Türkiye’de istifa eden hekimlerin sayıları artıyor
Sağlık çalışanlarının kazançları, ağır çalışma koşullarına rağmen yüzde 40-60 oranında azaldı. İstifa ve emeklilik taleplerinde göğüs ve enfeksiyon hastalıkları uzmanları, acil servis ve aile hekimleri başı çekiyor.
“İnsan üstü bir tempoda görev yapan sağlık çalışanları yoruldu, tükenmişlik yaşıyor. Birçok hekim arkadaşımız istifa ediyor, emekliliğini istiyor, meslekten ayrılmayı bile göze aldı.”
Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Sekreteri Dr. Bülent Nazım Yılmaz’ın bu sözleri, korona krizi sürecinde Türkiye’de hekimlerin durumunu özetliyor. Ülke genelinde kaç hekimin istifa ettiği, kaçının emekliye ayrıldığına dair bir çalışma yürüten TTB’nin verileri henüz netleşmedi. Ancak çalışmayı koordine eden Dr. Yılmaz, acilen çözüm bulunmasının şart olduğunu söylüyor: “Çünkü bu sadece hekimleri değil, toplum sağlığını ilgilendiren bir mesele.”
Göğüs hastalıkları ve enfeksiyon uzmanları ilk sırada
Giderek yaygınlaşan istifa ve emeklilik taleplerinin salgınla mücadeleyi zorlaştıracağını belirten Yılmaz şu bilgileri veriyor:
"Önemli branşlarda yoğunlaştığını görüyoruz. Örneğin göğüs hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları uzmanları, acil servislerde görevli hekimler. Burada Sağlık Bakanlığı'na önemli görev düşüyor. Hekimlerin güvenli ve sağlıklı çalışma ve yaşam koşullarını hak ettiğini kabul ederek buna göre bir plan, program geliştirmesi gerek. Mesela çalışma sürelerini 6 saate düşürmesi gerekiyor. Sadece hekimler değil, tüm sağlık çalışanlarının dinlenme, kendini toplama ve moral kazanma durumunu gözetmesi gerekiyor.”
DW Türkçe’nin görüştüğü sahadaki hekimler ve TTB’nin verdiği bilgilere göre, çalışma saatleri günde sekiz saatin çok üzerinde. Dr. Yılmaz durumu şöyle ifade ediyor:
"Mesaiye kalıyoruz, nöbetler tutuyoruz, vakalar arttıkça çalışma saatleri de artıyor. Özellikle fakültelerde asistan hekimler açısından çok daha dramatik bir durumla karşı karşıyayız. Nöbet tutuyorlar, 24 saat çalışıyorlar, üstüne tekrar sekiz saatlik mesaiye devam ediyorlar. İnanılmaz zorlayıcı, insan üstü bir tempo. Hem Sağlık Bakanlığı, hem tıp fakültesi hastanelerinin dekanlık, başhekimlik ve rektörlüklerin bir an önce bu konuya eğilmesi gerekiyor. Çünkü bu toplum sağlığını tehlikeye atan bir durum.”
TTB, bir süre önce sosyal medya üzerinden bir kampanya yürütmüş ve hekimlerin uzun çalışma saatlerinin toplum sağlığını tehlikeye attığına dikkat çekmişti.
"36 saat uyumayan bir pilotun uçağına, 36 saat uyumayan bir şoförün aracına binmek ister miydiniz? Peki 36 saat uyumayan bir cerrahın sizi ameliyat etmesini ister misiniz?” sorularının dile getirildiği kampanya, kamuoyunun ilgisini çekti, ancak koşullar değişmedi.
Bakanlık, sağlık müdürlükleri ve hastane yöneticilerinin de çoğunun hekim olduğunu hatırlatan Yılmaz, “Meslektaşlarının ne zor şartlar olduğunu hissetmeleri, onların beklentilerini bilmeleri, bilmiyorlarsa öğrenmeleri gerek. Emreden, yok sayan değil, onlarla birlikte bu mücadeleyi sürdüren, onları dinleyen, önemseyen bir tarza ihtiyaç var” diyerek şunları söylüyor:
"Bu koşullarda mı çalışıyoruz? Hayır! Tam da tersi koşullar. Yukarıdan bakan, anlamayan, anlamak istemeyen bir tarzla karşı karşıyayız. Fakat ne yazık ki salgın dönemindeyiz ve bugün her zamankinden daha fazla anlaşılmaya ihtiyacımız var. Bugün her zamankinden daha fazla dayanışmaya ihtiyacımız var.”
İstifalar kabul edilmiyor, hekimler sıkışmış vaziyette
Salgının kontrolden çıktığı açıklamasıyla dikkat çeken Türk Toraks Derneği de hastanelerde iyi bir pandemi planlaması olmadığı için göğüs hastalıkları uzmanlarının aşırı iş yüküne maruz kaldıklarını bildiriyor.
Türkiye’de salgının başlarında takdire şayan adımlar atıldığını, ancak daha sonra Sağlık Bakanlığı’nın şeffaf olmaması, temel verileri paylaşma konusundaki isteksizliği ve işbirliğini reddetmesi nedeniyle kamu sektörü ile tıbbi ve bilimsel kuruluşlar arasında gerilimin arttığını dile getiren Toraks Derneği, Alanya, Batman, Manisa, Düzce, Kocaeli, Denizli başta olmak üzere istifalar ve emeklilik taleplerinin yaygınlaştığını ifade etti.
Sahadaki hekimler ve tabip odalarından alınan bilgiye göre, Mersin, Diyarbakır, Ankara, Gaziantep ve Urfa’da da benzer bir tablo var. Vaka artışlarının tırmandığı illerde, aile hekimleri arasında istifa, tayin ve emeklilik taleplerinin arttığı ifade ediliyor. Hem artan iş yükü, hem de COVID-19'a yakalanma riski nedeniyle aile hekimlerinin tükenmişlik yaşadığına dikkat çekiliyor.
Gaziantep'te son iki hafta içinde sadece bir kamu hastanesinde 12 hekim istifa etti. Tabip Odası’nın verdiği bilgiye göre kentteki kamu hastanelerinin her birinde ortalama 10 hekim istifa dilekçesi verdi. Ancak vakalardaki yoğunluk nedeniyle başvuruların hepsi kabul edilmiyor.
Çalışma süreleri arttı, gelir yüzde 40-60 düştü
DW Türkçe’nin görüştüğü meslek örgütleri, Türkiye’de bugüne kadar 57 sağlık çalışanı hayatını kaybettiği halde, COVID-19’un hâlâ meslek hastalığı olarak kabul edilmediğini hatırlatıyor.
Yüksek risk altında çalışan hekimlere PCR testi yapılmıyor, çalışma saatleri artıyor ve gelirleri düşüyor. Ankara Tabip Odası’nın verilerine göre halkın sağlığını korumak için mücadele eden sağlık çalışanlarının gelirleri, Haziran ayından beri yüzde 40-60 oranında düştü. 14 Ağustos’ta güncellenen bilgilere göre Ankara’da 517 sağlık çalışanı COVID-19’a yakalandı.
Salgının başlarında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından “her kademedeki sağlık çalışanına tavandan ek ödeme yapılacağının” duyurulmasına rağmen bunun gerçekleşmediği belirtiliyor. Ankara Tabip Odası, Mart ayından beri aile sağlığı merkezlerinde hiçbir sağlık çalışanına, Haziran'dan beri de pandemi hastanelerinin hiçbirinde ek ödeme yapılmadığı bilgisini verdi.
“Umutlarını yitirmiş durumdalar”
"Kaygılarımız Derinleşiyor!” başlıklı bir açıklama yapan Halk Sağlığı Uzmanları Derneği de, salgının kontrolden çıkma olasılığının güçlendiğini bildirerek şu ifadeleri kullanıyor: "Bunun nedeni, artan hasta sayıları, uzayan süreç, yorulan sağlık çalışanı ve yetersiz salgın yönetimi. Halkın sağlığını korumak devletin sorumluluğudur.”
Halk sağlığı uzmanı Prof. Nadi Bakırcı ise, "Hekimler çok düşük, komik sayılacak ücretlerle ve özlük hakları olmadan uzun süredir pandemiyle en ön saflarda mücadele veriyor” diyor. Bakırcı, hem yöneticileri hem de toplumu uyarıyor:
“Stres altında çalışıyor ve tükenmişlik yaşıyorlar. Çalışma koşullarının ve özlük haklarının iyileştirileceğine dair umutlarını da yitirmiş durumdalar. Sağlık çalışanları tükenirse mücadeleyi kazanma şansımız yok.” (DW)