Koronavirüsün kaynağına dair muhtelif teoriler
ABD, dünyada atom bombası kullanmış yegâne devlet olma uğursuz ayrıcalığına sahip. (Ağustos 1945’te Japonya’ya karşı). Kore savaşında Çin ve Kuzey Kore’ye karşı biyolojik silah ve Vietnam’da ormanları yok etmek için Ajan Portakal kimyasalını kullandı.
ABD, Çin'i koronavirüsü yaymakla suçlamakta. Hatta 15 Mart'ta Donald Trump, adına “Çin virüsü” dedi. Bernie Sanders ve Joe Biden arasındaki tartışma programında CNN'den Dana Bash, bu iki demokrat rakibe virüsü yaydığı için Çin'e ne ceza vermek gerektiğini sordu. 12 Mart'ta Florida'da virüsü ortaya çıkardığı ve yaydığı için Çin aleyhinde 20 trilyon dolarlık (evet 20 trilyon!) toplu dava açıldı. Çin ise Amerikalıları, virüsü Wuhan'a Ekim ayındaki savaş oyunları esnasında getirmekle suçlayarak karşılık verdi. Wuhan'da ilk kaydedilen vaka Aralık 2019'daydı fakat “Çinlilerin iddiası” ABD'de çok daha önceden vakaların olduğu yönünde. ABD'den cevap talep ettiler ancak şu ana kadar hiçbir karşılık yok.
Koronavirüsün (DSÖ tarafından 11 Şubatta Resmen Covid-19 olarak adlandırıldı; ardından 11 Martta da pandemi ilan edildi) dünya geneline hızla yayılışını, bu virüsün nereden doğduğu ve nasıl yayıldığı soruları takip ediyor. Cevapları; enfekte yarasaların dışkısını burnuna çeken karıncayiyenlerin Çin'in Wuhan kentinde yaşayan insanlar tarafından tüketilmesinden, bu şehirdeki bir laboratuvardan kaçan virüse kadar uzanıyor.
Sosyal medya platformlarındaki uzman kişiler tarafından tartışılmakta olan laboratuvardan kaçış teorisi, Steven Mosher'ın 22 Şubatta New York Post'ta yayınladığı makalesinin ardından kuvvet kazandı. Sosyal bilimci ve Virginia Front Royal Nüfus Araştırmaları Enstitüsü müdürü Mosher, koronavirüsün, araştırmacıların yarasa koronavirüsleri üzerine çalışma yaptığı Wuhan Viroloji Enstitüsü'ndeki Çin Ulusal Bio-güvenlik Laboratuvarı'ndan kazara kaçmış olabileceği tahmininde bulundu.
Teorisi için, bu laboratuvarın ilk vakanın tespit edildiği balık pazarına olan uzaklığının 10 kilometreden daha az bir mesafede bulunması dışında bir delil öne sürmedi. Bu, Mosher için Çin'in kabahatini ispata yeterli bir delildi. Düzenli anti-Çin propagandası diyetiyle beslenen bu ülkede Mosher 'in makalesi, Amerikalıların en feci şüphelerini doğrulamış oldu. Ayrıca Trump rejimi propagandacılarının -dikkatleri kendi kabahatlerinin üzerinden çekmek amacına hizmetle- Çini habis gösterme çabasına hizmet etti.
Bu şekildeki ispatsız iddialara kızan Çin karşılık verdi. Solunum uzmanı Zhong Nanshan, 27 Şubat'taki bir basın toplantısında “COVID-19'ın ilk defa Çin'de görülmesinin, bunun kaynağının Çin olduğu anlamına gelmediğini” bildirdi. Orijinin herhangi bir yer olabileceği iddiasında bulundu. Bir ay öncesinde (24 Ocak 2020), ileri gelen Çinli araştırmacı ve doktorlar, Wuhan'da -kahir ekseriyeti erkek ve akut solunum probleminden mustarip- 41 hasta üzerinde yaptıkları çalışmanın bulgularını İngiliz tıp dergisi Lancet'te yayımladı. Şöyle yazdılar: “Hastalığın orijiniyle ilgili kanaatimizdeki majör boşluklar; epidemiyoloji, insana geçme süresi ve hastalığın klinik spektrumunun ileriki çalışmalarda ikmal edilmesi gerekliliği…” Diğer Çinli yetkililer daha açık sözlüydü: Virüsün Çin'e, 300 ABD askerinin Ekim ortasındaki Askeri Savaş Oyunları dolayısıyla Wuhan bölgesine intikal etmesi ve yerel nüfusa enfeksiyonu bulaştırması nedeniyle yayıldığını iddia ettiler. 23 Şubatta Çinli araştırmacılar, bulgularının, virüsün Wuhan kaynaklı olmadığını, dışarıdan getirildiğini kanıtladığını kesin bir dille iddia etti.
İddialar serisi bu kez, Amerikalı yetkililerin Çin'e kendilerininkini savurmasıyla devam etti. Donald Trump -kendisine bunun Asya kökenli Amerikalılara karşı şiddete yola açabileceği hatırlatılmasına rağmen- “Çin Virüsü” ifadesinde ısrarcı olurken, Mike Pompeo da, “Wuhan Virüsü” ifadesini kullanıyordu. Göz göre göre yalan söyleyip ardından bunu açıkça inkâr eden Trump'ın aksine Pompeo, yalanını alenen itiraf etti. Yine de -herhangi bir delil sunmaksızın- Çin'i virüsün kaynağı ve İran'ı da onu yaymadaki ‘suç ortağı' olmakla suçladı.
Bu esnada hem İran hem de Çin, virüsün yayılmasındaki ABD rolünün araştırılması çağrısında bulundu. İran ayrıca, virüsün Amerika'nın İslam Cumhuriyeti'ne karşı biyolojik savaşı olup olmadığı konusunda kendi araştırmasını başlattı. Çok sayıda üst düzey İranlı yetkili ve parlamento üyesinin enfekte olduğu ya da koronavirüsten dolayı ölmüş olması gerçeği bu şüpheyi güçlendiriyordu.
Birleşik Devletler Hastalık Kontrol ve İzleme Merkezi direktörü Dr. Robert Redfield, 11 Martta Temsilciler Meclisi İzleme Komitesi huzurunda resmi açıklamada bulunurken, sıradan gribin sebep olduğu varsayılan bazı önceki ölümlerin aslında COVID-19'dan kaynaklı olduğunu kaydetti. Ertesi gün (12 Mart), Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao, sert sorular sormak üzere Twitter'ın başına geçti “ Hastalığı ilk yayan kişi ABD' de ne zaman fark edildi? Kaç kişi enfekte olmuştu? Hastanelerin ismi ne? Bunlar, epidemiyi Wuhan'a getiren ABD askerleri olabilir! Şeffaf olun! Elinizdeki verileri kamuoyuyla paylaşın! ABD bize bir açıklama borçludur!” Amerikalı araştırmacı yazar George Webb, Amerika'nın ‘hastalığı yayan ilk kişisi' olarak Wuhan Oyunlarına katılan Amerikan ordusu takımından Maatje Benassi adlı askerin ismini verdi. Çin'in ABD karşıtı iddialarını haklı çıkaran, Benassi'nin Çin'e hastalığı yaymış olabileceği tahmininde bulundu.
Bir başka Çin dışişleri yetkilisi Geng Shuang ABD'li yetkilileri, Çin'i koronavirüsten sorumlu tutan “ahlak dışı ve sorumsuz” açıklamaları dolayısıyla payladı. Amerikalılar, Dünya Sağlık Örgütü çabalarını övmesine rağmen Çin'i, pandeminin küresel etkisini fenalaştırmakla suçlamıştı. Geng, Çin'in önlemlerinin dünyanın pandemiye hazırlanmasına yardım ettiği konusunda ısrar etti.
Maryland'deki Ft. Detrick Birleşik Devletler Ordusu Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü'nün rolünü, sadece Çinli olanları değil, başka birçok analist de gündem konusu etti. CDC'den (Çev. Hastalık Kontrol ve İzleme Merkezi) bir ekibin Temmuz 2019'daki teftişi esnasında, bio-güvenlik protokollerini ihlal eden ‘ölümcül mikrobun' tespit edilmesiyle bu tesis Ağustos'ta kapatılmıştı. Bu tesis ne ve ne için üretiyordu?
ABD'nin mikrop ve virüs üretimindeki rolü üzerine başka rahatsız edici kuşkular da var. Henüz Kasım 2015'te, Chapel Hill'deki Kuzey Carolina Üniversitesinde “Çin'deki at nalı yarasalarında bulunan SHC014 koronavirüsünün yüzey proteinine sahip bir virüs geliştirildi. Diğer bilim adamları ‘Laboratuvar yapımı Koronavirüs tartışmaları tetikliyor' başlığı altında, işlev kazancı araştırmalarının riskleri konusunu gündeme getirdi.
Ve sonra, John Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi'nin ev sahipliğinde, Bill ve Melinda Gates Vakfı ve Dünya Ekonomik Forumu işbirliği ile New York'ta, 18 Ekim 20019'da Vaka 201 gerçekleştirildi. Bu toplantı, ‘Yeni Koronavirüs' olarak adlandırdıkları bir salgının patlak verişini mütalaa etmek içindi. Wuhan'daki Savaş Oyunlarının başladığı güne rastlamıştı. Bu bir tesadüf müydü? ‘Vaka 201' bildirgesinin bir kısmı şöyleydi:
“Son yıllarda dünya, giderek artan sayıda ve yıllık takribi 200 kadar epidemik vakayı müşahede etti. Bu vakalar artmakta; sağlık, ekonomiler ve sosyal hayat için yıkıcı olmaktadır. Henüz pandemik bir tehdit olmamasına rağmen bu vakaları yönetmek şimdiden küresel istiap haddini zorlamaktadır. Uzmanlar bu vakalardan birinin feci sonuçları olan bir pandemiye dönüşmesinin sadece an meselesi olduğu kanaatinde. ‘Vaka 201' olacak olan şedit bir pandemi; muhtelif endüstriler, ulusal hükümetler ve anahtar uluslararası enstitülerin güvenilir işbirliğine ihtiyaç duyacaktır.”
Son 20 yıla ait milyonlarla ifade edilen ( tahminler 5 milyondan 20 milyona kadar uzanıyor) korkunç katliam kaydının yanı sıra ABD, dünyada atom bombası kullanmış yegâne devlet olma uğursuz ayrıcalığına sahip. (Ağustos 1945'te Japonya'ya karşı). Kore savaşında Çin ve Kuzey Kore'ye karşı biyolojik silah ve Vietnam'da ormanları yok etmek için Ajan Portakal kimyasalını kullandı. ABD ayrıca Ocak 1991'de Irak'ı, toprağın zehirlenmesiyle sonuçlanan ve korkunç deforme bebekler doğmasına sebep olan, seyreltilmiş uranyum bombardımanına maruz bıraktı. Çok daha yakın zamanda İran, Küba ve Venezuela'ya felç edici ambargolar uyguladı. Bu yaptırımlar, sadece hedefteki halkları ekonomik ıstıraba maruz bırakmakla kalmadı, aynı zamanda lösemi ve diğer kanser türü hastalıklar için son derece gerekli ilaçların kendilerine ulaşmasını engel oldu.
Böylesine kanlı bir sabıka ile ABD'nin, koronavirüsü kasten yaratarak, kendisine düşman addettiği ülkelere yayıp yaymadığını sorgulamak doğaldır. Çin ve İran koronavirüsten etkilenen ülkeler arasındaki en büyük darbeyi alan ikisi. ABD yetkilileri ve yayın organları, ‘komplo teorileri' hakkında (sağda solda) saçma sapan propaganda yapacağına suçunu itiraf edip sorulmakta olan sorulara dürüstçe cevap vermelidir. (Zafer Bangash / crescent.icit-digital.org - Çeviri: Medya Şafak)