HÜDA PAR Barzani'ye nasıl bakıyor?
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Gazeteci Ahmet Hakan’ın “HÜDA PAR olarak siz Barzani'ye nasıl bakıyorsunuz?” sorusunu yanıtladı.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Ahmet Hakan’ın CNN Türk televizyon kanalında sunduğu “Tarafsız Bölge” programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yapıcıoğlu programda, Ahmet Hakan’ın HÜDA PAR’ın referandum sonuçlarındaki etkisi, HÜDA PAR’ın potansiyeli, kutlu doğum etkinlikleri ve Kerkük meselesi üzerine sorduğu soruları cevapladı.
Referandum sonuçlarında HÜDA PAR’ın etkisinin olduğunun altını çizen HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, bunu birebir gözlemlediklerini belirtti.
Anayasa değişikliğini içeren 18 maddelik paketini madde madde önüne koyup neyi getirip, neyi getirmeyeceğini düşünen tek partinin HÜDA PAR olduğuna vurgu yapan Yapıcıoğlu, HÜDA PAR’ın referandumda ‘evet’ kararından dolayı kararsız kalan birçok kişinin sandığa gidip ‘evet’ oyu verdiğini söyledi.
Ahmet Hakan’ın “Referandumda Güneydoğu’da ‘evet’e doğru bir kayma oldu HÜDA PAR’ın bunda bir etkisi var mı?” sorusunu Yapıcıoğlu şu sözlerle cevapladı:
“Mutlaka HÜDA PAR’ın etkisi vardır. Çünkü bunu birebir gözlemledik. 18 maddelik anayasa değişiklik paketi meclisten geçtikten sonra biz Ankara’da genel merkezimizde basın toplantısında referandumda ‘evet’ diyeceğimizi deklare ettik ve bütün tabanımızı da ‘evet’ demeye çağırdık. HÜDA PAR, parti disiplini en yüksek olan partilerden bir tanesidir. Hatta bazı kardeşlerimiz ‘Bizim çok içimize sinmedi, madem istişare ile bu karar alındı, bu partinin kurumsal olarak aldığı bir karardır, hepimiz bu karara uyacağız ve sandıklara gidip evet oyu kullanacağız’ dediler. Özellikle bölgemizde kararsız bir kitle vardı. Daha önce farklı partilere oy veren kitleydi bu, onların üzerinde HÜDA PAR’ın etkisi oldu.”
"Bizim çok içimize sinmedi" sözlerini biraz daha açmasını isteyen Hakan'a, Yapıcıoğlu, bunda FETÖ kumpası mağduriyetlerinin devam etmesi ile hükümetin iç ve dış politikasındaki yanlışlıklarının neden olduğunu işaret etti.
"İslami kimliklerinden dolayı kumpas mağduru olduğuna inanılan yüzlerce insan kişi var"
FETÖ’nün elindeki imkânları kendisine engel kişi ve yapılara karşı kullandığına dikkat çeken Yapıcıoğlu, “FETÖ denen bit yapı var. Bu yapının emniyet içerisinde, yargı içerisinde çok ciddi bir şekilde örgütlendiği ve elde ettikleri hem idari hem de yargı makamlarını bir silah gibi kendi önlerinde engel olarak gördükleri kişilere karşı bunu kullandığı bugün resmi makamlar tarafından kabul edilen bir şey, bunu kamuoyu da biliyor. O kumpaslarla yani emniyet ve yargı kumpasıyla cezaevinde pek çok kişi var dindar kimliklerinden dolayı. Bunların sayısı yüzlerle hatta binlerle belirtiliyor. Bu konuda hükümetin herhangi bir adım atmamış olması en ciddi etkenlerden bir tanesi. FETÖ denen örgütün mağdur ettiği pek çok kişi var. Bu mağduriyetlerin bazıları giderildi. İşte kamuoyu yakından biliyor: Selam Tevhit Kumpas Davası. O soruşturmayı yürüten savcılar, hâkimler, hatta emniyet müdürleri hakkında soruşturma yürütülüyor. Bir de Tahşiye Davası vardı. Mesela, ‘Sivas Davası, Hizbullah Davası’ sanıkları hâlâ cezaevinde. Mesela Hizb-ut Tahrir ile ilgili çok ciddi kumpas iddiaları var, o davadan cezaevinde olanlar da var. Yani İslami kimliklerinden dolayı kumpas mağduru olduğuna inanılan yüzlerce insan kişi var. Hâkim Ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, FETÖ mensubu olduğu gerekçesiyle ihraç ettiği hâkim ve savcılar ile ilgili almış olduğu kararın gerekçesinde bu kişilerin sahip oldukları yetkileri ve oturdukları yargı makamlarını kendi örgütleri lehine bir silah gibi kullanıldığı yer alıyor." dedi.
Anayasa değişikliğini içeren 18 maddelik paket üzerindeki istişareler sorusunu cevaplandıran Yapıcıoğlu, paketi madde madde önüne koyup neyi getirip, neyi getirmeyeceğini düşünen tek partinin HÜDA PAR olduğuna dikkat çekti.
Yapıcıoğlu, “Parti yönetiminde metinle ilgili ‘Evet daha iyi bir metin olabilir, hatta olması gereken yeni bir anayasa’ dedik ama şu andaki meclis aritmetiğinde yepyeni bir anayasa yapma imkânı yoksa bu kadarlık bir değişiklik yapılıyorsa buna da ‘okey’ dedik. Belki madde madde o metni önüne koyan, ne getirip ne götüreceğini hesap eden, artılarını eksilerini ayrı kefelere koyup ona göre karar veren, belki de tek partiyiz. Hatta şunu söyleyeyim en son salon toplantımızı Gümüşhane’de yaptık. Orada farklı siyasi partilerden daha önce aktif olarak siyaset yaptıklarını söyleyen kişiler vardı. Salon toplantısındaki programın başında ben 15-20 dakika kadar bir konuşma yaptım daha sonra soruları alıp cevap verdim. Çok sert ve aykırı sorular vardı, özellikle Saadet Partisi tabanından gelen kişilere ilişkin. Bunu söyleyebilirim rahatlıkla. O sorulara cevaplar verdik. O programdan sonra birkaç kişiyle oturup çay içtik. Bize ilk defa birinin nutuk çekmeyip sorularını cevaplayıp, ikna ettiğini söylediler." şeklinde konuştu.
HÜDA PAR’ın oy oranı hakkında yöneltilen soruyu yanıtlayan Yapıcıoğlu, HÜDA PAR’ın oy oranının 30 Mart 2014 yerel seçimlerindeki oy oranından 3-4 kat daha fazla olduğunu söyledi.
“HÜDA PAR’ın potansiyelinin 30 Mart 2014 yerel seçimine göre 3-4 kat daha fazla olduğunu düşünüyoruz”
HÜDA PAR’ın Aralık ayı 2012 yılında kurulduğunu hatırlatan Yapıcıoğlu, “ Henüz 5 yaşını doldurmuş bir parti değiliz. Dolayısıyla HÜDA PAR’ın ismini duymamış pek çok insan var iken ‘Bizim girdiğimiz bir seçim herhalde ölçü olmaz’ diye düşündük. Biz ilk girdiğimiz seçimde 11 ilde, bütün ilçelerinde değil, yani bazı ilçelerinde adaylar çıkarıp belediye seçimlerine katıldık, 97 bin oy aldık. ‘Bu 97 bin oy HÜDA PAR’ın bütün Türkiye’deki potansiyelidir’ demek doğru bir hesap olmaz. Neticede Türkiye’de 81 vilayet var, bazı yerlerdeki potansiyel diğer vilayetlerden daha fazladır. Bu doğaldır ama hiçbir yerde sıfır değildir. Özellikle 6-8 Ekim olaylarının sonra HÜDA PAR’ın ismini pek çok kişi duydu. Bu referandum sürecinde daha fazla duyulur olmaya başladı. Şu anda HÜDA PAR’ın potansiyelinin 30 Mart 2014 yerel seçimine göre 3-4 kat daha fazla olduğunu düşünüyoruz. Tabi bunu test etmek için herhangi bir seçime girmiş değiliz ama en azından öyle bir potansiyelimizin olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı.
HÜDA PAR’ın referandum kararının, kararsız olan birçok kişinin tercihini yapmaya yönelttiğini sözlerine ekleyen Yapıcıoğlu, “Hem CHP, hem AK Parti İl Başkanlarından başka partilere daha önce oy veren kişilerin, yani kararsız kitlenin özellikle HÜDA PAR’ın ‘evet’ kararından dolayı referandumda ‘evet’ diyeceklerini açıkladıklarını öğrendik. Daha önce memleket meselelerine ilişkin HÜDA PAR’ın söylediği pek çok şeyin sonradan isabetli olduğunu gören, bu nedenle HÜDA PAR’ın bu yönde açıklama yapmasına ve maddelerin içeriğine de girerek bunu anlatmasına güvenerek ‘evet’ oyu veren birçok kişi oldu.” diye konuştu.
“İstedikleri baskıyı yapamamayı baskı yemek olarak anlamış olabilirler”
HDP’nin, referandumda Kürt seçmenin baskı altında olduğuna yönelik iddialarının doğruluğunun sorulması üzerine Yapıcıoğlu şu değerlendirmelerde bulundu:
“Hiç baskı olmamıştı demek mümkün değil, her seçimde her yerde baskı olur. Kim güç yetirirse diğerine baskı yapıyor maalesef, bu bizim bir gerçeğimiz. Bu sadece Güneydoğu'da olan bir şey değil. Bunu şöyle de okumak mümkündür: İstedikleri baskıyı yapamamayı 'baskı yemek' olarak anlamış olabilirler. Ben sandığa gittim kimsenin hiç kimseye baskı yaptığını görmedim.”
HDP milletvekillerinin tutuklanması ve DBP’li belediyelere kayyum atamasının referandum üzerindeki etkisine yönelik soruyu cevaplandıran Yapıcıoğlu, “Milletvekillerinin tutuklanması elbette ki baskıdır. ‘Bu baskı değildir’ demek mümkün değildir. Eğer ki eş başkanları dışarda olmuş, tutuklu olmamış olsaydı, rahatça propaganda olmuş olsaydı, belki ‘hayır’ oylarına bir katkısı olurdu. Bunların mutlaka bir etkisi olurdu ama kayyumlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Eğer belediyeye kayyum atanmamış olsaydı belki ‘hayır’ oyları bu kadar yükselmeyecekti ya da eğer ki o milletvekilleri tutuklanmamış olsaydı onların oluşturmuş oldukları mağduriyet psikolojisinden dolayı gelen ‘hayır’ oyları da gelmemiş olabilirdi. Yani milletvekillerinin tutuklu olmuş olmasından dolayı propaganda yapamamış olmalarından dolayı daha doğrusu ‘evet’in lehine bir durum gelişmiş ise bunun tam tersi de o mağduriyet psikolojisinin ‘hayır lehinde’ getirmiş olduğu bir şey de vardır. Şimdi hangisi daha fazla etki etti doğrusu onu ölçmek pek kolay değil. Bazı yerlerde atanan kayyumlar, eski belediyelere göre dahi iyi çalışma ortaya koyunca bunun da ‘evet’ lehine bir katkısı olmuştur. Yani çok sabit şeylerle. İşte şuna artı şuna eksi olmuştur demek çok sosyolojik gerçeklerle örtüşmüyor gibime geliyor." şeklinde konuştu.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ‘Muhafazakâr Kürtler’in hangi partiye oy verdiğine yönelik yöneltilen soruya Yapıcıoğlu, “Seküler, ultra seküler Kürtler HDP’ye oy verirler, onda tartışma yok. Muhafazakâr dindar Kürtler bütün partilere oy verirler. HDP de buna dâhildir." şeklinde cevap verdi.
Referandumdan önce Kürt nüfusun yüksek olduğu İllerin ‘evet’ ortalamasının Türkiye ortalamasının üzerinde olacağını söylediğini hatırlatan Yapıcıoğlu, “Mesela Güneydoğu Anadolu Bölgesi 9 il. Bu 9 ilin ortalaması Türkiye ortalamasının üzerinde yüzde 53 küsurdur. Doğu Anadolu Bölgesinin 14 vilayetinin ortalaması yüzde 57’nin üzerindedir. Yine Türkiye ortalamasının üzerindedir. Doğu Anadolu Bölgesi artı Güneydoğu Anadolu Bölgesinin 23 vilayetinin ortalaması yüzde 55 net. Yani Türkiye'nin üzerindedir. Sadece Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman illerinde ‘evet’ ve ‘hayır’ arasındaki fark ‘evet’ lehine 727 bin. Yarısından fazlası burada.” değerlendirmesinde bulundu.
“Bütün ‘hayır’ oylarının HDP’ye ait olduğunu söylemek doğru olmaz”
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde çıkan bütün ‘hayır’ oylarının HDP’ye ait olmadığını dile getiren Yapıcıoğlu, “Hem Diyarbakır’da hem de Batman’da 5, 6, 7, 8 puan düşüşler var, HDP’nin düşüşleri var. Daha doğrusu HDP’nin geçmiş seçimde almış olduğu oy oranı ile ‘hayır’ oyları arasında. Bütün ‘hayır’ oylarının HDP’ye ait olduğunu söylemek doğru olmaz, az veya çok diğer partilerin de katkısı vardır. Mesela Şırnak’ta 1 Kasım’da HDP’nin oy ortalaması yüzde 85’tir. Hatta 1 Kasım’da 7 Haziran’a göre oy oranını arttırdığı tek il Şırnak’tır. Bu oran, referandumda yüzde 68’e düşmüş. O ‘hendek’ dedikleri çukur siyasetinde, barikat siyasetinde çok ciddi yanlışlar yaptılar. Halk ‘illallah’ etti. Halkın namusuna bile el uzattılar çukurları kazanlar. Milleti nöbete gönderip gidip evde ailesine musallat oldular, el uzattılar. Yani çok ciddi şeyler oldu. Talanlar oldu, gasplar oldu. Şimdi bunu birkaç kişi biliyor. Yani onların lehinde bir şey olsa onların o fısıltı gazeteleri şu anda bütün dünyaya bunu duyurmuştu." diye konuştu.
“Boykot edenler sandığa gitmiş olsalardı, onların bir kısmı ‘evet’ diyecekti”
AK Parti ile MHP’nin milliyetçi söylemlerinin bölgede referanduma etkisinin ne olduğu sorusuna Yapıcıoğlu şu sözlerle cevap verdi:
“Ben öyle inanıyorum, MHP olmasaydı, ‘Kerkük'teki o bayrağı indirin o bayrak inecek’ söylemi olmasaydı ya da MHP'nin işte 'Nasıl siz o paçavrayı havaalanına asıyorsunuz o aşiret liderini Barzani'yi bize tercih mi ettiniz? AK Parti bunu gözden geçirsin' çıkışları olmasaydı, AK Parti sessiz kalması belki ‘evet’ oylarını daha da yükselecekti. Dikkat çekici şeylerden bir tanesi Güneydoğuda, Doğuda Türkiye ortalamasının altında bir katılım var. Boykot edenler sandığa gitmiş olsalardı, onların bir kısmı ‘evet’ diyecekti.”
“Yüzde 15 Türk nüfusunun olduğu bir yerde ‘Orası Türk’ deseniz, orada yüzde 60'ın üzerinde Kürt nüfus var”
Kerkük’te Kürdistan bayrağının asılmasını değerlendiren Yapıcıoğlu, “Düşünün sınırın öbür tarafında Türkmenler ve Kürtler arasında bir problem var. Anlaşmadıkları bir noktada var. Biri ‘Kürtler oradaki demografiyi değiştiriyorlar. Kerkük Türk şehridir sadece' deseniz ‘Kerkük Kürtleri şehirdir’ bu anlaşılır. ‘Kerkük Türk'tür Türk şehridir’ ne demek? Orada Kürtler de Araplar da yaşıyor. Yüzde 15 Türk nüfusunun olduğu bir yerde ‘Orası Türk’ deseniz, orada yüzde 60'ın üzerinde Kürt nüfus var. Ben başka bir şeye dikkat çekmeye çalışıyorum. Sınırın öbür tarafında Türklerin soydaşı ve Kürtlerin soydaşı var. Burada 'Kürtler, Türkler birinci sınıf vatandaş' hep öyle söylenir. Hiç fark yok aramızda, biz oradaki soydaşlarımızı ezdirmeyeceğiz. Kim bizim soydaşımız?” ifadelerini kullandı.
Ahmet Hakan’ın “HÜDA PAR olarak siz Barzani'ye nasıl bakıyorsunuz?” sorusunu Yapıcıoğlu şöyle cevaplandırdı:
“Barzani Irak Kürdistan Bölgesinde halkın büyük bir çoğunluğunu desteğini olarak başkan olarak seçilmiş bir siyasetçidir, Kürt liderlerden bir tanesidir. Ona olumsuz bakmamız için herhangi bir sebep yoktur. Barzani’ye tepki rahatsız eder, sadece Barzani’ye değil oradaki Arap, Türkmen ya da başka bir şahsa da eğer haksızlık yapılırsa o tepki haksız bir tepki ise bütün haksızlık beni rahatsız eder. Papua Yeni Gine'de 300 kişinin başında bir insan bulunsa ona haksız bir yere tepki gösterilse, beni rahatsız eder.”
“Biz adaletçiyiz, adalet istiyoruz”
HÜDA PAR’ın eyalet tartışmasına karşı tutumunu anlatan Yapıcıoğlu, “Ne memnun kalırız ne de rahatsız oluruz. Biz şunu diyoruz: Üniter devlet yapısından tam olmaktan çıkmalıdır. Biz ‘Üniter devlet yapısı yıkılsın, devrilsin, eyalet gelsin, federasyon veya kanton olsun’ demiyoruz. Biz diyoruz ki: bir memlekette yaşayan halk, kendisi için en iyi olanı düşünüyorsa bunu tartışabilmelidir. Bu konuda karar da verebilmelidir. Birileri diyor ki, hatta bir gazete manşet yaptı ‘Federasyoncu HÜDA PAR da evet diyor.’ Biz federasyoncu da üniterci de değiliz. Biz adaletçiyiz, adalet istiyoruz. Bu dedikleriniz tamamen zarftır, önemli olan onun içinde ne var. Adalet varsa içinde federasyon, üniter, kanton, eyalet olmuş hiç önemli değil. Adalet yoksa kaldır at. Hatta uç bir örnek veriyorum: Yezit ipleri eline aldığında kâğıt üzerinde İslam şeriatı hâkimdi ama İslam tarihinin görebileceği en mezalimi yaşandı. Daha uç bir örnek olabilir mi?” ifadelerini kullandı.
“Mutlak surette bu Kutlu Doğum etkinlikleri devam etmelidir”
Yapıcıoğlu bir gazetenin Kutlu Doğum etkinliklerini "FETÖ projesi" olarak nitelenmesine de değindi.
Yapıcıoğlu, "Kutlu doğum FETÖ projesidir diyenler farkında olsunlar ya da olmasınlar, bilerek veya bilmeyerek neticede FETÖ’nün hizmet ettiği amaca katkı sunuyorlar. Çünkü FETÖ denen yapının, onların projesi Muhammed’siz bir İslam’dır. Yani kelime-i şehadetin ikinci bölümünü çıkarıp, ‘Lailahe İllallah’ diyenler ‘Muhammed’un Resullullah’ demese de Muhammed’in resul olduğunu, peygamber olduğunu kabul etmeyenler de cennete girebilir' diye bir fikriyatları var. Bu nedenle onların Hz. Muhammed’in üzerine dikkatler toplanmasın, O yeterince anlaşılmasın diye bir proje olduklarını düşünüyorum. Kutlu Doğum programları Hz. Muhammed’in daha iyi anlaşılması, onun hayatının, davasının, öğretisinin anlatılması ve anlaşılması için bir vesiledir." (M. Hüseyin Temel- İLKHA)