Siyonist rejim İstanbul'da protesto edildi
Siyonist İsrail'in Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya yaptığı baskınlar ve zulümler İstanbul'da Anadolu Gençlik Derneği ve Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı öncülüğünde protesto edildi.
İstanbul'daki Kudüs Gönüllüleri, İsrail İstanbul Başkonsolosluğu önünde toplanan binlerce vatandaş "İstanbul’dan Gazze’ye direnişe bin selam", "İşgalci İsrail Filistin'den DEFOL" sloganları ile Filistin'deki direnişe destek mesajları gönderdi.
Anadolu Gençlik Derneği İstanbul Şube Başkanı Yunus Genç, programın açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Genç konuşmasında "Mescid-i Aksa, Müslümanların kırmızı çizgisidir. Efendimiz (sas), ‘Mescid-i Aksa’ya gidin ve içinde namaz kılın. Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamaz iseniz kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin’ buyurmuşlardır. Zeytinyağı bir semboldür. Bize düşen tarih boyunca vahyin, tebliğin ve mücahedenin merkezi olmuş bir beldeye sahip çıkmak, oranın bir İslam şehri olması için her türlü desteği o topraklara vermektir." dedi.
AGD İstanbul Şube Başkanı Yunus Genç'in yaptığı açıklaması şu şekilde:
"Her Ramazan ayının son Cuma günü Kudüs günü olarak programlar tertip edilmektedir. Siyonist Terör örgütü İsrail, Müslüman toplumun Kudüs meselesindeki hassasiyetini tekrardan tazelediği bugünde kutsalımız olan Mescid-i Aksa’ya haince ve teröristçe saldırılar düzenlemekten çekinmemektedir.
Bugün ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa, peygamberler şehri Kudüs ve bereketli Filistin toprakları işgal atındadır. 1916 Mayıs’ında imzalanan Syces-Picot Antlaşması, Kasım 1917’de yayınlanan Balfour Deklarasyonu, Şubat 1945’de gerçekleşen Yalta Konferansı işgalcilerin kim olduğunun göstergesidir. İşgalciler bu topraklara nasıl geldilerse öyle de gideceklerdir.
Mescid-i Aksa, Müslümanların kırmızı çizgisidir. Efendimiz (sas), ‘Mescid-i Aksa’ya gidin ve içinde namaz kılın. Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamaz iseniz kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin’ buyurmuşlardır. Zeytinyağı bir semboldür. Bize düşen tarih boyunca vahyin, tebliğin ve mücahedenin merkezi olmuş bir beldeye sahip çıkmak, oranın bir İslam şehri olması için her türlü desteği o topraklara vermektir.
Kudüs coğrafyamızın ayrılmaz bir parçasıdır. Çünkü Kudüs demek Mekke demektir, Medine demektir. Kudüs demek Şam, Bağdat, Kahire demektir. Kudüs demek Meşhed, Kum, Tahran demektir. Kudüs demek Diyarbakır, Ankara, İstanbul demektir. Biz biliyoruz ve inanıyoruz ki Kudüs’e sahip çıkmak, Bağdat’a, Şam’a, Tahran’a, Beyrut’a, Kahire’ye ve Mekke’ye sahip çıkmaktır. Biz biliyoruz ki Kudüs’e sahip çıkmak Müslüman ya da değil tüm mazlumlarının dertleriyle dertlenmektir.
Kudüs’e yürümek Müslümanların yeryüzünün Firavunlarının, Nemrutlarının, Ebu Leheblerinin zulümlerinden kurtuluşunun en önemli sembolüdür.
Terör örgütü İsrail, ‘çok yakında nasıl bir inkılâba uğrayıp devrileceğini’ görecektir. Terör örgütü İsrail’in Kudüs’ten ve işgal ettiği topraklardan sökülüp atılacağı günler çok yakındır. Sadece güçten anlayan, insanlıktan nasibini almamış, her gün onlarca insanı gözünü kırpmadan öldüren ve yaralayan, gözü yaşlı Filistinli annelerin acılarına acı katan, genç çocukları öldürmekten çekinmeyen, bebek, kadın, yaşlı demeden kan döken terörist örgüt İsrail, hak etti tokadı Allah’ın izniyle bir araya gelmiş, birlik olmuş Müslümanlar tarafından yiyecektir. Bölgeye ve Dünya’ya huzur ancak bu şekilde gelecektir.
Bundan sonra söz bitmiştir artık. Bu zalimlere anladığı dilden konuşma vaktidir. TBMM toplanmalıdır. İslam İşbirliği teşkilatının toplanması sağlanmalıdır. Ordumuz teyakkuz haline geçmesi gerekir. Allah için yola çıkanın yardımcısı Hazreti Allah'tır. Milyonlarca Kudüs Gönüllüsü olarak yola çıkmaya, Aksa için kanımızı akıtmaya ve canımızı vermeye hazırız. Son Siyonist ölünceye kadar mücadeleye devam edeceğiz. Mücahedemiz; başta Kudüs ve tüm İslam beldeleri, kutlu bir zaferle Siyonizm'den kurtulana dek devam edecektir.
Terör örgütü İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yapmış olduğu haince saldırıları kınıyor ve lanetliyoruz. Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu, verdikleri diriliş mücadelesinde onlarla birlikte saf tuttuğumuzu bir kez daha belirtmek isteriz.
Filistin ve Kudüs davasının yılmaz savunucusu Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın; “Zafer inananlarındır ve zafer yakındır. Allah nurunu tamamlayacaktır.” İnancıyla Filistinli kardeşlerimizi ve Kudüs davasını savunanları selamlıyoruz."
"Artık somut adımlar atılmalı"
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Ömer Faruk Yazıcı, programa katılarak Siyonist İsrail'in Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya yaptığı baskınlar ve zulümlere tepki gösterdi. Yazıcı, "Siyonist İsrail’in zulmünü bitirmek sadece Filistin’de Mescid-i Aksa’da direnen Müslümanların değil dünya üzerinde 2 milyar Müslümanın görevidir. Bu zulüm iki Milyar Müslümanın izzetine haysiyetine yapılmaktadır." dedi.
"Bugün devlet gücü iktidarın elindedir ve sadece kınama mesajları yayınlamakla meşguller. İktidar, sivil toplum kuruluşu gibi davranamaz; davranmamalıdır! Bugün, sadece kınamanın ötesine geçemeyen her açıklama boştur! Artık edebiyat parçalamayı bırakın, iş yapın!" diyerek hükümete seslenen Saadet Partisi İl Başkanı Yazıcı, "Söz konusu Mescid-i Aksa olduğunda bu aziz milletin tamamının desteğini alabilecek yetki sahibisiniz. Sözler tükenmiştir şimdi artık somut adımlar atma zamanı.
Sayın Cumhurbaşkanımız devletin başı olarak derhal en yüksek yaptırımları ülke gündemine almalı ve bütün partiler mecliste bunu yek vücut bir şekilde dünyaya ilan etmelidir. Ulusal ve uluslararası bütün hukuk mekanizmaları işletilmeli ve İsrail'e gereken ders verilmelidir. Masaya her türlü seçenek yatırılmalı ve ivedilikle harekete geçirilmelidir." ifadelerini kullandı.
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Ömer Faruk Yazıcı'nın programda yaptığı açıklaması şu şekilde:
"Bismillahirrahmanirrahim
Essealamu Aleyküm
Kıymetli Kardeşlerim, Kalbi ve aklı Kudüs’te olup bedenen burada bir araya gelen güzel insanlar.
Nerede bir zulüm olsa yüreği kanayanlar,
Nerede bir mazlumun canı yansa ahını işitenler
Nerede bir zalim görseler yumrukları kaskatı kesilen kıymetli kardeşlerim.
Hepimizin malumu Mescid-i Aksa’ya yapılan bu zulüm ilk değildir ancak son olması için elimizden gelenin en iyisini yapmak mecburiyetindeyiz.
Siyonist İsrail’in zulmünü bitirmek sadece Filistin’de Mescid-i Aksa’da direnen Müslümanların değil dünya üzerinde 2 milyar Müslümanın görevidir. Bu zulüm iki Milyar Müslümanın izzetine haysiyetine yapılmaktadır.
Siyonistler zulmünü sadece bugün göstermiyor ya da sadece Filistin’deki Müslümanlara göstermiyor ya da sadece mescidi aksaya yaptıkları saldırıyla göstermiyorlar. 8 milyarlık insanlık alemini sömürerek kendilerine köle bırakarak, milyarca insanı açlıkla yoksullukla sınayarak, milyonlarca çocuğun en ufak ilaca dahi ulaşmasını engelleyerek yapmaktadır.
İslam Dünyasının içinde bulunduğu dağılmışlığın, acziyetin bedeli Filistin’in kanayan yarasıdır. Bu mesele malesef sadece duygusal bir haykırış ile geçiştirildi yıllarca.
Ancak bilinmelidir ki acı ve öfke sadece insani bir tavırdır. Asıl olan teşkilâtlı yek vücut olmuş siyasal bir dava etrafında kurulan birliğin öfkesi olmalıdır.
İşgalci İsrail koca İslam coğrafyasının ortasında kurulmuş ve cüretkâr bir tavırla, bir avuç teröristle Müslümanların evinde, yurdunda kutsalına, namusuna kıblesine el uzatmaktadır.
Kardeşlerim evet öfkeliyiz evet içimiz parçalanıyor ama vallahi utanıyoruz. Bu utanç hem müminin utancı hem de coğrafyası parçalanmış öz yurdunda garip olan bir neferin utancıdır.
Filistin'de cereyan eden zulüm İslam alemine kurulmuş olan emperyalizmin akan irinidir.
Ya bu emperyalizme boyun eğip talan olan bir coğrafyada utanç içinde yaşayacağız!
Ya da yüreklerimizi emperyalizme karşı imanla siyasi dava ile yırtarcasına ortaya koyacağız.
Emperyalizm tek dişi kalmış bir canavar ve bunca İslam ilini yutarcasına önce yalnızlaştırıyor sonra kanını emiyor.
Kardeşlerim hamasi söylemlere hiç gerek yok burada yapılması gereken vakarlı bir duruşun sergilenmesi olacaktır. Zulüm aleni yapılmakta ise çözüm de acil ve somut olmalıdır.
Biz biliyoruz ki birlik olmuş bir İslam alemi İsrail'in zulmünü ve dahi onun şahsında emperyalizmi kovmaya muktedirdir. Bu şuurla bir nida yükseltiyoruz başta iktidara sonra bütün İslam devletlerine!
Güç ancak İslam aleminin selameti ve İslam birliği altında insanlığı koruduğu, hizmet ettiği ölçüde helaldir. Bütün kuvvetimizle 50 den fazla devlet ile bu kudreti en çıplak haliyle gösterme günüdür.
İslam Birliği için bir umut ışığı olan D8 bu denli işlevsiz ve atıl kaldıkça bu zulüm, bu pervasızlık durmayacaktır.
Türkiye D8'e iki dönem başkanlık etti. İslam illeri İsrail zulmüne karşı somut adımlar bekledi ancak sadece birkaç kınama ve sonra normalleşme adımları atıldı
İslam İşbirliği Birliği Teşkilatı kendi kuruluş manasına uygun bir şekilde derhal bir araya gelmeli ve bütün yaptırımları gündemine almalıdır.
Bugün devlet gücü iktidarın elindedir ve sadece kınama mesajları yayınlamakla meşguller. İktidar, sivil toplum kuruluşu gibi davranamaz; davranmamalıdır! Bugün, sadece kınamanın ötesine geçemeyen her açıklama boştur!
Artık edebiyat parçalamayı bırakın, iş yapın! Zira onlarca kez tecrübe edilmiştir ki İsrail, ancak güçten anlar; laftan ve kınanmaktan anlamaz!
Söz konusu Mescid-i Aksa olduğunda bu aziz milletin tamamının desteğini alabilecek yetki sahibisiniz. Sözler tükenmiştir şimdi artık somut adımlar atma zamanı.
Sayın Cumhurbaşkanımız devletin başı olarak derhal en yüksek yaptırımları ülke gündemine almalı ve bütün partiler mecliste bunu yek vücut bir şekilde dünyaya ilan etmelidir. Ulusal ve uluslararası bütün hukuk mekanizmaları işletilmeli ve İsrail'e gereken ders verilmelidir. Masaya her türlü seçenek yatırılmalı ve ivedilikle harekete geçirilmelidir.
Buradan açık bir şekilde ifade ediyoruz!
Ya bu gücü bırakın, Mazisi şerefle dolu Rahmetli Erbakan hocamızın şuuru ile İsrail'e gereken cevabı biz verelim, ya da gereğini yerine getirin.
Sadece zulme küfür etmek imanın ve siyasal vicdanın gerektirdiği ölçü değildir. Zulme geçit vermemek boynumuzun borcudur.
Buradan bütün dünyaya ve gözü dönmüş terörist İsrail’e sesleniyoruz: Bu zulmü mutlaka kıracağız orada tükenmeyecek güçte, imanlı milyonlarca Müslümanın siper olacak göğsü var.
Bu çağın Selahaddin’i kudretli ve imanlı bir İslam Birliği olacak ve bunu biz Türkiye olarak inşa edeceğiz.
Dost ve düşman bilsin ki kazanacağız, kazanacağız mutlaka kazanacağız.
Bunca yaşananlardan sonra hala İsrail ile normalleşme girişimleri asla kabul edilemez bir durumdur.
Şunu zihinlerinize kazıyın…
İsrail’le normalleşmek anormalliktir. Eğer İsrail ile normalleşme girişimleri varsa oradan zulüm çıkar. Zulmedenle normalleşmek zulme ortak olmaktır.
Bakınız muhterem kardeşlerim
Eskiden biz bu meydanlara birkaç stk nın davetiyle geliyorduk
Şimdi hamdolsun ki yüzlerce stk nın çağrısıyla bir araya geliyoruz
Eskide İsrailin zulmünü kınayan 20-30 milletvekili vardı
Şimdi hamdolsun yüzlerce milletvekili israili kınıyor
Eskiden kınayan bir bakan dahi yoktu ama şimdi kınamayan bakan yok..
Bütün bunlara şükrediyoruz ancaaak
Peki soruyorum kardeşlerim bu durumdayken düne göre israilin zulmü azaldı mı… maalesef hayır
Demek ki bir şeyler eksik…Yetmiyor kardeşlerim, bitmiyor zulüm…
Eskiden meydanlara iktidarlara adım attırmak için çıkıyorduk, şimdi iktidardakilerle meydanlarda eylem yapar olduk..
Peki kim icraat yapacak…
Mescidi aksa konusunda atılacak adımlarda bu millet arkanızda, durmayın ilerleyin…
Mührü elinde bulunduranlar söz söylemek değil iş yapmak zorundadır…
Kardeşçe, yüreğimiz yandığı için bu hatırlatmaları yeniden yapıyoruz ve artık bir güç olarak Türkiye’mizi yaşadığımız bu sıkıntıları çözüme kavuşturacak iradede istiyoruz.
Ve inanıyoruz bunu başaracağız Allah’ın izniyle…
Geceniz, duruşunuz, tavrınız kıyamınız mübarek olsun
Allaha emanet olunuz…"(Milli Gazete)