Türkiye'de FETÖ kumpasının en net olduğu dosya
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Sait Şahin, FETÖ yargısı kumpasının devam eden yargı süreci sonunda aldığı hapis cezasını bugünkü köşe yazısına taşıyarak karara tepki gösterdi.
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcıları M. Bahattin Temel ve Sait Şahin ile Rehber TV Genel Yayın Yönetmeni Fikret Gültekin'in, FETÖ yargısı kumpasının devam eden yargı süreci sonunda 6'şar yıl 3’er ay hapis cezası almasını bugünkü köşe yazısına taşıyan Sait Şahin, karara tepki gösterdi.
Skandal kararı, "Aldığımız 6 yıl, 3 aylık ceza üzerine" başlığıyla Doğruhaber gazetesindeki köşesine taşıyan Şahin, 2011'in Ocak ayında FETÖ'nün kumpası ile gözaltına alındıkları, 9 ay cezaevinde kaldıktan sonra ilk mahkemede tahliye oldukları, sonrasında Yargıtay'ın 2015'te lehlerine bozduğu dosyadan, Anadolu 11. Ağır Ceza Mahkemesi dün itibari ile haklarında 6 yıl 3 ay hapis cezası verildiği hatırlattı.
"Türkiye'de bizim dosyamız kadar FETÖ kumpasının net olduğu bir dosya yoktur"
"İnancımız açısından baktığımızda; imtihan dünyasındayız ve imtihanımız devam ediyor, dolayısıyla Allah var gam yok diyoruz. Bu dünyada adalete kavuşmasak da mahkeme-i kübrada Adil ve Kadir olanın adaletine güveniyoruz." vurgusunu yapan Şahin, yazısını şöyle sürdürdü:
"Beşerin tasarrufuna gelince; hatırlayanlar bilir. Dosyamız tamamen FETÖ'ye mensup-emniyet yargı ayağının kumpası idi. FETÖ'nün hükümetten önce hedef aldığı sivil toplum kuruluşlarının tasfiyesi üzerine kurulmuştu dosyamız.
Zannedersem Türkiye'de bizim dosyamız kadar FETÖ kumpasının net olduğu bir dosya yoktur. Dosyamızın oluşma aşaması olan kolluk ayağındaki dönemin terörle mücadele müdürü başta olmak üzere emniyet mensupları ile dosyamıza bakan hâkimler ve savcı FETÖ'den dolayı meslekten ihraç edildi ve bazıları tutuklandı. Hala cezaevindeler. Bunların ötesinde bizi yargılayıp ilk cezaları veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi FETÖ mensupları yuvalanmış suçlamasıyla tamamen kapatıldı.
Bütün bunlara ve yaşanan darbe sürecine rağmen bu dosyadan ceza almış olmak, bu ülkede adaletin mülkün temeli olmadığını, bilakis devlet kodlarına sinmiş zulmün, mülkün temeli işlevini gördüğünü gösteriyor.
Maalesef devlet dediğimiz mekanizmanın zihinsel kodları dönüşmüyor. Dönüşmediği için de adalet hâlâ bu ülkede en büyük sorun olmaya devam ediyor. Sistem zulüm üretmeye, adaletsizliğe sebep vermeye devam ettikçe, Kılıçdaroğlu gibi biri, CHP gibi bir parti de adalet isteme şerefine(!) nail oluyor.
Kabul ettik; Kılıçdaroğlu samimi değil, CHP ülkedeki adaletsizliklerin baş müsebbibi, onlar darbecilere adalet istiyor.
Peki, siz ne yapıyorsunuz? Devr-i iktidarınızdaki adaletsizlikleri nereye koyacağız!
FETÖ kumpası denilip, bu ülkede darbe yapmış, her türlü katliamı işlemiş, devlet gücü ile halk içinde terör estirmiş JİTEM, Ergenekon, Balyoz mensuplarına uğrayan adaletiniz(!) bize niye uğramıyor!? Veli Küçük, Çetin Doğan, Doğu Perinçek'e adalet dağıtan yargınızın, söz konusu mazlumlar olunca, terazisi neden bozuluyor!?
Bu sorulara ve hayretlere cevap vermek kolay değil tabi! Ancak biz cevap bulmakta zorlanmıyoruz. Siz ne kadar “üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” deseniz de biz biliyoruz ki sistemin kodlarında hâlâ “üstünlerin hukuku” kuralı işlev görüyor.
Sistem nazarında üstünlerden olmadığımız için de darbeciye, katliamcıya adalet(!) dağıtan yargınızın gözleri bağlı sembolik hanımefendisinin elindeki kılıç bizim tepemize iniyor."
Dosyalarının FETÖ tarafından oluşturulduğunu ancak FETÖ ile mücadele edilen bir dönemde ceza aldıklarına dikkat çeken Şahin, "Her dönemin mazlumu olmayı bize layık görmüşler herhalde. Mesele değil, gider, bize ceza verilmesine sebep olan FETÖ'cülerle, yan yana odalarda aynı cezaevinde yatarız. Yalnız, onlarla konuşurken ne diyeceğimizi bilemiyoruz. (Daha doğrusu biz biliyoruz da siz bunu izah edebiliyor musunuz?)" ifadelerini kullandı.
Şahin, yazısının sonunda, "Ceza almamıza her ne kadar FETÖ sebep olmuşsa da geçen haftaki yazımda da dile getirdim; FETÖ ile mücadelede elebaşlarının, tehlike/tehdit oluşturanların üzerine gidin ama tabanda yer almış FETÖ mensuplarına iki sebepten dolayı bu süreçte dokunmayın.
1-Tabanı da cezalandırmak kininiz adaletsizliklere sebebiyet veriyor.
2- Yangın yerine dönen bu coğrafyada milyonları düşmanlaştırmak ancak yangını artırmaya yarar. Akıl tehlikeyi bertaraf etmeyi, yangını söndürmeyi gerektirir. Tehlikeyi bertaraf edeyim derken yangını artırmak akıl işi değildir." değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)