Evleri İşaretlenen Ailelere Göre Baş Şüpheli 'Devlet'
Maltepe Esenkent'te 7 evin işaretlenerek, üzerlerine 'ölüm' şeklinde yazılar yazılmasını protesto eden mahalleliler, olayın devlet eliyle yapıldığına inanıyor.
İstanbul Maltepe’de dün bazı Alevi ailelerin evlerinin işaretlenmesi ve ‘ölüm’ yazılarının yazılması olayının yankıları sürüyor.
Dün Pir Sultan Abdal Derneği Maltepe Şubesi’nin yaptığı protesto gösterilerinin ardından akşam saatlerinde de mahalleli ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının üyesi yaklaşık 300 kişi yürüyüş düzenleyerek olayı protesto etti.
DHA’nın haberine göre Gülsuyu Mahallesi'nde toplanan grup sloganlar atarak Esenkent'e kadar yürüdü. Yapılan basın açıklamasında bu olayın sıradan olmadığı belirtilirken şu ifadelere yer verildi:
"Bu ve benzeri olaylar planlı bir saldırı izlenimi vermektedir. Siyasi iktidarın uzun zamandan beri Alevileri ötekileştirici, inkarcı ve inancını sorgulayan tavrı birilerini cesaretlendirerek bu girişi yapmaya teşvik ediyor. Malatya, Adıyaman, Erzincan, Maraş, Sivas, Tokat, Gaziantep gibi Alevi nüfusun yoğun olduğu kentlerde bu tür saldırılar ne ilktir ne de son olacağa benziyor."
Yapılan basın açıklamasının ardından grup olaysız bir şekilde dağıldı.
Bingöl, Maraş, Tunceli gibi illerden göç yoluyla İstanbul’a yerleşen aileler, mahalledeki Sünni komşularıyla hiçbir sorunları olmadığını, işaretlemelerin bir provokasyon olduğunu dile getiriyor:
Müjgan Eren (50): Kızım ben 25 senedir burada oturuyorum. Kiracılarımın hepsi Sünni. Onlarla bugüne kadar tek bir sorun yaşamamışımdır. Olsa olsa bizden rahatsız olan tek adres devlettir. Maraş katliamında bütün kapı komşu ve akrabalarımı kaybettikten sonra İstanbul’a göç etmiştik. Bize reva görülen hep baskı ve zulüm oldu.
Veli Eren (60): 5 Mayıs’ta Başbakan Erdoğan televizyonlardan Suriye’deki Alevileri hedef alıyordu. Akabinde bu saldırı gerçekleşti. Bu AKP’nin Kürt Alevilerini sindirme ve yedekleme politikasıdır. Biz bunu söylerken sakın CHP’yi savunduğumuz düşünülmesin. Onlar da Koçgiri’de, Dersim’de Alevi Kürtlerini katlettiler.
Lütfiye Sarıtaş (57): 1980’de Bingöl’den göç etmek durumunda kaldık. 1 Mayıs mahallesindeki evimizi başımıza yıkıldı. Sonra buraya taşındık. Bir kızım bu baskıdan korkup 2 kızını da alarak İsviçre’ye gitti. 6 yaşındaki küçük torunum bu travmalardan dolayı hala altını ıslatıyor. Biz artık bu ülkede rahat yaşamak istiyoruz, bu ülke hepimizin ve buradan gitmek istemiyoruz. Ben bu tehdit yazılarıyla ilgili olarak polislerden şüpheleniyorum.
Hüsniye Dalga (67): Hiçbir zaman Laz, Çerkez, Ermeni ayrımı yapmadım. Herhangi bir partiye de oy vermiyorum. Ben her şeyden önce bir insanım. Bu yapılan ise insanlık dışı. Biz hep zulüm çektik, dayak yedik, ancak nasıl ki senelerden beri bunlar bizi yıldıramadı, bu yazılar, bu işaretler de bizi yıldıramaz. Dünya da üstüme gelse, silahlarla da üstüme gelseler ne evimi ne çocuklarımı ne de malımı mülkümü bırakırım. Bu boş bir korkutma çabası. Korkmuyorum ve buradayım.
Makbule Çiçek (69): Bunu bize Alevi ve Kürt olduğumuz için yapıyorlar. Senelerce bize çektirdiler, bıkmadılar. Daha dün buraya tespit için gelen polisler niye gazetecilere haber verdim diye beni azarladılar. Tabii ki haber vereceğim. Çünkü benim için tek şüpheli bize senelerdir çektiren devlettir. (DHA)