Günleri kayalıklara kurdukları kulübede balık nöbeti tutarak geçiyor
İzmir'in Karaburun ilçesinde geleneksel bir av yöntemi olan "çökertme dalyan" yöntemiyle yakaladıkları balıkları satarak geçimlerini sağlayan Saraç ailesi, hayatlarını denizi izledikleri kulübelerinde geçiriyor.
Ege'de balık çeşitliliğiyle bilinen Karaburun kıyılarında, balıkların geçiş güzergahları üzerinde kurulu 15'e yakın çökertme dalyan bulunuyor.
Kimi deniz yüzeyine kimi kayalıkların üzerine kurulu yaklaşık 3 metre yükseklikteki kulübeler ve deniz dibine serilmiş ağ düzeneklerinden oluşan yöntem, balıkların geçişi sırasında ağların kaldırılarak bir bölüme hapsedilmesi ve denizden toplanması yoluyla çalışıyor.
Özellikle gün doğumu ve gün batımı olmak üzere tüm günü kulübede geçiren balıkçılar, denizin içindeki en ufak kıpırtıyı dahi kaçırmamak için gözlerini sudan ayırmadan nöbet tutuyor.
İlçede bu yöntemle avladıkları balıklarla geçimlerini sağlayan Ali ve Hayal Saraç çifti de 11 yaşındaki oğulları Çınar ile hayatlarının önemli bölümünü tuğla ve tahtalardan kurdukları kulübelerinde geçiriyor.
Çocukluğunda babasından öğrendiği bu yöntemle balıkçılığı sürdüren 42 yaşındaki Ali Saraç ile bu işi eşinden öğrenen Hayal Saraç'ın mesaisi gün doğumuyla başlıyor.
Akıntı yönüne göre balıkların geçeceği güzergahı tespit etmeye çalışan çift, ağın üzerinde parıltı gördüğünde ipi çekerek ağları kaldırıyor. Yaklaşık 30 metrekarelik alanda sıkışan balıkları tekneyle yaklaşarak toplayan çift, kefal başta olmak üzere levrek ve turna gibi çeşitleri avlıyor.
Günlerinin yaklaşık 12 saatini denizi gözleyerek geçiren çifte, okul ve ders vakitleri dışında oğulları da yardımcı oluyor.
Çoğu günlerini balık avlayamadan geçiren Saraç ailesi, ağların dolduğu günleri bayram mutluluğuyla geçiriyor.
Aile, tuttukları balıkları ise ilçe sokaklarında gezerek satıyor ya da balık mezatlarında açık artırmaya sunuyor.
"Burası kefalin geçit bölgesi"
Ali Saraç, 12 yaşından bu yana hayatının denizi izleyerek geçtiğini, yaptığı işi çok sevdiğini söyledi.
Ekim ile ocak ayları arasında hava şartlarının izin verdiği günlerde, kalan aylarda ise hemen her gün denizde olduklarını anlatan Saraç, aile olarak denizde yaşamayı sevdiklerini söyledi.
Çökertme dalyanın balıkları aldatmaya yönelik bir yöntem olduğunu aktaran Saraç, şöyle konuştu:
"Sabah ağımızı sereriz. Her şeyimiz doğal. Radar, kamera veya su altında bir şey yok. Bu balık sadece 30 metrelik çerçeveye, ağa girerse çekiyoruz. Hiçbir şeyin garantisi yok. Buradan geçen balığı alıyoruz. Burası kefalin geçit bölgesi. Balık nasip olursa çekiyoruz. O an 2-3 saniyede olup bitiyor. Balığı yakaladıktan sonra aşağı iniyorum. Ağı tarıyorum ve balığı alıyorum. Sonra ağı tekrar salıyorum. Burada günlük av diye bir şey yok. Zaman geliyor 15-20 gün hiç kazanmadığımız da oluyor. Şükür bu işten geçimimizi sağlıyoruz. 3-4 yıldır eşimle birlikte çalışıyoruz. Sabah kalkıyoruz akşama kadar birlikteyiz."
Saraç, bölgede diğer dalyancıların balıkları kaçırınca kendisini aradığını, bunun kendi ağına doğru bir balık hareketliliğinin işareti olduğunu belirterek, bölgedeki balıkçıların işbirliğine önem verdiğini kaydetti.
Bu yöntemin püf noktasının denizi izlemek olduğuna işaret eden Saraç, "Gözün devamlı denizde olmak zorunda. Sabah 8'de başladın bu işi yapmaya. Öğlen olmuş, balık yok. Arkanızı döndünüz, bir bardak su koydunuz, balık geçip gider. Gözün hep denizde olacak. Gözünü denizden ayırırsan hiçbir şey yakalayamazsın." dedi.
Okula tek başına gidip geliyor
Hayal Saraç ise eşinden öğrendiği bu işte artık ustalaştığını, ilk zamanlar zor gelse de işini çok sevdiğini söyledi.
Tek başına dalyan kurabildiğini anlatan Saraç, "İp çekebilirim veya denize girip balıkları alabilirim. Genelde eşim denize giriyor. Yaklaşık 10 yıldır bu işi yapıyorum. Son 3 yıldır eşimle geceli gündüzlü birlikte yapıyoruz. Sabah 6.30 gibi kalkıp en geç 1 saat sonra dalyanımızı kurarız. Bazen balık geçişleri erken oluyor. Erken kurduğumuzda daha iyi oluyor." dedi.
İşleri nedeniyle evdeki yaşamlarından fedakarlıklar yaptıklarını, 11 yaşındaki oğulları Çınar'ın okula kendisinin gidip geldiğini, yakınlarıyla fazla görüşemediklerini anlatan Hayal Saraç, şöyle konuştu:
"Sabah 07.30'da oğlumu telefon ederek uyandırıyorum, 'Okul saatin geldi' diye. O kalkıp kendisi gidiyor. Biz eşimle birlikte gün içinde burada çayımızı, kahvemizi yapıyoruz ama balığımızı tutmadığımız zaman hiç canımız istemez. Önce balığımızı tutacağız, o zaman zevkli oluyor. Bazen çayı eline almış oluyorsun veya bir lokma ekmek alıyorsun, bu sırada balık geliyor. Gün boyunca buradayız. Hayat bizim için güzel geçiyor. Ben memnunum, kocamla birlikteyim. Eşimle olunca her şey güzel oluyor. Kışın da çupraya ağ atıyoruz. Gece sabaha kadar bekliyoruz. Sevdiğim için bu işi yapıyorum."
Bölgede dalyancılık yapan tek kadın olduğunu da söyleyen Saraç, ellerinin tuzlu su ve ağ ipleri nedeniyle sürekli yara bere içinde kalmasının tek şikayeti olduğunu sözlerine ekledi. (AA)