İran'a karşılık Golan şantajı
ABD eski Başkanı Barack Obama döneminde Suriye ve Siyonist rejim İsrail arasındaki gizli müzakere iddialarının ayrıntıları yayınlandı.
Suriye ve işgalci rejim İsrail, Arap Baharı protestolarının patlak vermesi öncesinde, Şubat 2011’de ABD'nin arabuluculuğuyla bir barış anlaşması imzalamanın eşiğinde olduğu iddia edildi.
ABD’nin arabulucu yetkilisi; ‘önceki tüm anlaşma metinlerinin çok daha ötesinde olan bir anlaşma taslağı’ hazırladı. Taslakta, Şam'ın Tahran ve Hizbullah ile ‘askeri bağlarını’ koparması ve İsrail'in işgal altındaki Golan Tepeleri’nden 4 Haziran 1967 hattına çekilmesi karşılığında İsrail’e yönelik her türlü tehdidi ‘etkisiz hale getirmesi’ yer alıyordu iddiasında bulundu..
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu arasındaki müzakerelere katılan yetkililer, ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi Frederic Hof’un hazırladığı anlaşma taslağına ilişkin detayları, Şarku’l Avsat’a bizzat açıklamışlar.
Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim, Muallim’in hukuk danışmanı Riyad Davudi ve ABD'nin son Şam Büyükelçisi Robert Ford’un katılımıyla en az iki müzakere oturumu düzenlenmesi planlanıyordu. ABD eski Başkanı Barack Obama ve o zamanki yardımcısı Joe Biden (şuan ABD Başkanı), dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın katıldığı bu gizli müzakerelerden de haberdar olduğu söyleniyor.
Heyecan verici bir gösteri
ABD’nin eski Dışişleri Bakanı John Kerry, ‘Every Day Is Extra (Her Gün Daha Fazla)’ adlı kitabında, Beşar Esad’ın ABD eski Başkanı Obama'ya Siyonist rejim İsrail ile barışın sağlanması için bir teklif gönderdiğini ve Netanyahu’nun ise teklifi ‘şaşırtıcı’ bulduğunu yazdı.
Kerry kitabında, 2009 yılında ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’ne başkanlık ettiği dönemde Şam’ı ziyaret ettiğini ve Esad ile yaptığı görüşmede çeşitli konuları ele aldığını belirtiyor. Kerry, bu konular arasında, İzak Rabin, Şimon Peres, Ehud Barak, Ehud Olmert ve (1996 ve 1999 arasındaki ilk başbakanlığı döneminde) Benyamin Netanyahu hükümetleri sırasında yapılan, ancak başarısızlıkla sonuçlanan önceki girişimler çerçevesindeki Siyonist rejim İsrail ile barış anlaşmasının da olduğunu aktarıyor.
Kerry kitabında şu ifadelere yer veriyor:
“Esad, Suriye’nin 1967'de kaybettiği Golan Tepeleri’ni geri alabilmek umuduyla gerçek barış müzakerelerine girmek için ne gerektiğini sordu. Eğer bu konuda ciddilerse haber vermeden bir teklif sunmaları gerektiğini söyledim. Bana teklifin nasıl olması gerektiğini sordu, ben de düşüncelerimi onunla paylaştım. Bunun ardından Esad, üst düzey yardımcılarından birini kendisi adına Obama'ya bir mektup yazması talimatı verdi.”
Görüşmeleri sırasında Esad’ın Obama’dan Siyonist rejim İsrail ile Suriye arasındaki yeni barış müzakerelerini desteklemesini istediğini belirten Kerry, “Suriye, İsrail’in Golan Tepeleri’ni kendisine geri vermesi karşılığında bir dizi adım atmaya hazırdı” ifadelerini kullanıyor.
Esad ile görüşmesinin ertesi günü İsrail'e uçan Kerry, 10 yıl sonra yeniden iktidara dönen Netanyahu ile bir araya geldiğinde, Esad ile yaptığı görüşmeyle ilgili kendisine bilgi verdi. Kerry’nin kitabında aktardıklarına göre Netanyahu, Esad'ın bunca zamandır, daha önce adım atmaya hazır olduğunun çok daha ötesinde bir anlaşmaya ulaşmaya hazır olmasına şaşırdı.
Kerry, ‘Esad teklifini’ Netanyahu'ya sunduktan sonra Washington’a taşıdığını ve Obama yönetiminin Hizbullah'a yapılan bazı silah sevkiyatlarının durdurulması da dahil olmak üzere hem ABD hem de İsrail'e karşı ‘güven artırıcı önlemler’ talep ederek Suriye Devlet Başkanı’nın ciddiyetini test etmeye çalıştığını belirtiyor.
Kerry kitabında şunları yazıyor:
“Esad’ın, kendisine durdurmasını söylediğimiz Hizbullah'a yönelik davranış biçimini eskisi gibi sürdürdüğünü duyduğumu hatırlıyorum. Bu tam bir hayal kırıklığıydı, ama şaşırtıcı değildi.”
İran’ın operasyonları
1991'de Madrid Barış Konferansı'nın ardından barış görüşmelerinin başlamasından sonra Suriye ve İsrail arasında, ‘masanın dört ayağı’ olarak bilinen Rabin müzakerelerinin gerçekleştirildiği girişimler yapıldı.
Müzakerelerde geri çekilme, barış ilişkileri, güvenlik düzenlemeleri, Suriye ve İsrail genelkurmay başkanları arasında yapılacak toplantılar, Golan Tepeleri’nden ‘tamamen geri çekilme’ taahhüdü içeren gizli ve açık müzakereler, ‘normal barış ilişkileri’ kurma görüşmeleri için takvim belirlenmesi ve büyükelçiliklerin yanı sıra 4 Haziran 1967 hattındaki sınır kapılarının açılmasının tartışılması gibi konuların ele alınması bekleniyordu.
Kasım 1995’te İsrail Başbakanı Rabin’in suikast sonucu öldürülmesi sonrasında (Şimon) Peres, Suriye ile barış anlaşması yaparak konumu güçlendirmeye çalıştı. Bu nedenle anlaşmaya varmak için iki ülke arasındaki müzakereleri hızlandırdı. Bunun üzerine 1996 yılının başlarında ikili görüşmeler başladı. Fakat görüşmeler, Tel Aviv, Aşkelon ve Kudüs'teki intihar saldırılarının ardından çöktü. İlgili bir kaynağın aktardığı bilgilere göre o dönem görüşmelere katılan İsrail heyeti, ABD'deki bir müzakere oturumunda Suriye heyetine, ‘müzakereleri engellemeye yönelik saldırıların arkasında İran’ın olduğunu’ bilgisini verdikten sonra Suriye’nin ‘terör saldırılarını kınaması gerektiğini’ dile getirdi. Ancak müzakereler çöktü ve Peres hükümeti, Lübnan’daki ‘Gazap Üzümleri’ adlı operasyonu başlattı.
1996 yılında iktidarı Netanyahu hükümeti devraldıktan sonra eski Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, 1998 yılında, Amerikalı işadamı Ronald Lauder aracılığıyla Netanyahu ile ‘geniş kapsamlı ve ayrıntılı’ bir anlaşma için müzakerelerde bulunduğu iddiası var.
Daha sonra Netanyahu’nun halefi Ehud Barak da müzakerelerin yeniden başlaması için teklifte bulundu. Kendisi ile eski Suriye Dışişleri Bakanı Faruk eş-Şara arasında eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın himayesinde İsrail’in Suriye’ye barış ve güvenlik düzenlemeleri karşılığında Haziran ayına kadar Golan Tepeleri’nden çekilmeyi teklif ettiği bir görüşme gerçekleşti. Washington yakınlarındaki Shepherdstown'da, çetrefilli bir dosya olan su sorunun ele alındığı ayrıntılı çalışma oturumları düzenlendi. İsrailliler, su konusunun ‘kırmızı bir çizgileri olduğunu söylediler. Bunun üzerine Amerikalılar bir barış anlaşması taslağı benzeri bir ‘çalışma raporu’ sundular.
Obama, 2000 yılının başlarındaki müzakere turunun sonunda Amerikalılara, İsrail'e gitmesi ve ardından müzakerelere devam etmek için Shepherdstown'a dönmesini gerektiren ‘karmaşık iç durum’ nedeniyle bir barış anlaşması imzalayamayacağını söyledi. Sağlık sorunları yaşayan (baba) Esad dönemindeki son girişim, Mart 2000’de, Cenevre'de Clinton ile yaptığı görüşme oldu. Suriye-ABD zirvesi, Clinton’ın daha önce Esad’ın reddettiği 4 Haziran hattı ve Taberiye Gölü (Celile Denizi) haritasını sunması sonrası Suriye’nin Taberiye Gölü kıyısına erişimiyle ilgili anlaşmazlık nedeniyle 20 dakika içinde çöktü.
Beşar Esad, 2000’li yılların ortalarına gelindiğinde, uluslararası toplumdan tecrit edilmiş haldeki Suriye’nin devlet başkanlığını devraldı.
Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin 2005 yılında öldürülmesinin ardından Şam, Tel Aviv'le Washington'ın uyguladığı tecriti kaldırmaya yönelik müzakereler yapma arzusunu dile getirerek, esneklik gösterdi.
Türkiye, 2008 yılı sonlarında, o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Esad ve dönemin İsrail Başbakanı Olmert arasında yaptığı arabuluculuk sayesinde doğrudan müzakerelerin ön görüşmelerine sponsor oldu. Ancak İsrail’in aynı yılın sonunda Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılar nedeniyle bu girişim de çöktü.
Avrupa ülkelerinin Suriye’ye uyguladığı tecrit sona erdikten sonra ABD’nin tecridi de sona erdi. Robert Ford, ABD’nin Şam büyükelçiliğine atandı.
Washington, 2010 yılında, Ankara'nın çabaları, Obama yönetiminin barış sürecini harekete geçirme arzusu ve Suriye-İsrail müzakerelerinin gidişatını test etmek için George Mitchell'in ABD'nin Ortadoğu özel temsilcisi atanması da dahil olmak üzere önceki çabaları üzerine yeni bir girişim inşa etmeye başladı. Bu son girişim gizliydi. Müzakere sürecine dahil olan ülkelerde bu müzakereleri bilenlerin sayısı oldukça sınırlıydı.
ABD tarafında Başkan Obama, Yardımcısı Biden, Dışişleri Bakanı Clinton, Ulusal Güvenlik Danışmanı Tom Donilon, ABD'nin Tel Aviv Büyükelçisi Dan Shapiro ve Şam Büyükelçisi Robert Ford müzakerelerden haberdardı.
Suriye tarafında, Devlet Başkanı Esad, Dışişleri Bakanı Muallim ve Hukuk Danışmanı Davudi müzakereleri, Muallim, Davudi, Hof ve Ford arasında yapılan görüşmeler sırasında öğrendiler.
Siyonist rejim İsrail'de ise müzakerelerden haberdar olanların sayısı Hof'un dönemin Savunma Bakanı Ehud Barak'ın da katıldığı Netanyahu ile Başbakanlık resmi konutunda yaptığı görüşmelere katılanlarla sınırlıydı.
Esad-Hof
Bu çerçevede yapılan son görüşme 28 Şubat 2011'de, yani Libya ve Mısır'da rejimlerin değişmesine neden olan ve Şam'da gösterileri başladığı Arap Baharı’nın ortasında Esad ile Hof arasında gerçekleşti.
Anlaşmanın taslağını hazırlayan Hof, taslağın, İsrail'in Golan Tepeleri'nden 4 Haziran hattına çekilmesi karşılığında Şam'ın Tahran ve Hizbullah ile ‘askeri bağlarını’ koparmasını öngördüğünü söylediğini iddia ediyor.
ABD’li eski bir komutan ve ihtilaflı bölgelerin sınırlarını belirleme alanında uzman olan Hof, 1990’lı yılların başlarında 4 Haziran hattını çizen ilk kişiydi.
ABD son Şam Büyükelçisi Ford, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, Hof Şam’a geldiğinde Esad ile yapacağı görüşmeye, ancak Hof’un Büyükelçilik konutu olan evinde kalması şartıyla kabul ettiğini söyledi. Suriyeli istihbarat servislerinin Hof ile arasında geçen konuşmayı duymaları için onu açık bir hattan aradığını belirten Ford, “Suriyelilerin bizim bir ekip olduğumuzu anlamaları için sizin ve yardımcınızın Büyükelçilik konutunda kalmanız şartıyla görüşmeye katılmayı kabul ediyorum” dediğini ve böyle de olduğunu söyledi. Hof’un kendisine görüşmenin içeriğinden bahsettiğini söyleyen Ford, “Esad'la yapılan görüşmede yaşananların ayrıntılarını ve genel olarak müzakereleri anlatması için bundan sonrasını ona bırakıyorum” ifadelerini kullanıyor.
Siyonist rejim İsrail tarafından 2012 yılında yayınlanan raporlara göre Hof’un hazırladığı taslak, İsrail'in Suriye ile İran arasındaki bağların kesilmesine yönelik bir ‘beklentisini’ içeren kapsamlı bir barış anlaşması karşılığında Netanyahu'nun 4 Haziran 1967 sınırlarına çekilme talebine olumlu baktığı ve Şam'a Golan Tepeleri’nin tam kontrolünü vereceği müzakereleri içeriyordu.
Görüşmelerin içeriğini bilen yetkililere göre Hof, ‘Esad'ın İran ve Hizbullah ile arasındaki ilişkiyi sona erdirdiği ve dikkatini ABD ve ılımlı Arap ülkeleri ile ittifaklara çevirdiği bir barış anlaşmasının mümkün olduğuna’ ikna olmuştu.
Şarku’l Avsat’a konuşan yetkililerden biri, “Bir barış anlaşması taslağı görmedim. Bunlar müzakerenin sonu değil, başlangıcıydı” ifadelerini kullanırken bir başka yetkili, “İki tarafın belirli bir takvim üzerinde anlaşıp anlaşmadıkları veya Golan Tepeleri’ndeki su sorununa bir çözüm bulup bulmadıkları net değildi” şeklinde konuşuyor.
Suriye, İsrail'in 4 Haziran hattının ötesindeki su kaynakları üzerinde hakkı olmadığını söylerken, İsrail, ordusu 4 Haziran hattının gerisinde olsa bile suya erişim sağlayacak lojistik bir askeri varlığının olmasını istediğini söylüyordu.
Su ve Taberiye Gölü kıyısına konusundaki anlaşmazlık, Mart 2000'deki (baba) Esad-Clinton zirvesinin Esad’ın göl kıyısına erişim konusunda ısrarı ve Ehud Barak’ın bunu reddetmesi sonucu çökmesine yol açan nedenlerden biriydi. Öte yandan İsrailliler göl kıyısının çevresinde, herhangi bir anlaşma olmadan Suriye'nin buraya erişimini imkansız kılan bir yol inşa ettiler.
Hof’un arabuluculuğunun ‘koşullu ve zorlayıcı’ olduğunu söyleyenler, 1990’ların ortalarında görev yapan ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Warren Christopher’ın ‘Ya olursa?’ başlığı altında liderlik ettiği müzakerelerde Esad’a “Eğer Rabin Golan Tepeleri’nden tamamen çekilme sözü verirse? Barışçıl ilişkilere (normalleşmeye) hazır mısınız?” önerisinde bulunulduğunu belirttiler. İzak Rabin o dönem cebine, Esad'ın barış ilişkileri ve güvenlik düzenlemelerini içeren talepleri kabul etmesi halinde Golan Tepeleri’nden tamamen çekilmeye yönelik hazırlıkları içeren bir taslak koydu. Yetkililerden biri, Netanyahu’nun Hof’un arabuluculuğunda, ‘Suriyelilerin bölgesel yönelimlerini değiştirmelerini ve İran ile bağları kesmelerini öngören bir barış anlaşmasına razı olmaları halinde, Golan Tepeleri’nden tamamen çekilmeye hazır olduğunu’ ifade ettiği iddiası var.
Şarku’l Avsat’a konuşan ABD'li bir yetkili, tarafların ciddiyetinden şüphe olmadığını söyledi. Yetkili “İsrailliler Suriye yaklaşımında stratejik bir değişiklik, Suriyeliler ise 4 Haziran hattına kadar tüm bölgeleri geri almak istiyordu ve müzakereler bu şarta bağlıydı. Her iki tarafta da büyük bir ilerleme kaydedildi. ABD’nin müzakerelerin ciddiyeti konusunda hiçbir şüphesi yoktu. Diğer tarafın ne kadar ileriye gideceğini öğrenmek konusunda hem Esad hem de Netanyahu ciddi bir tutum içerisindeydi. Hof'un Esad ile 28 Şubat'ta yaptığı görüşme, Esad'ın neler yapabileceğine dair açık bir işaretti” ifadelerini kullandı.
Amerikalılar, anlaşmanın yazılı taslağının ABD’ye ait olduğunu söyleme konusunda oldukça heveslilerdi. Bu onlar için önemliydi. Bunun nedeni, ABD'nin Ortadoğu özel temsilcisi George Mitchell’in Netanyahu ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (Ebu Mazen) arasında herhangi bir anlaşma formüle etmemesiydi. Bunun yanı sıra ABD’nin Suriye ve İsrail arasında doğrudan görüşmelerin olmadığı, bunun yerine müzakerenin Hof üzerinden yapıldığına dair bir iddiası vardı.
Güvenin inşası
Suriye protestolarının patlak vermesinin onuncu yıldönümünün arifesindeki son müzakere girişimi büyük önem kazanırken özellikle (Suriye'deki ana aktör) Moskova, Şam ve Tel Aviv arasında ‘güveni inşa etmek’ için esir takası anlaşması, Yermuk Kampı'ndaki mezarlıkta bulunan İsrailli askerlerin kalıntılarının iadesi, 2018'deki Golan Tepeleri ile ilgili görüşmelere yeniden başlamasına garantörlük yapılması ve İran ve milislerinin Suriye'nin güneyinden uzaklaştırılması gibi konulara odaklanan bir arabuluculuğa liderlik ediyor.
Müzakereler, Arap ülkelerinin, Şam ile Tel Aviv arasında kanalları açmaya veya aralarında bir barış anlaşmasına ulaşılması için girişim başlatmaya ve Suriye'nin yeniden inşası için fon sağlamaları ve ekonomik sorunlarını çözmeleri karşılığında İran'dan ‘uzaklaşması’ olasılıklarını test etmek için gizli toplantılar düzenlemeye niyetli olduklarına dair haberlerin ardından bir kez daha önem kazanıyor.
Tel Aviv, özellikle ABD eski Başkanı Donald Trump’ın 2019 yılında İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki ‘egemenliğini’ desteklemesi ve İran’ın Suriye'deki askeri noktalarına düzenlediği bombardımanları sürdürmesinin ardından siyasi müzakerelere, Şam ise ‘İsrail’in Golan Tepeleri’nden tamamen geri çekilmesini’ öngörmeyen ve ‘İran ile stratejik ilişkilerini tehlikeye atan’ bir barış anlaşmasına ilgili göstermedi.
ABD’nin Şam Büyükelçisi Ford, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Esad’ın karşılığında çok şey almadıkça İsrail'le barış anlaşması imzalaması artık oldukça zor. Çükü şuan İran'ın, milislerinin ve Hizbullah’ın desteğine ihtiyacı var. Aksi takdirde rejimin, Badiye (Suriye Çölü), Humus, Suveyda ve Dera'nın bir bölümünü kontrol etmesine kim yardım edecek? Esad bir barış anlaşması imzalayıp Şam'da bir İsrail büyükelçiliği açsa bile Şam, Batı'dan mali yardım alabilecek mi? Terör örgütleri olarak listeleme, Lübnan'a müdahale ya da bazı istisnaların yanı sıra Arap ve Avrupa ülkelerinin yardımlarının gelişi ile ilgili ABD’nin bazı yaptırımları kaldırılabilir. ABD’de barış anlaşması imzalansa bile Esad'a sempati duyulmayacaktır. Herhangi bir barış anlaşması karşılığında teklif edilebileceklerin de sınırları vardır” ifadelerini kullandı.
Öte yandan, Şam'ın yaklaşımına ilişkin değerlendirmede bulunan bir Arap yetkili, rejimin bir barış anlaşmasının imzalanmasını, Golan Tepeleri’nin tamamını geri alacağına dair açık bir garanti olmaksızın kabul etmesinin ve İran'dan tamamen uzaklaşmasının zor olduğunu söyledi.
Suriye, İsrail, bölge ve ABD’deki durumu yakından takip eden üst düzey bir yetkili ise mevcut duruma ilişkin yorumunda, “Bu belki de geçtiğimiz yıllardaki gibi Suriye ile İsrail arasında bir barış anlaşmasına ulaşma çabasının sonuncusuydu. En iyi ihtimalle yeni bir uzlaşı veya anlaşma varılsa da onlarca yıldır okuduğumuz ve müzakere ettiğimizden farklı olacaklardır.” iddiasında.(Şark’ul Avsat)