Ankara'nın Haymana'sında bir Kürt yurdu
Bas Gazetesi yazarı Keremo'nın makalesi: "İlk tanıştığım Orta Anadolu Kürtleri Konya Kulu ve Cihanbeyli’de yaşayanlardı. Bunlarla Kurmanci konuşuyordum ve gayet iyi anlaşıyorduk. Daha sonraki durağım ise Haymana’ydı. Genel olarak Ankara’da yüz binin üzerinde Kürt olduğu ve bunların Haymana’da yaşadığı söyleniyordu."
2002 yılında Ankara’dayken 17’li yaşların verdiği heyecanla kültürel faaliyetler yürütürken, ilk defa Orta Anadolu bölgesinde Kürtlerin varlığından haberdar oldum. “Bu Kürtler 90’larda bölgedeki köy boşaltmalarında evleri, barkları köyleri yıkılan Kürtler mi?” diye sorduğum herkesten aldığım cevap hemen hemen aynıydı: “Yok yok onlar buranın yerlileridir.” Binlerce yıldır burada sürgün ve acıyla yoğrulan Kürtlerdi onlar…
İlk tanıştığım Orta Anadolu Kürtleri Konya Kulu ve Cihanbeyli’de yaşayanlardı. Bunlarla Kurmanci konuşuyordum ve gayet iyi anlaşıyorduk. Daha sonraki durağım ise Haymana’ydı. Genel olarak Ankara’da yüz binin üzerinde Kürt olduğu ve bunların Haymana’da yaşadığı söyleniyordu. Haymana’ya vardığımda ise Konya’da yaşadığım mutluluğu yaşayamadım. Haymana Kürtleri ile kendi anadilimde konuşamıyordum. Haymana Kürtleri, daha önce duymadığım bir lehçe ile konuşuyorlardı: Şêxbizinîce. Bunu da çok sonraları öğrenecektim. Nereden geldiklerini ve kim olduklarını öğrenene kadar çocukluğu 90’lı yıllara denk gelmiş biri olarak, köylerinin bundan 500 yıl önce yıkıldığını ve buraya göçtüklerini düşündüm. Çok sonraları oralara, Ankara’nın Haymana’sına ‘Minik Kürdistan’ diyecektim.
16. Yüzyılın başında başlayan göçler
Birçok araştırmada, Şexbizinî Kürtleri 16.yüzyılın başlarında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim tarafından kabul edilen aşiret reisi Şeyh Hüseyin’e (Şêxbizinîler arasında Qazi Hüseyin olarak anlatılır) verilen ferman sonucu Anadolu’ya göç başlamıştır. Anadolu’ya göçten önce asıl yaşadıkları Kerkük, Xaneqin ve Bazyan yöresinden siyasi nedenlerden dolayı İran tarafına Kirmanşah ve çevresine 1450 yıllarında göç edip yerleşmişler. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim ve İran Şahı arasındaki Çaldıran Savaşı döneminde dini-mezhebi baskılar nedeniyle asıl tarihi göç başlamıştır. 1514 ve 1516 yılları arası Haymana’ya göçleri tamamlanmış ve bu büyük göç dalgası daha sonra siyasi ve ekonomik nedenlerle de devam etmiştir.
‘Hoze’ ve ‘Silenî’ Şexbizinîler…
Haymana`nın doğusuna Balçıkhisar beldesinden başlayarak, Yeşilköy köyüne kadar uzanan bölgeye Şezbizinîler aşiret olarak yerleştirilmiştir. Tüm Şêxbizinî Kürtleri bu bölgeye ‘Hoz’ veya ‘Hoze’, yöre halkı ise Hozêşêxbizinî der. Haymana’nın kuzey batısına Dereköy, Karaömerli Durutlar, Sarıgöl, Erıf, Kayabaşı, Yaylabeyi akraba köyleri yerleştirilmiştir. En büyük Şêxbizinî beldesi olan Yenicelilere de(Sındıran, Gozgoz) Palani (Palulu) denilmekte. Balçıkhisar beldesinden Yurtbeyli (Evdali) beldesine kadar olan Şêxbizinî köylerine de Koseler (kuse) denilmekte. Bostanhöyük, Saze, Yergom, Yeşilköy, Canımana, Dipdere, Kılise (Karacadere) ve Evliyaçeşme’deki Şezbizinîlere ise ‘Sıleni’ denilmektedir.
19. Yüzyıl ortalarına kadar göçebe yaşam…
Şêxbizinîler burada uzun süre hayvancılıkla uğraşmış, yarı göçebe bir yaşam sürmüşler. İlkbahar ile birlikte yaşlılar ve çocuklar dışındaki Kürtler köyden sürülerle birlikte ayrılır, Sonbahar sonuna kadar yaylada kalırlardı. Bu harekete ‘Maleser’ derlerdi. Şêxbizinîler, hayvan sürülerini otlatmak ve iyi verim almak için Samsun iline bağlı, Çarşamba, Havza, Bafra ile Amasya, Kastamonu, Sinop, Boyabat, Trabzon, Karabük, Çankırı, Bolu, Kütahya, Düzce ve çevrelere yaylaya giderlerdi. Daha sonra anlaşılacağı gibi Osmanlı`da yapılan nüfus sayımları sonucu Şêxbizinîler, Haymana dışındaki ana yerleşimlerinden sonra buralarda da kalarak yerleşmişler. Böylelikle ciddi Şêxbizinî nüfusu oluşmuştur. Buralardaki Şêxbizinîler yayla göçü sonucu meydana gelmiştir. Bu tür göçebe yaşamın 19.Yüzyıl ortalarına kadar devam ettiği söyleniyor.
Haymana’da 45- 50 bin Şêxbizinî Kürdü yaşıyor
Şu anda Haymana Şêxbizinî Kürtleri, 30 köyde yaklaşık 45- 50 bin nüfusa sahip. Yıl 2017 ve ben 15 yıl sonra yeniden Haymana’dayım. Bu kez bir belgesel çekimi için köy köy dolaşmaktayım. Kürt olmamıza rağmen başka bir dille konuşmak zorunda kaldığımız zamanlar geride kalmış. Onların çoğu benim Kurmanci Lehçemi anlıyor, ben de Şêxbizinîceyi az da olsa anlayabiliyorum. 1970’lerden sonra günümüze dek süren kendi benliğini ve yurtsever bakış açısını arama girişimleri burada karşılığını bulmuş.
Kendi kültürüne sahip çıkma, kendi dili ile sanat icra etme durumu her ne kadar yerelde kalsa da başarılı olmuş. Hatta bunu yerelden çıkaran birçok sanatçı da var. Yüzyıllardan bu yana süregelen asimilasyon politikaları son 30- 40 yılda daha fazla artmıştır. Son gidişimde edindiğim izlenimler ise çocukların kendi dillerini çok fazla konuşmadığıdır. Bu durumun da köylerde genelde yaşlıların kalmasından kaynaklandığı ortada. Yeni nesil, Anakara merkezde ya da diğer büyükşehirlerde ve Avrupa’da yaşamanı sürdürüyor.
Ankara merkezde Yufka sektörü Şêxbizinilerin elinde. 30- 40 civarında yufka imalatı yapan şirketin sahibi, ustaları ve çalışanları Şêxbizinilerdir. Ankara’daki balık sektörü de bu Kürtlerin elinde. Buna rağmen ekonomiyi bilmem ama Kürt kültürü, sanatı ve edebiyatında çok daha ilerde olduklarını onları ilk tanıdığım günlerden beri düşünürüm. Ulus bilincinde ise daha aktif oldukları açıktır.
“Bir Kürt köyü var…”
Geçtiğimiz yıllarda vefat eden Cumhuriyet yazarlarından Mehmed Kemal de Orta Anadolu Kürtlerinden dahası Dereköy Kürtlerine dair şöyle der: “…İnsan ne zaman doğduğunu ne zaman doğacağını bilemez. Ben, Ankara’dan Haymana’ya giderken iki dere arasında kalan bir Kürt köyü vardır, Dereköy, orada doğmuşum. Babam Kuvayi Milliye döneminde Ankara’ya Mustafa Kemal Paşa’dan yana çıktığı için kötülendiğinden bu Dereköy’e gelip sığınmıştır.”
Ankara’da 9 Kürt aşireti…
Fransız Araştırmacı Vital Cuinet de, 1890-1894 kaleme aldığı ve birden fazla ciltten oluşan Asya Türkiyesi adlı araştırmasında Orta Anadolu Kürtlerine, Şezbizinîlere yer verir. Araştırmanın ilk cildinde Ankara’da 9 Kürt aşiretinin olduğunu yazar: Rişwan, Şexbizinî, Badilli, Terikıyani, Mikaili, Yambekli, Koyibanli, Seyfanli, Atinanli. Vital Cuniet bu yöredeki Kürtlerin yerleşik olduklarını, geçimlerini tarım ve hayvancılıkla sağladıklarını söyler.
Oxfort Üniversitesi çalışmalarında adı geçen Haymana Kürtleri…
Oxfort Üniversitesi’nde arkeoloji dalında çalışan W.M. Ramsay (1851—1939), özellikle Orta Anadolu’daki antik kültürlerin ve yöre coğrafyasının tarihi konusunda çalışmalarını yürüttüğü sırada Haymana Kürtleriyle tanışır ve onlara misafir olur. 1883 yılının Ağustos ayında Prof. Sterrett ile birlikte, Batı Haymana’da tanınmış bir Kürt beyini ziyaret eder. Üç yıl sonra 1886 yılında Brown ile birlikte bu kez Doğu Haymana’dan geçerler. Anılarında Kürtler ile ilişkilerine değinen Ramsay, 1884 yılında Kayseri yöresinden Haci adında başka bir Kürt ile tanıştığını söyler. Diğer bazı Avrupalılar gibi Ramsay da Kürtler üzerine anlatılan öykülerden etkilenerek anlatımlarında zaman zaman Kürtlerin çevreleriyle olan uyumsuzluğuna değinir.
Kürtlerin Haymana’ya gelişlerinin Çaldıran Savaşı'ndan önce olduğunu düşündüren başka söylenceler de var. Haymana'nın kuruluşu 1402'den öncedir. 1402 yılında Timurlenk ile Yıldırım Beyazıt arasında çıkan savaş Haymana yöresindedir. Söylentiye göre savaş sırasında Timur'a çok sevdiği kızı Mane'nin ölüm haberi gelir. Timur da büyük bir acı ile elini havaya kaldırarak "Heeey Mane!" diye bağırır. Böylece yöreye Heymane adı verilir.
*
Harita: Kurdistan and the Kurds İbrahim Halil Baran arşivinden. ŞêxBizinî aşireti 1919 tarihli bu haritada Tuz Gölü'nün kuzeydoğusunda, Omerî, Cûdikî ve Bereketî aşiretlerinin arasında gösterilmiş.
Bas Gazetesi