Erdoğan: Batman maşallah kaynıyor
Darbe girişimine Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan vatandaşların da tepki gösterdiğinin anımsatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu anda bakıyorsunuz Van'a, Van kaynıyor. Aynı şekilde Batman, Muş, Siirt, Diyarbakır. Tüm buralar maşallah kaynıyor. Her gece oralarda bakıyorsunuz sabah namazlarına kadar bir dinamizm var." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TRT ortak yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, soruları yanıtladı.
FETÖ tarafından gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı geceye ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "15 Temmuz'un bendeki uyandırdığı his, ülkemde doğrusu böyle bir şeyi eğer hissedeceksem, düşüneceksem bu benim ülkemde hiç mi hiç akla hayale gelmez ve ülkedeki birlik, beraberlik, dayanışma ruhunun bu kadar iyi gittiği bir dönemde böyle bir havanın estirilmesi gerçekten düşündürücüydü." diye konuştu.
Darbe girişimine ilişkin eniştesinden aldığı habere ilk etapta inanmadığını dile getiren Erdoğan, yaptıkları incelemelerin ve aldıkları teyitlerin ardından ne yapacakları konusunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ile görüşmeye başladıklarını aktardı.
İlk etapta telefonla ulaşmak istedikleri kişilere de kısa sürede ulaşamadıklarını anlatan Erdoğan, ilk mesajı vermek istediklerini ve bu doğrultuda hazırlıkların yapıldığını dile getirdi.
"Böyle bir şey söz konusu olamaz"
İlk yaptıkları açıklamanın bazı teknik nedenlerle duyurulamaması üzerine cep telefonuyla televizyon yayınlarına bağlanma kararı aldıklarını belirten Erdoğan, "Cep telefonlarıyla dört ayrı kanala bağlandık ve bu dört ayrı kanalla sesimizi duyurma fırsatını bulduk. Çünkü uluslararası medya ne yazık ki yalan yanlış haberlerle birçok şeyler saptırarak verdiler." dedi.
Uluslararası yayınlarda kendisiyle alakalı Almanya'ya iltica talebinde bulunduğuna ilişkin yalan ve yanlış bilgilerin aktarıldığını anımsatan Erdoğan, "Elhamdülillah bizim ne kitabımızda ne inancımızda böyle bir şey söz konusu olamaz. Biz bu harekete başlarken, bu adımları atarken bir şeye inanarak bunu yaptık, biz dedik ki 'Biz kula kul olmayacağız, sadece Allah'a kul olacağız.' Ve bu yola da böyle çıktık. 'Ben aziz milletimi şu anda meydanlara davet ediyorum, havaalanlarına, havalimanlarına davet ediyorum ve ben de sizlerin arasında olacağım' dedim. Tabi aynı mesajı, bu mesajı müteakiben, gerek Sayın Başbakanımız, gerek emniyet teşkilatımızın ileri gelenleri, gerek yargı mensuplarımız yani Anayasa Mahkemesinden tutun da yüksek yargı ve diğer yargı makamlarına varıncaya kadar, yapılanın bir anayasa suçu olduğu ifade edilmek suretiyle, bunlara yönelik neler yapılabileceği duyuruldukça ve buradaki o dik duruş, bazı askeri makamlardan yapılan bu noktadaki açıklamalar, bunlar tabi havayı bir anda, çok kısa zamanda aslında olumlu istikamete dönüştürdü, tersine çevirdi." değerlendirmesinde bulundu.
"O gece benim için önemli isimlerden bir tanesi pilotumdur"
Darbe girişimi sonrasında bulundukları yerden ayrılma konusunun da gündeme geldiğine işaret eden Erdoğan, "Orada helikopterle gelip dolaşanlar filan var, artık hava kararmış vaziyette ve tabii bütün bunlarla beraber de sağolsun yanımdaki bütün güvenlik ekibim, onlar kendilerine göre tedbirlerini aldılar ve o güvenlik ekibimin içerisinden iki şehidimiz var. Rabbim onlara rahmet etsin, Rabbim onlarla bizi inşallah cennetinde buluştursun." dedi.
Kısa süre içerisinde helikopter pistine hareket ettiklerini aktaran Erdoğan, "O gece benim için önemli isimlerden bir tanesi de gerçekten pilotumdur. Helikopter pilotlarımız, onlar o noktada gerçekten hem cansiperane hem de çok şeyi göze alarak o adımı attılar ve 'Yakıtım bitene kadar bunlar beni yakalayamaz ve ben söylediğiniz hedefe ulaşırım.' dediler ve bizi 15 dakikada Dalaman'a ulaştırdılar." ifadelerini kullandı.
Dalaman'da dört ayrı noktada uçakların hazır bekletildiğini anlatan Erdoğan, makam uçağına geçtiklerini ve pilotlara Ankara veya İstanbul olmak üzere iki hedef verdiklerini dile getirdi.
Erdoğan, "Belli bir noktaya gelene kadar da hala pilot nereye ineceğimizi bilmiyordu. İstanbul mu olacak, Ankara mı olacak bunu bilmiyordu." dedi.
Uçak Biga civarına geldiği zaman pilota "İstanbul'a inelim." dediklerini, bunun üzerine pilotun "Pist karanlık." şeklinde karşılık verdiğini anlatan Erdoğan, kendisinin de pilota karanlığa inip inemeyeceğini sorduğunu anımsattı.
Pilotun, "İnerim ama riski var." dediğini aktaran Erdoğan, uçağın kısa mesafede durma, kısa mesafede havalanma kabiliyeti olduğunu belirterek, pilota kendi aydınlatmalarıyla piste inmesini söylediğini kaydetti.
"Orada bir ufak kriz masası oluşturduk"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, pilotun, pistin üzerine koyulabilecek tank ve benzeri şeylerin tehlike oluşturabileceğini ifade ettiğini söyleyerek, pistin üzerinde birkaç tur atılmasını istediğini anlattı. Erdoğan, "Bu arada İstanbul Emniyet Müdürümüzle görüştüm. Tabi Mustafa kardeşime de çok teşekkür ediyorum. 10-15 dakika içerisinde onlar, kuleyi temizlediler. Tabi kule temizlenince pist aydınlatıldı, pist aydınlatıldıktan sonra da rahatlıkla piste indik." diye konuştu.
Apronun ve terminal önünün dolu olduğunu, on binlerce insanın beklediğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İki kez F-16 uçaklarıyla, ses hızını biliyorsunuz aşmak suretiyle patlama, demek ki onlar da herhalde buraya bomba atanlar oraya da bomba atarlardı, bomba yüklü değildiler büyük ihtimalle. Orada ses hızının üstüne çıkarak o patlama yapıyor ve konuk evinin zaten camlarını filan da patlattı, hatta orada bir kaç yaralı vardı. Bunu bir kez yaptılar olmadı, daha sonra bir daha yaptılar. O arada biz konuk evimize girmiş olduk ve Valimiz, 1. Ordu Komutanımız ve Bakanımız beraberce orada bir ufak kriz masası oluşturduk ve buradan da tabi Genelkurmay Başkanının rehin alındığını filan duyduk, önce Başbakanımızla da tekrar bir irtibat kurduk ve Genelkurmay Başkanlığına vekaleten Ümit Paşa'yı o arada getirmiş olduk. Çünkü Sayın Başbakan, Eskişehir ile kurduğu diyaloglarda, 'Akıncılar'ı yani söylüyorum, vurmuyorlar, bizden yazılı talimat bekliyorlar.' filan gibi bazı şeyler söyledi."
"15 Temmuz'da darbe yanlılarının kullandığı uçakların durdurulması için yazılı talimat mı istendi?" sorusuna, Erdoğan, "Evet. Ümit (Dündar) Paşa ile bunu konuştuktan sonra, Ümit Paşa Eskişehir ile görüşmeyi yaptı, gerekli talimatı verdi. O talimat verildikten sonra hemen Akıncılar'a bombalama başladı. 3-3,5 saat içerisinde Akıncılar'a 12 tane bomba atıldı. Pist kullanılamaz hale geldi ve helikopterler de bir yerde uçamaz hale geldi. Çünkü endişe ettiler tabii, 'Bizi Eskişehir'den gelenler bombalar mı?' diye. Dolayısıyla Akıncılar atıl hale gelince daha da rahatlamış olduk."yanıtını verdi.
"Halkın, darbeye karşı sokaklara indiğinin" anımsatıldığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti:
"Orada tabii bir-iki hitabımız havalimanındaki vatandaşlarımıza... Onların oradaki heyecanı, coşkusu çok çok farklı. Emniyet müdürümüzden aldığımız bilgiyle de... Boğaz köprülerinden yapılan bütün o tanklarla yürüyüşler, hatta Boğaz Köprüsü'nün kulelerinden adeta 'sniper'larla yapılan ateşler ki bunun neticesinde şehit olan kardeşlerimiz var. Orada da malum birçok şehidimiz oldu. Tabii anlatılacak aslında çok şeyler var. Tankların altına yatan, paletlerin arasına yatıp da şu anda gazi olarak çıkan Sabrilerimiz var. Sabri iki tankın arasından çıktı. Bir kolu şu anda sakat ama inşallah kurtulacak, şu anda operasyonlarını geçiriyor. Bir diğer tarafta albayımız yedi mermi alıyor, o aynı şekilde bir mücadele veriyor. Bir diğer tarafta bakıyorsun yine Üzeyir kardeşimiz bir kolunu neredeyse tamamen kaybetmiş vaziyette ama hala o imanının gereğini, şehadete koşmanın inceliğini, hassasiyetini taşıyor ve onlar hala bize 'Siz nasılsınız reisim?' diye bu soruyu soruyor."
"Darbe girişimi gecesi bütün aileniz yanınızdaydı. Sayın Hanımefendinin bu konudaki tepkisi ne oldu? Neler söyledi size?" sorusu üzerine Erdoğan, "Gerek eşim, gerek kızım, gerek damadım hepsi de bir metanet içerisindeydi. Sadece tabii büyük torun 'Ne oluyor baba?' diye sürekli babasına onu soruyordu. Çünkü helikopter karartılmış vaziyette. Hakeza uçakta da öyle. Neyse babası onu teskin ediyordu. Tabi ortanca torunum, kızımız var, Mahinurumuz, o uykuya dalmıştı. Bir de bizim 8-9 aylık bir torunumuz var o tabii bunların hepsinden bihaber." dedi.
"Bu ne vicdandır"
Darbe girişimi gecesi, eşinin ve kızının temkinli olduğunu, herhangi bir telaş içerisine girmediklerini ifade eden Erdoğan, "Çünkü bir şeye inandınız mı orada telaş falan olmaz. Teslimiyet bu noktada çok çok önemli. İnanmak ve ondan sonra da yürümek, bütün mesele budur. Bizim için kaza ve kader imanımızın gereği değil mi? İmanımızın gereği, bitti. Ölüm bizim için haktır, orada da mesele bitmiştir. Öyleyse bu zaten bir gün gelecek." diye konuştu.
Erol Olçok'un şehadeti
Erdoğan, yol arkadaşı Erol Olçok'un şehit olduğunu hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi telefonlarda çekilmiş olan o anı izliyorum. Bakıyorum ki kaybetti. Oğlu 17 yaşında Abdullah Tayyip, o da babasıyla beraber orada şehit oldu. Şimdi bunlarla beraber birçok kardeşlerimiz köprünün üzerinde olsun, Vatan Caddesi'nde, Esenler'de olsun, Ankara Kızılay'da, Külliye'de olsun birçok yerde ve sadece düşünün özel harekatta 53 şehidimiz var. Bombayı indirdiler ve orada 53 kardeşimiz şehit oldu. Şimdi bunları ne ile izah edeceğiz, neyini anlatacağız? Bu ne vicdandır? Bunların insanlıktan falan nasibi yok."
Din Şurası'nın 17 maddelik sonuç bildirgesinin çok önemli olduğunu belirten Erdoğan, bu bildirgenin kitapçık haline getirilmesinde ve millet tarafından okunup anlaşılmasında büyük fayda olduğunu söyledi.
"Kendilerinden başkasına hayat hakkı yok"
"Darbe girişimi olduğunda ilk düşünceniz 'Bunu FETÖ yapıyordur' mu oldu?" sorusuna, Erdoğan, "Onda hiç şüphem yok. Ben bunu 2010'dan beri dillendiriyorum. 2010'dan beri bu Fetullahçı Terör Örgütü'nün bu ülkede örgütlenme ağının ne denli geniş olduğunu anlatıyorum. Ve bunu ben, en yakın mesai arkadaşlarıma anlatmakta zorlanıyorum. Silahlı kuvvetlerde, emniyette, yargıda, bunları hep işledik, anlattık. Bakanlıklarda... Çoğu zaman şu ifade kullanılıyordu, 'Acaba delil var mı?' Neyin delili olacak, her şey ortada işte. Adamlar kendilerinden başka kimseyi, hiçbir yere yaklaştırmıyorlar." yanıtını verdi.
Erdoğan, uluslararası seyahatlere gidilirken, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanına 'Bunların hepsinden bir çeşni yap. Bütün STK'lardan buraya temsilciler al." dediğini aktararak, "Filanca vermiyor, ismini zikretmeyeceğim. Filanca onların bu tür sanayi ve ticaret işleriyle güya iştigal eden kuruluşları... Niye vermiyor? 'Biz tek başımıza organize edelim.' Kendilerinden başkasına hayat hakkı yok. Kardeşim o zaman bundan sonra kesinlikle ne Ekonomi Bakanlığı olarak, ne de siz, bu tür yolculuklarda kota vermeyeceksiniz." dedi.
"Geriye doğru gittiğiniz zaman, ne zaman başladı bunların böyle tuhaf davranışları?" sorusuna, Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Tam menşeine inersek bizim iktidara geldiğimizden kısa süre sonra, ben o zamanki Milli Eğitim Bakanımıza şunu söyledim, dedim ki 'Bu dershaneleri kapatalım.' 'Niye' falan deyince, 'Kardeşim' dedim 'Bu dershaneler varsa, bu okullar niye var? Bu okullar varsa, bu dershaneler niye var? Biz bir şeyi gidermek istiyorsak, bunu hafta sonlarında telafi kursları veririz, yine öğretmenlerimiz verir, hem 3-5 kuruş daha fazla para almış olur, hem de bu çocuklarımız bu telafi kurslarıyla bu açığını kapamış olur. Maalesef bunu anlatamadık. Nabi Avcı Bey'in dönemine kadar biz dershaneler konusunda adım atamadık. Bunlar bizim kayıp yıllarımızdır. Tabii şimdi siz de başbakansınız ama bir yere kadar arkadaşlarınıza bir şeyi anlatıyorsunuz. Israr, ısrar, ısrar... Tabii daha fazla ileri gidemiyorsunuz ve en ciddi, en büyük parayı bu adamlar bu dershanelerden kazandı. Ben diyeyim 1, siz deyin 2 milyar. Bunu kaybedince, bunların ilk tepkileri başladı."
"Dost diye bildiklerimiz uzaklaşmaya başladı"
En önemli kaynakları olan dershaneler gidince FETÖ'nün çılgına döndüğünü belirten Erdoğan, "Ne gösteriler yaptılar, kampanyalara çevirdiler, her şeyi yaptılar. Demek bunların can damarı oydu. Ve insan kaynağı da bunların tabii oralardı. Ondan sonra da bir de havasını atıyorlar, sağdan soldan seç, oradan gel çıkar, çıkardıktan sonra da 'Ben, şu kadar başarılı öğrenci çıkardım.' diye hava at. Zaten sen iyiler üzerinden ortaya bir iyi koyuyorsun, orada iş başladı zaten, her şey orada koptu. Bunun, ondan sonra arkadaşlarım farkına vardılar." dedi.
"Mama ellerinden alınınca düşman oldular"
Erdoğan, şunları kaydetti: "Dedik ki 'Arkadaşlar kusura bakmayın, bundan sonra geri adım yok, üzerine üzerine gideceğiz'. Onların içerisinde dost diye bildiklerimiz de zaten o arada bizden uzaklaşmaya, kopmaya ve artık aleyhte yazılar yazılmaya başlandı. Köşelerinde möşelerinde vurmaya başladılar. O ana kadar hiçbir şey böyle değildi. Her şey aslında menfaat endeksliydi. Yani mama ellerinden alınınca bunlar o zaman düşman oldular, başladılar bağırıp çağırmaya. Yurt dışında, Avrupa'nın değişik ülkelerinde aleyhe kampanyalar başlattılar. Öyle veya böyle, şu anda gelinen noktada bizler demek ki adresi bulduk. İlk müdahaleyle de silahlı kuvvetlerimiz ve diğer kurumlarımız içerisindeki yapılanmayı şu anda iktidarımız inşallah kurumlarımızla birlikte çalışarak temizlemeye başladı."
Türkiye Silahlı Kuvvetleri ve diğer kurumların içerisindeki yeniden yapılanmanın başladığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Burada bir şey var, TSK'nın yeniden yapılanması, devletin yeniden yapılanması, bizim bu iki başlığı çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bunu değerlendirirken ben hukuka aykırı bir adım atalım demiyorum, adalete ters bir adım atalım demiyorum. Ama kusura bakmasınlar zalime şefkat, mazluma ihanettir." diye konuştu.
Kendilerinin şu anda mazlumun hukukunu koruyacaklarının altını çizen Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu ülkede KPSS sınavlarıyla nerelere, nasıl insanlar sokulmuş, bunları sizler de yakından takip ediyorsunuz, silahlı kuvvetlere bu şekilde, polise bu şekilde, yargıya bu şekilde, devletin kurumlarına bu şekilde istedikleri gibi elemanlarını yerleştirdiler ve atamaları yaparken, tayinleri yaparken aynı şekilde, bütün bunları yaptılar. Bunları biz temizlemezsek, biz şehitlerimize bunun hesabını nasıl veririz, gazilerimize bunun hesabını nasıl veririz? Onun için biz bu temizlik harekatını yapmak durumundayız ve inşallah bunu o kurumlarımızdaki aklı selim sahibi yöneticilerle, gerek silahlı kuvvetlerimizde, gerek emniyet teşkilatımızda, gerek yargıda, gerek tüm devlet kurumlarında el ele verip, bakanlarımız başta olmak üzere, Başbakanımız başta olmak üzere, tabi muhalefet partilerinin yöneticileri inşallah başta olmak üzere. Çünkü yasamayı dışlayamayız. Beraber bunun yapılması lazım. Yasama organı beraber çalışarak inşallah hatta küçük bir anayasa değişikliği paketiyle de bu iş başarılırsa inanıyorum ki çok daha sıkı temel atılmak suretiyle bir de tabi OHAL ile bu işi kaynaştırarak mesafe alırız, diye düşünüyorum."
"İstihbarat örgütü yıpratılacak bir örgüt değildir"
FETÖ'nün darbe girişiminde ilgili istihbarat zafiyeti ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a ulaşılamaması ile ilgili soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"İstihbarat örgütü yıpratılacak bir örgüt değildir. Eğer istihbarat örgütü ile ilgili atılacak veya yapılacak bir iş varsa bunun hükümet değerlendirmesini yapar, ona göre de bizimle de istişare ederse istişare eder, kararını alır. Sürekli televizyon programlarında istihbarat teşkilatımızın üzerine bu denli yüklenirsek, istihbarat teşkilatımızı çalışamaz hale getiririz. Ben baştan beri bir şey söyledim, 'bir istihbarat zaafı vardır' dedim. Ama dünyada istihbarat zaafının olmadığı ülke var mıdır? Alın Amerika'yı, alın Rusya'yı, alın Avrupa'nın Almanyasını, Fransasını, İngilteresini hepsini. Hepsinde bir çok terör eylemlerinde vesaire istihbarat zaaflarının olduğunu görürsünüz. Buna 'yok' demek mümkün değil. Dere geçerken at değiştirilmez. Bir defa şu süreci bizim başarılı bir şekilde atlatmamız lazım. Benim irtibat kuramayışım o anda tabi kendilerinin bulunduğu şartlar sebebiyle olabilir. Kendileri de bunu bu şekilde ifade ediyorlar ve kendileri benim koruma müdürüme ulaştılar. Koruma müdürüme ulaşmak suretiyle de bazı soruları kendisine, yani 'Bulunduğunuz yerde o anda herhangi bir sıkıntı var mı yok mu?' o tür şeyleri sordular. Tabi gönlüm arzu ederdi ki keşke o anda, ben istirahatteydim, benim kaldırılmamı, benimle böyle bir görüşme yapmayı isteyebilirdi."
İstihbarat teşkilatları ile ilgili bir çalışmanın başlatıldığını aktaran Erdoğan, "Bizim tüm istihbarat teşkilatını gerek MİT, gerek emniyet, gerekse jandarma istihbarat. Şimdi jandarmayla malum polisin İçişleri Bakanlığına bağlanması süreci var ya. Dolayısıyla burada istihbaratı da aynı çatı altında koordine edebiliriz. Böyle bir çalışma. Buna yönelik bir çalışmayı bugün bana sundular. Bunu aynı zamanda Sayın Başbakan ile de değerlendireceğiz, paylaşacağız. Bundan sonra da ne gibi adımlar atarız bunları konuşacağız." ifadelerini kullandı.
TİB'in kapatılması
Recep Tayyip Erdoğan, Paralel Devlet Yapılanması'nın yapılandığı en önemli yerin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) olduğunu söyledi.
TİB'in kapatılarak içinde işe yarar malzemelerin Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna (BTK) aktarılacağını anlatan Erdoğan, "Orası zaten bu işi rahatlıkla yapabilecek güç ve kabiliyette, olmadı aynı şekilde şu anda emniyet, istihbarat, jandarma veya MİT burada da değerlendirilmesi mümkünse buraya da aktarabiliriz. Ama böyle lüzumsuz bir yer tutmanın hiçbir anlamı yok. Çünkü onu gördük artık, burada ciddi bir yanlış yapıldı ve bu yanlışın sonuçlarını da gördük. Dolayısıyla bunlarla birlikte çalışmanın anlamı yok. Tamamen orayı kazıyarak, işi bitirmemiz lazım." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "TSK da bu süreçten büyük yara aldı mı?" sorusuna ise bu süreçten yıpranmama gibi bir durumun söz konusu olamayacağını ifade ederek, şu yanıtı verdi:
"Böyle bir kalkışmayı polisimiz yapmadı, neresi yaptı? Silahlı kuvvetlerimizin içinden bu oldu. Düşünün kendi komuta kademesine yaptıkları muameleleri izlediniz. Genelkurmay Başkanından tutunuz, bütün kuvvet komutanlarına varıncaya kadar ellerini kelepçeleyerek, kendilerini yere yatırarak, her türlü hakareti yapmak suretiyle kendi yanlarında taşıdıkları emir subayları kendilerine ihanet etti. İşte aynen benim yanımdaki kurmay gibi, o da aynı ihaneti yaptı. Sadece o değil tabi."
"Yaverinizin durumundan hiç şüphelendiğiniz oldu mu?" sorusuna Recep Tayyip Erdoğan, "Tabi bunlarla ilgili şüphelerimiz vardır. Bunlarla ilgili şüphelerimizde biz bütün eş, dost, ahbap hepsine sorduk. Köyüne, mahallesine varıncaya kadar incelettik. Herkes tabi bize 'şöyle iyidir, böyle iyidir', hep bunu anlatıyorlar. Yani bunlar takiyeyi çok çok iyi yapıyorlar, kendilerini gayet iyi gizliyorlar ve gayet iyi gizledikleri için zaten hep gelen referanslar olumlu." yanıtını verdi.
"Başbakanlığımdaki koruma müdürümle çalışacağım"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sizi en fazla şaşırtan ihanet hangisi oldu?" sorusuna "Hangisi olmadı ki" karşılığını vererek, şunları kaydetti:
"Bu noktada da yaptığımız şey insani istihbarat diyoruz ama bakıyorsunuz oradan da yine isabetli kararlar alamadık. Şimdi dedim ki tekrar ben, Cumhurbaşkanlığında da şu an itibarıyla Başbakanlığımdaki koruma müdürümü alacağım, onunla beraber çalışacağım. Şu anda emniyetten, polis müdürü arkadaşım bu görevi ifa ediyor. Onunla beraber bu yola devam edeceğiz."
FETÖ ile mücadeleye de değinen Erdoğan, "10 bine yakın gözaltında olan insan var. Bu basit bir rakam değil. Burada kalır mı? Söyleyeyim, kalmaz. Bu daha devam eder. Konuştukça bir şeyler çıkıyor. Yani halkalar sökülmeye başladı." diye konuştu.
"Bunlarda ilke diye bir şey yok, ilkesiz bunlar"
"Darbe girişiminin ardından terörle mücadelede bir zaafiyet söz konusu olup olmayacağı" şeklindeki soruyu da Recep Tayyip Erdoğan, şöyle yanıtladı:
"Terörle mücadele devam ediyor. Bundan sonraki süreçte bir de şu ortaya çıkacak. Terörle mücadelede aksak yönler, aksamalar, bunların içinde bu alçaklar, bu ahlaksızlar ne kadar var. Bir de bunlar çıkacak. Onu provoke edenler de var. O tür bilgiler de gelmeye başladı. Bölücü terör örgütüyle iş birliği halinde olanlar var. Suriye'nin kuzeyinde PYD ile iş birliği halinde olanlar var. DAEŞ ile iş birliği halinde olanlar var maalesef. Şimdi bunlar ifadeler alınırken ortaya yavaş yavaş çıkıyor. Bunları gerçi biz seçim kampanyalarında tanıdık, biliyoruz. Zaten bakıyorsunuz, her siyasi partiyle pazarlık halindeler. Çünkü bunlarda ilke diye bir şey yok, ilkesiz bunlar. Onun için de nerede, ne zaman, ne yapacakları hiç belli olmaz. Tam bir bukalemun."
"Herkes neyin ne olduğunun gayet iyi farkında"
Erdoğan, "FETÖ'nün siyasi bağlantılarıyla mücadelede nelerin yapılacağı" yönündeki soru üzerine ise şunları kaydetti:
"Bütün bakanlıklar yoğun bir çalışmanın içinde. Herkes neyin ne olduğunun gayet iyi farkında. Ben de mesela Cumhurbaşkanlığında, Devlet Denetleme Kurulunu tamamıyla bu görevle görevlendirdim. Yoğun bir şekilde bunu çalışıyorlar. Sayın Başbakan, Teftiş Kurulunu aynı şekilde bununla görevlendirmiş vaziyette. Bakan arkadaşlarımıza gerek burada yaptığımız Bakanlar Kurulu'nda, gerekse Sayın Başbakanın Çankaya'da yaptığı Bakanlar Kurulu'nda kesinlikle bu işin üzerine amansızca gitmemizin gereğini hep telkin ediyoruz. Bunu yapmak zorundayız, başka çaremiz yok."
"Bu tavrı medya ve iş dünyamız korumalı"
FETÖ ile mücadelede rehavete kapılınmaması gerektiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnsanoğlu belli bir şeyden sonra rehavete kapılıyor. 'Artık bu işler bitti' noktasına kendisini getiriyor ama yok, daha bitmez. Daha durun bakın. En ciddi şeyi daha yeni başlattık." ifadelerini kullandı.
"Tehdidin sona erip ermediği" yönündeki soruyu Erdoğan, "Terörün tehditlerinin sona ermesi diye bir şey olmaz. Kanser hücresi diyoruz ya. O virüs kazılıp atılırsa ancak ondan sonra 'temizlendi' diyebiliriz. Şu anda böyle bir şey henüz yok. Daha yolun başındayız. Şu anda 20 gün oldu. Kararlılıkla gideceğiz. Ben tüm medyanın takındığı tavır sebebiyle çok memnunum. Bu tavrı medya korumalı, iş dünyamız korumalı." diyerek yanıtladı.
"Tüm iş adamlarımızın birlikten yana olduklarını gördüm"
Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün Türkiye'deki yatırımcıların üst yöneticileri ile bugün ise yerli yatırımcılarla bir araya geldiğini anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hepsinde bu konularda destek istedik, yardım istedik. Hepsinde bir kararlılık gördüm. Bu sürece yönelik gerek buraya, gerek hükümetimize şükranlarını ifade ettiler. Aynı kararlılıkla devam etmeleri ricasında bulunduk. Ben doğrusu tüm iş adamlarımızı kararlı gördüm, birlikten, beraberlikten yana olduklarını gördüm. Bu birlik ve beraberlik bizde olduktan sonra Allah'ın izniyle biz bu işi aşarız. Hele hele bu millet var ya bu millet. Tankların altına yatacak kadar kavi bir imana sahip bu millet var ya Allah'ın izniyle biz bu milletle bir olduk, iri olduk, diri olduk, kardeş olduk, hep birlikte Türkiye olduk. Şimdi de beraber bu yolda yürüyeceğiz."
"Van maşallah kaynıyor, Milletimizden Allah razı olsun"
Darbe girişimine Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan vatandaşların da tepki gösterdiğinin anımsatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Şu anda bakıyorsunuz Van'a, Van kaynıyor. Aynı şekilde Batman, Muş, Siirt, Diyarbakır. Tüm buralar maşallah kaynıyor. Her gece oralarda bakıyorsunuz sabah namazlarına kadar bir dinamizm var. Ezanlarla birlikte, selalarla birlikte halk ayağa kalkıyor. Yani ezanlar susturulamadı. Tam aksine onlarla beraber halkımız harekete geçiyor, onlarla beraber harekete geçiyor, onlarla beraber canlanıyor ve onlarla beraber kendilerine has olarak yapması gereken ibadeti yapıyor. Bu işe de ibadet aşkıyla sarılıyor. Milletimizden Allah razı olsun."
Programda, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde şehit olan Erkan Yiğit ile yaralanan ikizi Volkan Yiğit'in hikayeleri ekrana getirildi. Erkan Yiğit'in son görüntülerinin ve sözlerinin de yayınlandığı anlarda Erdoğan, göz yaşlarına hakim olamadı.
"Pek çok hikaye var, sizi ziyarete geliyorlar, siz ziyarete gidiyorsunuz. Bunların arasında en çok etkilendiğiniz, sesi kulağınızda çınlayan biri var mı?" sorusu üzerine Erdoğan, "Bunların hepsi de bizi duygulandırıyor, duygulandırmayan hiçbir tanesi yok. Kah şehidimizin görüntüsü bizi duygulandırıyor, kah şehidin annesinin, babasının, dedesinin...Onların kullandıkları ifadeler bizleri duygulandırıyor. Gazilerimizin kimisinin bakıyorsunuz kolu kopmuş, kimisinin kolu parçalanmış, kimisinin dizden ayağı yok. Hala onların bu haliyle kullandıkları ifadeler çok çok ilginç. Ben tabii bunları görünce, duyunca milletimle iftihar ediyorum." şeklinde cevap verdi.
Erdoğan, Türkiye milletinin büyük bir millet olduğunu, bir annenin evladının gazi olması konusunda telefonda kendisine söylediklerinin Türk milletine olan güvenini daha da artırdığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Bunlarda istisna olmaz. Hepsi birbirinden çok çok etkileyici, geleceğe yönelik bizim imanımızı, azmimizi artırıcı olaylar. Kısacası şehitler tepesi elhamdülillah boş değil, boş kalmayacak. Bu olay bunu gösterdi ve darbeler tarihi inanıyorum ki 15 Temmuz'u çok farklı yazacak. Bizim şu andaki genç kuşaklarımız için oralardaki şehit olan, gazi olan, o olayların içinde olan, işte az önceki ikiz kardeşlerimizi gördük, ikiz kardeşlerimizin eşlerinin duruşunu gördük ve bakın geleceğe bakış çok önemli. 'Artık evlatlarımı babaları gibi yetiştirmek...', bunun hesabı içerisinde olmak, bu çok farklı bir anlayış."
"Meydanlarda, 'Ben Allah yolunda ölürüm diye' koşanlar vardı"
Milletin imanının, azminin Türkiye'yi bir çok alanda muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkaracağını dile getiren Erdoğan, kendilerine yeni hedefler belirleyeceklerinin altını çizdi.
Türkiye milletinin darbe girişimi sırasındaki duruşuna ve meydanların yansıttıklarına da değinen Erdoğan, "Bununla birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi çok pekiştirdik. Bu meydanlarda, şu siyasi parti, bu siyasi parti, bunlar yoktu. Bu meydanlarda sadece demokrasi, şehadet, vatan vardı. Bu meydanlarda sadece, adeta 'Ben Allah yolunda ölürüm' diye koşanlar vardı. Bu meydanlarda adeta 1071'den bu yana gelişin izleri vardı ve 1453'ün izleri vardı. Çanakkale'nin ruhu vardı bu meydanlarda, İstiklal Savaşı'nın ruhu vardı ve tabii bunlarla beraber istikbale bir yürüyüş vardı." ifadelerini kullandı.
Pazar günü İstanbul Yenikapı'da yapılacak olan "Demokrasi ve Şehitler Mitingi" için çağrıda bulunan Erdoğan, parti farkı gözetilmeden Türk bayrakları alınarak Yenikapı Meydanı'nda toplanılacağını ve 81 ilde de aynı anda dev ekranlardan mitingin izleneceğini aktardı.
Meclisin çalışma günü olmadığı halde darbe teşebbüsünde bulunulan 15 Temmuz gecesi hemen Meclise giden TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a teşekkür eden Erdoğan, Kahraman ve milletvekillerinin Meclisi çalıştırmalarının İstiklal Savaşı'nı hatırlattığına işaret etti.
TBMM'nin açılmasının ve çalışmasının önemine dikkati çeken Erdoğan, ikinci defa Meclisin "Gazi Meclis" olduğunu belirtti.
"Milli iradeyi söndüremeyeceksiniz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Yurt dışından gelenler falan, pek gelen yok ya, gelenler de hiç olmazsa geldikleri zaman 'Ya biz milletvekiliyiz öyle mi, öyleyse şu hale bak.' Öyle Londra'dan, Paris'ten, şuradan, buradan kuru sıkı atmakla olmuyor bu iş. Gel gönder bir temsilcini de burada, bir demokrasi ülkesinde, demokratik parlamenter sisteme nasıl darbe yapmak istemişler, bunu gel bir gör yerinde. Sahip olduğunuz, ülkenizde kendilerine yer verdiğiniz bu haşhaşilerin neler yaptığını bir gelin görün. Tayyip Erdoğan'a 'diktatör' diyebilirsiniz, iktidarını beğenmeyebilirsiniz. İnsaf edin de gelin bir görün ne var ülkede ama yok sadece o kendilerine ait malum haberleşme organlarıyla, yalan, yanlış, asparagas haberlerle ne yazık ki hala bu süreçte 'Fakat, ama, ancak...' Bunlarla işi yönlendirmeye çalışıyorlar. Yönlendiremeyeceksiniz, bu ülkede milli iradeyi söndüremeyeceksiniz, durduramayacaksınız. Bu ülkeyi parçalayamayacaksınız, bölemeyeceksiniz. Belki bir öleceğiz ama bin dirileceğiz. Çünkü bu milletin ruhunda bu var. Aynen buğday başakları gibi, meydanlar bunu sabahlara kadar gösteriyor."
Meydanlarda vatandaşların hiç yorulmadığını ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde bekleyen bazı vatandaşların kendisine "7 Ağustos'tan sonra biz ne yapacağız?" diye sorduğunu bildiren Erdoğan, vatandaşlara "Size biz sinyalleri veririz." dediğini belirtti.
Batı'nın, Türkiye'nin güçlenmesini istemediğini ve hep ikircikli davranışlar içerisinde olduğunu kaydeden Erdoğan, "Şu süreçte bile bazıları telefon etti. Telefon ettikten sonra, 'ama bazı haberler alıyoruz.' diyorlar. Neymiş o haberler diyorum, 'İşte çok insanlar işlerinden oluyor, asker askerliğinden, polis polisliğinden oluyor, bunlar bizi endişelendiriyor.' Dedim, 'Önce siz benim 239 vatan evladımın şehit olmasını hiç incelediniz mi? Siz benim ülkemde 2 bin 196 tane gazi var, yaralı var bunlar hiç incelediniz mi, bunun hesabını hiç sordunuz mu? Size bu propagandaları, bu aklı kim veriyor? Siz bir Cumhurbaşkanı olarak muhatabınızla hiç konuştunuz mu, bizden bilgiyi aldınız mı veya güveneceğiniz bir ismi buraya gönderip de bir inceleme yaptırdınız mı?' Başlıyorlar 'kem küm' etmeye, böyle siyaset olmaz. Bak İsveç eski Dışişleri Bakanı çıktı, gümbür gümbür bir açıklama yaptı. Kendi Başbakanı'na, kendi Dışişleri Bakanı'na, onlara da haddini bildirdi ama haddini bilmez ki...Niye, bu bir karakter, cibilliyet meselesi. Çünkü bunlar yılları yılı bu tür yanlışlar üzerine, ideolojik saplantılar üzerine hayatlarını sürdürdüler." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin şu anda kendine yeter hale gelmesi nedeniyle rahatsız olunduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, her geçen gün Türkiye'nin daha da güçleneceğini söyledi.
15 Temmuz'dan bu yana, 20 günde vatandaşların 10 milyar dolar bozdurduğunu bildiren Erdoğan, bunun da "dövize meydan okuma" anlamına geldiğini belirtti.
Mali disiplinden ödün vermeyeceklerini belirten Erdoğan, ekonomik istikrarın devam ettiğini, şu anda finans sektöründe, piyasalarda sıkıntı olmadığını söyledi.
Darbeleri yaşayan ülkelerde ekonomik sıkıntıların yaşandığını vurgulayan Erdoğan, bu sıkıntının Türkiye'de olmadığını ifade etti.
Eskiden olağanüstü hal ilan edildiğinde vatandaşların piyasada ekmek bulmakta zorlandığını, meydanlarda insanların olmadığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi tam aksine vatandaşların sabahlara kadar meydanlarda olduğunu, istediklerini alabildiklerini, Türkiye'nin her yerinde durumun böyle olduğunu anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "FETÖ'nün parayla yurt dışında iş yaptırmasına" ilişkin ise şunları kaydetti:
"İngiltere'deki o senatör müydü, aldığı zannediyorum 114 bin pound muydu? Böyle bir şey, çok ciddi bir rakam almış. Aynı şey Amerika'daki senatör ve milletvekillerinde de aynı durum söz konusu. Dün galiba Mısır'da bir televizyona röportaj vermiş. Bu televizyonun arkasında da aslında bir terörist var. Oradaki ifadesinde 170 ülkede örgütlü olduklarını ifade ediyor, okullarının vesairelerinin olduğunu iddia ediyor."
Pakistan, Sudan, Somali gibi ülkelerden FETÖ okullarının kapatılmasına ilişkin bilgilerin geldiğini aktaran Erdoğan, bu durumun Balkanlar'a da sıçrayacağını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "(FETÖ okullarının kapatılması) Yarın o ülkelerde de bunlar çok ciddi bela olacaktır, biz bunları şimdiden hatırlatıyoruz, tedbirini alırlar alırlar, almadıkları takdirde bedelini öderler." dedi.
"Gelin bu işi daha fazla uzatmayın"
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iade sürecine ilişkin de açıklama yapan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şu anda dosyalar hazırlanıyor. Bugün yine bir mahkemenin onlarla ilgili verdiği karar var. Dosyalar, savcılıkların açtığı davalar vesaire bütün bunlarla beraber 10-15 gün içinde belli bir noktaya gelir. Belli bir noktaya geldikten sonra da Dışişleri Bakanımız, Adalet Bakanımız, benim özel bir temsilcim ve arkadaşlar da gerekli gördükleri heyeti yanına alıp bu maskesi düşmüş, tam bir şu anda çıplak, adeta suçlu konumundaki kişiyi bulup, ne yapıp yapıp Amerikan makamlarına da anlatacaklar. Amerika bugüne kadar bizden hangi teröristi istediyse verdik. 'Bize belgeler gönderin' demedik. Şu anda da biz Amerika'ya diyoruz ki gelin bu işi daha fazla uzatmayın.'"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gülen'in ABD'den kaçma ihtimali konusunda ise, "Bunların hepsi artık bir yerde Amerika'nın kendi sorumluluğudur. Böyle bir kaçma fiili, eylemi olduğu zaman Amerika bunu durumu nasıl izah eder, doğrusu ben de onu çok çok merak ederim." değerlendirmesini yaptı.
Rusya ziyareti
9 Ağustos'ta Rusya'nın Saint Petersburg kentine ziyaret gerçekleştireceği ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le görüşeceğinin anımsatılması üzerine Erdoğan, "Şu anda bizim için 'Birini bırak, birine koş' anlayışı yanlış. Uluslararası camiada isteriz ki hepsiyle münasebetlerimizi iyi tanzim edelim." diye konuştu.
Şu anda ABD'nin Rusya ile arasının kötü olmadığını vurgulayan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Farklı düşüncede de olsalar, olumsuz da birbirlerine baksalar, münasebetlerini hiçbir zaman kesmezler. Ama bizim Rusya ile aramızda istenmeyen bir uçak hadisesi yaşandı ve sekiz ay kadar zaman içerisinde bu olumsuzluk devam etti. Daha sonra biz kendilerine bir mektup yazdık, 'Bu süreci artık kapatalım. Çünkü Türkiye'nin Rusya ile olan ilişkileri bölgede çok çok önem arz eden bir süreçtir. Dolayısıyla bu iki bölgede belirleyici ülkenin birbirinden ayrı yaşaması, birbirine uzak düşmesi doğru değil, bunu bir defa çözelim' diyerek, bu olayla ilgili üzüntümüzü de kendilerine ifade ettik. Buna karşı da olumlu yanıtlar aldık."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya'ya gerçekleştirecekleri ziyaretle birçok şeyin rayına oturacağına inandığını söyledi.
Suriye meselesini geçmişte Putin ile görüştüğünü, şimdi de verimli bir görüşme yapmayı temenni ettiğini ifade eden Erdoğan, daha sonra Çin'de G-20 Zirvesi'nde ilişkileri daha da pekiştireceklerini söyledi.
"Rus uçağının düşürülmesinin FETÖ ile ilintili olduğu ve bunun soruşturmaya yansıdığı haberleri geliyor. Putin ile görüşmede bu değerlendirilecek mi?" sorusu üzerine Erdoğan, "Bu konuda tabii somut deliller varsa arkadaşlarıma bunları getirmelerini söyledim. Önümüze gelmesi halinde Sayın Putin ile onları da paylaşırız. Fakat o konu ile bunları birbirine acaba bulaştırmak, ilintili hale getirmek ne kadar doğru olur onu da özellikle yine teknik arkadaşlarımla, siyaset bilimcisi arkadaşlarımla tekrar görüşeceğiz, konuşacağız. Rusya'da da bunları tekrar ele alma fırsatı olacak." diye konuştu.
Her cinayet ve saldırının FETÖ'ye mal edilmesi
"Geçmiş dönemde hükümeti zor durumda bırakan çözüm sürecinde yaşanan sıkıntı, bombaların patlaması, Hrant Dink cinayeti, Danıştay saldırısı gibi... Bunlarda da bir FETÖ bağlantısı şüphesi olmaya başladı mı?" sorusu üzerine Erdoğan, bu tür bir paranoyanın doğru olmayacağını, aksi takdirde yaşamın çekilmez hale geleceğini belirtti.
Erdoğan, "Artık, ben biraz ileri gidiyor olacağım ama böyle bir şarlatanı bu kadar büyütmenin anlamı yok. Bu kadar öyle kabiliyeti olan birisi değil. Bu sadece şu anda beddualarıyla bilmem neleriyle yatıyor kalkıyor filan, kendine böyle bir şeyler oluyor. Bunun yaptıklarını çok abartmayalım. Hiç gerek yok. Şu anda bakın Türkiye'de bunun takımından kalanlar oluyor mu? Fırsatını bulan kaçıyor. 'Ben dönmek istersem Türkiye'ye dönerim' diyor. Ben yıllar önce Olimpiyat Stadı'nda oradaki bir gecelerinde, Türkçe Olimpiyatları'nda, çağrı yapmıştım. 'Türkiye'ye gelin' diye. Niye gelemedi? Beni güya zora sokmamak için gelmemiş o zaman." ifadelerini kullandı.
"Bir efsane meydana getirilmiş"
Erdoğan, "Ben gazeteci olarak o gün yaptığınız o çağrıda bir kinaye hissetmiştim. Siz o çağrıyı yaparken bu kinayeyle mi çağırıyordunuz?" sorusu üzerine, sözlerine şöyle devam etti:
"Buna kinaye nazarıyla bakmak çok da doğru olmaz ama vatandaşın tavrına bakarak bir şeyi artık gün yüzüne çıkaralım. Neydi o? Bir efsane meydana getirilmiş. Orada olanların kahir ekseriyetinin onu tanımadığını biliyorum ama öyle bir efsane var ki ortada bu efsaneye o tribünlerde olanlar hepsi de maalesef farklı yaklaşımlarda... Hani diyor ya 'o bize şah damarından daha yakın'. Bunu diyecek kadar sapkın bir yapı var ortada. Bu sapkın yapıyı acaba bozar mıyız? Niye gelmek istemiyor? İşte bundan dolayı. Orada olursa efsaneleşiyor ama buraya geldiği zaman birçok şey meydana çıkacak. Tabii o çok manidardı 'Biz hükümetimizi zora düşürmek istemeyiz.' Ya senin davan yok, bir şeyin yok. Madem böyle bir durumdasın çık gel. Gelemedi. Çünkü üst akıl öyle diyordu da onun için."
Erdoğan, "Üst akıl konusundaki öngörüleriniz nedir"? sorusu üzerine, bu konuyu çok çok önceleri bir seyahatte uçaktaki basın mensuplarına söylediğini dile getirdi.
"O üst aklın verdiği ile hareket ediyor. Yoksa kendinden değildir. Ondan sonra üst akıl literatüre oturdu. Üst akıl ki onu, ne olduğunu açıklamayı doğru bulmuyorum" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şu anda yine görevini yapıyor. Nereye yönelik yapıyor? Türkiye'ye yönelik yapıyor. Bu nedir? Şimdi orada üst aklın işine geliyor bu kişi. İşine geldiği için onu kullanıyor. Çünkü dert, güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Türkiye'yi bölmek istiyorlar. Bizim milli birlik ve beraberliğimizi parçalamak istiyorlar ve bunu parçalamak için de malzeme bu. Bundan daha güzel malzeme olamaz. Bu karara vardılar. Beslediler, büyüttüler, ülkemizin üzerine bu şekilde saldılar. Türkiye'de ümmeti, milleti, aileleri parçaladılar ama inşallah şu olayın çıkışı bizim için yeni bir milattır. Adeta yeniden bir istiklal ve istikbal mücadelesinin başlangıcıdır. Ben öyle bakıyorum. 'Sizin zor zannettiğinizde, birçok şeyde nice kolaylıklar vardır'. Bir başkasında da 'her olanda hayır vardır' diyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2010 KPSS iptal edildi. 150 bin civarında insan merak ediyor. Bunların tamamı mı gidecek, yoksa bunların içinden kopya çekenler ve FETÖ'ye üye oldukları belirlenenler mi gidecek. Bu eleme nasıl yapılacak?" sorusunu şöyle cevapladı:
"Tespit edilenlerin hepsi ayıklanacak bir defa. Çünkü onlar hak etmediler, hak etmeyenler orada kalamaz. Hak edenler de hakları iade edilmek suretiyle iade-i itibara kavuşacaklar. KPSS ile ilgili o noktada başladı zaten. Neye göre başladı, kim hak etti kazandı, kim kazanamadı? Bunları şimdi ayıklıyorlar, araştırmaları yapılıyor. Bu araştırmanın neticesinde hak etmeyenler tamamen ayıklanacak, hak edenler de orada kalacak. 2010 öncesi şu anda programda yok. 2010 itibarıyla çalışmalar yapılıyor."
İstanbul Yenikapı'da pazar günü düzenlenecek "Demokrasi ve Şehitler Mitingi"ne katılarak konuşma yapması için davet ettiği CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kendisine şu ana kadar bir cevap gelip gelmediğine ilişkin soru üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
"Pazar günkü miting, Cumhurbaşkanlığımızın organizasyonunda illerin valiliği, belediye başkanlarıyla müşterek yapılan organizasyondur. Biz, bu organizasyonda gönlümüz özellikle gerek iktidar partisi gerek CHP gerekse MHP liderlerinin de katılımının olduğu ve meydanlarda da sadece Türk bayrağının olduğu, parti bayraklarının olmadığı bir miting yapalım ve bu mitingde de gerek Sayın Bahçeli gerek Sayın Kılıçdaroğlu, iktidar partisi başkanı Sayın Yıldırım, Meclis Başkanımız, hep birlikte birer mesaj verelim ve bu mesajla birlikte de birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi daha da pekiştirelim. Çünkü milletin buna ihtiyacı var. Ayrılığa, gayrılığa ihtiyacı yok ve ona da fırsat yok. Bunu da bekliyor. Böyle bir durumda artık kaş göz olmaz."
Baş danışmanlarından birinin televizyon programındaki ifadelerini çok çirkin bulduğunu, bundan dolayı da baş danışmanından açıklama yaparak özür dilemesini istediğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Böyle bir şeye hakkınız yok ve bir siyasetçi de değilsiniz. Şu anda burada bir yerde Cumhurbaşkanının danışmanı olarak bir memur hüviyetindesiniz. Sağolsun o da bir metin içine alarak özür dilemiş, gerek Sayın Bahçeli'den gerekse MHP camiasından. Bunlara tabii çok dikkat etmemiz lazım çünkü biz burada bir birlik ruhu arıyorsak, bir kardeşlik ruhu arıyorsak, bu ruh, Çanakkale ruhu neyse, şimdi 'Yeniden tarih yazacağız' dedik ya, bu da bir 15 Temmuz ruhu olarak yansıyacak."
Boğaziçi Köprüsü'nün ismini 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Kızılay Meydanı'nın ismini ise 15 Temmuz Demokrasi ve Şehitler Meydanı olarak değiştirdiklerini anımsatan Erdoğan, "Bütün bunlarla bir mesaj veriyoruz. Nedir bu? Bu tam manasıyla güçlendirilmiş bir demokrasi, bu budur ve bunu bizim bir defa geliştirmemiz lazım." dedi.
Türkiye'nin demokrasiyi çok daha farklı bir şekilde ele alacağını ve farklı bir şekilde dünyaya mesaj vereceğini ifade eden Erdoğan, "Dünya milletleri, eğer siz gerçek manada demokrasi sahibiyseniz, otokratik, teokratik, otoriter, dikta, bütün bu rejimlere karşı tank olsun, top olsun, uçak olsun, istediniz mi sandığın gücünü hiç kimse deviremez. Bunun kararını vereceksiniz. Türkiye'de 15 Temmuz'da olan olay budur." değerlendirmesinde bulundu.
"Milletimiz dünyada örnek bir yere oturmuştur"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anadolu Ajansı tarafından 3 ayrı dilde hazırlanan "Dakika Dakika FETÖ'nün Darbe Girişimi" kitabına atıfta bulunarak şöyle devam etti:
"Bizim milletimiz dünyada örnek bir yere oturmuştur, 79 milyon. Şimdi bunu bizim devam ettirmemiz lazım. İnşallah bununla ilgili video kasetler, CD'ler, İngilizce, Fransızca, Arapça hazırlayıp bütün dünyaya bunları servis edeceğiz. Bunun yanında aynı şekilde yazılı materyaller hazırlanıyor, gerek Cumhurbaşkanlığı makamı olarak gerek Anadolu Ajansı olarak gerek TRT olarak bunlar hazırlanıyor, yine bir kaç dilde bunları dünyaya servis edeceğiz. Herkes bu gerçekleri bizzat kaynağından görsünler, öğrensinler, bilsinler. Bilsinler ki demokrasi kolay kolay elde edilmiyor ama elde edildi mi ondan sonra da demokrasi kolay kolay kaybedilmiyor. Artık Türkiye 10 yılda, 15 yılda bir ihtilalle darbelerle anılmayacak."
"Partilerin birer temsilci görevlendirmiş olmaları lazım, çalışıyorlar"
Liderlerle gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmenin gayet iyi geçtiğini vurgulayarak şunları aktardı:
"Bizim görüşme, bu noktada gayet iyi geçti. Yani biz bu ifadeler ve görüşmemizden de 'Sadece böyle bir daraltılmış anayasa paketiyle inşallah kalmayız' dedik. Böyle bir asgari müşterekleri hedef alan bir anayasayla başlayalım, asgari müşterekleri kendi aranızda bir konuşun edin, seçeceğiniz arkadaşlarla daha sonra da uygun bulursanız. Daha önce 62 maddeye kadar çıkmıştı ve dört partinin dördünün de orada temsilcileri vardı arzu edilirse tekrar bu bırakıldığı yerden devam eder ve yeni anayasayı çıkarma imkanı da bulunur ama şu anda böyle bir imkan yok, öyle görülüyor. Öyleyse asgari müşterekte ağırlıklı olarak şu dönemde, şu olağanüstü halde hangi maddeler üzerinde durulması gerekir? Bu 10 madde midir, 15 madde midir? Neyse, bunların üzerinde durulsun ve bir adım süratle atılıp parlamentodan bu geçirilirse çok isabetli, çok hayırlı olur. Zannediyorum şu anda partilerin birer temsilci herhalde görevlendirmiş olmaları lazım, çalışıyorlar."
"Kem söz sahibine aittir"
Erdoğan, milli birlik ve beraberlik konusundaki vurgusu hatırlatılarak sosyal medyada yapılan dezenformasyon ve hakaretlere ilişkin bir soruyu şöyle yanıtladı:
"Kem söz sahibinindir. Hakaret en çok bize geliyor, bizim yediğimiz hakareti kolay kolay herkes yemiyor. Bize her taraftan saldırıyorlar. Sadece içeriden değil hem içeriden hem dışarıdan ve sadece şahsıma da değil, aileme varıncaya kadar bugüne kadar çok saldırılar yedik. Biliyorsunuz son olarak da kongre merkezimizin açılışında da ifade ettim, 'Şahsımla ilgili hakaretlerden dolayı açılmış davaları çekeceğim.' dedim ve bu konuyla ilgili olarak da avukatlarıma talimatı verdim onlar da süreci başlattılar. Burada farklı düşüncelerde herkes olabilir, medyada herkesin aynı düşüncede olması şart değil. Fakat farklı düşüncede de olsan eleştiri yaparsın bu saygındır ama hakaret etme hakkı yoktur ve iftira. Şimdi bunu yaptığın zaman işte bu başka bir hakkı doğurur. Eğer inançlı bir insansa sadece bu dünyada değil, ebedi alemde de bunun bedelini öder ama inancı itibarıyla yoksa, bu dünyada bizim yapacağımız iş nedir? Yargıya müracaattır, sizin yapacağınız iş nedir? Yargıya müracaattır.
Ben şimdi bir defalığına olmak üzere bazı istisnalar var, onları bir kenara koymak suretiyle avukatlarım davaları geri çektiler veya çekiyorlar şu anda. Sizlerin de yapacağı iş, avukatlarınızla bu noktada bence hukuk yolunu denemek. Onlara belki siz televizyonda bu işi yapamayabilirsiniz, ama yazılı medyada olsanız köşeden cevap vermek suretiyle de bir dalaşa girmenin hiçbir anlamı yok. Bunlar bu ülkenin birliğine fayda sağlamıyor, zarar getiriyor. Bir de mesela televizyon ekranlarından birbirleriyle çatışanlar var. Artık buralardan da bu işi yavaş yavaş düşürmemiz lazım."
Sunucu Erhan Çelik'in milli birlik ve beraberlik duygusunun güçlenmesi gereken bugünlerde kendisine ve eşine yapılan hakaretlere ilişkin yaptığı başvuruları bir defalık geri çekeceğini ifade etmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "En idealini yaparsın, en hayırlısını yaparsın. Böyle olumsuz, kötü şeyleri yazanların hepsinin de o yanlarına kar kalacaktır. Hele hele insanların ailevi hayatlarıyla uğraşmak, onlarla dalaşmak kimsenin ne haddinedir, ne hakkıdır." diye konuştu.
Genelkurmay Başkanlığının taşınması
Genelkurmay Başkanlığının taşınıp taşınmayacağına yönelik soruyu yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şu anda gündemde aslında böyle bir şey yok. Şu var gündemimizde, burada her şeyin kararını tabii sivil olarak vermek o da doğru değil. Nedir? Bunları Silahlı Kuvvetlerle istişaresini yapıp, bunlardan hangileri şu anda şehirlerin merkezinden farklı yerlere, çevreye çıkarılabilir? Geçenlerde Sayın Başbakan ifade etti, mesela diyelim ki topçu tugayları veya tank tugayları vesaire gibi, bunların hakikaten şehir merkezlerinde olması, doğru bir şey değil. Niye şehir içinde duruyor ki, bunlar? Bunların artık, tamamen kendi hesaplarını yapacak şekilde mevzi oluşturacak yerleri kendileri tespit edecek şekilde askeri açıdan, bunları sınırlara doğru kaydırmamızda fayda var. Ankara'nın, Konya'nın, Kayseri'nin göbeğinde, bunların ne işi var?
Buralar çok önemli aynı zamanda araziler ve bu arazilerde çok güzel yeşil alanlar, parklar, bu tür yerler oluşturmak suretiyle biliyorsunuz yeşil alan dediğiniz zaman iki yer akla gelir, ya askeri kışlalardır ya mezarlıklardır. Burada böyle bir adım atılırsa, buralar halkın tamamen emrine, veyahut da orada oluşmuş konutlar vesaireler varsa bunlar yine gerek kamunun hizmetinde olacak şekilde, böyle bir planlama projelendirme yapılmak suretiyle bir de bunu ekonomiye kazandırma noktasında bazı adımlar atılabilir. Tabii bunlar ülkemiz için çok büyük bir kazanca dönüşmüş olur."
"Normalleşme sürecine geçer geçmez, izinler verilir"
Kamuda yıllık izinlerle ilgili soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu anda hükümet onların değerlendirmesini yapıyor. Şurada bir normalleşme sürecine geçer geçmez, bu izinler verilir" dedi.
Erdoğan, şunları kaydetti: "Ekranları başında bizi izleyen aziz milletime şahsım ve milletim adına tekrar en kalbi şükranlarımı sunuyorum ve bu attıkları adımı kesinlikle unutmak mümkün değil ve benim milletim dik durdu, eğilmedi, bir şey için koştu, işte o demokrasiydi, o şehadetti, o Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz hükmüne ram olmaktı. Onun için milletimle iftihar ediyorum, var olsunlar. Bütün geride kalan ailelerine başsağlığı diliyorum, onlar benim kardeşlerim, artık onlar benim de ailelerim, onun sorumluluğu içerisindeyim, var olsunlar. Pazar günü 81 vilayet inşallah aynı anda Yenikapı'dan hep beraber kendilerine yayınlarımızı yapacağız, pazar günü Yenikapı'da kucaklaşmak üzere diyoruz." (AA)