İran'ı Amerika'nın "F-35" uçakları ile tehdit eden Netanyahu önden buyursun!
Tel Aviv ya da Dimona Nükleer Reaktörüne füze yağmuru yağması korkusuyla, Gazze'ye saldıramayan ve Güney Lübnan'a tek bir kurşun dahi fırlatamayan Netanyahu, İran'a saldırmaya asla cesaret edemez. Çünkü böyle bir saldırı durdurmaya gücünün yetmeyeceği bir savaşın fitilini ateşleyecektir.
Uzun ve alışılmadık bir sessizliğin üzerine, İranlı bir yetkilinin İsrail'i yarım saatte yerle bir etmekle tehdit etmesinin ardından, Benyamin Netanyahu sessizliğini bozdu. İsrail Savunma Bakanlığının yanı sıra Başbakanlık görevini de üstlenen Netanyahu, Amerika'nın “F-35” uçaklarının Ortadoğu'da İran dâhil her yere ulaşabildiğini söyledi.
Netanyahu, bu tehditlerinin boş sözler olduğunu ve Siyonist rejimde hatta tüm bölgede kendisini dalga konusu haline getireceğini çok iyi biliyor. Zira Netanyahu, bu tip uçakların teknik hatalardan dolayı ABD tarafından hizmet dışı bırakıldığının farkında olduğu gibi, İran Hava Savunmasının da başta “S-300” füzeleri olmak üzere, bahsi geçen “F-35” uçaklarını tespit ederek düşürme yeteneğine sahip olduğunun son derece iyi biliyor. Bundan dolayı Amerika, "Global Hawk" casus uçağının Hürmüz Boğazı'nda düşürülmesinden sonra seferber ettiği, "B-52" bombardıman uçakları, bunun daha gelişmiş versiyonu olan "F-22" uçakları ve "F-16" ile "F-15" gibi deneyimli uçakların yer aldığı uçak filosuna, "F-35" uçaklarını dahil etmedi.
***
Eğer Netanyahu bu tehditleri 20- 30 yıl önce, İran'ın füze teknolojisi bölgedeki güç dengelerine darbe indirmeden önce savursaydı, İsrail ile patlak veren ilk savaş ile birlikte teslim bayrağı çeken Arap düşmanlarının kalbine korku salardı. Ancak devir değişti ve yakında çok daha fazla değişecek. Hava üstünlüğü artık savaşta belirleyici bir etken değildir. Zira İsrail'in düşmanları, savunma sistemlerini geliştirdi ve karaya alternatif olarak hava savunması oluşturdu. Bu yüzden Yemen savaşı yaklaşık beş yıldır çözülemiyor, Husiler savaşı düşmanın kalbine taşıdı ve İsrail Gazze Şeridi'ndeki son dört savaşından yenilgi ile çıktı.
Netanyahu ve beraberindeki çoğu İsrailli, daha önce eşi görülmemiş bir korku ve panik hali yaşıyor. Çünkü İsrail Ordusu artık yenilmez değil ve 1967 yılındaki yenilgisinden beri girdiği hiçbir savaştan zaferle çıkamadı. Artık Yahudi devletini koruyamayan Siyonist ordu, vatandaşlarına eskisi gibi güven ortamı sağlayamıyor. Dikkatle İsrail'i gözlemleyen Batılı uzmanların analizlerini takip edenler, bu gerçeği anlayacaktır.
Şu anda, İsrail'in işgal ettiği topraklara, askeri üslerine, hayati çıkarlarına ve kuzeyden güneye ve hatta doğuya kadar tüm stratejik bölgelerine doğru yönelmiş yarım milyondan fazla füze ve on binlerce mayınlı uçak halihazırda bekliyor. Aynı anda binlerce füze tepelerine yağmaya başladığında ne İsrail'in Demir Kubbesi, ne de Amerika bu füzelere karşı koyup düşürebilir.
Netanyahu'nun paniklemesi ve uçaklarının düşürülmesine misilleme olarak İran'a saldırı planından çark etmek üzere müttefiki Trump ile alelacele görüşmesi, güç dengelerinde işgal devletinin lehine olmayan ciddi bir değişimin varlığını yansıtıyor. Düşmana teslim olmayı dayatan bu dengelerdeki değişikliğin üzerine artık hava kuvvetleri, denizaltılar ve askeri gemiler savaşı çözme yeteneğine sahip değildir. Eğer İsrailliler savaşmak istiyorsa, ve ulusal onurlarını kurban etmeye hazırsa, bu durum bugüne dek verdiği tüm sözlerini tutan, uranyum zenginleştirmeye geri dönen ve hava sahasını ihlal eden uçağı düşüren İran için uygun bir seçenektir.
ABD'ye ait raporlarda yer alan, Umman Körfezinde 6 adet petrol tankerinin İran'a ait füzeler ve denizaltıları tarafından hedeflenmesinin yanı sıra, İran Hava Savunmasına ait füzelerin, Amerikan Hava Kuvvetlerinin baş tacı olan "Global Hawk" tipi casus uçağını düşürme başarısı, Amerikan liderlerinin askeri ve siyasi kanadının İran'a karşı herhangi bir savaşın sonuçlarının garantilenemeyeceğini çok iyi öğrendiği anlamına geliyor. Bu savaşın sebep olacağı olası maddi kaybın 6 trilyon doları bulabileceği öngörülüyor. Ne var ki, olası can kaybı ise kimse tarafından tam olarak kestirilemiyor. Kesin olan şu ki, bölgede (Irak, Suriye ve Körfez'deki üsler) yer alan yaklaşık 30 bin Amerikan askeri, bu can kaybının yaklaşık rakamının binlere ulaşacağı hakkında önbilgi veriyor.
***
Amerika ve müttefiklerinin bölgedeki çıkarlarına İran tarafından düzenlenecek her türlü saldırıya, cevap vereceğini vaat eden Trump, şimdiye kadar tehditlerini uygulamadı. Dahası, Fransız arabulucuları Tahran'a gönderen Netanyahu, itibarını kurtarmak için uranyum zenginleştirme eylemlerini durdurmaları karşılığında yaptırımların dondurulmasını içeren bir teklif gönderdi.
Tel Aviv ya da Dimona Nükleer Reaktörüne füze yağmuru yağması korkusuyla, Gazze'ye saldıramayan ve Güney Lübnan'a tek bir kurşun dahi fırlatamayan Netanyahu, İran'a saldırmaya asla cesaret edemez. Çünkü böyle bir saldırı durdurmaya gücünün yetmeyeceği bir savaşın fitilini ateşleyecektir. Gerçek şu ki onlar, Irak'ta, Afganistan'da Yemen'de, Suriye'de ve Vietnam'da olduğu gibi, ancak savaşın fitilini ateşleyebilirler, ancak savaşın sonlandıramazlar. (Kaynak: Rai al-Youm)