‘Türkiye'yi bir "ibret vesikası" haline getirmek’
Nicolas Danforth, bir ABD ‘Think Tank’ kuruluşu olan Bipartisan Policy Center’de 27.02.2018 tarihli kaleme aldığı makalesinde ABD’nin Türkiye’ye karşı yaptırım uygulamasının artılarını ve eksilerini kaleme alarak Türkiye’nin nasıl dizginlenebileceğini analiz etmektedir.
‘Washington, Türkiye ile arasındaki gerginlik devam ederken, Ankara'ya karşı elini güçlendirmek için yaptırımlar uygulama fikrine gittikçe sıcak bakıyor...
Türkiye'yi bir "ibret vesikası" yapmak, Batı'dan veya demokrasiden uzaklaşmanın maliyetini diğer ülkelere göstermesiyle ABD'nin çıkarlarına veya değerlerine katkı yapabilir. Erdoğan'ın iktidarda kalma pahasına çok daha yoksul ve çok daha izole bir Türkiye'ye razı olduğunu varsayarsak, yaptırımlar bu durumun Erdoğan'ın kendi seçiminin sonucu olduğunu diğer ülkelerin liderlerine göstermeye hizmet edecektir. Bunu yapmak; rehine almak ya da vatandaşlara gaddarca davranmak gibi belli eylemlerin, bir hükümeti haydut rejim statüsüne düşürmesini bir genel norm haline getirmeye yardımcı olacaktır...’
MAKALENİN TAM TERCÜME METNİ
Türkiye'ye karşı ABD yaptırımları için 4 hedef
Washington, Türkiye ile arasındaki gerginlik devam ederken, Ankara'ya karşı elini güçlendirmek için yaptırımlar uygulama fikrine gittikçe sıcak bakıyor. Türk hükümetinin eylemlerine yanıt olarak yaptırım uygulamak isterlerse, ABD'li karar alıcıların bir dizi seçeneği var. Bu seçenekleri değerlendirirken, belirlenen amaca net bir şekilde odaklanmada fayda var. Bu yazıda ABD'nin Türkiye'ye karşı yaptırımları için, potansiyel olarak birbiriyle örtüşen ancak risklerini de barındıran dört hedef ele alınıyor.
Kilit önemdeki ABD çıkarlarını korumak için kırmızı çizgiler belirlemek
Yaptırım tehditlerinin en önemli nedeni, Ankara'nın provokatif davranışlarıyla tehdit altında olan ABD çıkarlarını korumak. Suriye'de ABD Özel Kuvvetleri'nin bulunduğu bölgelere Türk saldırılarını önlemek ile Türk hükümeti tarafından tutuklanan ABD Dışişleri Bakanlığı çalışanlarının ve ABD vatandaşlarının serbest bırakılmasını sağlamak, bugüne kadarki en acil iki konu olarak öne çıkıyor. Türkiye'nin bir Rus uçağını düşürmesinden sonra Rusya'nın, özür dilenmesi sağlamak için yaptırım uygulaması ve geçtiğimiz günlerde Almanya'nın, tutuklu bir vatandaşının serbest bırakılmasını sağlamak için silah satışlarını askıya almaya istekli görünmesi, yaptırım uygulamanın işe yaradığı gösteren örnekler olarak önü çıkıyor. Bu örnekler Washington'un karşı karşıya olduğu zorlukları da ortaya koyuyor. Türkiye'nin uzun zamandır hasmı olan Rusya'nın aksine ABD, gerginliğin tırmanması halinde Ankara'nın ABD kullanımına kapatabileceği Türk topraklarındaki askeri tesisleri kullanarak, ilişkilerdeki gerginliğe rağmen, müttefiklik statüsünden yararlanmaya devam ediyor. En azından Türkiye'nin böyle bir hamlesine karşı hazırlıklı olmak, herhangi bir yaptırım politikasının ön şartı olmalıdır. Almanya örneği ise, baskının başarılı olduğu durumda ortaya çıkabilecek sıkıntıları gösteriyor. Silah satışlarını manivela olarak kullanıp bir Alman vatandaşının serbest bırakılmasını sağlayan Berlin, silah satışlarına onay verirse Erdoğan'la "kirli anlaşma" yapma suçlanmasıyla karşı karşıya.
Türk demokrasisini kurtarmak
2019'da (belki daha erken) yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerini göz önünde bulunduran bazı Türk ve yabancı köşe yazarları, ABD yaptırımlarının Erdoğan'ı ve rejimini, seçimi kaybedebileceği noktaya kadar zayıflatmada yardımcı olabileceğini ve böylece Türkiye'nin görünür şekilde topallayan demokratik sisteminde bir yeniden canlanmanın sağlanmasını kolaylaştıracağını öne sürüyor. Bazı yazarlar, Erdoğan'ın seçim başarısının büyük ölçüde Türkiye'nin ekonomik büyümesinden kaynaklandığını vurgulayarak, Türkiye'nin ekonomisini zayıflatacak yaptırımların Erdoğan'a olan desteği azaltabileceği ima ediyor. Kimileri bunun, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu ekonomik sorunlar için ABD'yi suçlamasına yardımcı olarak, yalnızca Erdoğan'ın dış komplo retoriğine yarayacağından endişe ederken kimileri de Erdoğan kendi sorunları için ABD'yi halihazırda suçlarken Washington'un da onun için bir dizi yeni problem yaratabileceğini savunuyor. Tabii ki, bu strateji iyimser varsayımlara dayalı. Örneğin, Erdoğan 2019 seçimlerinde hile yapmaya niyetlenir ve bunu yapabilirse, ekonomik baskı Erdoğan'ın meşruluğunun ortadan kalkmasına yardımcı olabilir ama Erdoğan gücünü korur. Benzer şekilde, yaygın protestoları resmi veya gayri resmi güvenlik güçleriyle şiddetli bir şekilde ezmeye hazırlanıyorsa, bir ekonomik kriz demokrasi değil istikrarsızlık getirir.
Erdoğan'ın muhalifleriyle dayanışma içinde olmak
Türk demokrasisini kurtarmak artık mümkün değilse, Türkiye'nin Erdoğan karşıtı kalan yüzde 50'sine destek vermek uzun vadede ABD hedeflerine ve değerlerine hizmet edebilir. Bu hedef, Türk ekonomisine zarar vermeyi amaçlayan ya da Batı'yla bağı olan Türkleri etkileyen vize yasağı gibi geniş etkili adımlardan ziyade, Erdoğan'ın rejimini hedef alan, Magnitsky yaptırımları (Rus yetkilileri hedef alan ABD yaptırımları ç.n.) benzeri tedbirler gerektirir. Ancak daha önce sözü geçen Almanya örneğinden de anlaşılacağı üzere, Erdoğan'ın muhalifleri için güvenilir bir destekçi olmaya çalışmak ile Erdoğan'ı daha çok işbirliği yapmaya zorlamaya çalışmak arasında ciddi çelişkiler olabilir. (En azından, Erdoğan işbirliği yapmaya karar verirse.)
Türkiye'yi diğer ülkeler için ibretlik yapmak
Son olarak, ABD-Türkiye ittifakını veya Türk demokrasisini kayıp olarak kaydedip geride bırakmaya hazır karar vericiler için bile, Türkiye'yi bir "ibret vesikası" yapmak, Batı'dan veya demokrasiden uzaklaşmanın maliyetini diğer ülkelere göstermesiyle ABD'nin çıkarlarına veya değerlerine katkı yapabilir. Erdoğan'ın iktidarda kalma pahasına çok daha yoksul ve çok daha izole bir Türkiye'ye razı olduğunu varsayarsak, yaptırımlar bu durumun Erdoğan'ın kendi seçiminin sonucu olduğunu diğer ülkelerin liderlerine göstermeye hizmet edecektir. Bunu yapmak; rehine almak ya da vatandaşlara gaddarca davranmak gibi belli eylemlerin, bir hükümeti haydut rejim statüsüne düşürmesini bir genel norm haline getirmeye yardımcı olacaktır. Ancak burada da karar alıcılar, hedeflerinin işbirliği yapan bir Türkiye mi yoksa demokratik bir Türkiye mi olduğuna karar verme zorunluluğunun yanında; yoksul, yalıtılmış bir devletin tehlikeli derecede istikrarsız bir ülke olabileceği riskini de göz önünde bulundurmalıdır.
Erdoğan ve müttefikleri ABD askerlerini tehdit etmeye, ABD vatandaşlarını hapse atmaya ya da ABD topraklarında protestoculara saldırmaya devam ederlerse, bu provokasyonların oluşturduğu öfke, neredeyse kesin olarak, yaptırımlarla sonuçlanacak. ABD'li karar alıcıların, salt Erdoğan'ı cezalandırma arzusuyla hareket etmek yerine bu öfkeyi somut, tutarlı ve ulaşılabilir amaçlara yönlendirmesi iyi olacaktır. (Nicolas Danforth, Biartisan, 27.02.18)