'Kudüs'ü müdafaa eden direnişin askeri yardıma ihtiyacı var'
Ferasetsiz ve basiretsiz politikalarla ve hamasetle Kudüs'e sahip çıkılamayacağını belirten HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mehmet Yavuz, Kudüs'ü müdafaa eden direniş gruplarının askeri yardıma ihtiyacının olduğunu söyledi.
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mehmet Yavuz, başta Yemen ve Kudüs olmak üzere birçok hususta önemli açıklamalarda bulundu.
Ümmetin kanayan yaraları Yemen ve Kudüs için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini vurgulayan HÜDA PAR Sözcüsü Mehmet Yavuz, BM ve uluslararası kamuoyunun Yemen ve Kudüs konusunda ürkütücü sessizliğinin devam ettiğini söyledi.
Siyonist işgal rejiminin Sina Yarımadası üzerinden tuzak kurarak, darbeci Sisi ve Mahmut Abbas aracılığıyla Gazze halkına diz çöktürmek istediğine dikkatleri çeken Yavuz, Gazze'yi Sina Yarımadası'na taşıma projesinin Camp-David Anlaşmasından daha büyük bir ihanet olduğunun altını çizdi.
"Kudüs hassasiyeti olan insanların oylarıyla iktidar olmuş hükümeti sadece insani yardımlarla yetinmeyerek askeri ve her türlü lojistik yardımda bulunmaya davet ediyoruz" diyen Yavuz, bu mücadelenin aziz bir mücadele olduğunu, Filistinlilerin askeri, lojistik her açıdan desteklenmesi gerektiğini söyledi.
Kaşıkçı Cinayetiyle ilgili gizli belgeleri dünya kamuoyuna açıklaması için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenen Yavuz, infaz emrini ABD'nin verdiğini, tetikçiliğini de İbn-i Selman'ın yaptığı cinayetin perde arkasını, hiçbir siyasi gerekçe ve devlet çıkarı gözetilmeden açıklanması gerektiğini söyledi.
Yemen'de siyasi bir çözümün devreye girmesi gerektiğini de söyleyen Yavuz, BM ve uluslararası kamuoyunun Yemen'de devam eden iç savaşa yönelik ürkütücü sessizliğinin devam ettiğini belirtti.
"Mescid-i Aksa'nın yıkılması demek dünya Müslümanlarının infiale kapılması demek"
Mescid-i Aksa'nın yıkılması demek dünya Müslümanlarının infiale kapılması demek olduğunu ifade eden Yavuz, "Süleyman Mabedinin üstünde Mescid-i Aksa var. Bu mabedin ortaya çıkarılmasının siyonizmin dünya imparatorluğunu ilan etme aşamasına geldiğini ifade etmektedir. Artık siyonizm 'büyük israil devleti'ni ilan etmenin yakın aşamasında olduğuna inanıyor. Mescid-i Aksa'nın yıkılması demek dünya Müslümanlarının infiale kapılması demek. Bu sonuca fiili ve reel olarak karşı durma potansiyeli taşıyan herkes zayıflatılmaya, tasfiye edilmeye çalışılıyor. 15 Temmuz'da Türkiye'nin hedefe konulması, İran'ın ambargolarla zayıflatılmaya çalışılmasının sebebi budur. Hamas'ın, İhvan'ın ve diğer direniş gruplarının zayıflatılmasının altında da bu var. Siyonist şeytani akıl, Suud ve Bahreyn'le ortak hareket etmektedir. Ayrıca Mısır'ın firavunu Sisi, Mahmut Abbas ve Ürdün'ü de işin içine dahil ederek Kudüs'e reel anlamda sahip çıkan herkesi denklem dışında bırakmaya çalışıyor. Artık gizli hiçbir şey kalmadı." dedi.
"Her kesimi Kudüs konusunda elini taşın altına koymaya davet ediyoruz"
Kudüs'ün özgürlüğü Kürd'ün de Türk'ün de Arap'ın özgürlüğü anlamına geldiğini ifade eden Yavuz, "Siyonist rejimin sözde başbakanı Netanyahu, Umman'a ziyaret gerçekleştiriyor. Daha sonra sözde spor bakanı Birleşik Arap Emirlikleri'ne ziyaret gerçekleştiriyor. Bir sporcuları başarı kaydediyor. Orada siyonist rejimin marşı olan şu dizeleri okuyor. Bu dizeleri halkı Müslüman bir ülkede okuyor: 'bir Yahudi'nin ruhu hala hasret çeker, ileriye doğunun sonuna kadar bakan bir göz sürekli siyonu gözler. İki bin yıllık umut, topraklarımızda özgür bir halk olmak için siyon topraklarında ve Kudüs'te…' Hiçbir şey bilmesek bile bu marşın sözleri her şeyi ifade ediyor." diye konuştu.
"1917'de resmi olarak bir süreç başladı." diyen Yavuz, şöyle devam etti:
"Lord Arthur Balfour 67 kelimelik bir mektupla Ortadoğu denilen İslam dünyasının değil, dünyanın kalbine zehirli bir hançer sapladı. Her kesimi elini taşın altına koymaya davet ediyoruz. Kudüs tutsaksa Türkistan da Kürdistan da Arabistan da tutsaktır. İslam dünyasının en kadim halklarından biri olan Kürt halkına bir statü tanınmamışsa bunun önemli sebeplerinden biri de Kürdistan topraklarının önemli bir kısmının siyon topraklarında olmasıdır. Yereldeki basiretsiz yöneticileri de gözden uzak tutmamak gerekir elbet. Kudüs'ün özgürlüğü Kürdün de Türkün de hülasa bütün insanlığın özgürlüğü anlamına gelecektir."
"Kudüs'e sadece sözle sahip çıkılmaz"
Kudüs'ün Müslümanlar için itikadi bir mesele olduğunu sözlerine ekleyen Yavuz, "Kudüs bizim için salt kırmızıçizgi değil, itikadi bir meseledir. Rabbimiz buraya sahip çıkılması gerektiğini söylüyor. Buranın üzerinde gelişen projeleri deşifre etmeye çalışıyoruz. Bu bilinçle hareket ediyoruz. Bir gün halkımız teveccüh eder, Rabbimiz izin verirse bu milletin ordusunun yönünü Kudüs'e doğru çevireceğiz. Ferasetsiz ve beceriksiz politikalarla, sadece sözle Kudüs'e sahip çıkılmaz. Şurası net: Siyonizm sadece İslam coğrafyasının değil dünya barışının önündeki engeldir." dedi.
"Kudüs düşerse sahabeler şehri Diyarbakır da evliyalar diyarı İstanbul da düşer"
Kutuplaşan bütün kesimlerin saflarını Kudüs üzerinden birleştirmekle mükellef olduğunu söyleyen Yavuz, sözlerine şöyle devam etti:
"Köle ruhlu Sisi ile Mahmut Abbas bir ayaya gelerek Gazze'nin Sina'ya taşınmasını görüşüyor. Gazze'de direniş oldukça siyonist kendini rahat hissetmiyor. Gazze'yi boşaltıp Batı Şeria'nın bir kısmı ile Gazze'nin tamamını Sina yarımadasına taşımak istiyor. Bu, Camp-David Anlaşmasından çok daha büyük bir ihanettir. Mısır'ın firavunlarından Enver Sedat, 1978 yılında siyonistleri bir devlet olarak kabul edip İslam Dünyası'na ihanet anlamı taşıyan bir anlaşmaya imza atıyor. Şu anda Gazze'nin Sina Yarımadasına taşınacak olması Camp-David Anlaşmasından daha büyük bir ihanettir. İslam dünyası aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakmalıdır. Kutuplaşan, kamplaşan bütün kesimler saflarını Kudüs üzerinden birleştirmekle mükelleftirler. Kudüs düşerse sahabeler şehri Diyarbakır da evliyalar diyarı İstanbul da düşer."
"Gazze halkına diz çöktürmek istiyorlar"
Gazze'ye sızma projesinin Sina Yarımadası projesinin bir planı olduğuna dikkatleri çeken Yavuz, "Gazze'ye sızma projesi Sina projesinin bir planıydı. Kassam Tugaylarının Komutanları ve 7 Mücahitleri şehit oldu. Gazze halkına diz çöktürmek istiyorlar. Gazze halkına şunu dedirtmek istiyorlar; 'Sina'ya gittiğimizde abluka bitecekse, rahata ereceksek, biz Hamas üzerinde baskı kuralım, yeter artık insanca yaşamak istiyoruz. Ticaretimiz yapmak istiyoruz' dedirtmek istiyorlar. Bu bir tuzaktır. Siyonist terör rejimi mutlak bir itaat ve teslimiyet ister. Siyonist işgalci ve emperyalistleri İslam dünyasında istediği lider profili İbni Selman'dır, İbni Zayed'dir. Ruhsuz, mankurtlaşmış ve köleleştirilmiş tetikçi sözde liderler istiyorlar. Verilen talimatı yerine getiren köle istiyorlar. Onun için Hamas'a yaptırmak istedikleri, Türkiye'ye, İran'a, İhvan'a yaptırmak istedikleri budur. Bu liderlik değil gönüllü bir köleliktir." dedi.
"BM ve uluslararası kamuoyunun Yemen'de devam eden iç savaşa yönelik ürkütücü sessizliği devam etmektedir"
Yemen'in ilgisiz bırakıldığını söyleyen Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz gündem değerlendirmemizde değindik. BM ve uluslararası kamuoyunun Yemen'de devam eden iç savaşa yönelik ürkütücü sessizliği devam etmektedir. Uluslararası hukukun açıktan ihlal edilmesi ve insanlığa karşı ağır suçlar işlenmesi karşısındaki bu sessizlik ve tepkisizlik, ABD ve Suud'un başını çektiği ülkelerin tavrı ile doğrudan alakalıdır. Hal-i hazırda Yemen'de hem açlık hem de öldürücü salgın hastalıklar noktasında dünyadaki en büyük insani kriz yaşanmaktadır. ABD'nin desteğiyle bölgeye saldırılar düzenleyerek katliamlara imza atan Suudi Krallığı ve Birleşik Arap Emirlikleri diğer yandan da işledikleri cürmün dünya kamuoyu nezdinde ifşa olmaması adına Yemen'deki bu insani trajediyi adeta unutturmak istemektedirler. Bu çeteyi tanıyalım. Bu çete ABD, onu yöneten Kuşner denilen siyonist bir adam var. Siyonist Rothschilld Ailesine mensup. Bunun da yetiştirdiği ajanları Suud Veliahd Prensi İbni Selman, İbni Zayed. Bunun gönüllü tetikçiliğini yapıyor. ABD, siyonist israil, Suud, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün ve Bahreyn ile Firavun Sisi şu anda Arap NATO'su adında bir yapılanmaya giderek bazen Türkiye'yi, bazen Hamas'ı ve İran'ı düşman göstererek şeytani bir şekilde siyonist israil'in üzerini örtme, gizleme şeklinde adımlar atmaktadırlar. Yemen'de meydana gelen durum budur."
"Yemen'de siyasi bir çözümü devreye koymalıyız"
Ümmetin servetini Trump'a peşkeş çeken Suud çetesinin Kaşıkçı cinayetinde suçüstü yakalandığını söyleyen Yavuz, "Suriye meselesinde artık şu aşamaya gelelim dedik; birbirimizi kamplaştıracak eylemlerden uzak duralım. Buradaki suç Amerika'nın ajandası doğrultusunda hareket eden ülkelerin mi suçu yoksa Esed'in arkasındaki ülkelerin mi suçu? Bunu tartışmayı bir yere bırakmalıyız. Siyasi bir çözümü devreye koymalıyız. 25 milyon nüfuslu bir ülkede 20 milyon insan öldürücü hastalıkların pençesindeyse, her 10 dakikada bir çocuklar ölüyorsa sözler, kelimeler kifayetsizdir. ABD'nin öncülüğünde Suudi ve BAE orada her gün katliamlara imza atıyor. Yüzlerce binlerce insanı katlediyor. Aynı zamanda Suud krallığının siyonizm benzeri bir ablukayla insani yardımların ulaşmasına engeller var. İbretlerle dolu bir mesele ki hicaza hâkim olan bir çete yapılanması, ümmetin yüzlerce milyar dolar servetini Trump'a, ABD'ye peşkeş çekiyor. Yemen'i açlık ve hastalıkların pençesine düşürebiliyor. Bunun hiçbir mazereti yoktur." dedi.
"Kaşıkçı cinayetiyle ilgili belgeleri dünya kamuoyuna açıklayın!"
Son olarak Kaşıkçı Cinayetiyle ilgili gizli belgeleri dünya kamuoyuna açıklaması için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenen Yavuz, "Bir kez daha Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum. Elinizdeki belgeleri dünya kamuoyuna açıklayın! Bu, organize bir cinayettir. Bu çetenin işbaşından uzaklaştırılması dünyanın barışı için atılacak önemli bir adımdır. Hiçbir pazarlığa konu etmeden bir insanı öldüren, cesedini eritip yok eden bir çetenin İslam Dünyasını nasıl bir tehlikeye atabileceğini herkes görmüştür." şeklinde konuştu. (Ramazan Casuk-İLKHA)