Koronavirüste bulaşma katsayısı nedir?
Önlemler gevşetildiği Almanya’da salgın yeniden hız kazandı. Yetkililer, yayılmayı önlemek için bulaşma katsayısının mümkün olduğunca düşürülmesi gerektiğini belirtiyor. Peki bulaşma katsayısı nedir ve nasıl belirlenir?
Koronavirüs kapsamında alınan tedbirlerin kademeli olarak gevşetilmesi, Almanya’da güncel bulaşma katsayısının artmasını da beraberinde getirdi. Robert Koch Enstitüsü (RKI) tarafından Cuma günü 0,83 olarak açıklanan bu sayı, bugün ise 1,10 olarak belirlendi. Peki Almanya'da önlemler gevşetilirken dikkate alınan ve salgının kontrol altına alınmasında önemli bir gösterge olan bulaşma katsayısının yüksek olması ne anlama geliyor ve bu sayı nasıl hesaplanıyor?
Hastalığın yayılma hızının düşmesi
Almanya'da bilim insanlarının "reprodüksiyon" olarak adlandırdığı bulaşma veya bulaşıcılık katsayısı, kısaltmasıyla "R değeri" şeklinde ifade ediliyor. Bu katsayı, virüsün yayılma potansiyelini açıklayan en temel kavramlardan biri.
Belirtilen sayının 1’den büyük olması, enfekte kişilerin bu hastalığı en az bir başka kişiye daha bulaştırdığı anlamına geliyor. Bu durum da toplumda hasta sayısının yükselişe geçmesi demek.
Bulaşma katsayısının 1’den küçük olması ise enfekte kişi sayısının giderek azalması anlamına geliyor. Bu durumun matematiksel karşılığı ise “R n geçiyor.
Peki hangi faktörler bulaşma katsayısını etkiliyor ve bu sayı nasıl hesaplanıyor? Bu sorunun cevabını DW’ye açıklayan epidemiyolojist Adam Kucharski, matematiksel modellemeler yaparak enfeksiyonun gidişatını daha iyi anlamaya çalışan bir bilim insanı. Çalışmalarının sonuçları ise siyasetçilerin daha iyi kararlar almasına yardımcı olabilir. Bulaşma katsayısını değerlendirerek virüsün yayılma hızını azaltmak ve temel haklara getirilen kısıtlamaları gevşetmek mümkün.
Dört temel değişkenle hesaplanıyor
Adam Kucharski COVID-19’dan önce Ebola, SARS ve grip gibi hastalıklar hakkında da çalışmalar yürütmüş bir araştırmacı. Çalışmalarını “Bulaşıcılığın Kuralları: Bazı Şeyler Neden Yayılıyor ve Neden Duruyor” adlı kitabında açıklayan Kucharski, bir hastalığın bulaşma potansiyelinin dört değişkene bağlı olduğunu belirtiyor. Yazı dili İngilizce olan bu kitapta, bu değişkenlerin baş harfleri birbiri ardına sıralandığında ise D-O-T-S (Türkçe: Noktalar) adlı kural ortaya çıkıyor.
-Süre (Duration): Enfeksiyonun ne kadar sürdüğü, bulaşma katsayısını belirleyen en önemli etkenlerden biri olarak sayılıyor. Bir kişi ne kadar uzun süre hasta kalırsa, diğer insanlara o hastalığı bulaştırma olasılığı da o kadar artıyor. O kişinin çabuk bir şekilde toplumdan izole edilmesiyse, başka insanlara virüs bulaştırmak için daha az zamanının olması anlamına geliyor. Ancak SARS-COV2’yi semptomlar başlamadan 2-3 gün önce kapmış olmak da mümkün. Bu da insanların hastalık taşıdıklarını farketmeden başkalarına virüs bulaştırmalarını kolaylaştıran etkenlerden.
-Fırsat (Opportunity): Virüsü bulaştırmak için, enfekte olmuş bir kişinin en az kaç kişiyle temas etmiş olması lazım? Adam Kucharski’ye göre, günde ortalama 5 farklı temas sonucunda virüs bulaşmış oluyor. Bu durum da davranışlarımızı neden değiştirmemiz gerektiğini açıklayan sebeplerden biri. El sıkışmak yerine el sallamak gibi yöntemlerle sosyal mesafelendirmeyi arttırmak, virüsün dolaşımını da azaltmayı sağlıyor.
-Bulaştırma olasılığı (Transmission probability): Virüs taşıyan bir kişinin, ikili buluşmalarda da virüsü diğer kişiyle bulaştırma olasılığı yüksek mi? Adam Kucharski ve ekibi, bu tür karşılaşmalarda her üç buluşmadan birinin virüsün bulaşmasıyla sonuçlandığını belirtiyor.
-Yatkınlık (Susceptibility): Bu üç koşulun sağlanması durumunda, virüsün bulaştığı insanda tutunup hasta etme olasılığı nedir? Bu zamana kadar hiçbir aşının bulunmadığını ve enfeksiyon oranının yüksek olduğunu göz önünde bulundurursak, bu sorunun cevabının neredeyse yüzde 100 olduğunu söyleyebiliriz. Bağışıklığın artmasıyla birlikte bu oranın düşmesi bekleniyor. Ancak anlamlı bir düşüş olması için, aşının bulunması şart.
Siyasi kararlar için kilit öneme sahip
Bu dört değişkenin değerlerinin çarpılması bize bulaşma katsayısını veriyor. Dolayısıyla, virüsün yayılmasını önlemenin yolu bu dört değişkenin bilinmesinden geçiyor. Hasta kişilere izolasyon, sosyal mesafelendirme, dirsek içinde öksürülme ve el yıkama gibi önlemlerle ilk üç değişkenin değerlerine müdahale mümkün. Ancak yatkınlık değerini değiştirebilmek için aşı şart.
Temel bulaşma ya da bulaşıcılık katsayısı R0 ise, bulaşma katsayısı R’dan farklı bir değeri işaret ediyor. Alınan önlemlerden sonra veya bağışıklık kazanılması durumunda toplumda kaç kişinin bu hastalığa yakalandığını anlamak için kullanılan değer R olarak kabul ediliyor. R0 sayısı ise önlem alınmaması durumunda virüsün kaç kişiye bulaşacağını belirtiyor. Dolayısıyla R0 olarak tanımlanan "temel bulaşma katsayısı" kimsenin aşılanmadığı, hiçbir müdahalenin yapılamayacağı ve kimsenin bağışıklık kazanamayacağı durumlarda geçerli.
Almanya’da bu değerlerin hesapları Robert Koch Enstitüsü tarafından yapılıp yayımlanıyor. Kurumun verileri ise, SARS-CoV-2’ın ‘temel bulaşma katsayısının’ 2,4 ve 3,3 arasında değiştiğini gösteriyor. Bu da hiçbir önlem alınmaması durumunda, her enfekte kişinin 2 ile 3 arasında insana bu hastalığı yayabileceği anlamına geliyor. Salgını kontrol alabilmek içinse bulaşma katsayısının 1’in altına getirilmesi ve tüm etkileşimlerin 3’te 2’sinin önlenmesi gerekiyor.
Bugünlerde alınan tüm önlemler “çan eğrisini bükmek” için. Zira hasta kişi sayısının, sağlık sisteminin kapasitesini aşmaması gerekiyor. Aksi taktirde doktorların, hangi hastanın hayatını kurtaracaklarına dair seçim yapması söz konusu olabilir. (DW)