Diyarbakır'daki 4 STK'dan DÜ'deki Olayları Kınama
HSH- Dicle Üniversitesinde yaşanan gerginlik üzerine Diyanet-Sen, Mazlum-Der Memur-Sen, Ayder ve Özgür-Der’in Diyarbakır temsilcilikleri bir bildiri yayınladı.
Söz konusu bildiriyi aşağıda sunuyoruz…
BU TOPRAKLARIN BU SÜREÇTE BEKLEYECEĞİ EN SON ŞEY ÇATIŞMADIR!
Büyük acıların yaşandığı coğrafyamızda tarihi bir süreç yaşanmaktadır. Barışın, çoğulculuğun, insani değerlere ve farklılıklara saygının hiç tartışılmadığı kadar tartışıldığı günlerdeyiz.
Onlarca yıldır savaşın, yıkımın, acıların, göçlerin yaşandığı; sağduyulu eylemselliğin, siyasetin hiç konuşulamadığı coğrafyamızda tam da barış ve çoğulculuğun tartışıldığı bu günlerde, Dicle üniversitesinde üç gündür farklı görüşlü öğrenciler arasında süren çatışmalı ortam, hafızalarımıza 90'lı yılların soğuk duşunu yaşatmıştır.
Dicle Üniversitesinde DÜÖ-DER’e mensup öğrenci gurubu ile Bilge Gençlik Kulübü üyesi öğrenci gurupları arasında çıkan taşlı-sopalı-satırlı kavga ve sonraki gün de süren olaylarda her iki taraf da kendilerine yakın medya organları üzerinden birbirlerini suçlayıcı ifadeler kullanmaktadır.
İki gündür ilimizde yaşanan olaylar, ne kamuoyunda hâkim olan barışçıl havaya, ne bunca acıyı yaşamış bir topluma karşı yüklenilecek sorumluluk anlayışına ne de birlikte yaşam ve farklılıklara tahammül kültürüne hizmet etmemektedir.
Fikir ve düşünce üretim merkezi olması gereken Üniversite'de üniversite öğrencilerinin ellerinde satır, taş ve sopalarla kardeşlerine, memleketlisine, komşusuna ve belki akrabasına saldırı girişiminde bulunma düşüncesi dahi kulaklarımıza kadar kızartan bir utanç içine düşürmüştür bizi. Bu güne kadar eşitlik, farklılıklara saygı, düşünce ve ifade özgürlüğüne ve şiddete hayır kelimesini dilinden düşürmeyen her iki kesim çok kötü bir sınav vermişlerdir. Batı illerindeki üniversitelerde dışlanan, saldırılara maruz kalan Kürt çocuklarının üç gündür sergiledikleri tavır ile bundan sonra mağduriyetlerini hangi cümlelerle dile getirecekleri bizce de merak konusudur.
Hem ne çabuk unuttuk dünümüzü. Bu gün karşı karşıya gelen öğrencilerin ağabeylerinin ve babalarının geçmişte yaşadıkları benzer tecrübelerden hiç mi ders çıkarmadık. Bu kadar mı zayıf bir hafızaya sahibiz? Tam bu süreçte bu olayların yaşanmasını tesadüf mü addediyoruz acaba?
Birbirlerimizin fikirlerine en çok ihtiyaç duyduğumuz, daha fazla dayanışma içinde ortak bir söz söylemeye ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, akil adamların, yerel ve uluslararası Heyetlerin, yabancı devlet misyonlarının, dünya medyasının bölgeye odaklandığı, gözlemler yaptığı bir anda sunulacak tablomuz bu mu olmalıdır? Ya da birileri böylesi bir tablonun sunulmasını arzularken gençlerimiz buna alet mi ediliyor?
Gençlerin bir anlık heyecanla hareket etmesi bir yere kadar normal karşılanabilir belki. Ancak her iki tarafın kurum ve kuruluşlarının yetkililerinin, siyasi aktörlerinin böyle bir lükse sahip olduğuna kesinlikle inanmıyoruz.
İki taraftan akil, yetkili şahıs ve kurumların olayı medya üzerinden tartışmak yerine önce kulislerde tartışıp neticeye vardırmaları her şeyden önce halkımızın hayrına olacak iken, bu yöntemin dışında yöntemlere başvurulmuş olması siyasi olgunlukla da izah edilemez.
Her iki gurubun yakın olduğu kesimler geçmişte de çatışmalı süreçler yaşamış bu çatışmalar neticesinde bölge halkı ciddi acılar yaşamıştır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi coğrafyamızda da farklı halklar, dinler, mezhepler ve siyasi görüşler vardır ve var olmaya devam edecektir. Dünya tarihi ve kendi tarihimiz bize göstermiştir ki; farklılıklara tahammülün olmadığı her yerde çatışmaların, acıların, gözyaşının, zulmün eksik olması mümkün değildir. Bu hastalığın reçetesi ise dünyanın her yerinde olduğu gibi farklılıklara tahammül, farklı düşüncelere saygı, tekçi ve hegomonik anlayıştan yüz çevirme ve çoğulcu toplum modelidir.
Her kim tek başına Kürt halkını ve coğrafyasını temsil etme ve ipoteği altına alma düşünce ve hayalinde ise bilinmelidir ki bu düşünme biçimi tarihin, realitenin ve bu coğrafyanın dinamiklerine aykırı bir hayaldir. Bu hayalleri kuran tüm ortadoğu tekçileri şuan halkları ile birlikte perişan durumdadırlar. Bazıları hayatlarıyla bu düşlerinin bedelini ödediler bazıları ödemek için sıra beklemektedirler.
Bunca acı tecrübe ve örnekliği yaşamış bu toplumun fertleri olarak yaşananları ne şehrimize ne gençlerimize yakıştırıyoruz. Bizler tekçilikten büyük acılar yaşamış bir şehrin halkı, Sivil Toplum kuruluşları olarak öncelikle halkımızdan, gençlerimizden ve her iki taraftan sağduyu rica ediyoruz. Halkımızın geleneklerinde rica ile biten isteklerin büyük bir karşılığının olduğunu biliyoruz. Ve bir karşılık bulacağını umuyoruz. Ümit ediyoruz ki bu çağrı, halkımızın dürüst, cefakâr, fedakâr ve delikanlı genç yüreklerinde yer bulacaktır.
Her iki tarafta yer alan gençlerimize ve her iki kesimi temsil konumundaki yetkili kurum ve şahıslara çağrımız herşeyden önce itidal ve sükûnet içinde hareket ederek, şehrimizin ve coğrafyamızın farklılıklara saygının, tahammülün örnekliğine taşınmasıdır. Tek bir mahsum insanımızın, gencimizin siyasi veya başka hesaplarla incinmesi, kanının akması, Kürt Halkının bu güne kadar taraflardan bağımsız olarak verdiği samimi, duru, mahsum mücadelesini de bulandıracağı muhakkaktır.
Bu gerçeklik karşısında halkın maslahatına uygun olarak ve medya ve gençler üzerinden yürüyen bu tartışma ve sürtüşmeye son verilerek tarafları sükûnete, birbirine, saygıya ve sağlıklı bir iletişime davet ediyoruz.
Diyanet-Sen Diyarbakır
Mazlum-Der Diyarbakır
Memur-Sen Diyarbakır Temsilciliği
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi
AYDER Diyarbakır Şubesi
(Hürseda Haber)