FETÖ'nün belaltı komplolarını anlattı
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) baskıları nedeniyle 2011 yılında İstanbul Tuzla'daki Deniz Harp Okulunu bırakan C.K, askeri okullarda da örgütlenen örgüt mensuplarının kendilerinden olmayanları yıpratmak için komplolara başvurduğunu ve iftiralar attığını söyledi.
Eskişehir'de yaşayan C.K, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2003 yılında Heybeliada Deniz Lisesini kazandığını belirterek, okula başladıktan bir süre sonra çok başarılı öğrenciler hakkında linç kampanyalarını gördüklerini ancak ne olduğunu anlamadıklarını kaydetti.
Devre birincisi olan çocuk hakkında hırsızlık iftirası atıldığını ve bu kişinin istifa etmek zorunda bırakıldığını aktaran C.K, şöyle konuştu: "Bazı öğrenciler hakkında 'cinsel içerikli partilere katılmış, videoları var' diye söylentiler çıktı. Halbuki kimse video görmedi. Bazı başarılı öğrencilerin okula uyuşturucu getirdiği söylendi. Türk Silahlı Kuvvetlerinde üzerinize böyle bir iftira atıldıysa rütbe almanız zorlaşıyor. Temize çıksanız da üzerinizde leke kalıyor. Okul içinde ayakkabın boyasız, saç tıraşın kötü gibi bahanelerle üzerimize baskı kuruldu. Bazı arkadaşlarımızın çantasında onlardan habersiz bırakılan yasak objeler bulundu. Bazı insanların hiç hak etmediği halde linç edildiğini, bazılarının ise parladığını görmeye başladık. Okul birincisi arkadaşımızı sınıfta bıraktıklarını biliyorum. O arkadaşımız yıpratıla yıpratıla istifaya zorlandı."
"İftiraları FETÖ'ye yakınlığıyla bilinen medyada yayınladılar"
Lisenin ardından İstanbul Tuzla'daki Deniz Harp Okuluna başladığını ve o dönemde Ergenekon davalarının gündemde olduğunu anlatan C.K, "O dönemde bir temizlik harekatı başladı ama bir baktık bize saldırılıyor. Okuldan bir kız arkadaşımla Kadıköy'de el ele yürüdüğümüz ve örgüt evine gittiğimiz iddia edildi. Beni örgüt lideriymişim gibi gösterdiler." dedi.
Resme karşı yatkınlığı bulunduğunu vurgulayan C.K, "Resim yapma bahanesiyle öğrencileri örgüt evine götürüyormuşum gibi lanse ettiler. Bu iftiraları FETÖ'ye yakınlığıyla bilinen internet sitelerinde yayınladılar." ifadelerini kullandı.
C.K, özellikle 2009 yılında çok fazla öğrencinin yıpratıldığını ve okulu bırakmaya zorlandığını dile getirerek, şöyle devam etti: "Bazı komutanların o dönem parlatılan çocuklarla gezmeye başladığını görünce artık iş ayyuka çıkıyordu. Birine ise sözlü saldırdıklarında o kişinin kurtuluşu yoktu. Birinci sınıftaki bir öğrenciye kurmay binbaşı hiçbir şey yapamıyordu. Sonradan söz konusu binbaşının da tehdit edildiğini öğrendik. 2003 yılında okula giren 216 kişiydik bunlardan sadece 30'u mezun oldu. Bunların da çok azı donanmada kaldı. Diğerlerini de başka görevlere verdiler. Bölük komutanı 'kaşının altında gözün var' deyip öğrencileri hapse attırıyordu. Öyle bir örgütleme var ki kime güveneceğimizi bilmiyorduk çünkü yıllar önce yerleşmeye başlamışlar."
FETÖ'nün okulda istemediği öğrencilerle ilgili çok ağır bir yıpratma politikası izlediğini vurgulayan C.K, ''Bana okulda uzun süre ceza verdiler. Suçsuz yere hapse attılar. 3. sınıfı bitirdim. Açık deniz eğitimi için Akdeniz turu yapıyoruz. O eğitimi yaparken her şey güzeldi, dönüşte ise çok basit şeylerden savunmamı almaya başladılar. Artık disiplin puanımın da sonuna gelmiştim ve istifa ettim." dedi.
C.K, FETÖ ile bağlantılı maddi durumu iyi olmayan öğrencilerin hafta sonları bazı evlere gidip çok güzel kıyafetlerle paralı şekilde döndüğünü anlattı.
2008-2011 döneminde, kıyımın çok fazla yapıldığını vurgulayan C.K, şunları kaydetti: "Yasak yayın koyup odasına baskın yaptılar. 'Zekası geri', 'doğru düzgün konuşamaz', 'tehlikelidir' gibi raporlar tutuyorlardı. En parlak öğrencileri eşcinsel ilişkiyle suçlayıp okuldan attılar. Öğrencilerin bilgisayarlarını topladılar. Bazı öğrencilerin bilgisayarlarında pornografik görüntüler olduğu ortaya çıktı. Şans eseri birinin bilgisayarı yeniydi. Tarihleri eskiye alıp görüntü yüklemişler. Çocuk satın alma faturasını gösterdi, bunun doğru olmadığını söyledi. Alay komutanı ise 'bana bir şey olmaz ama sana kötü şeyler olur' diye tehdit etti."
Öğrencilerin evlerine çeşitli CD'ler gönderildiğini ifade eden C.K, "Ailem CD'yi açtığında eşcinsel, pornografik görüntüleri görüyor. 'Sizin çocuklarınız bu durumda' diye mesaj gönderiyorlar. Amaç, aileleri de yıpratıp çocuklarını okuldan almalarını sağlamaktı." diye konuştu.
Tuğgeneral İrfan Can, suçlamaları reddetti
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan Tuzla Piyade Okulu Komutanı Tuğgeneral İrfan Can, hakkındaki suçlamaları reddetti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan Can, hakimlik sorgusunda suçlamaları kabul etmedi.
Kızının, Samsun'un Terme ilçesinde yapılacak düğününe katılmak için 15 Temmuz'da izne ayrıldığını dile getiren Can, "Uçağım Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan saat 23.00'te kalkacaktı. Uçağa binmek için havalimanında beklerken, İstanbul'un değişik yerlerinde meydana gelen askeri hareketliliğe ilişkin askeri olayları izledim. Vekalet verdiğim Albay Rıfkı Keser'i aradım ve benim sorumlu olduğum birlik içerisinde bulunan hem tank hem de zırhlı muharebe aracının (ZMA) birlik dışında olup olmadığını, bu olaylarda yer alıp almadığını sordum. Hiçbir araç ve personelin dışarı çıkmadığını söyledi ve çıkmamışlar da. Genelkurmay Başkanlığı, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda bulunan karşı görüşlü kişiler vardır. Bu olayları tüm TSK'ya mal etmemek lazımdır. Silahlı kuvvetlerimiz yıpratılmamalıdır." dedi.
Hakimliğe niçin geldiğini bilmediğini savunan Can, şunları kaydetti:
"Sorumlu olduğum piyade okulunda hem öğrenci hem de diğer askeri personel olmak üzere toplam 3 bin personel vardır. 24 tank, 17 ZMA, 11 tane de ZPT vardır. Silahlı kuvvetlerin envanterinde bulunan tüm ağır silahların hepsi de orada mevcuttur. İç hizmet kanununda hizmete yönelik olan emrin yerine getirilmesi, hizmete yönelik olmayan yerine getirilmemesi açıktır. Ben uçakla Terme'ye gittim, ancak düğün pazar günü yapılacaktı. Cumartesi akşamı bağlı olduğum Muhabere Destek Komutanı Korgeneral Metin İyidil beni aradı ve birliğime dönmemi söyledi. Ben de bunun üzerine cumartesi akşam saat 20.50'de uçağına bindim ve Sabiha Gökçen Havalimanı'na uçak indi. Sonrasında havaalanına birkaç tane polis memuru geldi. Bilgime başvurmak üzere İstanbul Emniyetine götürdüler.
Soruşturmaya konu olayla bir alakam yoktur. Komutanlığını yapmış olduğum birliğe mensup hiçbir askeri unsur katılmamıştır, birlik sınırı dışına çıkmamıştır. Yurtta Sulh Konseyi hakkında da benim bir bilgim yoktur. Olaylara bulaşmadım, sabit iş ve ikamet sahibiyim, serbest bırakılmak istiyorum." (AA)