölgenin yönetimini kim, Şam yönetimiyle uyum ve iş birliği içinde yürütecek? Dikkatimi çeken bir nokta, Şam yönetiminin Halep, Hama, Süveyda ve Şam'daki yerel yönetimlerin devam etmesi gerektiğini ifade etmesidir. Peki neden Kamışlı veya Haseke'deki yerel yönetimler de aynı şekilde devam etmesin? Bu, düşündürücü bir durum. Suriyelilerin, Türkiye'ye yönelik tutumlarını net bir şekilde ifade etmeleri gerekiyor. Ancak Kandil'den gelen kişilerin hem üst düzey siyasi hem de askeri pozisyonlarda bulunması çok farklı bir mesele. Bu, ayrı bir sorundur.”
“Suriyeliler bir karar almalı ve bu karar doğrultusunda Türkiye ile müzakereler yürütülmelidir.”
‘Esas sorun türkiye’
Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Suriye sahasında esas sorunun Türkiye olduğunu söyledi. Ankara’nın ‘Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ için bir tehdit olduğunu savunan Bolton, “Türkiye tarihsel olarak Kuzey Suriye’nin büyük kısmını işgal etmeyi amaçlıyor ve bu, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Kürtlere karşı büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu durum, Amerikan güçleri ve bölgede yaşayan Hristiyanlar ile Dürziler için de bir tehdit oluşturabilir. Eğer Heyet Tahrir Şam hâlâ IŞİD gibi radikal bir terör örgütü ise, bu Suriye içinde birçok kişi için büyük bir tehdit anlamına gelir.” değerlendirmesinde bulundu.
‘Umarım Trump ikna eder’
HTŞ’nin nereye evrileceğine ilişkin belirsizlikler olduğunu belirten Bolton sözlerine şöyle devam etti:
“Ancak sorun yalnızca HTŞ değil. Türkiye’nin İdlib ve Kuzey Suriye’deki müdahalesi büyük bir problem. Türkiye’nin Esad’ı devirmek için Heyet Tahrir Şam ile işbirliği yapıp yapmadığını bilmiyoruz ama bunun olası olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, daha önce Münbiç’te Suriyeli savunma güçlerinin çekilmesi için bir anlaşma yapılmıştı. Ancak Türkiye tarihsel olarak Kuzey Suriye’nin büyük kısmını işgal etmeyi amaçlıyor ve bu, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Kürtlere karşı büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu durum, Amerikan güçleri ve bölgede yaşayan Hristiyanlar ile Dürziler için de bir tehdit oluşturabilir.
Umarım Başkan Trump geri döndüğünde ABD askerlerini geri çekmemeye ve Kürt müttefiklerini Türkiye veya HTŞ'nin tehdidi altında bırakmamaya ikna edilebilir.”(Aydınlık)