Tek Başına Olan Her İnsan Yetimdir
Allah (cc) yetimlere iyilik konusunda özel tavsiyelerde bulunmuştur. Bu açıdan konu çok önemli olduğuna göre yetim ve yetimlik hakkında detaylı bir tahlil yapmak gerekir.
Sadece annesi babası ölen kimseye yetim denmez. Aynı zamanda garip, zayıf, tek başına olan kimseye de “yetim” denilir. Eşi olmayan, bir başına olan kimse de yetimdir. Örneğin, sedefinde tek olan inciye de “durrun yetim-yetim inci” adı verilir.
Allah (cc) Peygamber (s.a.v) için, “O seni yetim bulup da barındırmadı mı?” (Duha:6) buyurur. Müfessirlerin çoğu bu ayetin, Peygamberin (s.a.v) önce babası Abdullah’ın sonra dedesi Abdulmuttalib’in vefatları nedeniyle küçük yaşta yetim kalmasına atıfta bulunduğunu söylüyor. Bu elbette doğrudur. Ancak ayetin manasının sadece bu duruma hasredilmesi doğru değildir. Çünkü ayette geçen “bulmadı mı?” fiili “elem yecidke” şeklinde muzari fiil-şimdiki zaman sığasıyla geçmektedir. Buna mukabil “Seni yol bilmez bulup yola iletmedi mi?”(Duha: 7) “Seni yoksul bulup zengin etmedi mi?” (Duha:8)ayetlerinde geçen “vecede” fiili mazi-geçmiş zaman sığasıyla geçmiştir. Buna göre aynı manaya gelen fiil, birinci ayette “muzari-şimdiki zaman” diğer ayette ise “mazi-geçmiş zaman” formatında geçmektedir. Bu ne anlama geliyor? Demek vahiy indiği anda Hz. Resulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şaşkınlık ve fakirlik hali mazide kalmış, ancak yetimlik hali tamamen mazide kalmış değildir. Peygamber (s.a.v) dostunu bulunca yetimlikten mutlak olarak kurtulmuştur.
Eğer siz ona (Peygamber`e) yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Hani o kâfirler, onu Mekke`den çıkardıkları vakit sadece iki kişiden biri iken, ikisi de mağarada bulundukları sırada arkadaşına "Üzülme, çünkü Allah bizimledir." diyordu. (Tevbe:40) ayette geçen “iki kişiden biri iken-saniyesneyni” lafzı Peygamber (s.a.v)’in yetimlikten ancak arkadaşı ve dostu Hz. Ebu Bekir’le kurtulmuş olduğunu haber veriyor. Buna göre insan dostunu bulmadıkça yetimdir. Kadın evlenmedikçe yetimdir. İnsan kendisini anlayan kendisine sırdaş olan gerçek bir dosta sahip olmadıkça yetimdir. İnsan küçük yaşta sadece korunmaya muhtaç olduğu için babasını kaybettiğinde yetimdir. Ama aynı şekilde buluğ yaşına geldikten sonra dahi eğer kendisine bir dost bulmamış, sadık bir arkadaşı olmamışsa yetimdir.
Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi iter, kakar (Maun:1-2). Ayette geçen “yetim” bilinen manasıyla yetime taalluk ettiği gibi aynı zamanda kadına da taalluk eder. Çünkü Allah (cc) kadınlara “yetim” demiştir. “…nikâhlanmayı istemediğiniz öksüz kadınlar…”(Nisa:127) ayeti bunu buyuruyor. Neden Allah (cc) kadınlara “yetim” demiştir? Zira kadın evlenmedikçe sedefinde tektir, gariptir. Evlendikten sonra da kadın eğer erkeğin yanında kahır çekiyorsa yine yetimdir, çünkü bu durumda kendisine uygun ve kendisiyle uyumlu eşini bulamadığı için tek başınadır. Dolaysıyla yetimdir. Bu nedenle Allah (cc), “Öyleyse sakın yetimi ezme-kahretme” (Duha:9) buyurur. Burada “yetim” kadına da taalluk eder. Gerçekten kahır yetimlik duygusunu en acı şekilde insana tattırır. İnsan kahır duygusunu tadınca, eziyete ve zulme maruz kalınca “yetimlik” hissine kapılır.
Fakat erkek de sadık dostunu ve eşini bulmadıkça yetimdir. İşte Hz. Zeydi’n hayat hikâyesi buna en güzel örnektir.
Zeyd bin Harise (ra) çocuk yaşlarında iken annesi Su’da ile birlikte akrabalarını ziyarete gitmişti. Bu sırada başka bir kabilenin baskınına uğradılar. Zeyd’i esîr aldılar. Mekke’ye Sûk-ı Ukâz denilen panayıra getirip satılığa çıkardılar. Hazreti Hatice’nin yeğeni Hâkim bin Hizam, Zeyd’i 400 dirheme satın aldı. Hâkim bin Hizam da, Zeyd bin Hârise’yi halası Hazreti Hatice’ye hediye etti. O da Peygamber efendimize hediye etti. Peygamber efendimiz (as), Hazreti Hatice ile evli bulunuyorlardı. Peygamber efendimiz onu derhal âzâd ederek yanında alıkoydu. Zira âzâd olan Zeyd bin Hârise’nin gidecek yeri olmadığı gibi, Resûlullah’tan daha iyi ona bakacak kimsesi de yoktu. O da seve seve Resûlullah’ın yanında kalarak Mûte harbinde şehit düşene kadar Ona hizmet etti.
Anne ve babası oğullarının nereye götürüldüğünü, ne yapıldığını bilmiyorlardı.
Zeyd’in babası Harise, evlat ateşiyle yanıp tutuşuyor, diyar diyar dolaşarak oğlunu arıyordu. Yemen’den çeşitli ülkelere giden akrabalarına ve tanıdıklarına sıkı sıkı tembih ederek, oğlu Zeyd’den bir haber getirmelerini istiyor, şiirler söyleyerek, gözyaşı döküyordu.
Neticede, İslamiyet’in gelmesinden bir süre sonra Benî Kelb kabilesinden Kâ’be’yi ziyârete gelenlerden bazıları Hazreti Zeyd’i görerek tanımış ve ailesine haber vermişlerdi.
Harise bu haber üzerine çok sevindi. Hemen kardeşi Ka’b ile birlikte yanına fazla miktarda para alarak Mekke’ye geldi. Mekke’ye varınca Peygamberimizin (as ) evini öğrenip huzurlarına çıktı ve şöyle dedi:
“Ey Kureyş kavminin efendisi, ey Abdülmuttalib’in torunu, ey Benî Hâşim soyunun oğlu, siz Harem-i şerifin komşususunuz. Misafirlere ikram, esîrlere ihsan eder, onları esaretten kurtarırsınız. Köleniz bulunan oğlumuzun kurtulması için ne kadar para istersen onu verelim, serbest bırak, ne olur bu dileğimizi geri çevirme!” dedi. Peygamberimiz (sav):
“Zeyd’i çağırıp kendisine durumu bildirelim. O’nu serbest bırakalım. Şayet size gelmeyi tercih ederse sizden herhangi bir para almadan onu alıp götürebilirsiniz. Şayet beni tercih eder, yanımda kalmayı isterse Allah’a yemin ederim ki, beni tercih edeni kimseye terk etmem, yanımda kalır.”
Harise ve kardeşi, Peygamber efendimizin bu cevabına çok memnun oldular. “Sen bize çok adaletli ve insaflı davrandın” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) Zeyd’i huzuruna çağırarak kendisine: “Bunları tanıyor musun?” diye sordu. Zeyde; “Evet, biri babam, diğeri amcamdır.” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz; “Ey Zeyd sen benim kim olduğumu öğrendin, sana olan şefkat ve merhametimi, davranışımı gördün. Bunlar seni almaya gelmişler. O halde ya beni tercih et, yanımda kal veya onları tercih et, git.” Diye buyurdu.
Babası ve amcası artık bizi tercih eder, Zeyd’i alıp götürürüz diye bekliyorlardı. Zeyd:
“Ben hiç kimseyi size tercih etmem. Siz benim hem amcam, hem de babam makamındasınız. Sizin yanınızda kalmak istiyorum” dedi.
Babası ve amcası hayretler içinde şaşırıp kaldılar. Babası, kızarak Zeyd’e; “Yazıklar olsun sana, demek ki, sen köleliği hürriyete, annene, babana ve amcana tercih ediyorsun?” dedi. Zeyd de babasına: “Babacığım ben bu zattan öyle bir şefkat ve muamele gördüm ki, O’na kimseyi tercih edemem” cevabını verdi.
Neden Hz. Zeyd böyle yaptı? Çünkü o, biliyordu ki dostunu ve rehberini bırakırsa yetim kalacak. Annesi, babası yanında olsa dahi yetim kalacak. Bu nedenle Hz. Zeyd yetim kalmamak için Peygamber (s.a.v)’i seçti.
İslam sadece küçükleri değil kadın erkek yetim olan büyükleri de yetimlikten kurtarmak için çalışır. İslam kimine eş, kimine dost, kimine barınarak olarak insanı yetimlikten kurtarmak için gayret eder. Sonuç olarak İslam varsa kimse yetim değildir. İslam’a tutunmayan insan, hali ve konumu ne olursa olsun yetimdir.
Abdulhakim Sonkaya / İnzar Dergisi – Nisan 2015 (127. Sayı)