JİTEM davasında beraat kararı
'Bu cezasızlık politikası, devletin kendi kolluk görevlisini korumasının bir sonucudur'
Ankara JİTEM davasında 16 sanık hakkında verilen beraat kararını İHD Kayıp Komisyonu üyesi Avukat Derya Yıldırım değerlendirdi. Yıldırım, “Bu cezasızlık politikasının ve devletin kendi kolluk görevlisini korumasının bir sonucudur” dedi.
1993-1996 yılları arasında 19 kişinin öldürülmesi ile ilgili 2023'te açılan ‘Ankara JİTEM davası'nda tüm sanıklar hakkında beraat kararı verilmesini değerlendiren İHD Kayıp Komisyonu üyesi Avukat Derya Yıldırım, “Kayıplara yönelik gerçekleştirilen bu cinayetler insanlığa karşı bir suçtur. Adli bir cinayet vakası değildir. Bu sebeple zamanaşımı gibi faili korumaya yönelik bu durumun devre dışı bırakılması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, eski Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, özel harekat polisleri Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel ve Enver Ulu sanık olarak yargılandı. 19 sanıklı davanın 26 Mayıs’ta görülen 7’nci duruşmasında sanıkların tümü hakkında beraat kararı verildi.
'Cezasızlık politikası uygulanıyor'
Artı Gerçek’e konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Yöneticisi ve Kayıp Komisyonu Üyesi Avukat Derya Yıldırım, cezasızlık politikasına dikkat çekerek, “Söz konusu kayıplar, infaz edilenler Kürt olunca, siyasi bir saik olunca, burada adalet, hukuk, kanunlar tamamen devre dışı kalıyor. Öncelik bunu gerçekleştiren suçlunun korunması oluyor. Hiç soruşturma işlemi dahi görmemiş onlarca benzer durumda dosya var. Ne yazık ki mahkeme aşamasına gelse dahi faili cezalandırmayan bir sonuçla karşı karşıya kalıyoruz. Zaten adalete olan güven yeterince sarsılmışken verilen beraat kararları da ortada bir adaletin olmadığını, gerçekten bir yargılamanın yapılmadığının en büyük göstergesi oluyor” dedi.
'Yargılamalar göstermelik'
Faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturmaların açılması, bunların davaya dönüşmesi konusunda yargının isteksiz davrandığını belirten Yıldırım, bazı faili meçhul cinayetlere ilişkin davaların açılmasının tamamen kamuoyu baskısından kaynaklandığını söyledi. Gerçeklerle yüzleşilmesinin faili meçhul cinayetlerle ilgili adil yargılama yapılması ile olabileceğine işaret eden Yıldırım, “Kurumlar, kayıp yakınları, hak örgütleri bu dosyalarla ilgilenmese, kamuoyunda yer edinmese, yargının bu dosyalara ilişkin dava açması bir yana, herhangi bir işlem dahi yapması bile mümkün olmayacaktı. Buna rağmen gerçek bir yargılamadan bahsedemiyoruz ne yazık ki. Beraat, zamanaşımı, failin ölmüş olmasından kaynaklı davaların düşmesine gerekçe gösteriliyor. Düşme kararları, tamamen göstermelik bir yargılama söz konusu olduğunu gösteriyor. Yani failin yargılanması gerçek bir adalet için değil bazı sesleri bastırmak için yapılıyor” ifadelerini kullandı.
'Faili meçhul cinayetler insanlığa karşı işlenen suçtur'
Adil bir yargılamanın nasıl sağlanacağı konusuna da değinen Yıldırım, olaya tanık olan kişilerin vereceği bilgilerin önemli olduğunu söyledi. Bu cinayetlere ilişkin bir komisyon kurulabileceğini, komisyonun bu olayları aydınlatmada rol alabileceğini belirten Yıldırım, şöyle devam etti: “Tarafsız bir araştırma yapılır ve tespiti yapılan kişiler hakkında gerçek bir yargılama söz konusu olur. Zaten birçok kayıp ve faili meçhul ailesi ya da bu cinayetlere tanık olan kişilerin beyanı var. Bu beyanlarla bile birçok kişinin tespiti mümkün. Hızlıca ismi verilen, teşhisi yapılan, tanık olan, olayı gören ya da bilgisi olan kişilere başvurarak failin tespiti yapılıp yargılamalar sağlanabilir. En önemlisi de bu tarz dosyalarda zamanaşımının kaldırılması. Çünkü kayıplara yönelik gerçekleştirilen bu cinayetler insanlığa karşı bir suçtur. Adli bir cinayet vakası değildir. Bu sebeple zamanaşımı gibi faili korumaya yönelik bu durumun devre dışı bırakılması gerekmektedir.”
'Aileler için yıpratıcı ve travmatik'
Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması, faillerin bulunması konusunda umutlu olmadığını söyleyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ortadaki suçun adli bir insan öldürme olmadığını kabul eden bir yargılama söz konusu değil. Tamamen tek tarafı korumaya yönelik, olayı örtbas etmeye yönelik bir yargılama söz konusu. Bu sebeple bu dosyalardan çıkacak sonuçlar değişmeyecek devreye zamanaşımı girecek, beraat denilecek. Somut delillere, ailelerin, tanıkların yüzde yüz tespitine rağmen, verilen kararlar ortadayken, dosyalarla ilgili açıkçası umut veren bir cümle kullanmayacağım. Aileler için çok daha yıpratıcı travmatik bir hal alıyor.”(+Gerçek)