Resulullah'ın (s.a.a) Vefatı ve İmam Hasan'ın (a.s) Şehadeti
Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’ın rıhleti ve Ehl-i Beyt’in 2. nuru İmam Hasan Mücteba (as)’ın şehadet yıldönümü İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav) Hicri Kameri 11. yılında vefat etti.
Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’ın rıhleti ve Ehl-i Beyt’in 2. nuru İmam Hasan Mücteba (as)’ın şehadet yıldönümü İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav) Hicri Kameri 11. yılında vefat etti. Allah resulü rıhletine kadarki dönemde eşsiz ve örnek ahlakıyla beşeriyeti hak dine ve tevhide daveti en mükemmel şekilde yerine getirmiştir.
İmam Hasan’ın şehadeti
Ehl-i Beytin 2. nuru ve İslam peygamberinin sevgili torunu hz. Hasan –as-, hicri kameri 3. yılın ramazan ayının 15’inde Medine’de dünyaya geldi.
Ehl-i Beyt’in 2. nuru İmam Hasan (as) bereketli ömrünün 30 yılını Ehl-i Beyt’in birinci imamı, ve saygı değer babası Hz. Ali (as)ın kenarında, o hazretin tealim ve terbiyesinde geçirdi.Sevgili babası Hz. Ali (as)’ın şehadetinden sonra 10 yıl imamet makamında kalıp, hicri kameri 50. yılında Safer ayının 28’inde Muaviye’nin emriyle 47 yaşındayken, eşi tarafından zehirlenerek şehit edildi.
Hz.Peygamber”in (s.a.a) Vefatı
Hz. Peygamber”in (s.a.a) son anlarında yanında sadece Hz. Ali, Haşimoğulları ve onun eşleri vardı. İnsanlar, sevdiklerinin ayrılmasının üzüntüsü ile Allah Resulü”nün evinden yükselen çığlıklardan ve feryatlardan onun öldüğünü öğrendiler.
Hz. Peygamber”in (s.a.a) son anlarında yanında sadece Hz. Ali, Haşimoğulları ve onun eşleri vardı. İnsanlar, sevdiklerinin ayrılmasının üzüntüsü ile Allah Resulü”nün evinden yükselen çığlıklardan ve feryatlardan onun öldüğünü öğrendiler.
Allah”ın kullarının en şereflisinin ahiret yolculuğuna çıkmış olması, kalplerin yuvalarından çıkacakmış gibi çarpmalarına yol açan bir şok etkisi meydana getirdi.
Hz. Peygamber”in vefatı, ateşin kuru otlar arasında yayılmasına benzeyen bir hızla Medine halkı arasında yayıldı. İnsanlar üzüntüden kendilerini kaybetme aşamasına girdiler.
Oysa Hz. Peygamber (s.a.a) bu acı olayın daha önce zeminini hazırlamış, bizzat kendisi ölüme yakın olduğunu birkaç kez haber vermiş, ümmete vekili ve kendisinden sonraki halifesi olan Ebu Talip oğlu Ali”ye gereken itaati göstermesini vasiyet etmişti. Onun vefatı Müslümanların vicdanlarını sarsan ağır bir darbe oldu.
Medine şehri, halkı ile birlikte heyecan kasırgasına tutuldu. Bu sırada Hattap oğlu Ömer”in söylediği bir söz karşısında Resulullah”ın (s.a.a) evi önünde toplanan insanların şaşkınlığı katlanarak arttı.
Ömer, herkesi kılıcı ile tehdit ederek şöyle dedi:
“Bazı münafıklar Resulullah”ın (s.a.a) öldüğünü sanıyorlar. Vallahi, o ölmedi. Fakat İmrân oğlu Musa nasıl Rabbine doğru (Tur dağına) gittiyse, o da Rabbine gitti.”
Gerçi Musa Peygamber”in (a.s) gaybete çekilmesi ölümü ile Hz. Muhammed Peygamber”in (s.a.a) vefatı arasında benzerlik yoktu. Fakat Hattap oğlu Ömer”in daha sonra sergilediği tutumlar belki de onun bu konuda karşılaştırmada niçin ısrar ettiği sorusu üzerindeki perdeyi kaldırır.
Evet, Ömer b. Hattap bir türlü sakinleşmiyordu. Sonunda Ebu Bekir Sunuh”tan geldi, Resulullah”ın (s.a.a) evine girdi, yüzünü açıp baktı ve hızla evden çıkarak kalabalığa şu sözleri söyledi: “Ey insanlar, kim Muhammed”e tapıyor idiyse bilsin ki,
Muhammed öldü. Ama kim Allah”a kulluk ediyor idiyse bilsin ki, Allah diridir ve ölümsüzdür.” Arkasından: “Muhammed sadece bir peygamberdir, ondan önce daha nice peygamberler gelip geçti.” cümleleri ile başlayan ayeti okudu. Bunun üzerine Hattap oğlu Ömer”in feveranı dindi ve Kur”ân”da böyle bir ayetin varolduğunun farkında olmadığının bilincine vardı.
Ebu Bekir ile Ömer, Resulullah”ın (s.a.a) vefatı sonrasında yerine kimin halife olacağı konusunda Benî Saide Sakifesi”nde olağanüstü bir toplantı düzenlediğini öğrendikten sonra bazı arkadaşları ile birlikte hemen söz konusu bu toplantı yerine gittiler.
Böyle bir toplantıya katılanlar, Ebu Talip oğlu Ali”nin halife olarak tayin edilmiş olduğunu ve kendilerinin de biat ettiklerini unutmuş göründükleri gibi, ayrıca Resulullah”a (s.a.a) ve üzeri örtülü henüz soğumamış naaşına saygısızlık sayılan bir davranış sergilediklerinin farkında değildiler. (Ajanslar)