6-7 Ekim Şehitleri unutulmuyor
PKK’liler tarafından 7 Ekim 2014 yılında kurban etti dağıttıkları sırada Şehit edilen Yasin Börü, Riyad Güneş, Hasan Gökgöz ve Hüseyin Dakak’ın arkadaşları, şehitler hakkında bilinmeyenleri anlattı.
6-7 Ekim 2014’te Kurban bayramında fakir ve yoksul ailelere et dağıttıkları sırada HDP yöneticilerinin Kobani olaylarının bahane ederek yandaşlarını sokağa çağırması ile PKK/HDP’liler tarafından hunharca katledilen Yasin Börü, Riyad Güneş, Hasan Gökgöz ve Hüseyin Dakak’ın arkadaşları İLKHA’ya konuşarak, şehitlerin örnek şahsiyetini ve yaşantılarını gözyaşları içerisinde anlattılar.
Riyad Güneş, Hasan Gökgöz ve Turan Yavaş’ı yakından tanıyan Mehmet Çiftçi, onların daima şehadeti arzuladıklarını belirterek sonunda bu arzularına kavuştuklarını ifade etti.
Şehit Riyad’dan bahseden Çiftçi, onu çok fedakâr ve kanaatkâr olduğunu belirterek ekmeğini inşaatlarda çalışarak kazandığını hatırlattı.
Çiftçi, “Şehit Riyad medreselerde veya Kur’an-ı Kerim kurslarının yapımında çalıştığı zaman herhangi bir ücret almaz, karşılığını Allah’tan beklerdi. Tanıştığımdan beri onun güzelliklerine şahit oldum. Şehadetinden 3 gün önce beraberdik. Şehit Hasan’ı da alıp evlerine gittik. Ne gariptir ki, Şehitleri anlatan ‘Elveda Dost’ filmini izledik. İzlediğimiz filmde Şehitler yaşayan insanlar gibi halkın içinde gezerdi. Şehit Hasan ve Şehit Riyad birbirine bakıp gülümsedi. Şehit Hasan, ‘Bize de nasip olur mu Şehadet?’ dedi. Şehit Riyad da, ‘Eğer Şehit olursak, yanınızda dolaşacağız.’ diye ekledi.” dedi.
“Bir annemiz rüyasında gördü şehadetini”
Şehit Riyad ile şehadetinden bir gün önce beraber olduklarını belirten Çiftçi, “Bir geziye çıktık. Gezi sırasında bir annemiz Riyad’a su getirmişti. Sonra annemiz, bir rüya görmüş. Rüyada, Riyad, Şehit olmuştu. Annemizi ziyarete gelerek yarın dışarı çıkmamasını çünkü tehlikeli olduğunu söylemiş. Annemiz, sonraki gün televizyondan izlemiş gerçekten Şehit olduğunu. Yine aynı gün Riyad, bana İmam Hüseyin’in mezarına gitmek istediğini söyledi. Diğer Şehitlerin mezarlarını dolaştık. Güler yüzünü eksik etmedi yine. Biliyor gibi konuşuyordu, Şehitlik hakkında. Biz latife yapıyorduk ancak nereden bilecektik yarını Şehit olacağını? diye konuştu.
Çiftçi, konuşmasına şöyle devam etti: “Şehit oldukları gün yoksullar için dağıtılacak kurbanlıkların olduğu yere gittim. Şehit Turan ve Şehit Hüseyin oradaydı. Hüseyin beyaz bir gömlek giymiş, şık olmuştu. Ona, latife yaparak, ‘Bu ne güzellik, Hüseyin?’ deyince o da ‘Her zamanki halim’ diye cevapladı. Şehit Turan ise her zaman ki gibi yoksullara dağıtılacak etlerle ilgileniyor, et yetişmeyen evleri sorguluyordu. Kimse ne olacağını bilemezdi o gün. Olaylar vardı, yine ama her zamanki küçük çaplıydı.”
Yasin Börü, Riyad Güneş, Hüseyin Dakak ve Hasan Gökgöz’ün katledildikleri günü ve olayı hatırlatan Çiftçi, ilk başlarda Şehit Yasin’i kayıp sandıklarını sonradan acı gerçeği öğrendiklerini söyledi.
Katliamın ardından şehitlerin devamlı rüyalarına girdiğini söyleyen Çiftçi, “Hep, hoş elbiseler ve kokular içinde rüyalarıma geliyorlardı. Aradan 2 yıl geçmesine rağmen unutamıyoruz, her hatırladığımızda boğazımız düğümleniyor. Çünkü, vahşice katledildiler. Şahadetleri bizleri etkiledi çünkü hiç bu kadar yakından şahit olmamıştık Şehitlerin varlığına.” diye belirtti.
“Şehit Riyad ve Şehit Hasan ile beraber medresenin inşaatında çalıştık”
Şehit Yasin Börü ile Şehit Hüseyin’in hocası ve Şehit Hasan Gökgöz ile Şehit Riyad Güneş’in dava arkadaşı olan Mahmut Hasar ise şöyle konuştu: “Şehitlerle Kur’an-ı Kerim kursunda tanıştık. Çocuklara ders veriyorduk şehitlerle beraber. Sosyal etkinliklerde çocuklarla ilgilenirlerdi. Şehit Riyad, fedakarlığı ve ihlası ile lisan-ı hal ile bize ders verirdi. Şehit Riyad ile Ramazan’ın son günleri itikafa kalırdık. Bir medrese vardı, tamire ihtiyacı vardı. Kendisi inşaat ustası olduğu için itikafa niyetlenmesine rağmen bu işi seçti ve şöyle dedi: ‘Ne zaman Ramazan ayının son günlerde itikafa niyetlensem, Allah daha hayırlı işleri önüme çıkarıyor. Şehit Riyad ve Şehit Hasan ile beraber Medresenin inşaatında çalıştık. Dedik ki, ‘İnşallah, Allah bu işi itikaftan sayar ve kabul buyurur. Şehitler, esnaflık yaparlardı. Boş zamanlarında ise öğrencilerle maddi ve manevi yönden ilgilenirlerdi.”
“Çok üzüldüğü Myanmar ve Arakan Müslümanlarının katledildiği gibi katledilerek şahadeti tattı”
Hasar, “Şehit Yasin Börü ile arefe günü beraberdik. Telefon istedi, annesini aramak için. Bilmiyorduk, son geceleri olduğunu. Annesinden izin alarak, Kur’an-ı Kerim kursunun temizliği ile meşgul oldu. Şehit Hasan her zaman dünyada ezilen ve katledilen mazlum, mustazaf insanlar, Müslümanlar üzerinde düşünüyor ve üzülüyordu. Hatta Arakan’a giderek Mazlum Müslümanlara yardım etmek istediğini söyledi. Ne hikmettir ki en çok üzüldüğü Myanmar ve Arakan Müslümanlarının katledildiği gibi katledilerek Şahadeti tattı. Şahadetleri bizim için şereftir. Zaten Şahadet her gün ettikleri duaydı, kabul oldu.” diye konuştu.
Hasar, şehitlerin çok yardımsever olduklarına vurgu yaparak “Suriyeli muhacirler için kendi evlerindeki eşyalarından, annelerinin kollarındaki bileziklere kadar yardım ettiler.” dedi.
Şehit Riyad’ın vesilesiyle İslamî davayla tanıştığını söyleyen Ramazan Aydın, şehidin, ailesine ve çevresine daima İslam’ı anlattığını belirtti.
Aydın, “En kötü insan ile dahi neşeli geçinirdi. İnsanları üzmez, kırmazdı. Yardımseverdi. Üslubü, hoşgörülüğü, dürüstlüğü ile herkesi etkiliyordu. En çok istediği şey, çocuklarının saf İslam ile yetişmesiydi. Çalışkan ve yetenekliydi. Bir iş yaptı mı sağlam yapardı. Çevresi iyisiyle kötüsüyle, güçlüsüyle zayıfıyla, yaşlısıyla genciyle sevilen sayılan bir insandı. İnsanlar ona saygı gösterirdi. Büyüklerin ortamında otururdu. Her türlü sıkıntıdan İslami bir şuurla sıyrılırdı. Annesini çok severdi. Düşünerek iş yapardı.” ifadelerini kullandı.
“Onları uğurlarken dahi içim el vermiyordu”
Kurban bayramının 2’nci günü Şehit Hasan ve Riyad tarafından ziyaret edildiğini anlatan Murat Acak ise. “Hasan ve Riyad ile beraber ziyaret etmeye geleceklerini söylediler. Yemek getirdim, yedik. İslami film izledik. Filmin Şahadet sahnesinden etkilenen Şehit Hasan ve Riyad, ‘Biz de Şehit olacağız. Geleceğiz size takılacağız.’ dediler. Sanki içlerine doğmuştu. Şehit Hasan, ‘İnşaallah, Şehit olduğumuzda sizin yanınıza geleceğiz ama siz bizi görmeyeceksiniz, duymayacaksınız’ dedi. Benim içime de doğmuştu, sanki bu onların son ziyaretiydi. Onları uğurlarken dahi içim el vermiyordu. Kapının önünde bir süre bekledim. Şehit Riyad, ‘Beklemene gerek yok, sen içeri gidip kapıyı kapat.’ dedi. Ben yine de onlar aşağı inene kadar baktım. Bir ayrılık hissi vardı içimde.” şeklinde konuştu.
“Namaz kılmayan bir arkadaşıma nasihat ederek daha kârdayım”
Riyad Güneş’in, bir gece yarısı kendisini arayarak “Batman’da PKK Kur’an-ı Kerim kurslarını Molotof ile yakmış. Aynısını Diyarbakır’da yapma ihtimalleri var mı?” diye endişelerini dile getirdiğini aktaran Acak, bir anısını şöyle paylaştı: “Şehit Yasin ve Hüseyin ile Kur’an-ı Kerim kursunun önünde oturduk çerez alıp yerken, Şehit Hüseyin bir arkadaşıyla karşılaştı. Derken, arkadaşıyla konuşmaya başladı. Konuşması uzun sürünce, ona atıştırmalıkları bitirdiğimizi söyledik. Ama o, ‘Benim kazandığım daha büyüktü. Ben namaz kılmayan bir arkadaşıma nasihat ederek daha kârdayım.’ dedi. Şehit Yasin’in yükseklik korkusu vardı. Köprüden geçince dahi demirlere tutunarak geçermiş. Ne hikmetse, Şahadeti yüksekten atılarak oldu. Demek, Allah ona büyük mükafat hazırladı. Bir kardeşim, Şehit Yasin’in mezarında ağlayarak, ‘Yasin biz her geldiğimizde bize bir şeyler ısmarlardın, neden şimdi bizi eli boş bırakıyorsun.’ deyince, saniyeler içinde bir kadın elinde portakallar ile kardeşimize ikramda bulunuyor.”
“Namazlarında secdeleri öyle uzatırdı ki, ölmüş sanırdın”
Amcasının oğlu Hüseyin Dakak ile birlikte büyüyen Mazlum Dakak ise “Şehit Riyad ve Şehit Hasan ile de Kur’an-ı Kerim kursunda tanıştık. Şehit Hüseyin ihlaslı ve cesurdu. Şehit Riyad ve Hasan ise bir beden azaları gibiydi. Şehit Hüseyin Dakak ile aynı iş yerinde çalışıyorduk. Bir gün bana evlilik ile ilgili bir soru sormuştu. Ben, anlattıktan sonra ‘Allah, sana da nasip etsin.’ deyince, kendisi, ‘Allah, bana nasip etmesin. Ben Allah’a kavuşmak, ona yaklaşmak istiyorum.’ diye cevapladı. Ondan alacağım vardı. İsteyince, ‘Sana firdevste vereceğim.’ dedi. Namazlarında secdeleri öyle uzatırdı ki, ölmüş sanırsın. Kendisine sorunca da namazda kendini kaybettiğini söylerdi. Hep bana Şahadetten, ibadetten nasihatler ederdi bana. Bu masum gençler, fakirlere yardım dağıtırken, PKK tarafından en şiddetli bir şekilde katledildiler. Cenazesini morgda gördüm. Sırtından 40 yakın bıçak darbesi almıştı. Karın tarafında da kurşun yaraları vardı. Hasan’ın boğazını kesmişlerdi. Daha zulmün her türlüsünü yapmışlardı. Yasin zaten tanınmaz haldeydi. Vahşi hayvanlar, bu kadarını yapmazlardı. Elleri kırılsın.” diye konuştu.
“Şehitler zaten Kevser havuzunda buluşmak üzere sözleşmişti”
Şehitlerin bir diğer dava arkadaşı olan Şükrü Kurt onları şöyle anlattı: “Şehid Riyad Güneş, “Şehitlik bana yakışi, ma zorla mıdır?’ Şehit Hasan Gökgöz, ‘Biz günahkârız!’ Şehit Hüseyin, her sabah, ders bitiminden sonra çocuklardan dua alır, öyle işe giderdi. Şehid Hasan, ‘Benim iki isteğim var: Umreye gitmek, Şehid olmak!’ derdi. Şehitler zaten Kevser havuzunda buluşmak üzere sözleşmişti. Yasin Börü ve arkadaşları, dünyadaki rızkı istemiyorlardı. Şehit gibi yaşamak ve şehid olmak istiyorlardı. Olar kelimelere sığmaz, onları anlatmaya da gücümüz yetmez. (İLKHA)