Amerika olmadan İsrail var olabilir mi?
İşgalci rejim İsrail yıllardır kendisini Washington'a olan orantısız bağımlılığından kurtarmayı umuyordu. Bu bağımlılık birçok biçim aldı: mali ve askeri yardım, siyasi destek, diplomatik koruma ve daha fazlası.
29 Mart'ta Türkiye'de bir araya gelen Rus ve Ukraynalı heyetler, bir anlaşmaya varılması halinde Kiev'e güvenlik garantörü olabilecek ülkelerin listesi konusunda ilk mutabakata vardığında, bahsedilenlerden biri de İsrail'di. Diğer ülkeler arasında ABD, İngiltere, Çin, Rusya, Fransa, Türkiye, Almanya, Kanada, İtalya ve Polonya yer aldı.
İsrail'in Rusya-Ukrayna görüşmelerindeki siyasi önemini, Rusya'nın İsrail'e olan güvenine karşı, Tel Aviv'in Kiev'le olan güçlü bağlarına dayanarak açıklayabiliriz. Ancak bu, İsrail'in İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana tartışmasız en ciddi uluslararası çatışmada nasıl geçerlilik kazanmayı başardığını rasyonalize etmek için yetersizdir.
Savaşın başlamasının hemen ardından, İsrailli yetkililer doğrudan veya hatta sözde çatışmaya dahil olan birçok ülke arasında mekik dokumaya başladılar. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Türkiyeli mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere İstanbul'a uçtu. Erdoğan, bu görüşmenin sonucunun "Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerde bir dönüm noktası" olabileceğini söyledi.
İşgalci rejim İsrail yıllardır kendisini Washington'a olan orantısız bağımlılığından kurtarmayı umuyordu. Bu bağımlılık birçok biçim aldı: mali ve askeri yardım, siyasi destek, diplomatik koruma ve daha fazlası. Chuck Freilich'in Newsweek'te yazdığına göre , "2019-28 için [Washington ve Tel Aviv arasında] kabul edilen on yıllık askeri yardım paketinin sonunda, toplam [ABD'nin İsrail'e yaptığı yardım] rakamı yaklaşık 170 milyar dolar olacak. "
Birçok Filistinli ve diğerleri, ABD İsrail'i desteklemeyi bırakırsa İsrail'in basitçe çökeceğine inanıyor. Ancak, en azından teoride, durum böyle olmayabilir. Mart 2021'de New York Times'ta yazan Max Fisher, 1981'de İsrail'e yapılan ABD yardımının "İsrail ekonomisinin neredeyse yüzde 10'una eşdeğer" olduğunu, 2020'de ise yaklaşık 4 milyar dolarlık ABD yardımının "yüzde bire yakın" olduğunu tahmin ediyordu.
Yine de bu yüzde birlik para İsrail için hayati önem taşıyor, çünkü paranın çoğu İsrail ordusuna akıtılıyor ve bu da onu Filistinlilere ve komşu Arap ülkelerine karşı rutin olarak kullanılan silahlara dönüştürüyor. İsrail askeri teknolojisi bugün 40 yıl öncesine göre çok daha gelişmiş durumda. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) rakamları, İsrail'i 2016 ve 2020 yılları arasında dünyanın sekizinci en büyük askeri ihracatçısı olarak gösteriyor. Yalnızca 2020'de İsrail silahlarının tahmini ihracat değeri 8,3 milyar dolar. İsrail askeri donanımı, ABD ve AB'nin yanı sıra Küresel Güney de dahil olmak üzere dünya çapındaki birçok güvenlik aygıtına giderek daha fazla dahil edildiğinden, bu rakamlar artmaya devam ediyor.
İsrail'in bölgesel ve uluslararası stratejisi, bazıları Washington'unkilere doğrudan muhalefet olmak üzere, birden çok yönde ilerliyor gibi görünüyor. Yine de, ABD Kongresi'nde devam eden İsrail etkisi sayesinde Washington, işgal devletini sorumlu tutmak için çok az şey yapıyor. Bu arada İsrail, ABD'nin Ortadoğu'daki siyasi tavrını değiştirdiğinin ve Pasifik bölgesi ile Doğu Avrupa'ya doğru ilerlediğinin tamamen farkında olduğu için, Tel Aviv'in "temiz kırılma" stratejisi her zamankinden daha hızlı ilerliyor. Ancak bu riskleri de beraberinde getiriyor. İsrail şimdi daha güçlü olsa da, komşuları da güçleniyor.
Bu nedenle, Filistinlilerin, İsrail'in hayatta kalmasının artık ABD'ye bağlı olmadığını, en azından geçmişte olduğu kadar özünde olmadığını anlamaları çok önemlidir. Hal böyle olunca, İsrail işgali ve apartheid'e karşı mücadele, artık orantısız bir şekilde Tel Aviv ve Washington'u 50 yıldan uzun süredir birleştiren "özel ilişkiyi" kırmaya odaklanamaz.
Siyonist rejim İsrail'in ABD'den "bağımsızlığı", Filistin'in özgürlük ve adalet mücadelesinde dikkate alınması gereken riskler ve fırsatlar içeriyor.(İsrail Post)