Cizre'de Arakan'daki katliamlar telin edildi
Mustazaflar Cemiyeti Cizre Şubesi, Arakan'da Müslümanlara yönelik Myanmar ordusu ve Budist çetelerin gerçekleştirdiği katliamları telin etti.
Myanmar ordusu ve Budist çetelerin, Arakanlı Müslümanlara yönelik gerçekleştirdiği barbarca saldırılar ve katliamlar, Şırnak'ın Cizre ilçesinde telin edildi.
Hz Nuh Nebi Camii'nde cuma namazı sonrası düzenlenen basın açıklamasına, HÜDA PAR Şırnak il ve Cizre ilçe teşkilatları, Cizre Ticaret ve Sanayi Odası üyeleri, Memur-Sen il ve ilçe teşkilatları ile STK temsilcileri de katıldı.
Basın açıklamasını Mustazaflar Cemiyeti üyesi Abdullah Kurami yaptı. Açıklama esnasında sık sık tekbirler getiren Cizreliler "Zalimler için yaşasın cehennem" sloganı attı.
" 'Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor." İbrahim Sûresi 42'inci ayeti ile "Size ne oluyor da Allah yolunda ve 'Ey Rabb’imiz! Halkı zalim olan şu memleketten bizi çıkar; bize kendi katından bir koruyucu, sahip gönder ve bize kendi katından bir yardımcı gönder.' diyen zayıf düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?' " Nisa Sûresi 75'inci ayet-i kerimesiyle başlayan Kurami, İslam coğrafyasında yaşanan katliam ve vahşete değinerek, şöyle konuştu:
"Zulüm, kan, katliam, işkence, vahşet, barbarlık gibi ifadelerin dilimizden hiç düşmediği ve maalesef sıradanlaştığı son yıllarda İslam ümmetinin yaşadığı acı ve keder Arakan'dan dünyaya yansıdığı gibi kahredici olmamıştır. Müslüman kardeşlerimizin diri diri yakıldığı, bedenlerinin acımasızca parçalandığı görüntüler karşısında susmak, sessiz kalmak, harekete geçmemek yapılan katliamlara ortak olmakla eş değer olduğu bilinmelidir. Müslüman kanının deryalar oluşturduğu günümüzde, kimi okyanus ötesinden gelir topraklarımız işgal eder; fitne tohumları eker, suni savaşlarla canımızdan canlar koparır; kimi de bulunduğumuz topraklarda Firavunlaşır, Karunluk sevdasıyla bedenlerimizi, tarifi ve ifadesi literatürde olmayan yöntemlerle parçalar."
Müslümanlara birlik çağrısında bulunan Kurami, "Şu bilinmeli ki, yaşanan akıl almaz vahşetlere zemin oluşturan İslam dünyasının parçalanmışlığıdır. Bu nedenle oluşan zayıflık ve güçsüzlüktür. Coğrafyamızın farklı bölgelerinde yaşadığımız iç çatışmalar, bizi bizden uzaklaştırmış, kutuplara ayırmıştır. Bu parçalanmışlığı gören zalimler, kâfirler ve onların yerli işbirlikçileri, son Müslüman toprağa düşene kadar zulümlerini, katliamlarını sürdürmektedirler. Daha geçen hafta toplanan İslam İşbirliği Teşkilatında Müslümanlara seslenen Arakan Temsilcisi 'Ey Müslüman kardeşlerimiz! Sizler yeter ki aranızdaki çekişmeleri sonlandırın. Bize yardım etmeye gelmeyin. Çünkü biz biliyoruz ki kâfirler sizin kendi aralarınızdaki iç çekişmelerden cesaret alarak bize bu zulümleri yapıyor.' diyerek Müslümanlar arasındaki parçalanmışlığın ve ümmet olgusundan uzaklaşmanın sonuçlarının ne kadar dehşet verici olduğunu en açık bir ifadeyle yüzümüze haykırıyor." dedi.
Kurami, basın açıklamasına şöyle devam etti:
"Bu nedenle başta Myanmar'da Budist çeteler eliyle çocuklarımız vahşice katledilmekte, bacılarımızın namusuna el uzatılmaktadır. Amerikan postalları bedenlerimizi, Siyonist şebekeler mukaddesatımızı çiğnemektedirler. Bugünlerde şahit olduğumuz Arakan Müslümanlarının yaşadıkları, yeni vuku bulan saldırlar değildir. Gerçek olan, bu sorunun, soykırım hesaplarının yüzyıllardır var oluşudur. Ve maalesef bir gerçek daha var ki; bu zulmü yaşayan Müslümanlar İslam dünyası tarafından bihakkın sahiplenilmemiştir. Bilişim çağı, kitle iletişim araçlarının hiperaktif oluşu, bugün itibariyle İslam ümmetine tüm gerçekleri, yaşanan mazlumiyeti ifşa etmektedir. Dünya zalimlerinin cürümleri çuvallara değil, karanlık gecelere sığmayacak kadar uzamıştır. Bugün insanlığa düşen görev, zalimlerin insanlık dışı eylemlerini artık görüp, eyvallah etmemeleridir. Zulmü en güçlü yöntemlerle zalimlerin yüzüne çarpmaktır."
"Arakan, dünya Müslümanları için hem bireysel hem de kurumsal olarak büyük bir imtihandır." diyen Kurami, "Bugün kendi sorunlarımızı, acılarımızı unutup Arakanlı kardeşlerimizin yanında olma günüdür. Yaşanan zulüm karşısında sesimizi yükseltmek; maddi, manevi her türlüğü desteği sunmak dünya Müslümanlarının şeref meselesidir. Bu İslam kardeşliğinin bir gerekliliğidir. Bugün, bir avuç Budist kâfirin pervasızlığına göz yumma vakti değildir. Kardeşlerimizin akan kanının hesabını sorma vaktidir." ifadelerini kullandı.
Kurami, "Yaşanan saldırıların, Myanmar yönetiminin Müslümanları ülkeden tamamen tasfiye etme amacına yönelik bilinçli bir strateji olduğu aşikârdır." uyarısında bulunarak, sözlerine şöyle devam etti:
"Gerçek böyleyken, emperyalizmin önde gelen beş aktörünün etkin olduğu Birleşmiş Milletlerin ise vahşeti kısa cümlelerle kınaması da Batı dünyasının İslam ve Müslümanlara bakışındaki düşmanca duruşu tekrar izhar etmiştir. Bugün farklı hesaplar içerisine giren, bu İslam toprağının yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürmeyi amaçlayan yerli ve uluslararası güçler, Allah'ın izniyle hedeflerine ulaşamayacaklardır."
Kurami, basın açıklamasının sonunda şunları ifade etti: "Uluslararası kamuoyunun duyarsızlığı ve yaşanan barbarca saldırıları görmemezlikten gelmesi ibretliktir, utanç nedenidir ve Batı'nın yüzüne çalan yeni bir kara lekedir. Binlerce kilometre öteden demokrasi havarisi kesilip sözüm ona 'insanlık değerleri ihraç eden!' Batı, İslam coğrafyasının birçok bölgesinde olduğu gibi, Arakan'da da çamura batmış; kirlendikçe kirlenmiş, koktukça kokmuştur. Sistematik bir şekilde uzun yılardır devam eden soykırım nedeniyle bugün sayıları milyonları bulması gereken Arakanlı Müslüman nüfusu bir-bir buçuk milyon dolaylarındadır. Bugün izlenen politika ise Müslümanları bölgeden tamamen uzaklaştırmaktır. Çevre ülkelere sığınmacı olarak gitmelerine neden olan saldırlar da bu planın bir parçasıdır. Her ne gerekçe olursa olsun Arakanlı Müslümanların kendi topraklarında özgürce yaşamalarının zemini oluşturulmalı, bu yönde etkin adımlar atılmalıdır. Bu konuda girişimde bulunan tüm ülkeler, komşu ülkelerde oluşturulacak mülteci kamplarına Arakanlı Müslümanları taşıma, burada onları yerleşimci kılma gayretine girmemelidir. Bir süreliğine geçici tedbir olarak bu yola başvurulabilir, ama uzun vadede Müslümanların kendi topraklarında özgürce ve güvenli bir şekilde yaşamalarına katkı sunulmalıdır." (İLKHA)