'Manipülasyonların Kıskacında İslam' raporu
Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM) Genel Sekreteri Veysel Başar, İslam'ı ve Müslümanları hedef alan algı operasyonlarının bugün en tehlikeli boyutlara ulaştığını belirtti.
“Manipülasyonlarin Kiskacinda İslam” basın açıklaması UHİM Genel Sekreteri Veysel Başar tarafından Haveran Restaurant’ta gerçekleştirilen basın toplantısıyla kamuoyuna sunuldu.
"Bugün içinde yaşadığımız ve son birkaç yüzyıldır Batı dünyası tarafından şekillendirilen dünya, insanlığı geçmişte olduğundan daha iyi bir noktaya ulaştırmada başarılı olamamıştır. Tam aksine, özellikle son yıllarda yaşanan gelişmelere bakıldığında, Batılı devlet ve yapıların kontrolündeki mevcut küresel sistemin dünyayı felakete sürüklediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim şu veriler bu acı gerçeği teyit eder niteliktedir" diyen Başar şöyle devam etti:
• BM tarafından 1971 yılında yapılan düzenlemeyle “En Az Gelişmiş” olarak tanımlanan ülkelerin sayısı 25 iken, günümüzde bu sayı 49’a çıkmıştır.
• Küresel Servet Raporu 2015 verilerine göre, 250 trilyon dolarlık küresel servetin %50’si, %1’llik kesimin elindedir.
• Dünyanın en büyük 50 bankasının toplam varlıklarının büyüklüğü, 187 ülkenin bir yılda ürettiği gayrisafi yurt içi hasılaya denk gelmektedir.
• Dünya üzerindeki gerçek mal ticareti günlük 50 milyar dolar iken, suni işlemlerle bu rakam 5 trilyon dolara ulaşmaktadır. Bir başka deyişle, küresel ölçekte ticari işlemlerin %99’u sanaldır.
• BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon tarafından aktarılan verilere göre, dünyada insani yardıma duyulan ihtiyaç 15 yılda 12 kat artarak yıllık 245 milyar dolara ulaşmıştır.
• Dünya üzerinde hemen her yıl bir yenisi başlatılan içsavaş, işgal ve askeri operasyonların dünyaya maliyeti yıllık 15 trilyon Dolar’dır.
• Her yıl yaklaşık 50 milyon hayvan kozmetik, ilaç, eğlence ve giyim endüstrileri tarafından katledilmektedir.
• BM verilerine göre dünyada 250 milyon uyuşturucu bağımlısı bulunmakta ve her yıl 6 milyon insan tütün, 2.5 milyon insan ise alkol kullanımı sebebiyle yaşamını yitirmektedir.
• OECD raporuna göre Avrupa’da doğan çocukların ortalama %50’si evlilik dışı ilişki yoluyla dünyaya gelmektedir. Bu oran bazı ülkelerde %60’ın üzerindedir.
• Dünyada yaklaşık 1 milyar insan açlık çekmekte ve her yıl 2.3 milyon çocuk yetersiz beslenme sebebiyle ölmektedir.
Dünyamızın bu hale gelmesinin baş sorumlusu, hiç şüphesiz mevcut sistem ve bu sistemin temsilcisi olan kişi ve kurumlardır. Yaşanan sorunlara çözüm üretme potansiyeline sahip İslam medeniyetini oluşturan tüm unsurlar, bu potansiyeli sebebiyle çeşitli manipülasyonlara maruz kalmaktadır.
En genel ifadesiyle “İslam dünyası” olarak tanımlayabileceğimiz coğrafya, Batılılaşma süreci içerisinde, yani yaklaşık 200 yıldır siyasal, toplumsal, kültürel alanlarda manipülasyonun pek çok boyutuyla karşı karşıya gelmiştir. Ancak İslam’ın sistematik olarak, özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde, siyaset, sanat, akademi, medya, sivil-toplum gibi pek çok alanda hedef tahtasına konulduğu görülmektedir. Bu manipülatif süreçte, İslam’ın kutsal değerleri, kavramları, inanç dünyasını şekillendiren semboller, kabuller, uygulamalar, kısacası bir Müslümanın hayatını şekillendiren maddi-manevi her şeyin hedef alınarak yıpratılmaya çalışıldığı görülmektedir. Bu yıpratma süreçleri ile birlikte toplumlar manipülasyona yatkın ve aldatılmaya hazır hale getirilmektedir. Tarihi süreç içerisinde benzerlerine şahit olduğumuz, İslam’ı ve Müslümanları hedef alan algı operasyonları, İslam’ın 14 yüzyılı aşkın tarihi boyunca kesintisiz biçimde süregelmiş ve bugün belki de en tehlikeli boyutlarına ulaşmıştır.
Bu kapsamda İslam’ı hedef alan manipülasyonlar raporumuzda şu yedi başlık altında ele alınmıştır:
İslam ile İlişkilendirme Yoluyla Manipülasyon: İslam, sürekli olarak “terör”, “şiddet”, “gericilik” gibi olumsuz kavramlarla ilişkilendirilmekte, bu kavramların İslam’ın özünde var olduğu algısı oluşturulmaktadır. Medya organlarında sürekli olarak İslam’ı terörle bağdaştıran yayınlar yapılmakta, Hollywood endüstrisi bu algıyı güçlendirecek filmler üretmekte, Oscar ödülleri bu anlayışa göre çekilmiş filmleri ödüllendirmekte, bağımsız olduğu iddiasındaki sivil toplum kuruluşları zihinlerde İslam’la terörü aynileştirecek araştırma ve raporlar hazırlamakta, siyasiler beyanlarında sıklıkla bu gerçek dışı iddiayı dillendirmektedir.
İslam’ın Temel Kavramlarına Karşı Manipülasyon: İslam inancının temelinde yer alan “cihat”, “şeriat”, “hilafet” gibi birçok kavrama olumsuz anlamlar yüklenmektedir. Bu yönde yürütülen manipülasyonlar o denli karşılık bulmuştur ki, bugün Müslümanların dahi bu kavramlara karşı olumsuz bir yaklaşımı benimsemeye başladıkları görülmektedir. Örneğin “Allah’ın emirleri doğrultusunda mücadele etmek” anlamına gelen “cihat”, oluşturulan algı ile neredeyse terör eylemi gerçekleştirmek ile eşdeğer kabul edilir hale gelmiştir.
İslam’ın Kutsal Değerlerine Karşı Manipülasyon: İslam’ın kutsal değerleri hedef alınmakta, Allah inancı, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed çeşitli yol ve yöntemlerle itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. ABD ve Avrupa parlamentolarında Kuran-ı Kerim’e açıkça hakaret edilmekte, Kuran’ın şiddetin kaynağı olduğu iddia edilmekte, sivil aktivist olduğunu iddia eden kişilerce Kuran-ı Kerim sayfaları yakılmaktadır. Hz. Muhammed’i tahkir etmeyi amaçlayan karikatürler medya yoluyla tüm dünyaya servis edilmekte, Müslümanlar için kutsal kabul edilen kelime-i tevhid sancağı gibi dinî semboller de, taşeron terör örgütleri elinde adeta oyuncak edilmektedir. İslam’ın kutsallarını hedef alan bu manipülasyonlar, “düşünce özgürlüğü”, “ifade özgürlüğü” gibi kılıflarla meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Dinî Vecibelere Karşı Manipülasyon: Medya, popüler kültür ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla sürdürülen kampanyalarla, dini vecibeler önemsizleştirilmeye çalışılmaktadır. Kozmetik, giyim ve ilaç sektöründe her yıl milyonlarca hayvanı katledilmesine sessiz kalınırken, ahlakî ve insanî müeyyidelerle sınırları çizilmiş kurban uygulaması vahşet gibi gösterilmektedir. Dinî bayramlar bir tatil organizasyonuna çevrilmekte, Müslümanların birlik beraberlik içerisinde kutladığı bayram günleri insanların yaşadığı şehirden uzaklaşarak tatil yaptığı bir kaçış fırsatı gibi lanse edilmektedir.
Farklı İslam Algıları Oluşturma Yoluyla Manipülasyon: İslam dünyasının etki gücünü zayıflatmayı hedefleyen manipülasyonlarla Müslümanlar fikri ve siyasi olarak parçalanmakta, mezhepçilik virüsüyle Şii-Sünni olarak ikiye bölünmek istenmekte ve böylece mezhep savaşlarının zemini hazırlanmaktadır. Son dönemde Irak ve Suriye’de yaşanan kaos ve içsavaş ortamı bu virüsün İslam coğrafyasında geldiği tehlikeli boyutu gözler önüne sermektedir. Öte yandan “Ilımlı İslam”, “Radikal İslam” gibi tanımlamalarla birden fazla İslam varmış gibi bir algı oluşturulmaktadır.
Özgürlük Söylemi Üzerinden Manipülasyon: İslam inancına göre yasak olan yaşam biçimleri halkı Müslüman olan ülkelerde “cinsel tercih” ve “özgürlük” söylemiyle yaygınlaştırılmaktadır. Ülkemizde de şahit olduğumuz şekilde, kürtaj bir kadın hakkı olarak meşrulaştırılmaya, eşcinsellik onur yürüyüşü ve benzeri etkinliklerle yaygınlaştırılmaya, nikahsız birliktelik de popüler kültürle normalleştirilmeye çalışılmaktadır. Bütün bu faaliyetlerle İslam toplumunun temelini oluşturan aile kurumu zayıflatılmaya çalışılmaktadır.
İtibarsızlaştırma Yoluyla Manipülasyon: İtibar suikastleri ve karalama kampanyalarıyla, kimi şahıs ve kurumlar itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Ancak bu süreçlerde söz konusu şahıs ve kurumlardan çok, onların temsil etme çabası içinde olduğu değerler yıpratılmaktadır. Deniz Feneri ve Ensar Vakfı’na karşı yürütülen kampanyalarda görüldüğü gibi, genellikle münferit bir hadise üzerinden tüm mütedeyyin kesimi hedef alan kampanyalar düzenlenmektedir.
Bu manipülasyonların hayata geçirilmesinde kullanılan araçlar ise beş başlık altında incelenmiştir:
Yasallaştırma Araçları; Siyasî-Hukukî Merciler: Siyasi ve hukuki merciler manipülasyonların hayata geçirilmesinde en büyük dayanaktır. Özellikle ABD ve Avrupa devletlerinin parlamentoları ile uluslararası yapılar aracılığıyla manipülasyonların yasallaştırılmasını sağlamaktadır. Avrupa ve ABD parlamentolarında her yıl onlarca İslam karşıtı yasa çıkartılmakta, AİHM Türkiye ve Avrupa’daki Müslümanları ilgilendiren davalarda çiftestandartlı bir yaklaşımı benimsemekte, UCM savaş ve insanlık suçu işleyen Batılı devletleri görmezden gelmektedir.
Kitleselleştirme Araçları; Yazılı, Görsel ve Sosyal Medya: ABD ve Avrupa merkezli uluslararası medya aracılığıyla manipülasyonlar dünya kamuoyuna servis edilmekte ve kitleselleştirilmektedir. Olayların yansıtılma biçimi, kullanılan dil, fotoğraf tercihleri, yönlendirici makale ve yorumlar bu noktada rol üstlenmektedir. Milyonlarca haber incelenerek gerçekleştirilen araştırmalar, Batı medyasında olumlu bir Müslüman tasvirine rastlamanın neredeyse imkansız olduğunu ortaya koymaktadır. Öte yandan Batı medyası Mısır’daki askeri darbe, Gezi Parkı olayları ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi dönemlerde de manipülatif bir yaklaşımla hareket etmektedir.
Meşrulaştırma Araçları; Kültür-Sanat Kurumları: Uluslararası kültür-sanat kurumları, İslam’ı hedef alan manipülatif söylem ve uygulamaları dünya kamuoyu nezdinde meşrulaştırma işlevi görmektedir. Hollywood, Oscar ve Nobel gibi organizasyonlarla İslamofobi pompalanmakta, İslam ile terörü özdeşleştiren algılar toplumların bilinçaltına işlenmekte, böylece İslam coğrafyasında gerçekleştirilecek işgal faaliyetlerinin zemini hazırlanmaktadır.
Sondaj Araçları; STK’lar ve Akademi: Küresel sistemi temsil eden devlet, şirket ve yapılarca fonlanan STK ve akademik camialar, manipülasyonların hangi alanlarda sürdürüleceği ve hangi fikri temeller üzerine bina edileceği gibi hususlarda önemli hizmetler görmektedir. Üniversiteler, think-tank kuruluşları, insan hakları örgütleri gibi bağımsız ve sivil görünümlü yapılarda üretilen çalışmalar, manipülasyonların fikri temellerini oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar yalnızca ABD’de bu amaçla faaliyet gösteren yüzlerce kuruluş olduğunu ve bu kuruluşlara her yıl yüz milyonlarca dolar kaynak aktarıldığını ortaya koymaktadır.
Doğrulama Araçları; Taşeron Terör Örgütleri: Son yıllarda başta IŞİD olmak üzere, Boko-Haram, Eş-Şebab vb. terör örgütleri, İslam üzerinde oluşturulmak istenen olumsuz algıyı doğrular yönde faaliyetler göstermektedir. Bu örgütler hem İslam’a ait değerlere zarar vermekte, hem de küresel sistemin vekalet savaşlarında taşeronluk görevi üstlenmektedir. ABD’nin El-Kaide’yi Rusya’nın Afganistan işgali sırasında destekleyip 11 Eylül sonrasında terör örgütü ilan etmesi, son yıllarda coğrafyamızda başta IŞİD olmak üzere, PKK, PYD ve FETÖ gibi terör yapılanmalarının Batılı küresel sistemle olan ilişkileri bu gerçeği ortaya koymaktadır.
İslam’ı ve Müslümanları hedef alan ve son çeyrek yüzyılda çok daha sistematik hale gelen manipülasyonları bütüncül bir bakış açısıyla ele alan “Manipülasyonların Kıskacında İslam” başlıklı çalışmamızın, dünya kamuoyunda oluşturulan suni algıların yıkılmasına katkı sağlamasını ümit ediyoruz." (Hürseda Haber)