İran’ın elinde bir veya daha fazla nükleer silah olabilir
Pek çok gözlemci, hâlihazırda bir veya daha fazla nükleer silaha sahip olduğuna ikna olmuş durumda. İbrahim Reisi cumhurbaşkanı olduğundan beri, İran'ın birkaç yıl içinde ortadan kaybolabilecek ve halefi yeniden masayı devirebilecek bir ABD başkanıyla anlaşma imzalama riskini almayacağı açıktı.
Son kanıtların çoğu, iki taraf arasındaki gerilimler artarken yeni bir İran-ABD nükleer anlaşmasının imzalanma şansının her zamankinden daha az olduğunu gösteriyor.
Çarşamba günü İsrail Başbakanı Yair Lapid'in Başkan Joe Biden'e yaptığı telefon görüşmesi ve Mossad şefi David Barnea'nın Washington'a ani ziyareti, tüm taraflar için işe yarayacak bir anlaşma yapmakla ilgili değildi. Müzakereler çöktükten sonra ne yapacakları hakkındaydı.
Son zamanlardaki bazı gelişmeler bu görüşü doğrular gibi görünmektedir:
(1) İran Devrim Muhafızları (IRGC) şeflerinin İsrail'in ve onunla işbirliği yapan tüm devletlerin İran'a saldırmaları durumunda ağır bir bedel ödeyeceğine dair uyarıları.
(2) İran kara kuvvetleri tarafından bu hafta İsfahan eyaletinde düzenlenen ve füze, elektronik savaş, insansız hava aracı, topçu ve tank birimlerinin de dahil olduğu devasa tatbikat, şimdiye kadarki en büyük askeri manevra olarak tanımlanıyor.
(3) Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) başkanı Rafael Grossi'nin, “İran'ın gizli nükleer tesislerle ilgili soruları yanıtlamayı reddetmesi nedeniyle, ajansın İran nükleer programının barışçıl olduğundan emin olamayacağı” şeklindeki benzeri görülmemiş beyanı.
(4) Aynı IAEA'nın Üç Aylık Raporunda, “İran'ın %60 oranında zenginleştirilmiş uranyum stokunun 12,5 kg'dan 55,6 kg'a yükseldiğinin ve bunun İran'ı nükleer bir patlayıcı üretmeye yaklaştırdığının” söylenmesi.
(5) İsrail ordusunun İran'a tepki olarak gerçekleştirdiği geniş çaplı tatbikatlar ve Lapid'in Biden'ın İsrail'e İran'ın nükleer bir devlet olmasını önlemek için gerekli her şeyi yapması için yeşil ışık yaktığı iddiası.
(6) Beyaz Saray'ın İran'ın ülkeye yönelik siber saldırılarına karşı gerekli tüm önlemleri alacağını açıklamasının ardından Arnavutluk'un İran ile diplomatik ilişkilerini kesmesi. Bunlar görünüşe göre, Arnavut hükümetinin ABD destekli İranlı muhalif grup “Halkın Mücahitleri”nin 3.000 üyesini, ülkenin ana limanı Durres yakınlarındaki bir üsse yerleştirmesine tepki olarak gerçekleşmişti.
(7) ABD'nin İran destekli Irak milislerini suçladığı, kuzeydoğudaki Omar petrol sahasında ve Ürdün ile Irak sınırlarına yakın, Suriye el-Tanaf'ta bulunan ABD askeri üslerine Ağustos ayında tekrarlanan insansız hava araçları saldırıları.
(8) İsrail'in Şam ve Halep'teki Suriye sivil havaalanlarına, İran silahlarını ülkeye aktarmak için kullanıldığı bahanesiyle yaptığı hava saldırılarının tırmanması. Bunlar neredeyse rutin hale geliyor ve Halep havaalanına yapılan son saldırı, onu çalışamaz hale getirdi.
Bu gelişmeler, nükleer müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından yaşanacak gerilim döneminin çoktan başladığı sonucunu doğurmaktadır. Bölge, tüm tarafların kaçınmaya çalıştığı bölgesel savaşı başlatacak tetiği bekliyor.
İran artık nükleer bir eşik devleti değil. Bundan daha ileriye gitti. Bu statüye ulaşmak için zamana karşı oynama oyununda ustalaştı. Pek çok gözlemci, hâlihazırda bir veya daha fazla nükleer silaha sahip olduğuna ikna olmuş durumda. İbrahim Reisi cumhurbaşkanı olduğundan beri, İran'ın birkaç yıl içinde ortadan kaybolabilecek ve halefi yeniden masayı devirebilecek bir ABD başkanıyla anlaşma imzalama riskini almayacağı açıktı.
İran, ABD yaptırımlarının birçok olumsuz etkisine dayanmayı başardı ve artık Ukrayna Savaşı sayesinde, iki yıl öncesine göre çok daha yüksek fiyatlarla günde iki milyon varil ihraç ediyor.
Yakın gelecekte ciddi sorunlar olabilir, ancak bunun ABD, İsrail ve müttefiklerinin yararına sonuçlanması pek mümkün değil. (Raialyoum - Çeviri: Medya Şafak)